LEFKOŞA’DA PERŞEMBE İNTİFADASI

Hüseyin MÜMTAZ - huseyin mumtaz

LEFKOŞA’DA PERŞEMBE
İNTİFADASI

Hüseyin MÜMTAZ

 

Lefkoşa’da dün, 7 Nisan “Perşembe” günü
gerçekleştirilen ve Nicosia’da eller ovuşturularak izlenen “Çakma İntifada”nın
Perşembe’ye denk getirilmesi rastlantı değildir,  kaytarmayla, fırsatçılıkla, üçkâğıtçılıkla
ilgilidir.

Güneyde ve özel sektörde olmayan fakat sanki başka
bir coğrafyadaymış gibi kuzeyin sadece devlet dairelerinde uygulanan  “yaz mesaisi” saçmalığı bu yaz kaldırılmış,
yeni düzenlemeye göre de haftanın “en uzun mesai günü” Perşembe olmuştu.

İşte güya “tepki” mitinginin Perşembe’ye rastlatılmış
olması, tertipçi düzenbazların, “Mesai’den de yırtalım” fırsatçılığının tam bir
göstergesi olmuştur.

Ortada bir “kullanan”, bir de “kullanılan” vardır.
Kimin hangi noktada olduğu, kimin kimi kullandığı hakkında da rivayetler hayli muhteliftir.

2001 başından
beri üç “ihanet” mitingini tezgâhlayan AB-D’den fonlanmış, embedilmiş-ilişmiş
sorosçu çocukları; Soros tipi turuncu darbelerin revaçta olduğu 2000-2006 arası
“Ankara” tarafından Annan Plânı süreci çerçevesinde “kullanılmışlar”dı.

Dünya görüşü ve felsefeleri taban tabana zıt (olması
gereken) her iki tarafın da “taktik işbirlikleri” o süreçte “başarılı” olmuş,
Türk tarafından külliyetli oranda “Yes be annem” çıkmıştı.

Fakat nedense, sözler verildiği halde ne Lâpta’da
havuzlu villalar yapılmış, ne de “Bir evet’le dünyaya bağlan”ılmıştı!

Rumcu ilişmişlerin şimdi “Ankara” ile işi bitmiştir.

Dünyayı sarsan; Yunanistan, Rum Kesimi, İzlanda,
Portekiz’i sallayan ekonomik bunalım doğal olarak KKTC’deki sendikal demokrasi-emme
basma tulumba ekonomisinin de daha fazla sürmemesini öngörüyordu.

Ekonomik koşullar, mevcut bir eli yağda-bir eli balda
sisteminde kaçınılmaz bir revizyon dayatıyordu.

UBP
Hükümeti, “protokol”u uygulamaya niyetlenince zaten diken üzerindeki “öküz” bir
gecede ölüverdi, ortaklık da bozuldu.

2003-4 Annan sürecindeki zoraki partner CTP’nin (AKEL’in
paralel örgütüdür) yan kuruluşu olan sendikalar, “Ankara paranı, askerini
istemiyoruz” rebetikosunu daha bir şevkle seslendirmeye başladılar.

Dünkü mitingde de Türkiye’ye, askerine ve bayrağına
mebzul miktarda sövülmüş, Rum bayrağı TC elçiliğinin bahçe parmaklıklarına asılmaya
çalışılmıştır.

Okumaya devam et  BM’nin İşi Zor

Hemen celallenmeden önce iki şeyi düşünün lütfen..

Hadi
ayni gün Libya’da da Türk Konsolosluğu’ndaki Türk bayrağının indirilmeye
çalışılmasını bir kenara bırakın, orası “yurt dışı”dır.

Peki;
aynı gün bir vali yardımcısının katıldığı bir toplantıda İstiklâl Marşı okutulmasına
gerek duymamış olmasını yine başka yerde başka bir mahkemenin İstiklâl Marşı
okunurken ayağa kalkmayan bir kişiyi mahkûm etme haberlerinin Türkiye’de de
basına yansımış olmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

(1.()
2. 

Fakat dünkü
mitingde vitrine çıkarılan iki yeni pankart, Afrika-Ortadoğu’da pimi çekilen
BOP şekillendirmesini çağrıştırmaya çalıştığı için, fazlasıyla ilginçtir.

“AB SENDEN ŞİKÂYETÇİYİZ.
SEN DE SUÇLUSUN. ÇÜNKÜ TOPRAĞINA VE VATANDAŞINA SAHİP ÇIKMIYORSUN.”

“İŞGALCİ TC
DEVLETİ KIBRIS’TAN DEFOL.”

İlk pankart şimdilerde
moda olan çakma bir Kuzey Afrika-Arap bedevisi anlayışını aksettirmektedir.
Güya “toprak” ve “vatandaş” AB’nindir, AB sahip olmaya çağırılmaktadır.

NATO’ya
değil, AB’ye “davetiye” çıkarılmakta, “konjonktür” olgunlaştırılmaya
çalışılmaktadır.

İkincisi,
“hür dünyaya” çağrıdır. “İşgalci TC” BM’ye şikâyet edilmektedir. Müdahaleye
çağırılmaktadır. Tam bir Rum ağızıdır, çünkü dikkat edilirse “İşgalci TC”nin
işgal ettiği yer KKTC değil, “birleşik vatan KIBRIS”dır.. KKTC yok, KIBRIS
vardır..

Anlaşılan
o ki tok sendikal tavuklar gece kümeslerindeki rüyalarında kendilerini AB ambarında
görmüşlerdir. Üstelik yorgan kısa geldiği için açıkta kalan omuzlarını üşütmüşlerdir.

Bu
çakma bir intifadadır, çünkü Afrika-Ortadoğu’daki gibi sokaklara dökülenler
halkın ezici çoğunluğu değil, öteden beri bilinen üç buçuk ilişmiş-fonlanmış
AB-D muhibbi’dir.

“Rum
Teali Cemiyeti” mensubudur.

Hep
aynı sendikaların hep aynı militanları sokaklardadır.

Suyun
yüzünde suyu bulandıran bir avuç “cüruf”tur.

Öyleyse
“Ankara” ileride yoğurdu yerken yine dilinin yanmaması için “mücavir alanındaki”
yakın coğrafyada işbirliği yapacağı grupları başka ölçülerle değerlendirmeli ve
daha dikkatle seçmelidir. 8 Nisan 2011

 

57’NCİ ALAY HER
YERDE

Okumaya devam et  Siyasi Fırtına Bitti Politika Başladı

HEPİMİZ 57’İNCİ ALAY’IN NEFERLERİYİZ

[email protected]

 

 

 

 

 


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir