Site icon Turkish Forum

“Bu bir milletin onuruyla oynamaktır”

Mustafa Kemal Atatürk

Mustafa Kemal Atatürk

1915 olaylarına ilişkin başlatılan “Özür diliyorum” kampanyasına ilişkin tepkiler gelmeye devam ediyor. Konuyla ilgili incelemelerde bulunan Atatürk Üniversitesi Türk Ermeni İlişkileri Araştırma Merkezi Müdürü Doç. Dr. Erol Kürkçüoğlu, 1.Dünya Savaşı sırasında asıl mağdur olan tarafın Türkler olduğunu belirtti. Adıyaman Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mustafa Gündüz ise ”Bu bir milletin onuruyla oynamaktır” diyerek tepkisini dile getirdi.

AA

Erzurum / Adıyaman– Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde Ermeniler tarafından katledilen Türklere ait 185 toplu mezarda araştırmalar yapan bilim adamları, 1915 olaylarına ilişkin başlatılan ”özür diliyorum” kampanyasına tepki gösterdi.

Atatürk Üniversitesi Türk Ermeni İlişkileri Araştırma Merkezi Müdürü Doç. Dr. Erol Kürkçüoğlu, yaptığı açıklamada, 1. Dünya Savaşı sırasında ve savaştan sonra asıl mağdur olan tarafın Türk, Rus ve Fransız arşivlerindeki belgelerde de belirtildiği gibi Türkler olduğunu vurguladı.

Osmanlı Devleti’nce 1919 Paris Konferansı’na belgeleriyle sunulan raporda, 519 bin Müslüman halkın Ermeniler tarafından katledildiğinin belirtildiğine dikkati çeken Kürkçüoğlu, şöyle konuştu:
”Yani burada mağdur olan tarafın Türk insanı olduğu belgelerle ortadadır. Tehcir Kanunu da Van’da Ermeniler tarafından 10 bin kişinin katledilmesi sonucu çıkartılmıştır. Osmanlı Devleti, bu olay üzerine siyasi ve askeri tedbirler almıştı. Bu kapsamda Taşnak,Hınçak, Ramgavar ve Veragöz gibi Ermeni cemiyetler kapatılıyor ve yöneticileri de tutuklanıyor. Buna rağmen Anadolu’nun muhtelif yerlerinde Ermeni çetelerinin Müslüman ahaliyi katletmelerine devam etmesi üzerine 27 Nisan 1915 yılında Tehcir Kanunu çıkartılıyor ve 30 Mayıs 1915’te Tehcir Kanunu resmen yürürlüğe konuyor. Tehcir Kanunu kesinlikle 24 Nisan 1915 tarihinde çıkartılmıyor.”

Tehcir Kanunu’nun kesinlikle ”katliam ve soykırım yasası” olmadığını ifade eden Kürkçüoğlu, söz konusu yasayla devletin vatandaşının canını, malını ve namusunu korumaya çalıştığına işaret etti.

O dönemi değerlendirirken, 1. Dünya Savaşı sırasında yaşananların çok iyi analiz edilmesi gerektiğini anlatan Kürkçüoğlu, Osmanlı Devleti’nin söz konusu savaşta 7 ayrı cepheye asker gönderdiğini, bu nedenle de cephe gerisinin tamamen savunmasız kaldığını kaydetti.

 

Ermenilerin katliam kararı aldığı kongre

Doç. Dr. Erol Kürkçüoğlu, 1914 yılının temmuz ayında Ermeni Taşnak Cemiyeti’nin 8. kongresini Erzurum’da yaptığını ve kongrede Rusya tarafında Osmanlı Devleti’ne karşı savaşılması ve savunmasız Müslüman halkın katledilmesi kararlarının alındığını bildirdi.

Kongrede alınan kararların 1. Dünya Savaşı sırasında uygulandığını anlatan Kürkçüoğlu, ”Savaş sırasında binlerce insanımız katledildi. Savaşta zaten Ermeniler Ruslarla birlikte hareket etti. Bu şartlar altında dahi Ermenilere yönelik bir soykırım ya da katliam söz konusu değildir. Bunu, yerli ve yabancı bilim adamları bilgisiyle, belgesiyle ortaya koymaktadır” dedi.

Kürkçüoğlu, 24 Nisan 1915’te Ermeni cemiyetlerinin kapatıldığını ve 27 Nisan 1915 yılında Tehcir Kanunu’nun çıkartıldığını anımsatarak, ”Bu olaylardan 3 yıl sonra Mondros, 5 yıl sonra da Sevr antlaşmaları imzalandı. Mondros ve Sevr, Osmanlı Devleti’nin teslim olma, esaret ve yok edilme belgesidir. Osmanlı, bu antlaşmalarda sunulan hiçbir maddenin değiştirilmesini sağlayamamıştır. Eğer 1915 yılında ve sonrasında Ermenilere yönelik katliamlar olsaydı mutlaka bu antlaşmalara iri harflerle yazılırdı” diye konuştu.

