Umit Pamir: Kurtler ayrilmak istiyorsa bunun asamalari konusulur

Mustafa Kemal Atatürk

7 Ağustos 2009, Cuma

Şiddet sona ermeli

Ümit Pamir, eski Başbakan Bülent Ecevit’in dış politika başdanış-manlığını da yaptı.

‘Açılım’ tartışmasına katılan emekli Büyükelçi Pamir’in, “Referandumla, birlikte mi ayrı mı yaşayacağımızı soralım” görüşü epey ilgi çekecek. Diyarbakırlı işadamı Ensarioğlu, “Operasyonlar durmalıdır. Parmak tetikteyken sağlıklı düşünülmez” diyor. Prof. Çelikel ise “DTP ve Kürt aydınları sorunu çözmek istiyorlarsa, Öcalan’ın arkasına saklanmasın” görüşünde

İŞTE MİLLİYET’İN SORULARI

ÇATIŞMANIN ÇÖZÜM MODELİ
1-  PKK’nın silah bırakması ve dönüş sürecinde nasıl bir yöntem izlenmelidir?
2-  PKK kadrolarını dağdan indirmek amacıyla af ilan edildiği takdirde kapsamı ne olmalıdır?
3-  Çözüm sürecine Abdullah Öcalan’ın da dahil edilmesi yolundaki taleplere nasıl bakıyorsunuz?
4- Çözüm süreci boyunca operasyonlar durmalı mı durmamalı mı?
5- Terörün bitme menziline girdiği konusunda yayılan iyimser havaya katılıyor musunuz?

KÜRT SORUNUNUN ÇÖZÜM MODELİ
6- Türkiye’de yaşayan Kürtlere mevcut Anayasa ve yasalarla tanınmış olan hak ve özgürlükler alanının genişletilmesi gerektiğini düşünüyor musunuz; düşünüyorsanız bu düzenlemeler neleri içermelidir?
7- Soruna çözüm çerçevesinde demokratikleşme paketi ve ekonomik önlemler yeterli midir? Bölgeye özel düzenlemeler de yapılmalı mıdır?
8- Toplumsal mutabakatın sağlanması için sizce en çok dikkat edilmesi gereken husus nedir?
9 – Sizin açınızdan bulunacak çözüm modelinin “olmazsa olmaz” çizgileri nelerdir?
10-  Bu konuda sorulmadığı halde yanıtlamak istediğiniz soru varsa nedir?

Kürtler ayrılmak istiyorsa bunun aşamaları konuşulur
ÜMİT PAMİR (Emekli Büyükelçi):

NATO’nun yeni vizyonunu tasarlayacak “12 akil adam”dan biri olan emekli Büyükelçi Ümit Pamir, dizi yazımız aracılığıyla tüm Türkiye ve tabii ki Ankara’ya mevcutların dışında, bambaşka bir perspektif sunuyor. Bunu da çok net, lafı hiç dolandırmadan yapıyor. Ancak, önce şu iki notunu iletelim: “Birincisi, bu konudaki önerimi NATO Akil Adamlar Grubu üyesi değil, emekli büyükelçi sıfatımla yapıyorum. İkincisi, önerim sansasyonel algılanabilir, şeytanın avukatlığını yaptığım düşünülebilir, ancak, edindiğim samimi devlet tecrübesiyle söylemem gerekenler bunlardı.”
İşte Türk Dışişleri’nin yetiştirdiği en parlak isimlerden biri olduğu dünyaca da kabul görmüş emekli büyükelçimiz Ümit Pamir’in şimdiden “Acaba nasıl olur?” diye hemen herkesin aklına takılacak önerisi:
TÜRKLER VE KÜRTLER NE İSTİYOR? Yönelttiğiniz 10 sual tam bir yol haritası, ama bana göre ikinci aşamada ele alınmaları gerekiyor. Çünkü, vardığımız noktada öncelikle açıklığa kavuşturulması gereken husus, Türkiye’nin temel katmanları olan Türkler ve Kürtlerin birlikte mi, yoksa ayrı ayrı mı yaşama iradesini taşıyıp taşımadıklarının saptanmasıdır.
BUGÜN CESUR VE DÜRÜST OLMAZSAK YARININ TELAFİSİ YOK: Bu dediğim saptama mutlak bir cesaret, dürüstlük ve demokratik olgunlukla yapılmadıkça, “Kürt sorunu ve çatışmaya çözüm arama” başlığı altında sürdürülen çalışmaların, meselenin özüne ve çözümüne herhangi bir katkısı olmayacağı gibi, gerçekten kalıcı bir çözüm gerektirdiği aşikâr olan bu büyük sorunun daha da derinleşmesine yol açacağı muhakkaktır.
Böyle bir durumda, mevcut sorunun bugünden öngörülemeyecek, herkesin zararlar göreceği, telafisi mümkün olmayan ve dış müdahalelerin daha da görünür halde gündeme geleceği bir nitelik kazanması beklenmelidir.
ÖNCE HER İHTİMALİ TARTIŞACAĞIZ, SONRA SANDIĞA GİDECEĞİZ:Bence Türklerle Kürtlerin birlikte mi, yoksa ayrı ayrı mı yaşamak istedikleri saptaması referandumla yapılmalıdır ve bir an önce yapılmalıdır. Bu referandum öncesinde konunun alabildiğine serbest bir ortamda, herkesin her şeyi söyleyebileceği, hiçbir korku altında kalmayacağı bir kampanya süreci yaşanmalıdır.
Vatandaşlar, neye oy verirlerse, sonradan neyle karşılaşacaklarını baştan bilmeli, tartışmalı, söylenecek her sözü dinleme imkânı bulmalıdır.
TÜRKLERE TEK, KÜRTLERE İKİ SORU: Referandumda, bütün Türkiye halklarına şu soru sorulmalıdır: “Kendinizi nasıl telakki ediyorsunuz; Türk mü, Kürt mü?” Türklerin bir ayrışma talebi olmadığına göre yanıtı “Kürt” olanlara sorulacak ikinci soru da şudur: “Ayrışmadan mı yanasınız, yoksa birlikte yaşamak mı istiyorsunuz?”
EĞER KÜRTLERİN 3’TE 2’SİNDEN FAZLASI “BEN AYRILMAK İSTİYORUM” DİYORSA: O zaman bu ayrışmanın aşamaları konuşulur. Mesela, ilk başta eyalet sistemiyle başlanır, yavaş yavaş bağımsızlık gündeme gelir. Bu yapılırken de bin yıllık kardeşlik üzerinden hareket edilir. Çünkü, sonuçta ayrı ayrı da olsa yan yana yaşayacağız. Ama, mesela bugüne kadar o bölgeden alınan verginin 20 katı kadar o bölgeye bütçe ayrılıyorsa, bu artık olmayacak demektir.
EĞER KÜRTLERİN 3’TE 2’SİNDEN FAZLASI “BEN AYRILMAK İSTEMİYORUM” DİYORSA: O zaman otonomi anlamına gelen hiçbir hakka gerek yok demektir. Yani, mesela Kürtçe öğretim olabilir, ama, eğitim olmayacaktır. Anayasa’ya Kürtlükle ilgili madde konması artık bir ihtiyaç değildir. Yani, bireysel haklar tüm Türkiye için genişletilir, ama, kolektif hak talepleri gündeme gelmez ve bu konu biter.
ÖNCE GERÇEK, SONRA O GERÇEĞE GÖRE MODEL: Türkiye’nin gerçek bir strateji geliştirebilmesi için, önce “Ey Kürt kardeşim, ey Türk kardeşim, sen ne istiyorsun?” diye sorması gerekiyor. Bunun yanıtını almadan yapılacak tüm arayışlar beni bağışlayın ama hafif kalır. Gideceğimiz yolu bulmak, çözümün zeminini anlamak için önce buna karar vermemiz lazım.

Okumaya devam et  Dörtyol ve İnegöl’ü Doğru Okumak!

DP’nin eski Diyarbakır İl Başkanı Galip
Ensarioğlu, bugün DTP tabanının da desteğini
alan, bölgenin önemli isimlerinden biri olarak gösteriliyor.

