Erdoğan, Kalın ve Fidan: Patronlarınız ABD ve İsrail İçin Bölgeye ve Dünyaya Attığınız Kazığı Herkes Biliyor. Bahçenize Bahar Gelmesin Emi!

Başkan Erdoğan ABD’ye gidecek mi? Kritik kabine sonrası İbrahim Kalın açıkladı videosunu izle

Ortadoğu’nun karmaşasında Türkiye’nin Suriye politikası hem kendi halkına hem de komşularına büyük bedeller ödetiyor. Bu politikanın mimarları olan Recep Tayyip Erdoğan, İbrahim Kalın ve Hakan Fidan’ın attığı adımlar, yalnızca Türkiye’nin değil, tüm bölgenin kaderini olumsuz etkiliyor. Gelinen noktada, İsrail’in Suriye hava sahasına tam hâkim olduğu, Türkiye’nin ise Suriye’nin kuzeyinde 32 kilometrelik bir güvenli bölgeyle sınırlı kaldığı gerçeği, bu politikanın ne kadar başarısız olduğunu ortaya koymaktadır.

Bugün Suriye, Afganistanlaşma yolunda ilerlerken, Türkiye de Pakistanlaşmanın eşiğine sürüklenmiştir. Suriye’deki etnik ve mezhepsel çatışmaların Afganistan’daki iç savaş dinamiklerine benzer şekilde derinleşmesi, bölgede kalıcı bir kaosun habercisidir. Aynı zamanda, Türkiye’nin ekonomik krizi, sınır güvenliği sorunları ve artan radikal unsurların etkisi, Pakistan’ın 20. yüzyıldaki istikrarsızlık süreçlerini andıran bir tablo yaratmaktadır.

BOP ve Türkiye’nin Yanlış Rolü

ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) ile hedeflediği, bölge ülkelerini parçalayarak küçük ve zayıf devletçikler yaratmaktı. Bu proje, etnik ve mezhepsel ayrılıkları körükleyerek, ülkeleri yönetilemez hale getirdi. Bugün Suriye’nin kuzeyinde PYD’ye devlet kurdurulması, HTŞ’ye fiili bölgeler tahsis edilmesi ve Türkiye’nin bu parçalanma sürecine müdahil olması, bu planın işlediğinin kanıtıdır. Türkiye, BOP’un taşeronluğunu üstlenmiş bir pozisyonda hareket etmekle suçlanmaktadır.

Terörist PYD’nin Suriye’nin kuzeyinde devletleşmesi sürecine sessiz kalınırken, Terörist HTŞ gibi radikal gruplara alan açılması, Türkiye’nin hem güvenliğini hem de uluslararası itibarını zayıflatmaktadır. Bu durum, Türkiye’nin güney sınırında kalıcı bir istikrarsızlık hattı oluşturmakta ve bölgeyi Afganistanlaştırmaktadır. Aynı zamanda, Türkiye’nin iç meselelerinde artan dini ve etnik kutuplaşma, ekonomik çöküş ve dış müdahalelere açık hale gelmesi, Pakistan’ın 20. yüzyıldaki sorunlarını anımsatmaktadır.

Dugin, Hamaney ve Dünya: Türkiye’nin Yaptıklarını Biliyor

Bugün bölgede yaşanan her şey yalnızca Türkiye ve Suriye halkının değil, küresel dengelerin de odak noktasında. Aleksandr Dugin’den Hamaney’e kadar bölgedeki ve dünyadaki tüm akıllı gözler, Türkiye’nin Suriye’de attığı adımların ve yaptığı hataların farkında. ABD ve İsrail’in çıkarlarına hizmet eden bu politikalar, Suriye’yi bölünmeye, Türkiye’yi ise uluslararası yalnızlığa sürüklemiştir.

Bölgedeki herkesin düşman haline gelmesine sebep olan bu politikalar, yalnızca Suriye halkına değil, Türkiye’ye de büyük bir zarar vermektedir. Komşu ülkelerin öfkesi, bölgedeki radikal grupların güçlenmesi ve İsrail’in etkinliğini artırması, bu sürecin doğrudan sonuçlarıdır. Erdoğan, Kalın ve Fidan’ın attığı bu kazığı herkes bilmektedir ve Türkiye bu yanlış politikaların bedelini ödemeye mahkûm edilmektedir.

Bu süreçte Türkiye’nin hem Suriye ile hem de İran ve Rusya gibi diğer bölge ülkeleriyle ilişkileri zarar görmüştür. Dost yerine düşman biriktiren bu politikalar, yalnızca Türkiye’nin itibarını değil, bölgesel barışı da tehlikeye atmıştır.

Suriye Halkının ve Türkiye’nin Ödediği Bedel

Suriye’deki savaşın asıl mağduru, halk olmuştur. Milyonlarca insan yerinden edilerek mülteci konumuna düşmüş, binlercesi hayatını kaybetmiştir. Ancak bu krizin bedelini ödeyen yalnızca Suriye halkı değil, aynı zamanda Türkiye’dir. Türkiye:

1. Mülteci akınıyla sosyal ve ekonomik bir yükün altına girmiştir.

2. Güney sınırında güvenlik sorunlarıyla boğuşmaktadır.

3. Bölgedeki etkinliğini yitirmiş ve uluslararası alanda itibarsızlaşmıştır.

Bugün İsrail, Suriye’nin hava sahasında tam hâkimiyet kurmuşken, Türkiye’nin Suriye topraklarında etkisiz bir pozisyonda olması, büyük bir stratejik hata olarak görülmektedir. Üstelik bu politikalar, sadece Suriye’yi değil, Türkiye’yi de kaosa sürüklemektedir.

Türkiye ve Pakistanlaşma Tehlikesi

Türkiye’nin şu anki durumu, Pakistan’ın istikrarsızlık ve dış müdahalelerle geçen tarihine benzer bir sürece girdiğini göstermektedir:

Ekonomik kriz: Artan enflasyon ve yoksulluk, toplumsal huzursuzluk yaratıyor.

Radikal grupların güçlenmesi: Ortadoğu’dan yayılan radikal unsurlar, Türkiye içinde zemin buluyor.

Devletin zayıflaması: İç siyasetteki kutuplaşma, dış müdahalelere açık bir ortam yaratıyor.

Bu koşullar altında, Türkiye’nin geleceği ciddi bir tehdit altındadır. Komşu ülkelerdeki kaos, Türkiye’yi içine çekerken, yanlış dış politikalar bu süreci hızlandırmaktadır. Suriye’nin Afganistanlaşması, Türkiye’nin Pakistanlaşmasıyla el ele gitmektedir.

Milletin Uyanma Vakti Gelmedi mi?

BOP çu Erdoğan, Kalın ve Fidan’ın yönettiği dış politika, yalnızca bir başarısızlık hikâyesi değil, aynı zamanda bir ihanet suçlamasıyla da karşı karşıyadır. Suriye’nin parçalanmasına zemin hazırlayan, Türkiye’nin sınır güvenliğini tehlikeye atan ve bölgeyi kalıcı bir kaosa sürükleyen bu politikalar, milletin gözleri önünde gerçekleşmektedir.

Türk milleti, bu politikaları sorgulamalı ve yanlışlara “dur” demelidir. Dugin, Hamaney ve diğer tüm dünya, bu süreçte ABD ve İsrail için ne yaptığınızı çok iyi bilmektedir. Bu politikaların bedelini ödeyen Suriye halkı kadar Türkiye halkı da olmuştur ve önümüzdeki süreçte olmaya da devam edecektir.

Ey millet! Rezillerle rezil olmamak, dünyaya mahcup bir duruma düşmemek için harekete geçin. Artık bu politikaların piyonlarına “yeter” deme vakti gelmiştir. Vebal büyük, sorumluluk daha da büyüktür. Bugün yapılan yanlışların hesabı sorulmazsa, gelecekte yaşanacak felaketlerin bedelini hep birlikte ödeyeceğiz.

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir