KUR’AN’da ‘Şeriat’?!

Yazan

Haberi paylaşın

Gerici, ‘dinci yobazların’ anlam erozyonuna uğrattığı, ‘inkârcı yobazların’ da tepe tepe yalan-yanlış fütursuzca kullandıkları pek çok KUR’AN kavramlarından biri de ‘şeriat’!
(Dinci-inkârcı yobaz ayrımı bana ait değil)

İhsan Eliaçık şeriat’ı: “Kanun, din, su yolu, esasını belirtmek, ilke koymak, insana su gibi hayat veren, onun bütün insanî özelliklerini koruyup kollayan, yaşatan, hayat veren bir kaynak olmaktadır ki günümüzde ‘hukuk’ dediğimiz şeydir. Şeriat hayat veren, hayat koruyan işaret, iz ve ilkelerdir.” diye tanımlamış.

Maalesef ki, internette,
‘şeriat’ için arama yaptığınızda ise yine, İslam tanımında olduğu gibi TANRI-ALLAH’ı yok sayan, Muhammed peygambere izafe yalan-yanlış bilgi dışında, kelimenin KUR’AN’î boyutta anlamına ulaşamıyorsunuz!
Üstelik İslam dini temel ilkelerinden olan inanç özgürlüğü yani ‘Laiklik’ ile,
bu özgürlüğün yollarını gösteren yasalar yani
‘Şeriat’, birbirlerine alternatif, tezat-karşıt gösteriliyor.

‘Laiklik’ yani inanç özgürlüğü (Kehf,29-İsra,107-Yunus,108-Bakara,256-Yunus,99), ayetlerle KUR’AN’da kayıtlıyken ve de
‘Şeriat’ da, KUR’AN’da TANRI tarafından ayetlerde çok net açıklanmışken!

(Şûra,21)”Yoksa Allah’ın izni olmadığı halde onlar için dini kurallar ve yasalar-kendilerine dinden şeriat kılan/kanun yapan-Allah’ın izin vermediği yolu/yasayı [şera’û] kendileri için din olarak kabul eden-meşru kılan ortakları mı var? Allah kullarına böyle bir hak vermemiştir. Şayet (azaplarının kıyamete erteleneceğine dair) kesin bir söz olmasaydı elbette, aralarında hüküm-yargı verilirdi. Şüphesiz ki Allah’ın dinini karartanlara-gizleyenlere-zalimlere can yakıcı bir azap vardır.”

(Yusuf,40)”Allah’tan başka-O’nun astlarından taptıklarınız, sizin ve atalarınızın uydurduğu bir takım kuru isimlerden ibarettir. Allah, onların (kendisi adına) yetkili olduklarına dair herhangi bir delil indirmemiş-bir güç vermemiştir. Hüküm, ancak Allah’ındır. Allah, yalnızca Kendisine kulluk etmenizi istemiştir. İşte dosdoğru-koruyan din-yol budur. Fakat insanların-halkın çoğu bunun böyle olduğunu bilmiyor-bunun bilincinde değil.”

(Kehf,26)”O, hükmüne hiç kimseyi ortak etmez-hükmünde kimseyi ortak yapmaz.”

(Şûra,13)”Allah, vaktiyle Nûh’a, İbrahim’e, Musa’ya ve İsa’ya önerdiğini-öğütlediğimiz dinin aynısını, şimdi de sana vahyediyoruz-bildiriyoruz. Sana vahyettiğini, şöyle diyerek ilke haline getirdi-şeriat-yaşam yolu kıldı-yasalaştırdı: “Dini dosdoğru uygulayın-hayata geçirin; rivayetler uydurarak onda ayrılığa düşmeyin-bölünüp fırkalara ayrılmayın-dini (tevhidle) ayakta tutun.”
Senin kendilerini çağırdığın bu ilke (İslâm dini), Allah’a ortak koşanlara-şirke bulaşanlara çok ağır geldi-Tanrıya aracı ile dua etmeye alışmış olanların zoruna gidiyor.”

(Câsiye,18)” (Ey Muhammed!) Sana da insanların uyacakları bir hayat sistemi-hayat veren yol-şeriat verdik-apaçık bir yol haritası-toplu yaşam ilkeleri sahibi yaptık-yaşayacağın düzenin yasalarını gönderdik-iş ve yönetimde bir şerîat/bir yol-yöntem üzerine koyduk! Gönderdiğimiz yasalara-hayat veren yola uy! Gerçeklerden habersiz olanların arzularına, heveslerine uyarak yasalarımızdan ayrılmak gibi bir hataya düşme-bu (yolu) izle ve (hakikatî) bilgiden yoksun kişilerin boş arzu ve heveslerine uyma.”

Okumaya devam et  Servet, Evlat? Şirk?

(Mâide,48)”Ey resul! Sana da senden önceki (İlahi) kitap(ların asılların)ı tasdik edici-doğru namına ne kalmışsa sürdüren ve onlara gözcü/koruyucu-denetleyici olmak üzere gerçekleri kapsayıcı-Hakk olan Kitap-Kur’an’ı indirdik. O halde (seni hakem seçtikleri taktirde) sen de Allah’ın indirdiği ile-indirdiği hükümler doğrultusunda karar ver! Gerçek olan sana gelmişken-sana gelen gerçekleri bırakıp haktan (seni saptıracak) onların arzularına-yalan beyanlarına uyarak karar verme! Ve Biz, sizden hepiniz için bir yol haritası-toplu yaşam ilkeleri ve geniş, aydınlık bir yol belirledik. Eğer Allah dileseydi sizi tek bir önderli toplum yapardı fakat size verdiklerinde sizi denemek için böyle yapmadı. O halde iyi, güzel ve yararlı işlerde yarışın! Hepinizin dönüşü yalnızca Allah’adır. Artık ayrılığa düştüğünüz konuları bırakın. Allah hakkında ayrılığa düştüğünüz-ihtilaf ettiklerinizin gerçek yönünü size bildirecektir.”

(Hac,67)”Biz her önderli toplum için bir kulluk yolu tayin ettik. Onlar, ona göre kulluk yapsınlar. O hâlde bu işte seninle hiçbir zaman çekişmesinler. Sen sadece Rabbine çağır! Hiç kuşkusuz sen dosdoğru bir yola çağıransın-elbette ki şaşırtmadan yol aldıran bir kılavuz üzeresin.”

Ayetlerden anlaşıldığı üzere şeriat kurallarsa, ana kural da; kural koyucu, hüküm sahibi sadece TANRI!
Ayetler bu kadar apaçıkken, KUR’AN aracı, yardımcı, ortaklık yok derken;
TANRI’ya ortaklık eden(!) gerici, satıcı, dinci yobazların, ‘şeriat isteriz’ diye bas bas bağırmaları ve bu zalimlerin karşısında yer alanların da ‘şeriatçılar(!)’ diyerek, sonuçta da anlam erozyonu ile kavramı küçümsemeleri ne yaman çelişki, bilgisizliğin tepe ya da dip noktası değil mi?!

KUR’AN’ı, KUR’AN içinde araştıran Hakkı YILMAZ’ın,
şeriat ile ilgili açıklamalarını kısaltarak alıntıladım:
“Din, ‘toplum nizamı, yaşam kurallarının bütünü, yani şeriat’ demektir.
Hükmün-hâkimiyetin Allah’ın olması, ‘Allah’ın kulları arasına inip de onları tek otorite olarak yöneteceği’ şeklinde anlaşılmamalıdır. Allah elçiler aracılığı ile yasalar, ilkeler içeren Kitapları gönderir kullar da bunlara uyarlar. İbadet(kulluk) yani insanların, yönetimde Allah’ın gönderdiği fıtrata uygun evrensel ilkelere uymalarıdır.
İslâm dini;
toplumun çoğunluğunun şahsi çıkarları ön planda tutan, duyarsız, cahil, ehliyetsiz kişilerden oluşacağı gerçeğinden hareketle, ehliyetsizlerin de yanlış yapacağını, aldanacağını, aldatılabileceğini dikkate alarak çoğunluğun seçimine izin vermez.
Açıkgöz, hileci, düzenbaz, sahtekâr, ikiyüzlü kimseler bir takım entrikalarla yönetime gelebilirken, ülke tek kişinin veya bir sınıfın hâkimiyeti altına alınabilirken,
İslâm dini bunların hiçbirine fırsat vermez.
İslâm dini, koyduğu ilkelerle ehliyeti ön plana çıkarır, seçmende ve seçilecekde ehliyet arar.
Demokrasiler her alanda sınırsız hürriyet tanırken, İslâm dini genel davranışlarda, servet, mülkiyet ve tasarruflarda sınırlama getirir.”