AKP, PKK’YI ÇÖZMEK İSTİYORSA BUNU ÖCALAN’SIZ YAPAMAZ
GALİP ENSARİOĞLU (Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı)

1- BÜTÜN MODELLERDEN FAYDALANILSIN: İzlenecek çözüm yönteminde devletin öncelikle uluslararası deneyimlerden istifade etmesi gerekiyor. Bütün çözüm modelleri ortak bir potada buluşturularak daha özgün, ülkemizin büyüklüğüne ve saygınlığına yakışır bir çözüm modeli yaratılmalıdır.
Sayın Beşir Atalay, “Türkiye Modeli” diyor, kimi çevreler de “Atatürk Modeli” öneriyor. Daha farklı adlar da kullanılabilir elbet.
2- İNSANLARIN GURURUNU İNCİTMEYİN: Hiç kuşku yok ki PKK’nin silah bırakma yönünde bir irade beyan etmesi önemlidir. Ancak, devletin de ikna edici ve gelebilecek insanların gururunu incitmeyecek yasal düzenlemelerde bulunması gerekir.
Bunun adı af mı olur ya da başka bir şey mi çok önemli değil. Önemli olan devletin bu konuda kapsayıcı ve ön açıcı bir yaklaşımla sorunlara eğilim göstermesidir. Diğer bir husus da silah bırakma süreci bağlamında devlet bütün kurumlarıyla iyi bir hazırlık sürecine girmeli.
Gelecek insanların istihdam edilmesi, onların psikolojik ve sosyal açıdan toplumla entegre sürecine hazırlanması çok elzem bir çalışma olacaktır.
3- “ÖCALAN REALİTESİ” VAR: Abdullah Öcalan, ister kabul edilsin ister edilmesin, Kürt sorununun bir parçasıdır. Birçok insanımız ve çevre tarafından hatırı sayılır bir şekilde önemsenmekte ve dinlenmektedir. Eğer, realite buysa ve bu realiteyi kabul edeceksek o halde direkt ya da indirekt bir yöntemle onun etkinliğini ve çözüme katkı sunma iradesini göz ardı etmemek gerekir.
Kürt sorununu hükümet, talepler doğrultusunda kendisi çözebilir. Ancak, PKK’yı çözmek ve şiddete son vermek istiyorsa, bunlar Abdullah Öcalan ve PKK yok sayılarak çözülemez.
4- PARMAK TETİKTEYKEN DÜŞÜNEMEZSİNİZ: Eğer, devlet bir irade ve niyet ortaya koymuşsa, bence bunu gurur meselesi yapmadan operasyonları durdurmalıdır.
Zira, parmak tetikteyken sağlıklı düşünmenin imkânı yoktur. Devlet varoluş gereği olarak güvenliğini göz ardı etmeyeceği gibi böylesi bir süreçte pratik-reaksiyonel olmaktan da özellikle kaçınmalıdır.
5- TEMKİNLİ İYİMSER: Ben gerçekçilikten yanayım, çünkü hayallerin yanı sıra, çok spontane bir yaklaşımla olayların seyrine kendimizi kaptırıp, bu barışçıl çözüm sürecine hizmet etmezsek, tekrar başladığımız noktaya gelme riski her daim var.
Ama, bununla birlikte “Evet, bir sürecin sonuna gelme aşamasındayız” tespitini de yapabilirim.
6- ÖNCE ANAYASAL GÜVENCE: Türkiye’de yaşayan Kürtlere yasa ve anayasa ile tanınmış veya güvence altına alınmış bir hak yok. Öncelikle bu alanda önemli adımlar atılmalıdır. Vatandaşlığın tanımı değiştirilip daha makul bir tanıma kavuşturulmalı, bu eksen üzerinde yürüyerek özgürlükler alanı genişletilmelidir.
Dil, kültür bağlamında kısıtlamalar giderilmeli, eğitim hususunda Kürtçenin gelişimini sağlayacak okul ve üniversite olanakları yaratılmalı, basın-yayın alnında özel tele-vizyonlarda Kürtçe serbestisi getirilmeli vs…
7- AÇIKLANAN PAKETLER YETERSİZ: Sorun elbetteki salt politik ve yasal kimi açılımlarla hallolabilecek bir konu değildir. Bir işadamı olarak, DTSO’nun başkanı olarak tabii ki bu işin bir de ekonomik boyutunu düşünmek durumundayım.
Devlet, yeni istihdam alanları oluşturmalı, yeni teşvik paketleri hazırlamalı, bir süreliğine vergi muafiyeti getirmeli ve bunları bu sefer gerçekten yapmalı ki sorun bir çözüme kavuşabilsin.
Şu ana kadar açılan ekonomik paketler tabii ki yetersiz. Çünkü, sonuçta hâlâ işsizlikle baş edilmiş değil.
8- FOBİLERİ BIRAKALIM: Bu konu için gerekli olan husus sorumlu davranmaktır. Yani, basit hesaplara kaçmadan, çeşitli fobilere, kaygılara kapılmadan elbirliği gerekiyor.
9- HERKES FEDAKÂRLIK YAPACAK: Sonucu çözümsüzlüğe itebilecek sivri çıkışlardan kaçınılmalı. En çok da doğabilecek ve bu olumlu havayı bozacak provokasyonlara dikkat edilmeli. Türkiye yeni bir bahara kapı aralıyor. Bu baharın renklerini, kokularını buluşturacak bir fedakârlıkla herkes sorumlu davranmalıdır.
10- PRENSİP: “Kimseyi gölgeye itmeden, herkes güneşte yerini almalı.”

