Site icon Turkish Forum

ERMENI CEPHESINDE BİRİNCİ RAUNT KAYBEDİLDİ, SIRA İKİNCİ RAUNTTA – VATANA HIANETIN BIR MISALI

Sarkisyan’ı iyi tanımalıyız. Diaspora Ermenileri ile iyi ilişkiler içindedir. Karabağ doğumlu olan Sarkisyan, Azerbaycan savaşı ve Hocalı Katliamları’nda önemli rol almıştır ve sertlik yanlısı olarak tanınıyor. - Sassunian son resim
From: Sefer Tan
 BİRİNCİ RAUNT KAYBEDİLDİ, SIRA İKİNCİ RAUNTTA

Değerli Arkadaşlarım;

 

Dün bir kısmınızla paylaştığım bir iletimdeki sözlerimi ve gazetelerden birinde yayınlanan bir yazıya yaptığım bir yorumu, aşağıda okumanızı önereceğim bir yazı nedeniyle tekrarlamak zorundayım burada….

 

Ermenistan-Türkiye arasında oynanan milli maça Türkiye’nin Cumhurbaşkanlığı makamını işgal eden Abdullah Gül’ün Ermenistan Devlet başkanı Serj Sarkisyan’ca davet edilmesi ABD ve AB tarafından dikte edilip sahneye konulmuş, siyasi figüranlar tarafından da oynanmış siyasi ve kurnazca düşünülmüş bir oyundur. Bu oyunun sergilenmesinde bir tek hedef vardır: Türkiye’nin Ermenistan sı-nı-rı-nı aç-ma-sı!

 

Amerika’da ‘The California Courier’ adlı gazeteyi çıkartan ‘hardcore’-azılı Ermeni Diasporası savaşçısı Harut Sassounian’ın da dün yazdığı gibi, “Armenia Lost the Soccer Match, But Gained International Prestige”. Evet, çok doğru; Türkiye milli maçı net kazandı, ancak diplomaside de çok net kaybetti!

 

Günlerdir iç ve dış basında Abdullah Gül göklere çıkartılıyor. Biz Türkler çok severiz ya dolduruşa getirilmeyi. Hele de yabancılar şişirip doldururlarsa bizi, artık havamızdan hiç geçilmez; şiştikçe şişeriz, kasıldıkça kasılırız, burnumuz Kaf dağının tepesine ulaşır neredeyse. Oysa Ermeni tarafı strateji üretir, günün diplomatik gereklerini en ince hesaplarla bir bir yerine getirir ve sonuç ortada ve apaçık…. Kazanan taraf hep onlar olur…. Çünkü biz hala bir savaş içinde olduğumuzun farkında ve bilincinde bile değiliz; yavaş yavaş durumun farkına varan ve bu mücadeleye katılan çok az sayıdaki insanımız da karşıtlarının dürüst yöntemler kullanacağı varsayımıyla hareket edip kendini kandırır durur. Hala ona buna güzel görünmeye çabalayıp, debelenip duruyoruz işte anlaşılan.

 

Şu illetten bir kurtulabilsek çok şeyi daha kolay halledeceğiz ama taa içimizin dibine işlemiş bu aşağılık kompleksi illeti. Geçenlerde bir yazıda gözüme ilişmişti; Psikoloji biliminde açıklandığına göre, madalyonun bir yüzü ‘büyüklük kompleksi’ ise diğer yüzü de mutlaka ‘aşağılık kompleksi’dir derler konunun uzmanları. Bir yandan insanlık tarihinin Türklerle başladığını iddia edecek kadar ‘büyüklük kompleksine’ yenik düşerken öte yandan da iki yıl üst üste Eurovision şarkı yarışmasında en yüksek 12 puanı Ermenistan’a vererek sözde ‘günah çıkartmaya’ çalışırız biz.  Hep kendimizi kanıtlamaya uğraşıp, didinip dururuz asırladır, bu iki kompleksin arasına sıkışmış….

 

Oysaki eğer karşı taraf dürüst oyun kurallarını reddediyorsa, hala bu yöntemlerde ısrar etmek hiç bir sonuç vermeyecektir. Amerikalılar da uygun bir özdeyiş vardır: “Ölü atla yol alamazsınız” derler. Karşıtlarımız savaş baltalarını savurarak gelirken biz saf, naif Türkler hala medeni ve mantıksal kurallara bağlı kalabilmek lüksümüz olduğunu sanmakta ısrar ediyoruz. Oysa ancak düşmanınızı yere serdikten sonra bağışlayıcı olma lüksünüz olabilir!

 

Bu gidişle de bizim ‘yenile yenile yenmesini öğreneceğimiz’ falan da yok anlaşılan….

 

Bakınız Sadi Somuncuoğlu ne yazmış…..