Yazının içeriği ‘ehliyete’ vurgu yapıyor, işte ayeti:

Okumaya devam et  KUR’AN-İçki?!

(Nisa,58)”Hiç kuşkusuz Allah, emaneti-yetki, görev ve sorumluluğu, her işin uzmanına-ehil ve emin kimselere verilmesini diler. Ve sorumluluklarınızı yürütürken, insanlara karşı adil-liyakat ve adalet(ve hakkaniyet)le davranmanızı öğütler.”

Bu açıklamalardan ve ayetin apaçık uyarısından sonra; insanî, yalan-yanlış uygulamaları TANRI’ya, Din’e, İslam’a ve KUR’AN’a izafe edip suçlayanlara yine ayetlerle uyarılar!!!

(Nisa,79)”(Ey insan!) Başına her ne iyilik gelirse-iyilik ve güzellikten sana isabet eden şeyler Allah’tandır, uğradığın her kötülük ve çirkinlikten sana ulaşan şeyler de senin kendindendir-kendi kusurundandır.”

(Şûra,30)”Başınıza gelen felâketler-bütün belâlar-her musibet, yaptığınız hatalar yüzündendir-kendi ellerinizle yaptıklarınızın bir sonucudur. Allah çoğuna da engel oluyor.”

(Yunus,44)”Şüphesiz ki Allah, insanlara hiçbir şekil ve yolla zerrece haksızlık-kötülük etmez-hiçbir zaman zulmetmez fakat insanlar (Haktan uzaklaşarak) kendi kendilerine yanlışlar; kendi zararlarına işler yaparak kendilerine zulmederler!”

(Enfal,51)”Kendi ellerinizle yapıp getirdiklerinizin karşılığıdır bu; yoksa Allah kullarına asla zulmetmez.”

(Nahl,34)”İnsan kendi eliyle kendi sonunu hazırlar.”

(Âli İmran,86)”İman ettikten, elçinin doğru olduğuna tanık olduktan ve kendilerine apaçık deliller geldikten sonra, inkâr eden bir toplumu, Allah nasıl olur da doğruya iletir? Allah gerçekleri saklayan-şirk koşarak yanlış, kendi zararlarına iş yapanlar toplumuna kılavuzluk etmez-doğruya ulaştırmaz.”

(En’am,144)”İnsanları, bilgisizce yanlış yollara yönlendirmek için, yalan uydurup, iftiralarını Allah’a yakıştırandan daha zalim kim olabilir? Allah şirk koşarak yanlış; kendi zararına iş yapan-zalim toplumu doğru yola iletmez.”

(Tevbe,80)”Allah, hak yoldan iyice çıkmışlar toplumuna kılavuzluk etmez-doğruya iletmez.”

(Tevbe,115)”Allah bir topluma doğru yolu gösterdikten sonra, o topluma nelerden korunup sakınacaklarını-doğru ve yanlış olan şeyleri belirtmedikçe-insanlara uyacakları yasaları açıkça bildirmedikçe-kendilerini [bütünüyle] aydınlatmadan asla sapkınlıkla suçlamaz-onları sapıtmış saymaz(sorumlu tutmaz).”

(Fussilet,3)”Dili Arapça olarak bilinen bir topluma, anlamaları için, Arapça bir Kur’an olarak ayetleri-gerçekleri genişçe açıklayan-apaçık, ayrıntılı kılınmış bir Kitaptır bu.”

Tamam, KUR’AN orjinal dili Arapça; mutlak, muhakkak, mutlaka korunmalı ve şart ve
(Hicr,9);TANRI korumasında!

Ama artık;
ilk muhatabı Arapların,
ilk indiği toplumun dili Arapçanın hegemonyasından ‘KUR’AN-İslam-Din-şeriat,….’ kurtarılıp, evrensel insanlık dini haline gelmeli ve tüm insanların inanç dünyasına açılmalı!
Namaz, oruç, peygamber, günah gibi Farsça karşılıklara hapsedilmiş, yanlış anlamlara gömülmüş, saptırılmış kelime ve kavramlar; Arapça orjinaline ve gerçek anlamına, anlam derinliklerine kavuşturulmalı!
Siyasi, ticari, kişisel çıkarı için KUR’AN’ı kullanan gerici, din satıcı, saptırıcı, sömürücülerin ve kara-kapkara yobazların tekelinden; meydanı bomboş bulduklarından ‘din alanında’ tek söz sahibi gibi davranan zalimlerin ellerinden, dillerinden KUR’AN kurtarılmalı!

(Tevbe,97)”Araplar inkârcılıkta ve ikiyüzlülükte en aşırıdırlar. Allah’ın elçisine indirdiğini-Kur’an’ı tanımamaya da en yakındırlar. Allah bilendir, bilgedir.”

(Tevbe,99)”Araplardan, Allah’a ve ahiret gününe içtenlikle inananlar da vardır.”

Okumaya devam et  Ateiste Yanıt

(Rûm,30)”O hâlde sen ortak koşmadan, Kendisinden başka ilah olmayan Allah’ın dinine yönel. Çünkü Allah insanları Kendi dinine uyumlu yaratmıştır-insanlık o fıtrat üzerinedir. Allah’ın fıtratında-yaratışında değişiklik söz konusu değildir. İşte tüm zamanların dosdoğru-ayakta tutan dini-gerçek hayat dini budur. Fakat insanların çoğu bilmezler-bunun bilincinde değildir.”

(Nur,20)”Şimdi düşünün… Üzerinizde Allah’ın cömertliği, sevgisi ve merhameti olmasaydı ne yapardınız? Allah, Rauf; en şefkatli-çok şefkatlidir, Rahîm; çok müşfik olan-merhameti sonsuzdur.”

(Nur,22)”Allah’ın sizi affetmesini-bağışlamasını istemez misiniz?”

(Mü’min,61)”Gerçekten Allah insanlara karşı büyük iyilik-lütuf sahibidir. Buna rağmen insanların çoğu nankörlük ederler-(bunu görmeyecek kadar)nankördür-teşekkür etmez-şükretmezler.”

‘Din dogmadır; tartışılamaz?!’ sözü bizlere dayatılmış çok yanlış bir bilgidir.
Tartışıl(a)mayan, sorgulan(a)mayan da TANRI’nın sadece KUR’AN’da bilgileri verilen Din’i değil; kutsallaştırılmış, tapınılan kişilerin din zannedilen sözleridir, bu sözlerden nemalananların uydurduğu kalıp cümledir!
Yüzyıllardır ortada bir Kitap-KUR’AN vardır; sürekli eleştirilmekte, tartışılmaktadır ve de hatta asırlardır tüm varlığına, iddialarına rağmen yok sayılmaktadır!!!?.
Ama maalesef ki, önyargısız sorgulanamamaktadır!

(Nahl,39)”Yeniden diriltilecekler ki Allah anlaşmazlığa düştükleri-tartıştıkları konuları-birbirlerini suçladıkları şeyleri onlara açıklasın ve gerçekler apaçık ortaya çıksın-gerçekleri örtbas eden-inkârcılar da, kendilerinin yalancı olduklarını öğrensin.”

(Nur,25)”Kıyamet günü Allah, iftiracılara gerçek karşılıklarını-hakettikleri cezalarını tastamam verecektir. Onlar da Allah’ın, muhakkak hakkın tâ kendisi-apaçık bir Hakk/Hakikat olduğunu bileceklerdir-Nihaî Gerçek’in yalnızca Allah olduğunu öğreneceklerdir.”

Aklımızda, kalbimizde, gönlümüzde, dilimizde, yazdıklarımızda, tanımlarımızda sürekli bir ALLAH-TANRI olsa da hele de inandığını iddia edenler açısından;
muhteşem, muazzam, mükemmel yüce bilgi deposu mele-i âlâ(Sâd,69) KUR’AN’ı
ve
kâinatın-evrenin ezelî, ebedî TEK sahibi TANRI-ALLAH’ı,
gereği gibi kadrine, şanına yaraşır şekilde tanıyamamak
(Hac,74-Zümer,67-En’am,91),
biz insanlar için büyük, hem de çok büyük bir kayıp, yaşamın en büyük kaybı değil mi!

Müthiş üç uyarı ayeti ile sonlandıralım:

(Tevbe,70)”Ey Muhammed! Nuh halkını tufanla, Hud’un Âd kavmini korkunç bir rüzgârla, Sâlih’in Semûd kavmini şiddetli bir depremle, İbrahim’in puta tapar halkıyla mücadelesini, Şuayb’ın Medyen sakinlerini ateşle ve Lut kavminin altüst olmuş şehirleri ve halkları gibi, kendilerinden önceki inkâr edenlerin haberlerini, sen o ikiyüzlülere anlatmadın mı-ulaştırmadın mı? Bu toplumlara, resullerimiz-her bir elçimiz açık ve anlamlı mesajlar-kanıtlar getirdiler-hakkı ortaya koyan-söze dayalı apaçık delillerle ikâz ettiler, [fakat bu toplumlar onlara karşı çıktılar:]-onlar inkârcılıkları yüzünden, kendileri yok oluşlarını hazırladılar-Allah, onlara haksızlık etmiş değildi-fakat onlar, şirk koşmak sûretiyle kendi kendilerine haksızlık ediyorlardı.”

(Necm,24)”Acaba, insan her umduğuna ve canının her istediğine kavuşacak mıdır-her dilediğini elde etme hakkına sahip olduğunu mu sanır-her arzu ettiğinizi yapabileceğinizi mi sanıyorsunuz?”

(Kıyamet,36)”Yoksa o insan kendisinin başıboş bırakılacağını mı sanıyor?”


Comments

“KUR’AN’da ‘Şeriat’?!” için bir yanıt

  1. Yasemin Çin avatarı
    Yasemin Çin

    KUR’AN’da;
    TEK ‘ALLAH-TANRI’ya İtaat’ şartken;
    peygambere de ‘itaat’ aslında nedir?!

    turkishnews.com sitesi yazarlarından sayın Nazım Peker’in:
    ‘Anlamı çarpıtılan(Nisa,59)’
    başlıklı yazısından esinlenerek;
    ben de, aynı ayet içinde farklı bir konuyu,
    yalan-yanlış bilgilerle şirke kapı açtıran peygambere-resule ‘itaat’ konusunu
    KUR’AN ayetleri ile ortaya koymak istedim.

    Öncelikle ‘peygamber’ kelimesinin Farsça olduğunu ‘elçi’ kelimesinin de, internette KUR’AN’sal anlam içeriğine sahip olmadığını; KUR’AN’da ki Arapça orjinal ‘resul ve nebî’ kelimelerinin anlamına denk olmadığını bilelim.

    Resul ise internette gerçek anlam boyutu ile verilmiş:
    Rasul (Arapça: رسول), İslam dininde insanları müjdelemek ve uyarmak için Allah tarafından gönderilen kişilere verilen isimdir. Kelime anlamı olarak: “tasarrufa hakkı olmaksızın, birinin sözünü olduğu gibi bir başkasına bildiren kimse” anlamına gelir.

    kuranmeali.com sitesinden Mustafa Çavdar çevirisiyle:
    (Nisa,59)”Ey iman edenler! Allah’a itaat edin, Allah’ın mesajını tebliğ eden elçisine itaat edin ve sizden olan yetki ve otorite sahiplerine de. Eğer, herhangi bir konuda anlaşmazlığa düşerseniz ve gerçekten de Allah’a ve ahiret gününe inanıyorsanız, çözüm için Allah’a ve elçisine (Allah’ın elçisi ile tebliğ ettiği Kuran’a başvurun.) Böylesi hem çok hayırlı ve sonuç bakımından daha güzeldir.”
    ( (Âli İmran,31,32,132)
    (Nur,52,54)(Enfal,20,24)
    (Nisa,13-14,69,80)(Fetih,17)(Muhammed,33)(Ahzab,36)
    (Mâide,92)(Hucurat,14) bulabildiğim ‘resule itaat’ içerikli ayetler)

    TANRI’ya ortaklık yakıştıranlardan; zalim, gerici, dinci, din satıcı, sömürücü, kara kapkara yobazların en çok suistimal ederek, saptırarak, şirkin-ortaklığın kapısını aralamak için kullandıkları ayetler bunlar!

    Biz yine de ayetlerle yol alarak, cevapları yine KUR’AN içinde arayarak, ‘Rasul’ün tanımından yola çıkarak, gerçek anlam boyutuyla ‘resule itaat’ aslında neye işaret ediyor ona bakalım!

    (Bakara,285)”Resul, Rabbi tarafından kendisine ne indirildi ise ona/Kuran’a inandı.”

    (Tegabün,12)”Allah’a itaat edin, Allah’ın mesajlarını tebliğ eden elçisine de itaat edin. Ama eğer yüz çevirseniz, bilin ki elçimizin görevi ayetlerimizi sadece açık ve net olarak beyan etmek-duyurmaktan ibarettir-apaçık bir tebliğdir.”

    İhsan Eliaçık’tan alıntı ile devam edelim:
    “KUR’AN; ‘tarihsel’ kişi ve olaylar üzerinden ‘evrensel’ mesajlar veriyor.”

    Her âna, güne, döneme, çağa, zamana, kıyamete kadar söyleyecek sözü olan KUR’AN;
    TANRI tarafından KUR’AN’ı tebliğ ile görevli peygamberimize de, içinde yaşadığı topluma da, düne de, bugüne de ve sonraki dönemlere de seslenmektedir.

    (Nisa,59). ayete dönersek,
    Peygamberimiz sağ, yaşıyor ve görevi sadece KUR’AN’ı tebliğ etmek!
    Tarihsel, ders ve ibret dolu, insanlığın en zorlu tebliğ mücadelesinde; resulün desteklenmesi, resule yardımcı olunması, arka çıkılması gerekiyor.
    İşte ayeti:

    (Ahzab,56)”Allah ve melekleri Peygambere yardımcı olmaktadır-destek veriyor-salât ederler. Ey inananlar! Siz de Peygambere yardımcı olun-destekleyin-arka çıkın-salât edin, gereksiz davranışlarınızla onu incitmeyin, ona gereken saygı ve itaati gösterin.”

    (Necm,3-4)”O Peygamber Muhammed keyfine-kendi kişisel arzusuna göre konuşmaz.O parça parça gelen Kur’an ayetlerini Muhammed uydurmadı. Onlar Allah tarafından vahyedilen-bildirilen bir Vahiydir-onun size okudukları Rabbinizin tebliğ etmesi için gönderdiği indirilmiş vahiyden başkası değildir-Kuran kendisine indirilen vahiyden ibarettir.”

    Peygamberimizin ölümünden sonraya ve günümüze gelirsek, Peygamberimiz(YOK?!) artık yaşamıyor ki, gidelim ona soralım, ona itaat edelim. Sağken, yaşarken, TANRI ile iletişim halindeyken bu zorunlu idi. Ama artık maalesef ki yaşamıyor ve biz de peygamberimizin yaşadığı dönemde değiliz!!!

    O zaman neye itaat edeceğiz?

    Elimizde olan;
    (Hicr,9)TANRI korumasındaki orjinal metin,
    TANRI tarafından yazıya geçirtilmiş,
    TANRI tarafından kayıt altına aldırılmış somut, yazılı delil, kanıt, yaşayan, yaşamın içinde olan TEK kaynak;
    resulün tebliğ ettiği
    TANRI’nın Kitabı KUR’AN’a!