 

Doğu ve Güneydoğu’daki toplu mezarlar

Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da yapılan araştırmalarda, Ermeniler tarafından katledilen ve Türklere ait olduğu tespit edilen 185 toplu mezarın ortaya çıkarıldığını vurgulayan Kürkçüoğlu, şöyle devam etti:
”Kucağında çocuğu bulunan kadınların, yaşlıların, bebeklerin katledildiğini tespit ettik. O dönem insanlarımız büyük katliama maruz kaldı. Binlerce insanımızı kaybettik. Dün bunlar yaşandı, bugün ise bazı gazeteci ve akademisyenler, 1915 Tehcir Kanunu sonrasında yaşandığını öne sürdükleri olaylarla ilgili özür kampanyası düzenliyor. Başlatılan özür kampanyasıyla insanların kafası karıştırılmak isteniyor. Tarihimizde soykırım ve katliamın olmadığı belgelerle ortadadır. Herkes tarihi noktalarda biz tarihçilerin ortaya koyduğu çalışmaları dikkate almalı. Bu meseleyi en iyi biz biliyoruz. Bunun aksini iddia eden gelip toplu mezarlarda yaptığımız çalışmaları görsün.”

 

Rus Yarbay’ın anıları

Rusya’da Bolşevik İhtilali’nin çıkmasının ardından Çarlık Rusya ordularının işgal ettikleri topraklardan çekildiğini dile getiren Kürkçüoğlu, sadece Erzurum’da Yarbay Tverdo Khlebov komutasında 40 kişilik bir birlik bırakıldığını belirtti.

Kürkçüoğlu, Yarbay Khlebov’un anılarını kaleme aldığı kitaptaki şu ifadelere dikkati çekti:
‘(Ermeniler, bana 27 Şubat gecesi 3 bin Türkü iftiharla katlettiklerini beyan ettikleri zaman; savunmasız, masum insanların öldürülmesinin vahşet olduğunu belirttiğimde, ‘siz Russunuz Ermeni milletinin ideallerini anlayamazsınız’ dediler.)

Yine aynı yarbayın üstlerine gönderdiği mektupta bölgedeki görevlerinin sona erdirilmesini istediğini ifade eden Kürkçüoğlu, Khlebov’un ”Artık Ermeni eşkiyalarının masum Türkleri katletmesine seyirci kalamayız” dediğini aktardı.

Kürkçüoğlu, 1919 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nden gelen General Harbord başkanlığındaki heyetin Erzurum’da çeşitli incelemeler bulunduğunu da söyledi.

Harbord’un araştırmalarında, ‘‘İsa’nın kulları nasıl böyle bir katliam yapabildiler?” dediğini ifade eden Kürkçüoğlu, daha sonra General Harbord’un hazırladığı raporun bölgede yaşananlarla ilgili Lozan Antlaşması’na delil olarak sunulduğuna işaret etti.

 

Asimed Erzurum Şube Başkanı Çiğdem’in açıklamaları

Asılsız Soykırım İddialarıyla Mücadele Derneği (ASİMED) Erzurum Şube Başkanı ve AÜ Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Süleyman Çiğdem ise söz konusu kampanyanın tarihi gerçekler bilinmeden, araştırılmadan, tamamen hissi ve taraflı bir değerledirme sonucu başlatıldığını vurguladı.

Kampanyayı düzenleyenlerin tarihi gerçekleri görmezden geldiğini söyleyen Çiğdem, şöyle konuştu:
”1915 öncesini bilmeden olayları ele almak hem milletimizi rencide eder hem de tarihi gerçeklerin reddini ortaya koyar. Bu gibi olaylarla ilgili bir çalışma yapılırken önce araştırılmalı, sonra kamuoyu önüne çıkılmalıdır. Bizim de vicdanımız bu yapılanı kaldırmıyor ve çeşitli illerde katledilen aziz şehitlerimizden özür diliyoruz. Çünkü bu topraklarda Müslüman Türk olarak yaşarken bunun bedelini canlarıyla ödeyen şehitlerimizin masumiyetini ne içerde ne de dışarda anlatabildik. Şehitlerimiz için ne gözyaşı dökebildik ne de feryat figan edebildik. Şehitlerimizi hatırlamadık, hatırlatamadık ve de hatırlamıyoruz da. Bunun için şehitlerimizden özür diliyoruz.”