Dost selamımla,

Sefer Tan

 

BİRİNCİ RAUNT KAYBEDİLDİ, SIRA İKİNCİ RAUNTTA

SADİ SOMUNCUOĞLU – 10 Eylül 2008

 

Şartsız olarak sınırın açılmasını ve diyalogun başlamasını hangi taraf istiyordu?

Gayet açık, Ermenistan, ABD, AB.

Sonunda ne oldu?

İki cumhurbaşkanı sınırın açılması ve diyalogun başlamasına karar verdi. Evet, hem de Ermenistan’ın ayağına giderek. 

 

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül diyor ki: “İkili ilişkilerimizin gelişmesinin önündeki engellerin karşılıklı diyalog yoluyla ortadan kaldırılmasının sağlanması gerektiği konusunda Ermenistan tarafı ile görüş birliği içinde olduğumuzu, ..konuşularak halledilemeyecek sorun olmadığını.. gördüm.”

 

Peki, Ermenistan tarafı ne diyor?

Bakalım: İlter Türkmen yazıyor:  “Ermenistan Dışişleri Bakanı Edvard Nalbandyan, Erivan’da bulunan medya mensuplarına Gül’ün Erivan’dan ayrılmasından sonra Ali Babacan ile bir araya geldiklerini ve iki ülke arasında sınırın açılması ve diplomatik ilişkiler kurulması sürecini başlatmak konusunda mutabık kaldıklarını açıklamış.” 

 

Erivan’a giden Çandar da;  “Türkiye ile Ermenistan arasında ’diplomatik ilişkilerin kurulması’ ve ” sınırın açılması’. Bu iki ’adres’, ikiz kardeş gibi. Biri olmadan diğeri olmayacak gibi. “ tespitini yaptıktan sonra Dışişleri Bakanı Nalbandyan’ın, ” Babacan’la iki hafta sonra New York’ta tekrar bir araya geleceğiz. Bundan sonra aramızda duraklar olmayacak. Önümüzdeki günlerde artık somut şeyler konuşacağız “ dediğini yazıyor.

 

Malum çevreler; ikinci Cumhuriyetçiler, küresel liberaller, iktidar yanlıları koro halinde, zafer kazanmış gibi, Gül’e ” taç “ giydirip bayram yapıyor. ABD ve AB ise, coşkulu sevinç içinde, Gül’ü kutluyor. Yumuşama, iyi ilişkiler, açılım, Kafkaslarda aktiflik gibi masallarla, renkli gelecek tasavvurları kırla gidiyor.

 

Soralım; 1993’ten beri uyguladığımız ambargoyu kaldırıp, iyice sıkışan Ermenistan’ı rahatlatarak kardeş Azerbaycan’ı zora sokmanın neresi başarı? Bir de İlham Aliyev’le görüşüp, bu yanlışa onu da bulaştırmak, büyük bir hata olmayacak mı?.

 

Özetlersek, ilk ve çok önemli raundu sıfıra karşı Ermenistan kazandı.

Gelelim ikinci raunda. Burada Gül’ün ifadesiyle ” aradaki engellerin kaldırılması “ ele alınacakmış.

 

Bunlar neler hatırlayalım. Toprak talebi, ” soykırım “ suçlamasının kabulü, yüklü tazminat ödenmesi, sınırın yeniden çizilmesi” engelleri.

 

Estirilmeye çalışılan yalanlara bakınız. Zaman gazetesinden Şahin Alpay ve birçokları yazıyor; Ermenistan ” soykırım “ iddiasından ve toprak talebinden vazgeçti, düşmanlığa gerek yokmuş. Yoksa Gül ve iktidar bu görüşte de, ” engellerin “ kolayca aşılacağından söz ediyor?

 

O zaman gerçeklere bakalım. Radikal ve Milliyet gazetesinin 25 Nisan 2008 günlü haberi: Erivan’da ’soykırımın’93. yıldönümü anıldı. Devlet Başkanı Serj Sarkisyan; ’soykırımın’ tanınması çabalarını ikiye katlayacaklarını söyledi. Soykırımın uluslararası alanda tanınması ve kınanması Ermenistan dış politikasının öncelikli maddeleri arasındadır. Ermenistan tarihi adaletin tesisi için çabalarını ikiye katlamalı. İnkârcılığın geleceği yok. Hele de pek çok ülkenin gerçeğin yanında yer aldığı günümüzde, Türkiye’nin soykırımı itiraf etmesini sağlayacağız”  diyor.

 

Sarkisyan’ı iyi tanımalıyız. Diaspora Ermenileri ile iyi ilişkiler içindedir. Karabağ doğumlu olan Sarkisyan, Azerbaycan savaşı ve Hocalı Katliamları’nda önemli rol almıştır ve sertlik yanlısı olarak tanınıyor.