    ‘Resule itaat’,
    resule vahyedilene, resulün tebliğ ettiğine;
    ‘KUR’AN’a itaatten’ başka bir şey değil!

    (Zuhruf,63) ayette de İsa peygambere itaat söz konusu!?
    (Zuhruf,63)”İsa, apaçık beyyinelerle-kanıt içeren açıklayıcı, açığa çıkarıcı bilgi ile geldiği zaman: ‘Ben size hikmeti; yasa-kural-ilkeler getirdim. Hakkında anlaşmazlığa düştüğünüz şeylerin bir kısmını size açıklamak için geldim. O halde Allah’a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin-bana tâbi olun.’ dedi”

    Ayette görüldüğü üzere, TANRI tarafından İsa peygambere de itaat isteniyor; demek ki peygamberler yaşarken yani TANRI’dan aldıkları Vahiylerle birlikte Vahyi ileten olmaları sebebiyle ve ilk uygulayan, örneklikleri söz konusu olduğundan peygamberlere itaat edilecek-örnek alınacak.

    (Mümtehine,4)”Ey inananlar! İbrahim ve onunla beraber olanlarda sizin için iyi-güzel bir örnek vardır.”

    Peygamberler öldüğüne, artık peygamber gelmeyeceğine (Ahzab,40) ve geride sadece peygamberlerin TANRI’dan alıp ilettikleri Vahiyler kaldığına göre;
    doğru namına kalan tüm Vahiyleri barındıran son Vahiy,
    son ilâhî Kitap KUR’AN olduğuna göre KUR’AN’a itaat şart oluyor!!!!!

    (Hicr,9)TANRI korumasında olan Arapça orjinal metin KUR’AN’a;
    kendi istediklerini sokuşturamadıklarından,
    ‘peygambere itaat’ ayetlerini işaret ederek-kullanarak,
    şirk kapısını açıyorlar.
    ‘Peygambere itaati’, peygamberimizin yaşadığı dönemden uzaklaştırıp tüm zamanlara yayarak;
    ‘peygamber buyuruyor ki’ söylemi ile (buyurma izni varmış gibi) insan doğasına aykırı tüm sapkın isteklerini ‘din bu, ayet böyle, peygamber sünneti-hadisi’ diyerek, peygambere iftira ede ede, kimlerin söylediği bilinmeyen yalan sözleri, yanlış uygulamaları tek doğruymuş gibi dayatıyorlar.

    (Câsiye,6)”Kur’an’dan başka hangi hadise inanıyorlar?”

    Aşağıda yer alan KUR’AN’da kayıtlı, şirke-peygamber ortaklığına karşı uyaran müthiş ayetlere dönüp bakmıyorlar, duymuyorlar bile çünkü işlerine gelmiyor, çünkü
    Tanrı’ya ortak olunmadan(?!),
    din satıp saltanat kuramazlar, kendilerine kullar ordusu oluşturamazlar!!!

    (Yusuf,40)”Hüküm, ancak Allah’ındır.”

    (Kehf,26)”Allah, hükmüne kimseyi ortak etmez.”

    (Hadid,9)”Sizi cehaletin karanlığından bilimin aydınlığına çıkarmak için kulu Muhammed’e apaçık ayetler-ilkeler indiren Allah’tır.”

    (Hakka,44-45-46)”Eğer Peygamber kendi sözlerini, Allah’ın Kuran’ı ile eş tutmuş-Allah’a atfen bazı sözler uydurmuş-[kendi] sözlerinden bir kısmını bize isnat edecek olsaydı, Biz, Peygamberi kıskıvrak yakalar, sonra onun hayat-can damarını-Vahyi keserdik.”

    (En’am,114)”Ey Peygamber! Onlara de ki: “Allah size Kitabı-Kur’an’ı en ayrıntılı bir şekilde-detaylarıyla açıklanmış olarak indirmişken, Allah’tan başkasının hakemliğine-sözlerine mi uyayım?”

