Site icon Turkish Forum

Piç Etmek

EVHANIMLARININ kullandıkları bir mutfak deyimidir bu: İyi pişmiş bir yemeği daha da iyi pişirmiş olmak için bir şeyler yapıp biraz su ya da tuz ekleyince yemeğin tadı kaçar, piç olur. “Pişmiş aşa su katmak” gibi. - turk osmanli
Mümtaz Soysal   – Açı

EVHANIMLARININ kullandıkları bir mutfak deyimidir bu: İyi pişmiş bir yemeği daha da iyi pişirmiş olmak için bir şeyler yapıp biraz su ya da tuz ekleyince yemeğin tadı kaçar, piç olur. Pişmiş aşa su katmak gibi.

İnsanlar vardır, gayretkeştirler, iyi bir şey yaptıklarını sanırlar, ama bazen öyle yaparlar ki, meşgul olup üstüne düştükleri sorunu piç ederler.

Son aydınlar dilekçesinin, yani Ermenilerden özür dilemeye ilişkin olanının yarattığı tartışma sürdükçe bu deyimi akla getirmeden edemiyor insan.

Tabii aydın sözünün kimimizde yarattığı antipati de buna ekleniyor… Gerçekten, tam olarak ne anlamı geldiği belirsiz, ama fazla sık kullanılan bir sözcük olur olmaz vesilelerle gündeme getirildikçe daha da itici oluyor.

Belli ki, Osmanlıcadaki münevverin Türkçeleştirilmesi, yani tenvir edilmiş aydınlanmış ya da aydınlatılmış kişi demek. En iyi tanımı, Fransızcadan alınma entelektüel sözcüğü dolayısıyla Meydan Larousse veriyor: Merakı ya da mesleği gereği fikir meseleleriyle uğraşan kimse. Bir de Yakup Kadriden alınma bir örnek ekleyerek: Azizim, dün Türk münevveri, Türk entelektüeli diye bir şey vardı. Bugün o yoktur.

Niçin yok?

Çünkü artık zihinleri berrak, yani pek aydınlanmış olmayanlar bile aydın sıfatını kendilerine yakıştırıyorlar da ondan. Sözcüğün kökeninde intellect, yani anlamaya yönelik zihin işlevi diye bir kavram olduğu halde, bir konuyu tam anlamamış olanlar da fikir beyan etmeyi vazife sayıyorlar.

Gelelim son bildirinin özüne. Aydınlar, bereket soykırım sözünü etmemişler; sadece Ermenilere yapılanlar için, neredeyse bütün toplum adına özür diliyorlar. Olabilir, belki vicdanları öyle emretmiştir. Ama, hiç değilse mukatele, yani kitleler olarak birbirini öldürme diye adlandırılabilecek olan o olayların Türk kurbanları da yok mu? Her iki tarafın da gerisinde suçlu sayılabilecek resmi makamlar, kiliseler, devletler nolacak? Gerçek entelektüellik böyle bir hakça tutumgerektirmez miydi?

Yoksa, aydın olmak, her fırsatta kendi toplumuna ters düşme, kendi insanını, ülkesini, devletini haksız gösterme, herhangi bir vekâlet almadan herkes adına geçmişle hesaplaşıp özür dileme ve böylece bugünün Ermenistanıyla ilişkileri iyileştirme yolundaki diplomatik çabaları piç etme gibi kimsenin yararına olmayan tuhaf bir cesaret sergilemenin fiyakası mıdır?

mumtazsoysal@gmail.com

Exit mobile version