Esasen bu saldırgan strateji, Ermenistan’dan önce Haçlılara aittir. Sorunun tehdit boyutundan çıkıp, büyük bir tehlike haline gelmesi de bundandır. Yoksa yandaş medyanın iddia ettiği gibi  “canım küçücük Ermenistan’dan niçin korkuyoruz”  meselesi değil.  

 

Nitekim AB’nin uyulması zorunlu şart haline getirdiği  “soykırım”  iftirası önümüzde beklemede. ABD’nin baskıları, birçok ülke parlamentosunda alınan kararlar, Fransa’nın  “soykırım” yok demeyi suç sayan yasal düzenlemesi ve diğerleri yok sayılabilir mi?

 

Gelelim meselenin can alıcı tarafına. Ermenistan’la masaya oturacağız, Erdoğan’ın dediği gibi  “masadan kaçmayacağız” . İyi de, neyi müzakere edeceğiz? Vatan toprakları, en büyük insanlık suçu soykırım, sınırlar müzakere konusu edilebilir mi? Eğer siz müzakereye kalkarsanız, ahlaksız ve saldırgan talepleri görüşülebilir saymakla meşrulaştırmış olursunuz.

 

Bu kabulle de, ikinci raundun kaybı başlar.

–~–~———~–~VATANA HIANETIN BIR MISALI —-~————~——-~–~—-~

Turks and Armenians to unite for wine production
Saturday, September 13, 2008
SELMA SIMSEK BEKTAS
ISTANBUL – Referans
As tensions between Turkey and Armenia have been slightly reduced as a result of last week’s football game between the two countries, businessmen are feeling encouraged to participate in joint projects.

“The Turkey-Armenia match has given us hope. Production projects have gathered pace. Some day, it may be possible to establish a joint facility,” said Noyan Soyak, co-chairman of the Turkish-Armenian Business Development Council.

Businessmen, who have used indirect means to continue trading with Armenia despite an embargo imposed since 1993, started to display their partnership-based projects more bravely after the game. Believing that a more comfortable environment for business affairs may now come about, businessmen have made a decision to launch a joint wine production.

Turkish, Armenian and Georgian businessmen had already launched a collective cheese production last year under the leadership of the Turkish-Armenian Business Development Council.

The historic World Cup playoff has begun a new period for the project, said Ilhan Ko�ulu, a businessman from Turkey’s northeastern city of Kars. “We were very nervous during the first months following the launch of the project. The meeting of the two countries’ president has relieved us. We will continue our partnership, which started with cheese, with wine now.”

 

Economic dialogue crucial

The Caucasus Platform, which includes Turkey, Armenia, Georgia and Azerbaijan, is now setting sail toward comprehensive projects. Following the first platform meeting last year, Turkey, Georgia and Armenia started to produce cheese collectively under the Kafkas brand. Then, last week’s match carried the platform’s targets regarding partnership further.

“This game marks the starting point of a new period for our projects. The mild winds after the match have encouraged us. When we first set off, we had in mind to accomplish what politicians fail to do; because the conflicts between the countries may be settled, not via bureaucratic paths, but through economic and cultural dialogue,” said Ko�ulu.

The activities concerning partnership in wine production have already started, Ko�ulu said. “Our Georgian and Armenian colleagues want to conduct works on wine production particularly in Kars. They have offered to construct vineyards in Kars. We have warm prospects toward the offer. However, we are in talks with large wine producers in Turkey to speed up the works. Our target is to include large producers in the project both to speed up production and gain support as there is no viniculture in Kars.”

Besides wine production, there is also a joint project for medicinal herbs, said Ko�ulu. “Herbs constitute another common aspect of the Caucasus. We know that there are several types of herbs, on which there are scientific studies, in Kars. But Georgia and Armenia are very advanced in this field. The classification and the purposes are well known. Within this scope, a plant was established in the Bogaztepe village of Kars. In the pilot program, which features 36 women, medicinal herbs are farmed and dried. There is ongoing work on 25 types of herbs.”

Just like Ko�ulu, who believes that communities have become familiar with each other due to cheese production, Soyak said the project loomed large for the dialogue of the people in the region. The cheese produced by Turkish, Armenian and Georgian dairymen would not be consumed just on the domestic market, but also be exported, said Soyak. “We aim to see patents completed by 2009. We would like to see the consumption of this product, particularly amongst the diaspora.”

 

Trade volume at $150 million despite embargo

The trade volume between Turkey and Armenia is approximately $150 million. Almost all of this trade goes through Georgia. Turkey accounts for over 90 percent of the $150 million trade.

Turkish companies export textiles, construction materials, food products and durable consumer goods to Armenia. Having complained about the unqualified goods from Iran for years, Armenians show a great interest in Turkish goods. Should the border be opened, which has been closed since 1993, the trade between the two countries is expected to reach $400 million in six months. At present there is no direct trade between the two countries.

Exit mobile version