Devletler özel hukuku uzmanı olan Çelikel, dönemin
İÜ Rektörü Prof. Dr. Kemal Alemdaroğlu’nun uygulamalarına
karşı çıktığı için 1998’de Hukuk Fakültesi Dekanlığı’ndan istifa etmişti.

LİBERALLERİN VE KÜRTLERİN ÜSLUBU BENİ DAHA TUTUCU YAPIYOR
PROF. DR. AYSEL ÇELİKEL (ÇYDD Genel Başkanı):

1- DEVLET NE YAPACAKSA BİR AN ÖNCE YAPSIN: Çözüm yönteminde arabuluculuk önemli bir çözüm yoludur, ancak, arabulucunun tarafsız olması gerekir. Yabancı devlet temsilcilerinin tarafsız arabulucu olmaları düşünülebilirdi, fakat 30 yıllık terör deneyimi yabancıların bu konuda tarafsız olamayacaklarını göstermiştir.
DTP, PKK’nın temsilcisi gibi bir üslup seçmek yerine, bütün Türkiye’nin partisi olabilseydi güvenilir bir arabulucu görülebilirdi. Ancak, DTP’nin çözüm için ileri sürdüğü şartların, tüm Kürt halkının gerçek istek ve ihtiyaçlarına uygun olduğu dahi tartışılır.
DTP, gerçek anlamda Kürt halkının temsilcisi olmadığı gibi Türk halkının da güvenini kazanamamıştır.
O halde yöntem devletin, Türkiye halkının bütün kesimlerinin beklentisi olan demokratik çözümleri bir an önce hayata geçirmesidir. Devlet yapmak istediklerini bir an önce yapsın ve “Ben bunları yaptım” diyerek ortaya koysun.
2- AFFA NE BİZ NE DİĞER ÜLKELER HAZIR: Geniş kapsamlı af için Türkiye kamuoyunun hazır olduğunu sanmıyorum. Kaldı ki PKK uluslararası bir terör örgütü olduğu için PKK’nın affı Suriye, İran, Irak ve AB, ABD, Rusya’yı da ilgilendirir. Andığım bu devletler PKK’yı desteklemekten vazgeçmedikleri takdirde, yapılacak bir affın kalıcı olması da çok zordur.
3- DTP, ÖCALAN’IN ARKASINA SAKLANMASIN: Öcalan terörü başlatan kişidir. Devlet onu muhatap alamaz. DTP ve Kürt aydınları sorunu çözmek istiyorlarsa, Öcalan’ın arkasına saklanmaktan vazgeçmelidir.
4- OPERASYONLAR DURABİLİR: PKK silahları toprağa gömdüğünü Türk kamuoyuna inandırır, sürekli mayınlarla bozduğu ateşkesi eksiksiz uygularsa, bu süreçte TSK’nın operasyonlarının da durması gerekir.
5- ÇITA ÇOK YÜKSEĞE KONDU: Fazla iyimser değilim, çünkü, her şey devletin vereceklerine bağlandı ve çıta kabul edilemeyecek kadar yükseğe kondu.
Oysa, ancak makulde uzlaşılabilir diye düşünüyorum. Bu sürecin kısa süreli bir sükunetten sonra sona ereceği ve terör eylemlerinin aynı şiddette olmasa dahi başlayacağı endişesini taşıyorum.
6- YEREL YÖNETİMLER GÜÇLENDİREBİLİR: Anayasa’da vatandaşlık tanımı açısından ve Türkçeyi herkesin ana dili kabul eden madde ve benzer konularda düzeltmeler yapılmalıdır.
Ayrıca, öğretim kurumlarında Kürtçe ve Kürtçe edebiyatının seçmeli ders olarak okutulması, isimleri değiştirilen coğrafi bölgelere eski isimlerin verilmesi, Kürtçe özel televizyon, yerel yönetimlerin güçlendirilmesi yolu ile yöresel birçok kararın yerel meclislerde alınması gibi açılımlar kamuoyunu rahatsız etmeyecektir diye düşünüyorum.
7- BÖLGESEL ÖZERKLİK İMKÂNSIZ: Mademki bu kadar büyük bir nüfus birtakım haklardan mahrum kalmış, zaman zaman kötü muamele görmüş, o zaman kendini yönetmesi bakımından bazı olanaklardan yararlanması da çok doğaldır.
Yerel yönetimlerin güçlendirilmesini bu nedenle inanarak söyledim. Ancak, Kürtlerin Türkiye coğrafyasının her bölgesinde özgürce yaşadıkları düşünülürse “bölgesel özerklik” tanımanın Türkiye’yi parçalamak amacı taşıdığı da inkâr edilemez.
8- ASKERİ YOK SAYMAK GERÇEKÇİ DEĞİL: Siyasi irade, muhalefeti, Türk kamuoyunu ve asker faktörünü yok sayarak sorunu çözemez. Herkesin ortak paydası olacak bir süreci yaşamak zorundayız.
9- BİRİNCİ ŞART BÜTÜNLÜK: Olmazsa olmaz çizgi, Türkiye’nin bütünlüğünü tehlikeye düşürecek her çeşit davranıştır.
10- BU TEREDDÜDE DİKKAT: Size samimi bir itirafta bulunmak istiyorum; ben bu sorulara cevap hazırlarken, doğrusu daha fazla demokratik açılımlardan yana bir çizgideydim. Ancak, gerek televizyonda son gün izlediğim bazı konuşmalar, gerekse yazdıkça eskilere ilişkin hatırladıklarım sonucunda, başka bir noktaya vardığımı fark ettim.
Çünkü, DTP ve onu destekleyen bütün politikacı ve liberallerin uzlaşmadan çok Türkiye’den bir şeyler koparmak üslubu içinde olmaları beni rahatsız etti. Yanılmış olabilirim, ama en azından böyle bir tereddüde kapıldım. Doğrusu bu da beni çözüm arayışında biraz daha tutucu olmaya yönlendirdi.
O nedenle ben derim ki, üslup sadece Kürtlerin mağduriyeti üzerine değil, Türkiye’nin makul aklını bulmak üzere olmalı. Yoksa, inanın bu süreci Türk kamuoyu kaldıramaz ve yakalamış olma ihtimalimiz bulunan bir fırsat sonuç almadan sönebilir. Bundan da büyük üzüntü duyarım.

YARIN:
MASUM TÜRKER  (DSP Genel Başkanı)
FARUK ÜNSAL (Mazlum-Der Genel Başkanı)
ERTUĞRUL KÜRKÇÜ (Gazeteci, eski Dev-Genç lideri)


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir