Hukuk devletinin ve demokrasinin vazgeçilemez olan temel ilkesi yargı bağımsızlığıdır. Anayasa mahkemeleri, yasama, yürütme ve yargı kararlarının anayasaya uyumluluğunu denetleyen en üst yargı organıdır. Anayasa Mahkemesi kararları, en üst yargı organı olarak tüm mahkeme kararlarını da bağlar. Bu temel kurala uymayan ülkelerde demokrasiden ve hukuk devletinden söz edilemez! Örnek olarak Almanya ve Türkiye’de Anayasa Mahkeme kararlarını aşağıdaki örneklerle karşılaştıralım.
Almanya Anayasa Mahkemesi, Sosyal Demokratlar, Yeşiller ve Liberal Parti tarafından yönetilen Almanya hükümetinin vergi planlamasını ve kararını anayasaya aykırı bularak bozdu.
Federal Hükümet koronavirüs pandemisi nedeniyle 2021’de 60 milyar Avro krediye gereksinim duyulacağını planlamıştı. Ancak bu kredi 2021 yılında kullanılmayınca, hükümet bu 60 milyar Avroluk krediyi bir fona yatırarak daha sonraki yıllarda kullanmayı planladı. Hükümet 2022 yılında bu paranın büyük bir kesimini artan elektrik ve gaz fiyatlarına destek için kullanmaya karar verdi.
AYM KARARLARI VE İŞLEYİŞ
Almanya Anayasa Mahkemesi, 60 milyar avroluk bu paranın hükümet tarafından bütçede öngörülen amacına uygun kullanılmadığını ve gecikmeli olarak 2022’de kullanılmasını anayasaya aykırı buldu. Hükümeti çok zor durumda bırakan Anayasa Mahkemesi’nin bu kararı, kamuoyunda geniş yankı buldu ve muhalefet partileri tarafından olumlu olarak değerlendirilirken hükümet parti yetkilileri Anayasa Mahkemesi’nin bu kararına saygılı olduklarını ve gerekli düzenlemeyi yapacaklarını açıkladılar.
Almanya, Ukrayna’ya yaptığı büyük ölçüde mali yardımlar ve askeri harcamaları da artırması nedeniyle ilk defa bu 60 milyar Avroluk bütçe açığıyla karşı karşıya kaldı. Bu açığın kredi alınarak mı yoksa bazı alanlarda kısıtlamalara gidilerek mi karşılanacağı koalisyon partileri arasında yoğun olarak tartışıldı. Muhalefet partileri hükümetin bu yanlış politikasını kıyasıya eleştirdiler.
İkinci örneğe bakalım. Almanya hükümet partilerinden gelen yasa önerisi doğrultusunda, Almanya Anayasa Mahkemesi 30 Temmuz 2024’te, Almanya Parlamentosu milletvekili sayısını 730’dan 630’a indirme kararı aldı. Ancak Anayasa Mahkemesi, hükümetteki koalisyon ortakları karşı oldukları halde, Almanya’da geçerli olan yüzde 5’lik seçim barajına bir istisnayla uyulamayacağına da karar verdi. Eğer bir parti en az üç seçim bölgesinde en fazla oyu kazanırsa, yüzde 5’lik barajın altında kalınsa da Almanya Parlamentosu’na girme hakkı kazanacaktır. Anayasa Mahkemesi bu kararını, parlamentodaki büyük partilerin bu karara karşı olduklarını bilerek aldı. Tabii ki büyük partiler beğenmeseler de Anayasa Mahkemesi’nin bu kararına uymakla yükümlüdürler.
TÜRKİYE ÖRNEĞİ
Gelişmiş demokrasilerde anayasa mahkemesi kararları, hükümetler tarafından beğenilmese de kararlara uyulması, asla tartışıma konusu yapılmaz. Türkiye’de Anayasa Mahkemesi, İşçi Partisi’nden Hatay milletvekili seçildiği halde tutuklu bulunan Can Atalay’ın, hak ihlali nedeniyle derhal serbest bırakılması ve milletvekili görevine başlaması kararını aldı. Milletvekilliğinin kaldırılması kararını Anayasa Mahkemesi yok hükmünde saymaktadır. Bir alt mahkeme olan Yargıtay 3. Ceza Dairesi bu karara uymama, hatta Anayasa Mahkemesi üyeleri hakkında bu kararlar nedeniyle soruşturma açılmasını istiyor. Oysa Türkiye’de de Anayasa Mahkemesi kararlarına son uygulamalara değin, hükümetler tarafından bazen beğenilmese ve eleştiri konusu olsa da uyulmuştur. Çünkü yargıda en üst karar organı olan Anayasa Mahkemesi kararları, yasama, yürütme ve yargı için bağlayıcıdır ve bu kararlara uyulma zorunludur. Bir alt mahkemenin bu kararlara itiraz etme hakkı yoktur.
Can Atalay, Gezi Direnişi nedeniyle tutuklu bulunuyor. Gezi Direnişi hakkındaki mahkeme kararının çok tartışmalı olduğu biliniyor. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi Gezi Direnişi davasında Osman Kavala’yı da, “cebir ve şiddet kullanarak hükümeti devirmeye kalkmak” suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkûm etti.
Oysa Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) 2019’daki kararıyla, Kavala’nın suç işlediğine dair kabul edilebilir makul bir gerekçe bile olmadığı sonucuna vararak Kavala’nın derhal serbest bırakılmasını istemiş ve 11 Temmuz 2022 tarihli yeni kararıyla da Osman Kavala’nın serbest bırakılması kararını kesin hükme bağlamıştır.
Türkiye, benim de bir dönem Almanya milletvekili olarak üyesi olduğum, Avrupa Parlamenterler Meclisi’nin kurucu üyeleri arasında bulunmaktadır. Türkiye’nin AİHM kararını uygulaması, Türkiye’nin taraf olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nden doğan bir yükümlülüğü olduğu kadar, hukuk devleti olmanın da gereğidir. Türkiye Barolar Birliği 12.07.2022 tarihli açıklamasında “Türkiye’nin AİHM yeni kararını uygulamamakta ısrar etmesi, Bakanlar Komitesi’nin Türkiye’nin Avrupa Konseyi’nden ihracına kadar uzanan yaptırımlar uygulamasına yol açacaktır” demiştir.
Böyle bir durumun, Türkiye için çok yönlü ve ağır sonuçlar doğuracağının bilinmesi ve hükümetin bu yanlıştan ivedi olarak dönülmesi için gerekeni yapması kaçınılmazdır.
Yazıları posta kutunda oku