Ne köy kaldı yaşanacak ne şehir kaldı taşınacak, buralarda nezih insanlar yaşardı dedelerimiz zamanında. Köyde yaşayan yok olan ekmeğini şehrin azgın varoşlarında aramaya başladı. Yaşamak için ne iş olursa yapmaya çalıştı. Gıda tekeli yabancı firmalarının elinde istediği gibi fiyatlarla oynuyor. Bazı belediyelerin usulsüzlüğü binlerce insanın hayatına mal oluyor. Vizyonsuz şehircilik anlayışı sanattan uzak, estetikten yoksun kaba heykeller yapma yarışında. Sahillerin kıyı koruma kanunu, yabancıya toprak satılamaz kanununu kaldırıldı. Eskiden bunu dış güçler bile başaramamışlardı.
Bir özelleştirme başladı, adım adım bu gidişat hızlandı. İlk önce yerli tarım gün gün yok edildi, sonra var olan fabrikalar birer birer yok pahasına satıldı. Yetmedi adım adım Ülke toprakları satılmaya başlandı oda yetmediği gibi birçok sığınmacı getirildi. Zaten zar zor kendi halkına yetmeyen ekmeğin çoğu bu gelenlere bölündü.
Kendi halkı gittikçe yoksullaştı. Aile yok olmaya başladı, çocuk sayısı azaldı. Her geçen gün aile içi dramlar, komşuyu akrabayı tanımayan toplum gelişti. Toplum bilimciler sistemi uyarsa da sistem değişmedi. Cami hocası korsan taksici olarak yakalandı, öğretmen işportacılık yaparken, yaşlılar pazar artığı toplarken görüldü. Toplum öyle bir ayrıştı ve gerildi ki nasıl toparlanır hiç kimse bilemiyor. Vatandaş akıbetinin Filistin misali olacağından endişe ediyor.
Avrupayı göçmenlerden korumak, Türklere kalmış ki, Avrupa ne zaman Türk’ü korudu. Göçmenler yüzünden kiralar, evler, trafik, toplu taşıma sorunu kanser gibi çoğaldı. Türkiye’de devlet ortaokul ve lise sayısı 31.740. Bu okulların 4313 tanesi İmam-Hatip Okulu. 9 fen lisesine karşılık 162 tane imam hatip yapılmış. Dünyanın hangi ülkesinde; 138 parti vardır ve milyarlarca hazine yardımı alır. Yasaya aykırı olmasına rağmen terör ile ilişkilendirilen, Türklere düşman olanlar Meclise seçilebilir. Milletvekili sayısını 600’e çıkarır. Vakıf, cemevleri ve camilerin hocası, personeli, memuru maaşı, elektrik ücreti devlet tarafından karşılanır. Maaşları trilyonları bulan muhtar, imam hatipliyi vatandaş vergileriyle karşılar.
Gelişmiş ülkelerde garaja tekne koyulmaz, bir kısmı dışarıda kalan görüntü istenmez. Evlerin merdiven ölçüsü dahi yasa ile belirlenmiştir. Yasaya uygun değil ise onay verilmez. Bizde vizyonsuz, ileriyi görmeyen Ülkeyi Afrikaya çevirmeye kararlı bir sistem var. Şehirleşme planını yönetemeyen bazı yöneticiler yüzünden köyler, kasabalar, şehirler içler acısı, semtler tanınmaz haldedir.
Eğitim olsaydı, Türkiye dünyanın en cahil ülkeler sıralamasında ilk 9’a girmezdi; yasalar düzenlenip uygulansaydı; ne adam vuran ne karısını döven, katleden, ne trafikte birbirine bıçakla saldıran canlılar olmazdı. Diyarbakır’a kuzey kürdistan demezlerdi. Dolandırıcılar her geçen gün yeni yöntemler bulmaz, yasaların boşluğundan yararlanmazdı.
Kamu kesimindeki yolsuzluk, rüşvet, bütçe fonlarının tahsis amaçlı kullanılması, devlet makamlarını kişisel çıkarları için kullananların tercih edilmesi, bazı vergi borçların silinmesi önlenirse, sistemin yolsuzluğu önleyebilme yeteneği ile Türkiye yerli üretime geçerek kendi kendine yeten bir ülke olabilirdi!
Bir yanıt yazın