“Kampanyayı başlatanlar Türk milletinde özür dilesin”

Adıyaman Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mustafa Gündüz, 1915 olaylarına ilişkin ”Ermenilerden özür dileme” kampanyası başlatanların Türk Milleti’nden özür dilemesi gerektiğini bildirdi.

Gündüz, gazetecilerin, sorusu üzerine, kampanyayı başlatanların son 10 yıl içinde ne tür kampanyalar başlattığı ve açıklamalar yaptığına, dolayısıyla sicillerine bakmak gerektiğini söyledi.

Bu kampanyanın başı konumunda sözde aydın diye etiketlenenlerin önemli bir bölümünün Türkiye’nin ulus devlet formunda, büyük önder Atatürk’ün gösterdiği çağdaş uygarlık düzeyinin üzerine çıkma hedefinden rahatsız olduğunu kaydeden rektör Gündüz, şöyle konuştu:
”Cumhuriyetin değerleri ulus devlet üzerine kuruludur. Liberal, ekonomik ya da düşünsel sisteme sadakatlerini emperyalist ülkelerin ülkemiz üzerinde oynamak istedikleri oyunlarla birleştirenler ya gaflet içerisindedirler ya da pek hoşlarına gitmese de hıyanetle meşguldürler.
1915 diye sınırlandırılan olaylar içerisinde bu toplumun binlerce yıllık tarihinden bu yana sahip olmadığı ‘soykırım’ kavramını çağrıştıracak belirlemeler, etiketlemeler ve gerçekte olmayan ama kurgulanarak yaratılmaya çabalanan yakın geçmişe ait tarihi bir kurgu üzerinden işlediklerini var saydıkları bir suça dayalı, yine var sayıma dayalı bir özür faaliyeti, çıplaklığıyla bakıldığında erdem gibi görünebilinir. Ancak özrü, kabahati olanlar diledikleri takdirde bu özür anlamına gelebilir.”

Gündüz, vicdanın içinde yaşanan toplumun değerleri ve onların algılandığı biçimde oluştuğunu, vicdanı kabul etmeyenlerin kendilerine aydın etiketlemesini yakıştırmalarından utandığını dile getirerek, ”Çünkü yüce milletin önemli bir bölümü bize de aydın demektedir. Ben de bir aydın olarak bize bu onuru yükleyen Türk Milleti’nden özür diliyorum” dedi.

 

“Aydın tavrı ortaya koymak”

Rektör Gündüz, aydın olmanın aydın tavrı ortaya koymak anlamına geldiğini ve bunun olmayan bir tarihe dayalı beyanatlarda bulunmak, kampanyalar açmaktan geçmediğini ifade etti.

Kampanyanın sahiplerinin önemli bir bölümünün yakın siciline bakıldığında ve daha önce ne tür kampanyaların altına imza attıklarını ve başlattıkları görüldüğünde, amacın Türkiye’yi ulusal birlik ve bütünlüğünü zedeleyecek emperyalist, sömürgeci güçlerin Türkiye üzerindeki emellerini daha kolay gerçekleştirebilecekleri bir toplum düzenine itmek olduğunun apaçık ortaya çıkacağını bildiren Prof. Dr. Gündüz, şunları kaydetti: ”Giderek artan bir biçimde bölücülük ve gericilik faaliyetleri hem Cumhuriyetimizin değerlerini ortadan kaldırmak hem de Atatürkçü düşünce sisteminin Türk toplumsal yaşamına aktarılma sürecine tıkamak üzere özel çabalarla destek bulmaktadır. Nihayetinde uluslar arası sermayenin Türkiye üzerinde küreselleştirmeci ve dayatmacı tavrının bir adımıdır. Ermenilerden 1915 olayları nedeniyle özür dilemesi gereken bunlar değildir.”

İmza kampanyasını başlatan ve bir bölümü de meslektaşı olan kişilerin bu davranışının, üniversite camiasından da bilim insanları tarafından da ulusal onuru zedeleyici bir tavra tepki bağlamında değerlendirilmesi gerektiğini düşündüğünü belirten Gündüz, açıklamasını şöyle tamamladı:
”Bu bir milletin onuruyla oynamaktır. Kendi adlarına özür dilediklerini ifade etmiş olsalar bile sözünü ettikleri vicdan bu milletin içinde ve kültürüyle yoğrularak ortaya çıkmıştır. Böyle bir gaflet içerisine düştüklerini fark ettikleri anda Türk Milleti’nden özür dilesinler.”

Exit mobile version