Site icon Turkish Forum

AKIL TUTULMASINDA BİR HEYETLE ZAFER BAYRAMI

Mustafa Kemal Atatürk

Mustafa Kemal Atatürk

 

Zafer Bayramları insan ruhlarını tutuşturan bağımsızlık aşkının sonsuza kadar sürmesi savaşımını pekiştirir.
Bayram coşkusu ile ulus,devlet ve ordu her an gönüllerde ve göklerde dalgalanan şanlı bayrağını uluslararası camiaya gösterir,ulusal birlik ve beraberliği beyan eder,gururu dosta paylaştırır,düşmanı uyarır…

*
İyi ama, neden bu yılın 30 Ağustos Zafer Bayramında Genelkurmay Başkanlığı “Güçlü Ordu,Güçlü Türkiye”sloganına yer vermiyor?
İç ve dış etkilenmelerle Büyük Taarruz odağından çıkan, Atatürk’ün belirlediği milliyetçilik anlayışı ve O’nun inkilâp ve ilkeleri doğrultusunda ulus devletin çağdaş medeniyet düzeyine ulaşma azminin saptırıldığı -şu,güzergahta,”Güçlü Ordu Güçlü Türkiye” sloganından kaçınmanın üzerinde düşünmek gerekiyor.

*
Bugünün ülkeleri sınırı tarif edilemeyen,nereden geldiği bilinmeyen tehditlere muhataptır,riskleri dengelemek ise yeni nesil savaşın konusudur.
Zaferin tekeli güçlü ordulardan çıkmıştır, zayıf taraf uzun zaman diliminde ya uluslararası politik destek alıyor ya da güçlü bir ülkenin himayesine giriyor.
Sonra birey ve ulus fikren ve fiilen zarar görmesine yönelik,nereden ve nasıl geleceği bilinmeyen yalanlar,tezvir,aldatma,entrikalar ve sansasyon içeren haberler, polemikler,sahte hayatlar,oyunlarla bombardıman altında zayıflatılıyor ya da özendirilen silahlı kalkışmalarla zayıf taraf da savaşı kazanabiliyor.

*
Nitekim ABD küresel üstünlüğünü sürdürme yolunda Avrasya’da kendinden güçsüz Rusya,Çin,Hindistan ve İran’ın küresel jeopolitik dengeleri değiştirme çabaları karşısında stratejik konseptini değiştirmiş bulunuyor.
Bir düşünce kuruluşu “Center for Strategic and International Studies-CSIS”,”Comission on Smart Power-Akıllı Güç Komisyonu”nda askeri gücü ikinci plana iten ve sert güç ile yumuşak gücün birlikte kullanılmasını öngören akıllı güç stratejik konsepti geliştirilmiştir.
ABD’nin bu çerçevedeki askeri konseptini,”Nerede ve ne zaman olursa olsun küresel olaylara karşılık verme yeteneği düşmanlarla savaşıp savaşmamaya değil,bunun nasıl yapılacağı ile ilgilidir” özeti belirliyor.

*
Sert güç iknaya ya da tehdite dayanmaktadır,yumuşak güç zorlamak yerine işbirliğini öngörüyor.
Akıllı güç politikasında güç uygulanan taraf,gücün uygulanmasına uygun zemini hazırlayan ve bu güce davetkâr olandır ve nasıl istiyorsa,gerektiğinde sert gerektiğinde yumuşak uygulamaya hazır olunuyor!

*
ABD ulusal güvenliğini askeri kapasitesi,erişim olanakları,üstün kaynakları,diplomasi,ekonomik kalkınması ve etki sağlamaya yönelik gücüyle başkalarının davranışlarını değiştirmeye yönelik işbirlikler sayesinde -işbu,akıllı güç ile yaratacağı barışçıl ve istikrarlı dünya ile sağlayacağı öngörüsündedir.
Teminen farklı coğrafyalardan sorunlarını sadece askeri değil insan odaklı siyasal ve ekonomik yeniden yapılanmalar ile çözmelerini istiyor…

*
Mesela,Demokrasi Güvenliği politikalarıyla ülkelerin mevzuatlarında değişikliklerle adli birimler ve güvenlik teşkilatları arasında işbirlikler oluşturuluyor,güvenlik ve icra makamları arasında bilgi paylaşımı ve yeni teknolojilerin kullanılmasına yönelik politikalar geliştiriliyor ve polisiye yöntemler yanında askeri yöntemlerinde kullanılmasıyla güvenlik sağlanıyor.

*
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Türkiye Dış Politika Stratejisinin ne sert ne de yumuşak güce değil,akıllı güce dayandığını söylemektedir.
Bu ifade AKP iktidarının dış politika stratejisinde özgürlükler ile güvenlik arasında denge yaratılması,bütün bölgesel devletlerin barış sürecine yönlendirilmesi,komşu bölgelerle verimli siyaset yürütülmesi,BM’nin rolünün arttırılması,uluslararası kurumların etkinleştirilmesi ve yeni Türkiye görüntüsünün yaratılmasında akıllı gücün esas alındığı anlamına geliyor.

*
Madem,ABD ulusal güvenliğini etki sağlamaya yönelik unsurları akıllı güç kullanarak başkalarının davranışlarını değiştirmeye yönelik işbirlikleriyle sağlamakta, farklı coğrafyaların sorunlarını insan odaklı siyasal ve ekonomik yeniden yapılanma ile çözmelerini istemektedir-o halde,Türkiye de dış politikasının yukarıdaki hedeflerinde ABD ile stratejik müttefiklik ilişkilerinden kuvvet almalıdır.
İşte,Rusya’dan geçen hatlara bağımlılıklarının kaldırılması,alternatif ihraç yollarının bulunması,mevcut rejimiyle İran’ın Hazar enerjisinde rol almamasını teminen Rusya’nın Yunanistan,Kıbrıs,Ermenistan ve İran ile gerçekleştirdiği Slav-Ortadoks Avrasyacılığına karşı Balkanlar,Kafkasya ve Orta Asya’yı çevreleyen ülkelerle yeni Avrasyacılığı,
Öte yanda Osmanlı’nın ardından oluşan devletlerde İslam Birliğinin ekonomik güç olması görüntüsüyle değişimleri sürecinde ekonomik ve sosyo-politik değişkenlerin etkileştirilmesiyle güçsüzleştirilmeleri -bu suretle,maksimum kârın sağlanarak ABD’ye akıtılmasının işbirliği yapılıyor.

*
Teminen Atatürk’ün,”Bilelim ki millî benliğini bulamayan milletler,başka milletlerin avıdırlar”ifadesini boşa çıkarma gayretiyle dünyaya nesnel bakışı,bilim ve algılayıcısı aklı yaşamın tek rehberi eden ve mazlum İslam ülkelerine de Batı’yı geçebilecekleri mesajını veren politikasının aleyhinde ılımlı islam siyaseti uygulanıyor.
Bu suretle özgürlük ve bağımsızlığın kazanılmasından öğrenilen şeylerin korunması ve gerektiğinde hatırlanması kabiliyeti olan bireysel ve ulusal hafıza, “Bir milletin hafızasını esir aldığınız zaman onların geleceğini inşa etmek çok kolaydır” ilkesi doğrultusunda imha ediliyor.

*
Çünkü amaç manevi değerlerin piyasalaştığı şu süreçte ülkelerin toplumsal ve ekonomik gelişmelerini İslamcı şeriatla geliştirmek,din adına dolandırılan ve uyduran beyinler haline gelenlerin himmetiyle sağlanan insan sermayesi ve finansmanla bir cihan devleti olabilmektir!
Çağdaş düzeyi sorgulama, yakalama ve aşma anlayışı,insan hakları,düşünce, inanç ve girişim özgürlükleri,laik hukuk devleti, katılımcı demokrasi,liberal ekonominin benimsendiği bir toplumsal düzenin oluşmasına katkı koyma iddiası yok oluyor…
Sonuçta dini eğilimler üzerinde büyük bir sivil ordu; toplum kuruluşları,dini ve mesleki birlikler,esnaflar,üreticiler,ticaret erbabı,sanayiciler ve sermaye sahipleriyle birlikte yaratılan aş ve iş’e farklı etnik özelliklere sahip,değişik mezhep,cemaat,tarikat,aşiret ailesinden gelenleri ortaklaştırmaya ve merkezinde ABD’nin çıkarlarının bulunduğu etrafında bu çıkarlara uygun ülkeler kurgulanmaya çalışılıyor.
Bu muhatap alınan halkın ya da başka bir ulusun belirli bir siyaseti onaylar hale gelmesi yönünde akıllı güçle desteklenmiş kamu diplomasisidir ve “Güçlü Ordu,Güçlü Türkiye” imajının önüne geçmiş bulunuyor.

*
Akıllı güçle desteklenmiş kamu diplomasisi “Yurtta Sulh Cihanda Sulh” konseptinde yumuşak gücü esas alan,sert gücüne dayanılmaz Şanlı Ordunun komuta kademesini terörle,rejim yıkıcılığı ile töhmet altında bırakmış, bölücü terörle mücadelesinde elini bağlamış, bağımsızlıktan ödün veren bir komuta heyetiyle orduyu Libya’dan sonra akıl almaz Suriye macerasından İslam Birliği teşvikçiliğine – daha fenası,yalnızca ABD’nin askeri stratejik konsepti doğrultusunda tetikçilik düzeyine indirgemiştir.
Zafer Bayramını da içeriğini ne demokrasi,ne özgürleşmeye katkı sağlamayacak ve gelişmesine yol açmayacak şekilde boşalttığını sandığı bir işbirliğindedir.

*
Öyleyse,Büyük Atatürk’ün” İstiklâl ve hürriyet âşıkı milletler için, ıstırap anları, o ıstırabın âmilleri, ibret alıp tetikte durmak için daima hatırlanmalıdır. İstiklâl ve hürriyetlerini her ne pahasına ve her ne karşılığında olursa olsun ihlâl ve takyide asla müsamaha etmemek, istiklâl ve hürriyetlerini bütün mânasıyla masun bulundurmak ve bunun için, icap ederse, son ferdinin son damla kanını akıtarak insanlık tarihini şanlı bir misalle süslemek: İşte istiklâl ve hürriyetin hakikî mahiyetini, geniş mânasını, yüksek kıymetini vicdanında idrak etmiş milletler için esas ve hayati prensip budur” düstûru hiçe sayılıyor demektir.

*
Bu taktirde “Tarihte bütün bir vatanı, çok üstün düşman kuvvetleri karşısında son bir avuç toprağına kadar karış karış kahramanca ve namusluca savunmuş ve yine varlığını koruyabilmiş ordular görülmüştür.Türk Ordusu o cevherde bir ordudur. Yeter ki ona komuta edenler, komuta edebilme vasıflarına sahip olabilsinler” ifadesinin de akıllardan ve vicdanlardan asla silinemeyeceğinin öngörülmesi gerekir.
Koyma Akıl,Akıl Olmaz.

30.8.2012

Exit mobile version