SÜLEYMEN ŞAH, ERTUĞRUL GAZİ, BARBAROS, MEHTER VE “DÜŞÜN”EBİLMEK

SÜLEYMAN ŞAH, ERTUĞRUL GAZİ, BARBAROS, MEHTER VE “DÜŞÜN”EBİLMEK - resim205

SÜLEYMAN ŞAH, ERTUĞRUL GAZİ, BARBAROS, MEHTER VE “DÜŞÜN”EBİLMEK

Hüseyin MÜMTAZ

SÜLEYMAN ŞAH, ERTUĞRUL GAZİ, BARBAROS, MEHTER VE “DÜŞÜN”EBİLMEK - resim205

Osmanlı Devleti’nin kurucusu Osman Bey’in babası Ertuğrul Gazi’nin, Bilecik’in Söğüt ilçesindeki türbesinde askerler “Alp” kıyafetiyle “saygı nöbeti” tutmaya başlamış.

Erken dönem Osmanlı tarihçilerinden Ahmedî, Karamanî Mehmet Paşa, Enverî ve Ruhi gibi tarihçiler Ertuğrul Gazi’nin babasının, Gök Alp’ in oğlu Gündüz Alp olduğunu ifade etmektedirler ama Aşıkpaşazade, Oruç Bey ve Neşri ise Ertuğrul Gazi’nin babasını Kaya Alp’in oğlu Süleyman Şah Olarak verir.

O halde ondan önce babası Süleyman Şah’ın, Dâvutoğlu zamanında ric’at ettirilen türbesinin yeni yerinde bu nöbetlerin başlamış olması icabetmez miydi?

Ki zamanında Dâvutoğlu; “geç dönem” ve “hayli derin” fetih/fatih/şahlık/padişahlık/hilafet hülyalarının sona erdiğinin işareti olan bu geri çekilmeyi “zafer” olarak takdim etmekten çekinmemişti.

Merhuma verdiğimiz rahatsızlığı affettirmek için mi acaba şimdi oğlunun türbesine nöbetçi “alp”ler diktik?

Yanılmıyorsak burada da bir yanlışlık var. “Alp”, Türklerde “İslamiyet öncesi dönemde” kullanılan tigin, yabgu, şad, gibi bir rütbedir.

Ama Ertuğrul Gazi “Müslüman”dı.

Nöbetçi askerlerin kıyafetleri gibi rütbeleri de acaba o döneme mi uydurulacak?

Bu “Osmanlı” olayları arka arkaya geldi.

Kıbrıs açıklarında sismik arama faaliyetinde bulunan Barbaros Hayrettin Paşa gemisinden, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin telsizden yaptığı “münhasır alan ihlali” uyarısına, Mehter Marşı ile karşılık verilmiş.

Rumlara telefondan “Ceddin deden, neslin baban” dinletilmiş.

Barbaros Hayrettin Paşa’nın kaptan köşkünde; böyle durumlarda kullanılmak üzere Mehter Marşı hazır bekliyormuş, Anadolu Ajansı da kamera ve mikrofonuyla olayı dünyaya servis etmek için “alert” durumunda imiş, ânında Rumlara hadleri bildirilmiş.

“Durum”u nasıl öngörmüşlerdi de marşı hazırlamışlardı? Helâl olsun vallahi.

Meraktayım… Kaptan köşkündeki şarkı/marş repertuvarında başka hangi durumlarda kullanılmak üzere hazır tutulan ne gibi marşlar vardı acaba?

Rum botu yanaşsa, geminin önünü kesse, tehdit etse, ateş açsa ne çalınacaktı?

Şimdi…

Kıbrıs’ın tamamını İngiliz’e üç kuruşa kiralayan “Osmanlı”dır, (Grivas “satan” der. “HAYATIM”. Khora Yay. Lefkoşa. Eylül 2012) şimdilik “yarısını” kurtaran ise “Türkiye Cumhuriyeti”.

O halde mehterdense Cumhuriyet’in, hadi “İzmir Marşı”ndan vaz geçtim örneğin “Akdeniz Marşı” çalınsa daha doğru olmaz mıydı?

“Yaslı gittim şen geldim/Aç koynunu ben geldim/Bana bir yudum su ver/Çok uzak yoldan geldim”.

Yahut “Sakarya Marşı”;

“Hürmet sana ey şan dolu sancağım/Baştanbaşa arza hâkim ol şahım/Türk Ordusu, Türk Ordusu sayende/Sakarya’da kurtuldu şan otağım”.

Bu “Mehter Marşı” Türk tarafını da karıştırdı. Destekleyenler olduğu gibi karşı çıkanlar da oldu.

Meselâ CTP Gençlik Örgütü’nün; “Bizler savaşın değil barışın çocukları olmak, Mehter Marşı değil Dillirga dinlemek istiyoruz!” açıklamasını duyunca önce heyecanlandım.

Hayret, CTP “Dillirga”yı istiyordu.

Ama ilk şaşkınlığım geçince istenilenin “Erenköy” değil, aynı adı taşıyan “şarkı” olduğunun farkına vardım.

Cehaletime verin.

Geliyoruz son “askerli”, “alp”li, “marşlı” havadise.

Gazetelerde dünkü pazar günü hayli mahcup, utangaç bir ilân çıktı.

“Milli Savunma Üniversitesi”, “DÜŞÜN” başlığıyla “karada, denizde, havada, uzayda”, “subay, komutan, astsubay” arıyormuş.

Nereye?

“Gölgesinde umutlar yeşeren, varlığına türküler yakılan Türk Ordusu’na”…

Olur da;

Sadece ilanla mı alacaklar acaba?

Hemen “Milli Savunma Üniversitesi-Kara Harp Okulu”nun resmi internet sitesine girdim…

Allah’tan, adı “Kara Harp Okulu Marşı” olarak değiştirilmiş olsa da “Harbiye Marşı” duruyor.

“Yıldırımlar yaratan bir ırkın ahfadıyız” dedikten sonra, “Kanla, irfanla kurduk biz bu Cumhuriyeti/Cehennemler kudursa, ölmez nigâhbanıyız” diye devam ediyor ve;

 

“Türk vatanı üstünde sönmez güneşsin sen,

Kartal yuvalarında, hürdür millet seninle”.

               

“Bağlayamaz bir kuvvet bu kasırga milleti,

Tarihlere sorun ki bize ‘Ölmez Türk’ derler”.

İle bitiyor.

Ama sayfanın en altında “ERASMUS” ve “BOLOGNA SÜRECİ” bölümleri gördüm.

Hem Yıldırımlar yaratan bir ırkın ahfadıyız”, hem Erasmus ve Bologna süreci?

Ben de adı geçen ilanın başlığına uydum;

“Düşün”düm…

Tarifsiz “düşün”celere daldım. 8 Mayıs 2017


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir