TÜRK MEDENİ KANUNU 98.YAŞINDA
TÜRK MEDENİ KANUNU VE GETİRDİĞİ EN BÜYÜK YENİLİK “KADIN HAKLARI”
Türk Kanunu Medenisi, Türkiye’de 17 Şubat 1926’da İsviçre Medeni Kanunu örnek alınarak TBMM’de kabul edilen ve 4 Ekim 1926 tarihinde yürürlüğe konulan 743 sayılı kanundur. Şüphesiz daha medeni, çağdaş ve o döneme göre eşitlikçi bir yapı ve toplum oluşturmayı hedefleyen Türk Medeni Kanunu, bu tarihten, 1 Ocak 2002 tarihine kadar geçen yetmiş altı yıllık dönem içinde bu amaç ve hedefini büyük oranda gerçekleştirmiştir.
Hukuk alanında yapılan köklü değişiklikler Kurtuluş Savaşı’nın kazanılmasından sonra yapılan en büyük devrimlerden biridir. Kuldan vatandaşa ve bireye geçilen bu yeni sistem ile genel hükümleri kişiler, aile, miras ve eşya hukuku çağdaş bir toplumun ilk temelleri atılacak şekilde düzenlenmiştir.
Asya’daki Türk toplumlarında Türk kadının yeri ve önemi, kadının toplumdaki güçlü yerinin milli destanlara yansımasına ve bunun uzantısı olarak Osmanlı Devleti’nin ilk yıllarında, hem siyasi hem de sosyal ortamlarda söz sahibi iken, ne yazık ki sonraki dönemlerde kadın eve hapsedilmiştir. Aile içindeki ve toplumdaki söz hakkı elinden alınmış, hatta Tanzimat dönemi öncesinde evden çıkması bile yasaklanmıştır. Osmanlı Devleti’nde toplum içerisindeki etkinliğini kaybeden Türk kadınının, eski yerini tekrar kazanması adına atılan en önemli adım Türk Medeni Kanunu adlı kanunun Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından kabulüdür.
Mustafa Kemal Atatürk, Türk kadınının cephede ve de cephe gerisinde Kurtulus Savaşı’na sağladığı katkıdan bahseder, “Dünyada hiç bir milletin kadını ‘Ben Anadolu Kadınından fazla çalıştım. Milletimi kurtuluşa ve zafere götürmekte Anadolu Kadını kadar emek verdim,’ diyemez!” der her fırsatta. Daha 1916’da Doğu Cephesi kumandanıyken çevresindeki kişilerle sohbet sırasında kadınla ilgili sorunları tartışmış, kadınların iyi yetiştirilmesinin topluma sağlayacağı yararları, çalışma yaşamında kadına da yer verilmesi gibi hususları vurgulamıştır. Zira hemen arkasından 3 Mart 1924 tarihinde “Tevhid-i Tedrisat Kanunu” nu (Öğrenim Birliği) çıkarmıştır. Böylece eğitim laikleştirilerek tüm eğitim kurumları Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlanmış ve kız ve erkekler eşit haklarla eğitim görmeye başlamıştır.
Mustafa Kemal Atatürk’ün, yeni inşa edilen bu cumhuriyette kadınlara ve eşitlikçi bir sistem oluşturmaya verdiği değer, bu konudaki hassasiyeti ve kararlılığı belki en cok Türk Medeni Kanunu’nun oluşturulmasında vücut bulur. “Bir toplum, bir millet erkek ve kadın denilen iki cins insandan meydana gelir. Mümkün müdür ki, bir toplumun yarısı topraklara zincirlerle bağlı kaldıkça, diğer kısmı göklere yükselebilsin!” sözü ile eşitsizliğe dayanan bir milletin başarılı olamayacağını ifade etmiştir.
Bu doğrultuda Atatürk, Medeni Kanununkabulü ile çağdaş bir aile yapısı düzenlenmesini hedeflemiştir.
- 1926 yılında artık erkeğin çok eşliliği ve tek taraflı boşanabilme hakkı ortadan kalkmıştır. Ailedeki kadın erkek eşitsizlikleri o dönem şartları itibariyle giderilmeye çalışılmış, evlilikte resmi nikah ve tek eşlilik zorunluluğu getirilmiştir.
- Yeni kabul edilen medeni kanun ile boşanma hakkı kadına da verilmiştir.
- Boşanma durumunda çocukların hakları güvence altına alınmış, kadınlara velayet hakkı verilmiştir.
- Mirasta kadın erkek eşitliği medeni kanun ile sağlanmıştır.
- Mahkemelerdeki şahitlikte kadın erkek eşitliği getirilmiştir.
Mustafa Kemal Atatürk, kadının toplum içinde hem sosyal hem ekonomik hem de siyasal olarak tam ve bağımsız bir birey konumunda olabilmesinin temel yapısını oluşturmaya Türk Medeni Kanunu ile yola çıkmış, bu kanunla verilen sosyal hakları daha sonra siyasal ve ekonomik açıdan da desteklemiştir.
Bu düzenlemeler: 1930 ‘da kadınlara belediye seçimlerinde seçme ve seçilme hakkı, 1933’de köylerde muhtar olma ve ihtiyar meclisine seçilme hakları, 1934 ‘de yapılan Anayasa değişikliği ile kadınlara seçme ve seçilme hakkı, 1936’da İş Kanunu’nun yürürlüğe girmesi ile kadınların çalışma hayatı iyileştirilmiş, istedikleri işte çalışabilme hakkı tanınması.
O dönemlerden bu dönemlere… Günümüzde toplumun hem sosyal, hem siyasal hem de ekonomik alanlarında yaşanan cinsiyet eşitsizliği çok düşündürücüdür. Dünya Ekonomik Forumu’nun (WEF) 2023 yılı Cinsiyet Ayrımı Endeksi’ne göre Türkiye 146 ülke arasında 130. sırada. “Avrasya ve Orta Asya” sınıfında yer verilen Türkiye, bu bölgedeki ülkeler arasında sonuncu oldu. Kadın cinayetlerinin her geçen gün yaşanmaya devam ettiği Türkiye’de kadınlar hâlâ erkeklerle eşit eğitim ve iş olanaklarına ulaşamıyor.
Siyasetçilerimize, yöneticilerimize, yasa koyuculara ve aslında her bir Türkiye Vatandaşı’na ilham ve yön vermesi açısından Mustafa Kemal Atatürk’ün aşağıdaki sözünü hatırlatmak isteriz:
“Ey kahraman Türk kadını, sen yerde sürüklenmeye değil, omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın.”
Uluslararası İstanbul Sözleşmesi yeniden yaşama geçirilmelidir.
Atatürkçü Düşünce Dünya Platformu -ADDP
Yazıları posta kutunda oku