UTANMAZLIK, AYMAZLIK VE PİŞKİNLİK!..

Mustafa Kemal Atatürk

Bu net, açık ve utanç verici hakikatlere karşın, “Milli Gelir’i 3 Bin dolardan aldık, 10 Bin dolara çıkarttık; Enflâsyonu % 68’den, % 4.8’e düşürdük; İhracatı 25 milyar dolardan 114 milyar dolara yükselttik; (TÜİK, Türkiye’nin 2010 yılı ihracatı bir önceki yıla göre yüzde 11,5 artarak 113 milyar 930 milyon dolar; İthalatı ise yüzde 31,6 artarak 185 milyar 493 milyon dolar) Ekonomiyi yılda % 8.9 büyüttük…” gibi fütursuz yalanlar söylemek; Türk Milletine şov yapmak, iftira etmek, aymazlık, utanmazlık ve şımarıklıktır!…

Sürekli aldatmak, halkı aptal yerine koymak veya sistematik ajitasyon yahut asimetrik sosyolojik, psikolojik savaşla; Beyinleri iğfal ederek, milli hassasiyetler ile mâşeri vicdanı, yani, “kamu vicdanını” uyuşturmaktır. Bunun adına: Millet, devlet ve rejime muhalefet denir.
Bir iktidar partisi için “millete, devlete ve rejime muhalefet” felâkettir.
Örneğin: Anarşi, terör ve tedhiş örgütünün mahpus başı ile görüşmek; Hukuk dışı bağ, yardım, yataklık ve yaltaklık unsurlarına taviz; Müesses nizamın Ordu, yargı ve bürokrasi gibi temel kurumlarını ıslah; Görevi kötüye kullanma, hırsızlık-yolsuzluk ve suiistimal faillerinden ayıklayıp, arındırmak yerine; Güçsüz kılınmaları, dumura uğratılmaları, “siyasi kadrolaşma” vasıtasıyla bir nevi, asli fonksiyonlarından uzaklaştırılmak suretiyle, iktidar partisinin emir ve hizmetine ilhaka kalkışmaları bu meyandadır.
ALÇAKLIK VE KÜSTAHLIK
Bundan çok daha vahim hakikatler, vukuatlar, görevi ihmal ve suiistimaller var.
Nisan ayı’nın 20’sinde Bener isimli vatandaş şöyle feryât ediyor: “56 yıl sonra yeniden; Dikkat!… 6-7 Eylül 1955 olaylarının  provası  dün (19 nisan2011) de yapılmıştır.
O  zamanki gibi  taşradan  getirilen yüzleri güneş yanığı insanlar İstanbul  sokaklarında  polisin gözü önünde halka  saldırmıştır. Uyarıyorum hâkim ülkelerin hükümetleri ve  bazı mafya  bozuntularıyla dans  edenler bir gün  hesap vermek için o  sandalyeye oturacaklardır. Halkı galeyana  getirip Rusların Ermeni’lere uyguladıkları bugün, doğulu  vatandaşlara uygulanmak isteniyor. Bu hassas dengelerin altında kalmadan hemşehrilerinize sahip çıkın… Aksi takdirde hesabı yine siz ödersiniz.”
ŞAİBE VE ŞEAMET
Bu feryâda o gün şöyle cevap vermişiz:
“Sayın Bener ve değerli muhataplar; Şurası mutlaka bilinmelidir ki; Sadece İstanbul değil, Ankara, Diyarbakır, Hakkâri, Van, Şırnak, Mersin ile diğer il ve ilçeler dahil olmak üzere, 18-19 Nisan 2011 Pazartesi-Salı günü meydana gelen saldırı, cinnet ve kalkışmalar; Türkiye’de bir “Kürt sorunu” iddiası ve ihdası ile “rant seferberliği” ilân etmiş güruh, dönme-devşirme ve sabetayların TC vatandaşlarını “gasp, irtikap, soygun-vurgun” ve harici bedhah yandaşlarına peşkeş çekme harekâtının alçaklık, küstahlık ve aleni düşmanlık yüzüdür.
Aksi taktirde; ülkemizde asla bir Kürt sorunu yoktur.
Apaçık görüleceği üzere, “vardır” diyenlerin, bölücü örgüt ve elebaşısı dâhil aralarında “bir tek Kürt yoktur”. Bu organize serseri takımı, dahili bedhah ve sergerdelerin tamamı her ne kadar TC vatandaşı olsalar bile; Hakikatte Ermeni, Rum ve İbrani asıllı dönme-devşirme, ajan provokatör ve kripto olup; AB-ABD’nin, beyinleri iğfal edilmiş, ihanet erbabı, göbekten düşmana bağlı, bindirilmiş kıt’alardır. Bunun çok iyi bilinmesi; Mustafa Kemâl AtaTürk’ün ifadesi ile: “Ülkemizin en asil soy ve kadim boylarından olan” Kürt kardeşlerimiz ile; Barış, karşılıklı itimat, onurlu-sorumlu işbirliği, akrabalık, sadakat ve samimiyete dayalı insicamın özenle korunması ve bu menfur unsurlara karşı “İTTİHAD VE TEVHİD” yapılarak birlikte mücadele edilmesi gerekir. Zira “6-7 Eylül” olayları da bu güruhların tertibi olup; 27 Mayıs 1960’da bu melânetlerin işi ve eseridir. Artık, TC vatandaşları kendine gelmeli; Kendinde olmalı ve bu melânetlere; Tek bir bilek ve tek bir yürek olarak “Yeter artık dur” demelidir.”
MERNİS yangını konusu da “bu bağlamda” mütalâa olunup araştırılmak zorundadır.
Basın özgürlüğünde 106. sıraya düşen Akredite / Kartel ve Milli medya unsurları da artık hadlerini bilmeli (hadleri bildirilmeli) ve kendilerine gelmelidirler!…
ALENİ DÜŞMANLIK VE TAM İHANET
Güya bu yıl, bir Mayıs “İşçi/Emekçi” Bayramı; Ülke geneli ve adı “Kızıl Meydan” a çıkan Taksim’de sorunsuz olarak kutlandı öyle mi?.. Üstelik AB dayatmaları doğrultusunda düzenlenen “Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu” engeline takılmadan.. Özgürce veya eylemcilerin tavrına bakılırsa haince, alçakça, şerefsizce ve küstahça!..
Bir Mayıs’ta, özellikle İstanbul/Taksim, Diyarbakır, Mersin, Güney Doğu’nun büyük bölümü ve nispi olarak diğer yerlerde yaşanan “aleni düşmanlık, tam ihanet, alçaklık, adilik ve küstahlık”; İktidar’ın ileri sürdüğü açılım, yeni demokrasi ve insan hakları göstergesi falan değil; Tam aksine aczin, iradesizlik, güçsüzlük veya terör odaklarına yardım ve yaltakçılığın iğrenç görüntüsü idi!.. Bu bir zaaf da olamaz!.
Ortada devletin hakkını gasp, hukuku engelleme ve güvenlik zaafı var.
Madalyonun diğer yüzü de çok kirli. Şöyle ki:, Muhtelif görevler için: Genç Türkiye Cumhuriyeti’nin Kurtarıcısı ve Kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve O’nun ilkeleri ve inkılâplarını (devrimlerini) koruyacaklarına yemin edenler (bunlar kendilerini iyi bilirler), 1 Mayıs 2011 Pazar günü; Sözde “İşçi-Emekçi Bayramı” kutlamaları sırasında onun heykeline çıkarak, alçakça, şerefsizce, soysuzca ve haince “taciz-tecavüz ve hareketlerde bulunanlara” müdahale etmediler. Devlet adına orada bulunan Polis de müdahale etmedi. Oysa bunlar terör örgütü kisvesine bürünerek istismarı iyice tırmandırmaya ve alenen tahrike çalışmışlardır.
Şimdiye kadar bu melânetlerin, Kürtçülük faaliyeti ve TSK ya karşı saldırıları dışında ATATÜRK’ e karşı bir eylemlerine rastlanmamıştır. Bu vahim ve açık tahrik nitelikli saldırı karşısında, devlet güvenlik teşkilâtının sessiz ve kayıtsız kalmasından hayrete, dehşete düşen bazı vatandaşlar şöyle konuştular ve yazdılar: “Manzarayı görenler arasında Bunlar olsa olsa, İmam Hatipten yetişme Din Bezirgânları olup, Çapkının emrindeki Tarikat – Cemaat üyeleri olmalıdır. Güya Anıtın etrafında barikat kurarak Ata’yı savunmaya çalışmışlar. Herhalde bir istihbarat var ki buna ihtiyaç duyulmuş..”
Bunu yazan ve konuşanlara şöyle cevaplar verildi:
“O zaman neden sivil giyinmiş, vurduğu yerden ses getiren Görevliler kullanılmadı?.. Çünkü Mustafa Kemal Atatürk ve O’nun bu memlekete yaptığı hizmetleri unutturmak ana görevleri olmaktadır. Hem de utanmadan bunların çıkmasına göz yumulmuş, her hangi bir işlem yapıldığına şahit olunmamıştır. O ahlaksızlar, ATAMIZIN yüzüne ve başına o kahrolası ellerini sürerek, V işareti yaparak, Bebek katilinin resmini ve renkli pisliklerini asarak, her türlü ahlaksızlığı yapmışlardır. Bunları görüp, mani olmayan, bütün görevlileri Lanetliyoruz – kınıyorum. Bize göre 1 MAYIS Kutlaması, sadece Propaganda ve Provakasyonun yapıldığı bir toplantı olmuştur. Bu duruma neden olanların, Allah Belasını Versin.”
DEVLET OLMAK NE DEMEKTİR!…
Siyaset bilimi, felsefe ve sosyoloji de “hükümet olmak” hüküm etmek anlamına gelir. Bunun en mükemmel açılımı; “Devlet kurma ve devlet olma” sanatının binlerce yıldır banisi ve rakipsiz zirvesi Türk Milli siyaseti tarafından yapılır. Mustafa Kemal Atatürk’ün, insanlık düşmanı, alçak ve aşağılık emperyalistlere karşı verdiği mücadelede “bunu” açıkça görürüz.
Buna göre: Devlet için; Ismarlama, dayatma, zata mahsus ve uyduruk “yasa” nam düzenlemeler bir anlam ifade etmez. Asıl olan, adalet ahlâkı ve evrensel hukuktur. Devlet cihazlarının esas, usul ve şiarı buna göre kaimdir. Yani: Devlet adına tasarruf hakkına sahip olan herkes ve her kurum: Evrensel hukuk, kamu vicdanı ve doğrusal yönde kişilik haklarına uymak ve bunları her şeye rağmen korumak, korutmak zorundadır. Dolayısıyla hükümetler adaletle hükmetmek zorunda ve durumundadır. Hükümetler, devletin diri cihazı el, ayak ve kollarıdır. Bu sıfatla:, Evrensel hukuk, genel ahlâk ve kamu vicdanı cihetiyle “suç teşkil eden her teşebbüs, eylem ve kalkışmayı” anında önlemek hükümetin görevidir.
Aksi takdirde hükümet “keellem yekün” yok hükmündedir.
DİKKAT!.. İletişim için ::

e.POSTA :: [email protected]


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir