Site icon Turkish Forum

FETO’NUN BESLEDIKLERI … Ulan hepiniz oradaydınız be! / Abant Platformlarında tezgahlanan proje! / AYDOGAN KEKEVI

Yüzlerce askerimizi, polisimizi şehit verdiğimiz 'Çözüm süreci'nin ilk işaretleri FETÖ tarafından verilmişti. Kimsenin hesabını vermediği, sorumluluğunu almadığı 'çözüm süreci' aslında FETÖ'nün alt yapılanması olan Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı'nın düzenlediği Abant Platformları'nda başlatılmıştı. - image002 17

Ulan hepiniz oradaydınız be!

Yüzlerce askerimizi, polisimizi şehit verdiğimiz 'Çözüm süreci'nin ilk işaretleri FETÖ tarafından verilmişti. Kimsenin hesabını vermediği, sorumluluğunu almadığı 'çözüm süreci' aslında FETÖ'nün alt yapılanması olan Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı'nın düzenlediği Abant Platformları'nda başlatılmıştı. - image001 46

batuhancolak

Yüzlerce askerimizi, polisimizi şehit verdiğimiz ‘Çözüm süreci’nin ilk işaretleri FETÖ tarafından verilmişti. Kimsenin hesabını vermediği, sorumluluğunu almadığı ‘çözüm süreci’ aslında FETÖ’nün alt yapılanması olan Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı’nın düzenlediği Abant Platformları’nda başlatılmıştı.

Devlet eliyle Kürtçe televizyon (TRT ŞEŞ) kurulması, örgüt ile görüşülmesi, Kürtler’den alınan hakların iade edilmesi gibi maddeler sonuç bildirgelerine konuldu, TSK ve emniyetin terörle mücadelesi eleştirildi.

Toplantılarla, kapsamlı algı operasyonları ve siyasilerin demeçleriyle, topluma bu sakat fikirler sinsice empoze edildi. Millete ‘Çözüm süreci’ dayatıldığında hiçbir itiraz ve tepki gelmemesi de algı yönetiminin ne denli başarılı kurgulandığını gözler önüne serdi.

PKK’nın ortaya çıkmasının nedenini Türk milliyetçiliği ve Atatürk‘e bağlayan sapkınlar, medyanın “aydın” yüzleri olarak karşımıza çıkmış ve hâlâ da çıkmaya devam ediyorlar!

O toplantılardan belki de en kritik olanı 2009 yılında Irak’ın kuzeyindeki Erbil kentinde düzenlendi. Açılış konuşması Fetullah Gülen’in gönderdiği metinle yapıldı. O günlerde cemaatin platformuna katılanlar bakın neler yazmışlar:

Nagehan Alçı / Kürt Meselesini Erbil’de Konuşmak / Akşam Gazetesi / 14 Şubat 2009

“…Abant Platformu bu kez Kürt meselesini konuşmak için Kuzey Irak’ta toplanıyor. Yarın başlayacak ve pazartesi günü devam edecek toplantının ismi ‘Barışı ve Geleceği Birlikte Aramak’. Hakikaten de birlikte arayacağız sorunların çözümlerini bu kez. Yalnızca buradaki Kürtlerle değil, oradakileri de aramıza katarak.

Kürt bölgesi Türkiye için önemli bir hinterland. Sanırım dış politikamız o bölge ile ilişkilerin getireceği avantajları görüyor. Kürt bölgesinin Irak’tan ayrılıp bağımsız bir devlet olması yönündeki korkuları bir kenara koyup mevcut durumdan nasıl istifade edeceğine bakıyor.”

Alçı, Kürt Bölgesi’nin bağımsız bir devlet olmasından korkulmaması öğüdünü verirken, toplantı bittikten sonra 18 Şubat 2009 günü, Akşam Gazetesi’nde yayınlanan bir yazı daha kaleme alıyor:

“…Şiddetle, vahşetle, kanla, bombayla çözmeye çalıştı birileri. Olmadı. Terör başlığından sıra Kürt başlığına bir türlü gelemedi bu ülkede… Türkiye’de Kürt meselesine kafa yoran isimler Kürt bölgesinde Barzani’nin himayesinde tebliğler sundu, yeni fikirler ortaya attı. Üstelik Abdullah Öcalan’ın Türkiye’ye getirilişinin yıldönümü olan 15 Şubat’ta.”

Alçı’ya göre, terörle mücadele şiddet, vahşet, kan ve bombaydı, toplantının 15 Şubat’ta yapılması da manidardı!

Toplantının bir diğer katılımcısı olan Cengiz Çandar ise 15 Şubat tarihinde Radikal Gazetesi’ndeki köşe yazısında katılımcıları “Türkiyeli Aydın” olarak yorumluyor ve ilginç ifadeler kullanıyordu:

“…Abant Platformu toplantısı için Erbil’e ayak basan üniformasız 100 Türk aydınının buradaki oluşturduğu ‘sinerji’den üreyen gücün, 700 bin üniformalı personele sahip TSK’nın Kandil Dağı üzerindeki etkisinden çok daha etkili olduğunu yerinde gözlemledik…”

Çandar, 17 Şubat’ta “Kuzey Irak mı, Kürdistan mı” başlığıyla bir yazı kaleme alıyor ve şunları söylüyor:

“Kürtler için burası Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin merkezi. Kürdistan Bölgesel Yönetimi sözcükleri ise Irak Anayasası’nda mevcut. Yani buranın, sadece bir coğrafya veya kültürel algılama olmanın ötesinde bir yasal adı var. Türkiye’den gelenlerimiz arasında en ileri gidebilenlerimiz ‘Kürt Bölgesel Yönetimi’ diyebiliyor ama ‘Kürdistan’ sözcüğünü telaffuzda zorlanıyor, dilleri dönmüyor. ‘Kürt’ tamam ama ‘Kürdistan’ sözcüğü telaffuzu pek zor; resmi ağızlarda, ‘Kuzey Irak’tan ‘Irak’ın kuzeyi’ne, geriye doğru geçiş yapıldığı bir dönemde ‘Kürt’ten ‘Kürdistan’a doğru ilerlemek olağanüstü zor olmalı.”

Peki, Çandar ve Alçı dışında Abant Platformlarında kimler bu toplantılara iştirak ediyordu? Galip Ensarioğlu, Yasin Aktay, Naci Bostancı (şu anda AKP vekilleri), Emre Aköz, Bejan Matur, Hakan Albayrak, Mümtaz’er Türköne, Altan Tan, Eser Karakaş, Murat Belge, Etyen Mahçupyan ve daha onlarcası…

Hani birileri, PKK’ya yardım ve yataklıktan 3 yıl hapis cezası alan Ahmet Kaya’ya sahip çıktığı konuşmasında, ona tepki gösterenlere “Ulan hepiniz oradaydınız be” diyordu ya… Aynen öyle… Çözüm ihaneti kurgulanırken de hepsi oradaydı. Şimdi de hepsi FETÖ’ye sövüyor!

Abant Platformlarında tezgahlanan proje! Batuhan ÇOLAK

Yüzlerce askerimizi, polisimizi şehit verdiğimiz 'Çözüm süreci'nin ilk işaretleri FETÖ tarafından verilmişti. Kimsenin hesabını vermediği, sorumluluğunu almadığı 'çözüm süreci' aslında FETÖ'nün alt yapılanması olan Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı'nın düzenlediği Abant Platformları'nda başlatılmıştı. - image003 11

2009 yılında Erbil’de düzenlen Abant Platformu’nda, “Türkiye’de Kürtler eziliyor, o bölgenin adı Kürdistan” açıklamalarıyla Kürt ırkçılığı normalleştiriliyordu. Bir süre sonra büyük bir faciaya yol açacak çözüm süreci için kamuoyu oluşturma çalışmalarında tüm imkânlar seferber edilmişti.

Hükümete yakın çok sayıda medya kuruluşu, internet sitesi, Abant Platformu’na övgüler düzüyor ve destekliyordu. Çünkü onların nazarında “Türkiye normalleşiyordu” ancak bu normalleşmenin Gülen cemaati eliyle yapıldığı vurgulanmıyordu.

Toplantının katılımcılarından olan Nevzat Çiçek, Irak’ın kuzeyindeki bölgeye nasıl “Kürdistan” demeye başladıklarını kişisel bloğunda şöyle anlatıyordu:

“İki gün süren toplantıdaki en can alıcı tartışmalardan biri belki Türkiye’den gidenler tarafından kullanılan Kuzey Irak söylemi ve buna yapılan itirazdı… Bu itirazlar sonuç vermiş olmalı ki başta sonuç metni olmak üzere diğer konuşmalarda da Kuzey Irak kelimesi kullanılmamaya başlandı.”

Toplantının bir diğer gazeteci katılımcısı Sabah Yazarı Emre Aköz ise 17 Şubat 2009 tarihli köşesinde “İstanbul’a nasıl Konstantinopolis denilmesini istemiyorsak, Kuzey Irak yerine ‘Kürdistan’ demeliyiz” yorumunda bulunuyor ve Cumhuriyeti kuran iradeye tepki gösteriyordu:

“Bu toprakların adı, Irak Anayasası’nda ‘ Kürdistan Bölgesi’ diye geçiyordu… Kürt aydınları ise Türkiye’den gelenlerin Kürdistan’dan başka bir tabir kullanmasını, en hafifinden hayretle, genellikle de kontrollü bir kızgınlıkla karşılıyorlardı. Bu tür bir kelime hassasiyeti bize yabancı değil. Batı medyasında İstanbul’a ‘Konstantinopolis’ dendiğinde; kızar, köpürürüz. Kürdistan kelimesi de aynı bizimki gibi zengin tarihsel anlamlarla yüklü. Osmanlı, Kürtlerin yaşadığı bölgeye Kürdistan diyordu. Bu gayet normal, kompleksiz, düz bir adlandırmaydı. Ankara’nın 80 yıllık dışlayıcı ve küçümseyici tavrı, işte Türk entelektüelleri aracılığıyla bir kez daha karşılarına çıkmıştı. Bugüne dek devlete bakarak pozisyon ve dil belirleyen Türk medyası, yakında Kürdistan kelimesini sıkça kullanmaya başlarsa… Düne kadar dağlı düşmanlar diye sundukları Kürtlerin, aslında yüce gönüllü dostlar olduğunu aniden keşfederse sakın şaşırmayın.”

Aköz, mürekkebi kurumadan 2 gün sonra yazdığı yazısında bölge için çoktan “Kürdistan” demeye başlamıştı bile:

“Yakın tarihlere kadar, ‘Bağımsız Kürdistan, Türkiye’nin bütünlüğünü tehdit eder’ diyen Ankara’nın kırmızı çizgileri silindi gitti. Henüz pek toy olsa da, Kürdistan devleti ilan edildi. Türk iş adamları da onun gelişmesinde pay sahibi oldu. Bundan sonra birleşik Irak’a dönüleceğini sanmıyorum. Tersine Türkiye, Kürdistan’ı korumaya ve geliştirmeye çalışacak.”

TSK’yı lime lime eden operasyonların cemaat finansmanlı gazetesi Taraf’ın yazarı Amberin Zaman ise 13 Şubat 2009 tarihli köşesinde şu satırları kaleme alıyordu:

“…Güneydoğulu iş adamları, eski Diyarbakır Milletvekili Haşim Haşimi, Altan Tan, İbrahim Kalın, Mardin Süryani Metropoliti Saliba Özben dahil olmak üzere 100’e yakın kişi toplantıda hazır bulunacak.”

Şu anda AKP Diyarbakır milletvekili olan ve PKK’lı teröristin cenazesine katıldıktan sonra “Yasa dışı bir şey yapmadım” açıklaması yapan Galip Ensarioğlu toplantıda katılımcıların arasındaydı. Ensarioğlu, 18 Şubat 2009 tarihinde Taraf Gazetesi’nde Abant toplantısıyla ilgili ilginç yorumlarda bulunuyordu:

“Bu noktada bizim önerimiz, Türkiye ile Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi arasında Benelüx modelini andıran bir entegrasyondur. Malların ve insanların serbest dolaşımı esasına dayanması gereken bu model, Orta Doğu’nun kalbinde nefes almakta zorlanan iki bölgenin önünü açacaktır.”

Gazeteci Hakan Albayrak Yenişafak’ta toplantıyla ilgili 2 köşe yazısı kaleme aldı. Albayrak, 16 Şubat’ta yayınlanan ilk yazısına “Kürdistan’a hoş geldiniz” başlığını atarken, 17 Şubat 2009’daki köşesinde “İsmi bölgesel yönetimdir, federe hükümettir, şudur budur, ama neticede bir devletle karşı karşıyayız. Kürdistan devleti bölgemize hayırlı-uğurlu olsun. Hayırlı-uğurlu olabilmesi için onu tırmalamaktan vazgeçmeli, ona saygı gösterip itimat telkin etmeli, onunla sıkı dostluk ilişkileri kurmalıyız” ifadelerini kullanıyordu.

6 ay sonra Ankara’da yapılacak Abant Platformu’nda kimler yoktu ki! Yarın devam edeceğiz…

NOT: Cezaevinde unutulan pilot Yüzbaşı Murat Eren’e tahliye kararı çıktı. Daha önce FETÖ tarafından TSK’dan ihraç edilen kahraman pilotun TSK’ya dönmesi en büyük hayaliydi. Umarım gerçek olur…

Yüzlerce askerimizi, polisimizi şehit verdiğimiz 'Çözüm süreci'nin ilk işaretleri FETÖ tarafından verilmişti. Kimsenin hesabını vermediği, sorumluluğunu almadığı 'çözüm süreci' aslında FETÖ'nün alt yapılanması olan Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı'nın düzenlediği Abant Platformları'nda başlatılmıştı. - image004 8

Exit mobile version