Site icon Turkish Forum

“TÜRK BAŞBAKANI”!?..

“TÜRK BAŞBAKANI”!?.. - ocalan

“TÜRK BAŞBAKANI”!?..

KANDİL’İN GERÇEK NİYETİ “ÇÖZÜM SÜRECİ”Nİ SABOTE ETMEK Mİ?”

İYİ NİYET VE SAMİMİYET VARSA ANCAK ÇÖZÜM SÜRECİ İŞLER!
“Kandil’in Sözcüleri “Etnik Milliyetçiliği” ve “Ayrılıkçılığı” Körükleyici Açıklamalardan Uzak Durmalılar!”

 

 Önceki gece örgütün televizyonu Roj TV ekranlarına yansıyan bir açıklama, Kandil’in “çözüm süreci” ve Apo’nun “yol haritası” konusundaki iyi niyet ve samimiyetinin sorgulanmasına neden oldu.
 

 “Roj Aktüel” programına telefonla katılan PKK sözcülerinden Sözdar Avesta (namı diyar Nuriye Kespir); “Çatışmasızlık sürecini 1 Eylül tarihine kadar uzatılmasını sağlayan önderliğimizin sorunun demokratik çözümüne önemli katkıları olduğuna inanıyorum…” dedikten sonra, bakın açıklamasının devamında ne diyor: “Türk Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Suriye’ye giderken konuyla ilgili yaptığı açıklama…”
 “Türk Başbakanı”!?.. Acaba, bilinçaltında kalmış bir düşüncenin dışa vurumu mu, yoksa Kandil’in “ayrılıkçılık”, “etnik milliyetçilik”, “üniter devlet”, “birliktelik” söylemlerindeki samimiyetsizliğin, yani “çözümsüzlük” niyetinin ifade şekli mi?

 

 “Türk Başbakanı”?!.. “Ötekileştirme” ya da “Türk-Kürt” çatışmasını körüklemeye yönelik siyasi bir söylem mi?

Nasıl yorumlarsanız yorumlayın, ama şunu unutmamak gerekiyor. İmralı Sakini Abdullah Öcalan’ın, “tarihi fırsat” bağlamında 15 Ağustos’ta açıklayacağı “yol haritası” öncesinde Kandil sözcülerinin bu tarz açıklamaların, tek bir anlamı olabilir; samimiyetsizlik, kötü niyet, düşmanca yaklaşımın devam, kısaca “Çözüm sürecini sabote edilmesi!..”

 

Bence en korkuncu, Önderliğin(!), Abdullah Öcalan’ın örgüt üzerinde devam ettiği öne sürülen otoritesinin hiçe sayılması…

Ey Nuriye Kespir denilen PKK yöneticisi… Sen çıkıp “Türk Başbakanı” diyorsun ya, bak Önderliğin, Murat Karayılan’ın ve DTP’nin “Çözüm için adres gösterdiği ve açıklayacağı yol haritasının altına imza atmaya hazır olduğunu” açıkladığı Abdullah Öcalan ne diyor?
Abdullah Öcalan, daha geçen hafta yaptığı bir açıklamada “Ben buradan Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Sayın Erdoğan ve ana muhalefet lideri Sayın Baykal’a açık çağrımı yapıyorum. Biz Cumhuriyetin başlangıç ilkelerine karşı değiliz. Mustafa Kemal’e karşı değiliz!..” diyor.

 

Bu açıklama ne anlama geliyor? PKK’nın ilk çıkış gerekçelerinin değişen bölge ve dünya koşulları gerçeğinde terk edildiğini, Türkiye Cumhuriyeti’nin sınırlarıyla ilgili herhangi bir beklentisinin kalmadığını, “Bağımsız Kürdistan” düşünün kanla boyanmış halıların altına süpürüldüğü anlamına geliyor.
Sözdar Avesta, Abdullah Öcalan’ın yol haritasının ilk durağında “tek devlet, tek bayrak” sloganı olduğunun ya farkında değil, ya da bilinç altındaki ayrılıkçı ve düşmanca emelleri dışa vurmaktan kendini alamıyor.
 Peki, halen PKK’nın Kandil’deki fiili lideri Murat Karayılan, Hasan Cemal’e ne demişti; “Biz bağımsız devlet istemiyoruz. Federasyon da istemiyoruz. Türkiye’nin üniter devlet yapısını bozmayan bir çözümden yanayız. Bu söylediklerimiz taktik değildir.”

 PKK adına konuşan ve halen bazı gerçekleri idrak etmekte güçlük çeken Sözdar Avesta başta olmak üzere, benzer yaklaşım içinde olanlara bazı noktalara bir kere daha hatırlatmak istiyorum;

 

 Birincisi, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin sınırlarını tartışmayan, ayrılıkçı olmayan ve şiddete başvurmayan bir Kürt hareketi için artık PKK’nın dağda dolaşmasına gerek yok.

 İkincisi, “Türkiye çözümü” karşılıklı güven ortamında ancak boy atabilir.

 

Üçüncüsü, etnik-siyasal bölücülüğün bir tezahürü olan “özerklik-muhtariyet” vb. kavramları telaffuz edenler, çözüm sürecine katkıda bulunamazlar.

Dördüncüsü, bu tür etnikçi ifadeler, “demokratik cumhuriyet” söyleminin taktiksel olduğu sonucunu doğurur ki, buradan sadece maraza çıkar. Bu marazanın da çözümsüzlüğü ve güvensizliği nasıl çoğalttığı biliniyor. Çözüm yolunun önündeki bariyerler (Sözdar Avesta gibi düşünen ve konuşmaya devam edenler susturulmadan) kaldırılmadan söylenecek her söz karşılıksız kalmaya mahkum olacaktır.

 

 Son cümle… Çözümün karmaşıklığını, zorluğunu, meşakkatini, risklerini hafifletecek olan iradedir, kararlılıktır, iyi niyettir, samimiyettir, azimdir. Raporlar, projeler, paketler, eylem planları, yol haritaları işin ayrıntısıdır. Önemli olan ne yapmak istediğiniz ve yapma iradenizdir. İşin nasıl olacağı teknik bir konudur, öncelikle teknisyenlerin, uzmanların meselesidir. Ama hiçbir çözüm, sadece teknisyenlerin ve bürokratların varlığıyla ve ürettikleriyle gerçekleşmez. Çünkü değiştirilemeyecek, yeniden ele alınamayacak hiçbir teknik mesele yoktur. İrade varsa, kararlılık varsa, iyi niyet ve samimiyet varsa, her şey hal yoluna konabilir, her engel aşılabilir. Kandil-İmralı ve DTP’de zihniyet değişmeli, ütopik taleplerden ve beklentilerden vazgeçilmedir. Zira, artık gerçek dünyanın idrakine varılmalıdır. Kan akmasın. İnsanlar ölmesin. Silahlar hem sussun, hem de toprağa gömülsün. Her türlü baskı, nefret, dışlayıcılık, ayrımcılık son bulsun. İsyan, başkaldırı, şiddet, terör bir yöntem olarak gündemden düşsün. Sevgi, hoşgörü, kardeşlik, birlik-bütünlük, dayanışma geçerli olsun. Bugün düne göre daha umutluyuz. Ama birileri çözüm sürecini sabote etmeye, engellemeye, gözden düşürmeye kalkışırsa, bugüne kadarki ve bundan sonraki tüm vebali de üstlenmiş olur. Evet, herkes sorunun değil, çözümün bir parçası olmalı, herkes iyi niyetli bir şekilde makule yaklaşmalıdır.

 

 Nail Amudi

Exit mobile version