Site icon Turkish Forum

CİĞERİ KEDİYE EMANET ETMEK MESELESİ

11.8.2013 - kilicdaroglu partisinin grup toplantisinda konustu 111777 5

Kemalist ideolojiyi tarihten silme operasyonu olarak çözülememiş dosyalar ve sahte belgelerle tertiplenen Ergenekon,Balyoz davaları süreçlerinde işbirlikçi ortaklıkları ibretle izlenen siyasi iktidar AKP ile Fethullah Gülen cemaati arasındaki ilişkiler MİT krizi, Gezi direnişleri ve Ergenekon davasının karara bağlanması ardından iyice gerginleşti.
Önce yerel ardından cumhurbaşkanlığı seçimlerinin yapılacağı kritik 2014 yılı hesaplarında Cemaat’in yüzde 6’lık oy oranı ile seçimleri yönlendirme gücü, sonbaharla birlikte AKP-Cemaat arasında gıllıgışlı ilişkilerin ortaya dökülebileceğini gösteriyor.

*
Bayram öncesinde -ilkin, Cemaat’in gazetesi Today’s Zaman’ın yazarı Orhan Kemal Cengiz, “Erdoğan nasıl güç kaybedecek?” (How Will Erdoğan Fall From Power) başlıklı yazısında, iktidarın Gezi direnişleri sırasındaki sert ve kutuplaştırıcı tavrını eleştirdi.
AKP’yi destekleyen bütün insanların Erdoğan’ın Gezi olayları sonrasındaki tavrını tasvip etmediğini ve AKP içinde gelişebilecek bir muhalefet dinamiğinin Erdoğan’ı zor durumda bırakabileceğini iddia etti ve AKP’lilerin ağır eleştirilerine maruz kaldı!

*
Sonra AKP ve Cemaat arasındaki çatlak Sabah gazetesi Başyazarı Mehmet Barlas ile Zaman Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı arasındaki polemikte kendini gösterdi.
Barlas, Cemaat gazetelerini Gezi Direnişleri sürecinde Star, Sabah,Yeni Şafak ve Akşam gibi yandaş gazetelerin aksine iktidara tam destek vermemekle,Erdoğan’ı yıpratmaya çalışmakla suçladı.
Dumanlı “Sen iktidarın yazarı mısın?” diye sorarken,Barlas’ın bir parti sözcüsü gibi yazmaya başladığını ileri sürdü,”Başyazarlığını yaptığı gazetenin ombudsmanı kovuluyor; ona bir kelime ile itiraz etmiyor. Erdoğan eleştirilerinin ‘fikir özgürlüğü’ kapsamında değerlendirilmesi gerekir” dedi.
Zaman gazetesinden Hüseyin Gülerce,biri Cemaat’e diğeri iktidara yakın olan iki yazarın polemiğini, “Barlas’a bir cevap vermeliyim” başlıklı yazısında “Sayın Gülen’in hayır ve diyalog hizmetleri, siyasi bir amaca yönelik değildir” ifadesiyle kapatmak istedi -rağmen,yüzbinlerce AKP’li Twitter’da Erdoğan’a yapılan eleştiriler nedeniyle Zaman gazetesine “darbecilerle işbirliği yapan gazete” sıfatıyla tepki koydu…

*
AKP ve Cemaat arasındaki çatışma -aslında,Laik Türkiye’nin temel siyasi kimliği ve tarihsel birikiminin sarsılmasına ve çözülmesine neden olan türlü konularda önerilerinin tümünü hayata geçirmekle maruf, Fethullah Gülen himayesinde Abant Platformu’nun Şubat’ta,”Türkiye Üzerine Farklı Bakışlar” konulu toplantısının;
kimlik tartışmaları, Kürt sorununun çözümü ve yeni anayasa çalışmalarıyla ilgili sorunlarda çözüm önerilerini gösteren sonuç bildirgesiyle gün yüzüne çıkmıştı.

*
Bildirge ana perspektif olarak Arap İsyanı ve Türkiye-Irak-Suriye üçgenindeki bölgesel dinamiğin ekseninde, AKP iktidarından reelpolitik gerçekler ve idealist taahhütler arasında bir ahengin kurulmasını istiyordu.
Hiçbir resmi belgede Türk vatandaşlığının sosyolojik tanımlanmasına, devletin herhangi bir üst kimlik tasarlama girişimine geçit verilmiyor, eğitim müfredatının da bu esasları yansıtması öneriliyordu.
Bu doğrultuda hükümetin Kürt sorununun barışcıl çözümü girişiminin desteklenmesini, yeni anayasanın son genel seçimlerden önce tüm siyasi partilerin söz verdiği şekilde eşit yurttaşlık garantisi ile genel seçimler öncesinde çıkarılması isteniyordu.

*
AKP iktidarı Ortadoğu’da sosyolojiler değişirken çıkacak mezhepsel ve etnik kimliklerin ulusal ya da bölgesel çatışmalara neden olmaması ve “bölgeyi kazanırsak petrolü ve Misak’ı Milli topraklarını da kazanırız “politikası yüzünden yeni anayasanın Başkanlık Sistemi çerçevesinde milliyetçi değil çoğunlukçu ve otoriter olması gerektiği düşüncesindeydi.
Cemaat ihtiyatlıydı ve Başkanlık sistemi tartışmalarının, yeni bir anayasa için gerekli olan siyasî mutabakatı asla tehlikeye atmamasını ve geciktirmemesini istiyordu.