    (Nahl,64)”Biz sana Kuran’ı, anlaşmazlığa düştükleri konuları ortak koşucular için açığa koyasın ve inanıp güvenen toplumlara yol gösterici ve sevgi, merhamet kaynağı olarak indirdik.”

    (En’am,38)”Kur’an’da hiçbir şeyi eksik bırakmadık.”

    (En’am,106)”Sen, Rabbinden sana Vahyedilen Kuran’a uy!”

    (Kaf,45)”Söz verdiğim kıyamet gününün sorumluluğunu taşıyanlara, sen Kur’an ile öğüt ver.”

    (Yunus,15)”Ben sadece bana Vahyedilen Kuran’a uymak zorundayım.”

    (Yusuf,108)”Ey Peygamber! Ortak koşuculara de ki: ‘Ben bilinçli bir şekilde delillere dayanarak-aklın, bilginin, sağduyunun gereği olarak Allah’a davet ediyorum! Ben asla Allah’a ortak koşan müşriklerden değilim.’”

    (Ankebut,18)”Biliniz ki resulün görevi sadece Allah’ın ayetlerini açıkça bildirmektir.”

    (Nisa,164-165)”O elçilerden bir kısmını, sana daha önce anlattık; bir kısmını da anlatmadık. O elçilere, biz uyarıcılar ve müjdeciler olarak Vahyettik ki, onların ardından insanların Allah’a karşı bir bahaneleri kalmasın.”

    (Nahl,35)”Resullerin Vahyi-bizim bildirdiğimiz her şeyi, apaçık bir şekilde tebliğ etmekten başka bir görevleri mi var?”

    (Bakara,213)”Allah, doğru yolu tercih edeni yoluna ulaştırır-isteyeni dosdoğru yola iletir.”

    Araştırmadan, sorgulamadan her söylenene inanmak, hayatın her alanında olduğu gibi, hele bir de KUR’AN söz konusu olunca; biz insanlar için büyük kayba sebep oluyor.
    İşte uyarı ayeti:

    (Hucurat,6)”Ey iman edenler, hak yoldan çıkmış fasık-ara bozucu birisi size önemli bir haber getirdiğinde o haberin doğru olup olmadığını-iç yüzünü iyice araştırın.”

    (Bakara,165)”Allah’ın astlarından insanları ilahlaştırarak-Allah’a denk tutan-Allah’a ortak koşanlar ve onları Allah’ı sevdiği gibi sevenler vardır. İnananların Allah sevgisi her şeyin üstündedir-her türlü sevgiden daha üstündür. Ve şirk koşarak yanlış; kendi zararlarına iş yapanlar, azabı gördükleri zaman bütün güç ve kuvvetin Allah’a ait olduğunu ve Allah’ın azabının çok çetin olduğunu keşke bu dünyada anlayabilselerdi!”

    İki tanrı olmaz ya da ikisi bir arada olmaz ya da TANRI’nın yanında yedek-ortak tanrı olmaz.
    ALLAH-TANRI, TEK!!!(TEVHİD)

    Ayete tekrar bakalım:
    (Bakara,165)”İnananların Allah sevgisi her şeyin üstündedir-her türlü sevgiden daha üstündür.”

    İster TEK ALLAH-TANRI’ya inanırsınız, ister o azîz peygamberi ALLAH’a ortak ederek, hüküm ortağı yaparak iki tanrıya inanırsınız; karar sizin, seçim sizin!
    Seçimin sonucu;
    hesabını vermek de sadece ALLAH’a-TANRI’ya!

    Son sözü TANRI’ya,
    TANRI Sözü KUR’AN’a söyletelim.

    (İsra,111)”Ve de ki: ‘Bütün-tüm övgüler, hiçbir çocuk edinmeyen ve sahiplikte ve kainat yönetiminde ortak tanımayan-herhangi bir ortağı bulunmayan; acze düşmediği için herhangi bir veliye, dosta ve yardımcıya ihtiyacı olmayan Allah içindir.’ Böyle de ve Allah’ı alabildiğine yücelt.”

Bir yanıt yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir