Site icon Turkish Forum

Obama, Ankara’yı niye aradı?

Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Barack Hussein Obama

Barack Hussein Obama

 

 ALİ H. ASLAN

   

ABD Başkanı Barack Obama, geçen pazartesi Türkiye’nin zirvesindeki iki muhatabına, yani Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a telefon ederek ilk kapsamlı iş görüşmesini yaptı.

 

Hem Ankara hem Washington cephesinde üslup ve içerik itibarıyla memnuniyet yaratan görüşmeler, bazı karşılıklı fikir ayrılıkları ve dönemsel hayal kırıklıklarına rağmen, son tahlilde reelpolitik gerçeklerin her iki ülke arasında iyi ilişki, irtibat ve işbirliğini icbar ettiğini bir kez daha ispatladı.

Bush’tan ciddi sorunlar devralan Başkan Obama, sabık dönemde Türk-Amerikan işbirliğinin de geleneksel çıtasının altına düştüğü önkabulüyle, Ankara’daki muhataplarına Türkiye’yle ilişkileri ‘eski konumuna yükseltme’ niyetinde olduğunu ihsas etti. Türk muhatapları da ona ‘İşbirliğine hazırız’ mesajını verdi. Tabii işin sırrı, uygulamada…

Gazze savaşının ardından Ankara’nın soğukkanlılığını kaybetmiş bir görüntü vermesi, Washington’da ‘Türkiye nereye gidiyor?’ tartışmasını tekrar alevlendirmişti. Muayyen çevreler, Türkiye’nin artık Batı müttefiki olmaktan çıkma vetiresine girdiğini dahi yüksek sesle iddia eder hale gelmişti. Ankara, çeşitli kanallardan Washington’a münferit olaylardan yanlış çıkarımlar yapılmamasını, Türkiye’nin bölgesinde ve dünyada ABD ve topyekün Batı’yla stratejik açıdan uyumlu bir oyuncu rolünü sürdüreceğini bildiriyordu. Son olarak Dışişleri Bakanı Babacan’ın 8 Şubat’ta başlayan Münih Güvenlik Konferansı’nda ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden, Beyaz Saray Milli Güvenlik Başdanışmanı General James Jones ve Afganistan-Pakistan Özel Temsilcisi Richard Holbrooke gibi isimlerle yaptığı görüşmelerin Ankara’nın mesajlarının Başkan Obama’ya ulaşmasında etkili olduğu anlaşılıyor.

Özellikle İsrail’e yakın bazı Amerikan çevreleri -malum sebeplerle- Türkiye’ye biraz ‘haddini bildirme’ arzusunda olmasına rağmen, Beyaz Saray’ın Ankara’ya sağdan yanaşarak perdeyi pozitif bir gündemle açması ilişkilerin geleceği adına ümit verici. Diğer yandan, iki başkentin birbiriyle imtihan olmaya devam edeceği birçok netameli konu olduğuna şüphe yok. Bunların başta gelenlerinden biri, ilişkileri derinden yaralama potansiyeli taşıyan ‘Ermeni soykırımı’ meselesi.

Kaynaklarıma göre, hem Gül hem Erdoğan tarafından konunun hassasiyeti Obama’ya iletilmiş. ABD Başkanı ise bu hassasiyetleri anladığını söylemekle beraber nasıl bir hamle yapacağını fazla açık etmemiş. (Zaten henüz karar verdiğini sanmıyorum.) Ancak Türkiye’nin Ermenistan’a yakınlaşma gayretlerinden çok memnun olduğunu kaydederek bunların Kongre üzerinde müessir olabileceğini ima etmiş.

Öte yandan, Beyaz Saray’da daha alt düzeydeki bazı yetkililer, ‘Kongre’den tasarı çıkmasa, ama başkan dengeli şekilde soykırım lafını kullansa nasıl olur?’ türünden ağız aramalar yapıyor. Ve tabii Türk muhataplarından ‘Böyle bir şey söz konusu bile edilemez. Başkanın soykırım lafını telaffuzu, karar tasarısından da vahim sonuçlar doğurur’ karşılığını alıyor. Diğer cenahtan Ermeni lobisinin ‘taahhütlerinizi tutun’ baskısı altındaki Obama ekibi, neticede bakalım nasıl bir formül bulacak. Bu arada, Ankara’nın Darfur’daki soykırımda rol almakla suçlanan Sudan rejimi liderleriyle yakın ilişkilerinin son zamanlarda Ermeni lobisince yoğun şekilde Türkiye aleyhinde değerlendirildiğini kaydetmeliyiz.

ABD ile Türkiye arasında böylesine üst düzey bir trafik cereyan ederken, insan ister istemez lafın Davos krizine gelip gelmediğini de merak ediyor. Akıllı birilerince Türk liderleri incitici şeyler söylememe yönünde brife edildiği anlaşılan Obama, olayı gündeme getirmemiş. Ancak görüşmelere yakın kaynaklar, Ortadoğu sorunuyla ilgili konuşurken ‘sakinleşmeye’ (calm down) ve ‘kendini tutma’ya (restraint) ihtiyaç olduğu laflarını da araya sıkıştıran ABD başkanının ince bir gönderme yapmış olabileceğini ifade ediyorlar. Türkiye’nin bölgedeki üstlenmeye çalıştığı barış misyonlarını öven Obama, Ankara’nın özellikle Irak yönetimiyle yapıcı ilişkilerinden memnuniyetini izhar etmiş.

Türkiye’nin Batı ittifakından uzaklaştığını iddia edenlerin argümanlarından biri olan Moskova-Ankara yakınlaşmasının da Washington’a iyi izah edilmesi gerekiyor. Nitekim Cumhurbaşkanı Gül, müttefikler arası bilgilendirme geleneği muvacehesinde, Obama’ya Rusya ziyaretinden bahsederek belli ki muhtemel şüpheleri de silmeye çalışmış. Obama’nın Ankara’yı Gül’ün Rusya dönüşünden hemen sonra aramasına derin anlamlar yükleyenler ise yanılıyor. Çünkü normalde 11 Şubat olarak (yani Gül’ün Moskova ziyaretinin öncesine) planlanan telefon görüşmeleri, bazı teknik sebeplerden dolayı gecikmiş.

Kendisini İstanbul’da nisanda yapılacak ‘Medeniyetlerarası İttifak’ toplantısına davet eden Türk liderlere Obama ‘İstanbul’u görmek isterim.’ demiş. Ama herhangi bir söz vermemiş. Yönetiminin ilk yüz gününde bir İslam ülkesinde konuşma yapacağını ilan eden Obama’nın kafasında öncelikle başka mekânlar olma ihtimali yüksek. Ama en azından bir Avrupa turu muvacehesinde Türkiye’ye uğrayabilse, çok manidar ve faydalı olacak.

Obama’nın, ‘Neden Başbakan Erdoğan’la görüşmüyor?’ dedikodularına da son vermiş olması iyi. İki devlet arasındaki ilişkiler tabii ki şahıslara indirgenemez. Ama makul devlet adamı kişiliğiyle ön plana çıkan Cumhurbaşkanı Gül’ün Washington’da yıldızının çok parladığı aşikar. Diğer yandan, icranın başında olan ve popülerliği süren Başbakan Erdoğan da, Washington için görünür gelecekte mecburi adreslerden biri olmaktan çıkmayacaktır. Neticede Obama’nın Gül ve Erdoğan’la telefon temaslarında herhangi bir sorun yaşanmadığı anlaşılıyor. Allah ruberu (yüz yüze) görüşmelerinde de kimyalarını tuttursun ve bozmasın…

Exit mobile version