*
Nitekim reelpolitik ile Kürt Ulusal hareketi idealizmi arasında ahengin kurulması için elden gelen herşey yapılmaya başlandı.
Hem siyasi iktidar hem Cemaat herhangi bir kopma-ayrışma olmaksızın ulusal kimliğini hedefleyen Kürt hareketiyle “Öcalan odağında” buluştu.
Bu sırada devletten bağımsız sürece ağırlık koymak isteyen kontra yapıların olmadığı ve herhangi bir muhalefet oluşturulmasının zor olacağı düşünülerek geniş bir toplumsal mutabakatın olduğu varsayıldı.

*
Bir süre sonra Kürtlerin kendi ulusal kimliklerini halihazırda bir ulus devletten talep ederken -aslında, Türkiye egemenliğinin güç ve iktidar ilişkilerinden kendi egemenliklerine pay istediği farkedildi!
Giderek Kürtlerin ilişkilerindeki her değişimin Türklerin kendi aralarında çekişmeleri sonucunu yaratacağı,
Hükümet-dışı gücü temsil eden cemaatin ve siyasi iktidarın gücü ve iktidarını ne ölçüde paylaşacağı,
Cemaat ve siyasi iktidarın barışa yönlenmesiyle ulusal kimliklerini Kürdistan’la pekiştirmeyi hedefleyen Kürt hareketini kendi içinde çekiştirip güç ve iktidar bölünmesine mi sürüklemek istediği,
Sürecin bir aşamasında ulusal kimlikleriyle Kürtler ve Türklerin giderek komşularıyla, müttefikleriyle bölgesel ve küresel ilişkilerini geliştirmeleri halinde bir kapışmadan nasıl kaçınabilecekleri,
Başkanlık sistemi üzerinden otoriterleşen Türkiye’nin, ulusal kimlikli Kürtlere nasıl bir garanti verebileceğine dair düşünceler ve komplikasyonları; Cemaat ile siyasi iktidar arasında çatlak oluşturdu.

*
Taksim Gezi Parkı’nın yıkılıp yerine alışveriş merkezi yapılmasının engellenmesi eylemi, iktidarın eylemcilerin önüne çıkarttığı polisin zulmüyle internetin sosyal ağlarından gelişip,
Milyonlarca vatandaşın Başbakan Erdoğan’ın ekonomik ve siyasal yönetim anlayışına, dinamik bir toplumsal yapının inşa edilmesine olanak tanımayan politikalarına karşı “Başbakan İstifa”söyleminde toplumsal direnişe dönüşmesi de iktidarın güvenirliliği noktasında Cemaat ile arasındaki çatlağın açılmasına neden oldu.

*
Üstelik ABD ve Batı bir zaman özel kuvvetleri ve istihbarat ajanları ile Türkiye ve Arap ülkelerinde besleyip yetiştirdikleri İslamcı dini ve siyasi liderler, siyasetçiler, İslami özgürlük savaşçıları ve aktivist kuruluşların, başta Türkiye olmak üzere,Tunus’ta,Libya ya da Mısır’da ve başka ülkelerde de nifak saçan,ikiyüzlü ve takiyyeci politikalarla bireyler bazında kitleleri hissen,fikren,fiilen zarar görmelerine neden olduklarını -bu suretle,
İslamcı radikalizmi ürettiklerini ve insanlık suçu işlediklerinin de farkına varmıştı -ki, bu durum AKP ve Cemaat arasında ABD ve Batı ülkeleri karşısında hedef olmamak çatlağı oluşturdu.

*
Bu yüzden Cemaat -hem,ulusal kimliklerini isteyen Kürt hareketini bölüp parçalamaya, bu hareket içinde kendine yakın kesimleri aslî muhatap haline getirmeye çalışmakta -hem de,” Başbakan İstifa” noktasında pekişen milyonlarca insanın direnişini yumuşatmak için Erdoğan’a karşı hamle geliştirmektedir.i
Sonra bu asli muhataplar Türkiye Cumhuriyetine Kürt vatandaşlığı ortak paydasında entegre edilerek, parlamentoda;
Abdullah Öcalan’ın, “Kılıçdaroğlu Baykal’ın yeni bir versiyonu olmak istemiyorsa, Kemalizmi demokratikleştirmek gibi bir misyonu varsa BDP ile diyaloğa açık olmalıdır. CHP ve Kılıçdaroğlu cumhuriyetin demokratikleştirilmesi yönünde bir açılım içine girerse birliktelik gelişebilir” dediği yönde,
Kemalist ilkelerin eskimiş, hesaplaşılması ve aşılması gerekli bir ideoloji olduğu görüşündeki sosyal demokrat kadrolar vasıtasıyla hem “Türk’lüğü” hem “Başkanlık Sistemi”ni dışlayan yeni anayasanın yolunun açılması sürecini öngörüyor.

*
Bayramı Dersim’de geçiren CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu,”Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nda arkadaşlarımız görev yapıyor. Türkiye’nin daha özgür daha demokratik bir anayasaya kavuşması için her türlü çabayı samimi olarak gösteriyoruz. 48 madde kabul edildi, görüşme sağlandı.Ben daha fazla uzlaşmanın sağlanabileceği yönünde görüş beyan etmiştim. Başkanlık teklifi çekilirse uzlaşılan madde sayısı daha fazla olabilir” diyor!

11.8.2013

Exit mobile version