Cumhurbaşkanı adayı

Prof. Dr. Süleyman Çelik (scelik44@gmail.com) - anitkabir 1

SEVGİLİ DOSTLARIM/ ARKADAŞLARIM, ATATÜRKÇÜLER/ CUMHURİYETÇİLER

Prof. Dr. Süleyman Çelik ([email protected])

Bugün 10 Kasım; Atamızın aramızdan ayrılışının 84. yıldönümü. 

Bugün gene milyonlar olarak Anıtkabir’e, Dolmabahçe’ye ve büyük kentlerden en küçük kasabalara kadar, her yerde O’nun anıtlarına doğru akacağız. Bir yere gidememiş olsak bile televizyon başında, gözlerimizden yaşlar akarak, O’nu saygı, minnet, şükran ve özlemle anacağız!..

***

Atamızın Nutuk’un başlangıcında söylediği gibi, bugün “Samsun’dan memleketin genel durumuna” bakacak olursak, Cumhuriyet’in kazanımlarının tümden yok edildiğini, Osmanlı’nın son dönemine benzer şekilde yurdumuzdaki limanların, tersanelerin, fabrikaların, yaylaların/ tarlaların, su şişeleme işletmesinden yoğurt yapım imalathanelerine kadar her türlü işletmenin yabancıların eline geçtiğini ve devletin, Cumhuriyet döneminde ödediğimiz Osmanlı borçları kadar büyük bir borç yükü altına girdiğini görüyoruz…

Bütün bunlardan daha elim ve vahim olmak üzere karşıdevrimin büyük yol aldığını ve daha da acı olan, Atatürk’ün Partisi dahil, muhalefetin bu duruma seyirci kalmanın ötesinde yardımcı olduğunu görüyoruz. 

Önümüzdeki yıl, Cumhuriyetimizin yüzüncü yılında yapılacak seçimlerde, birileri tarafından belirlenmiş olmasından kuşkulanılan iki ittifak yarışacak ve halkımız ikisinden birini tercih edecek!..

İttifaklara bakacak olursak:

Cumhur İttifakı, 20 yıldır yönettiği ülkemizi bu hale getiren AKP ve metamorfoza uğramış Devlet Bahçeli’nin MHP’sinden ibaret.

Millet İttifakı ise Kılıçdaroğlu’nun Atatürkçüleri atıp yerlerine şeriatçıları doldurarak metamorfoza uğrattığı CHP, düne kadar biri dış politikasından diğeri ekonomisinden sorumlu olmuş AKP’nin iki eski önde gelenin yönetimindeki, AKP yavrusu iki parti, Madımak Faciasının yaşandığı yılın Sivas Belediye Başkanı’nı yönetimindeki Erbakan’ın Partisi ve arkasında Nurcular olan parti ile kökeni Türk İslam Sentezci olan Refah-Yol Hükümetinin İçişleri Bakanı başkanlığındaki partiden ibaret!..

Millet İttifakı’nın yapısına baktığımızda Cumhur İttifakı’ndan farklı olmadığı görülüyor. Bugüne kadar TBMM’deki eylemlerine baktığımızda da Cumhur İttifakı’nın laiklik karşıtı/ şeriat yanlısı girişimlerinin tümünü desteklediklerini görüyoruz.  Örneğin, imamlara resmi nikah kıyma yetkisi veren yasa, şeriat hükümlerine uyarlanmış bazı ticari yasalar, Diyanet Akademisi Yasası vb. yasaların tümüne evet oyu vermiş oldukları görülüyor. Ayrıca seçimi kazanacak olurlarsa, sistemi değiştirmek amacıyla hazırlayacakları yeni anayasayı görüşmek üzere yaptıkları toplantıda, ”1921 Anayasası’nı örnek alınabilecek anayasa” olarak belirlemiş, 1924 ve 1961 anayasalarını kabul edilebilir bulmamışlardı. 1921 Anayasası’nda şeriat, hatta hilafet ve saltanat vardı. Oysa 1924 Anayasası Devrim Anayasasıydı, devrimler buna dayanarak yapılmıştı. 1961 Anayasası ise dünyanın en özgürlükçü ve en demokratik anayasası idi. ABD, bu anayasanın halkı uyandırmasından rahatsız olmuş ve güdümündeki generallere yaptırdığı 12 Mart ve 12 Eylül darbeleri ile ortadan kaldırmıştı!..

Bu durumda Millet İttifakı seçimi kazanacak olursa aklı başında hiç kimse, ne bu karşıdevrim yasalarının kaldırılacağını, ne Milli Eğitimdeki dinci yapılaşmanın sonlandırılacağını, ne de etkinliklerini iyice arttırmış olan tarikat ve cemaatlerin medreseleri, mektepleri ve yurtlarının kapatılacağını düşünmediği gibi, hatta herkes aynı yolda yürüyeceklerine inanıyor.

Durum böyle olmasına karşın, seçimleri Cumhur İttifakı gene kazanacak olursa, yüzüncü yılında Cumhuriyetimizi tümden kaybetmekten korkan Cumhuriyetçiler, “ehven-i şer” (kötünün iyisi) olarak gördükleri Millet İttifakını desteklemekten başka çareleri olmadığını düşünüyorlar!..

***

Sevgili Cumhuriyetçiler, bugün Atatürk’ü gözleri yaşlı anmanın dışında, gelin başka bir şey daha yapalım; Atatürkçeyani Atatürk gibi, Norveçlilerin deyimiyle “bir de Mustafa Kemal gibi” düşünelim ve bu çıkmazdan bir çıkış yoluarayalım…

Mondros Mütarekesi sonrası işgal günlerini anımsayalım.

O günlerde basında ve kamuoyunda ne tartışılıyordu?

İngiliz Mandası mı olsunAmerikan Mandası mı?

İşbirlikçiler kararını vermişti: İngiliz Mandası istiyorlardı…

Buna karşılık kendilerini çıkmazda hisseden yurtseverler, “ehven-i şer” (kötünün iyisi) olarak gördükleri Amerikan Mandasından başka çıkış yolu göremiyorlardı…

Amerikan Mandasının öncülerinden Halide EdipSivas Kongresi’nde Atatürk’e gönderdiği mektupta, mealen, “Bağımsızlık, elbette şayanı tercihtir. Fakat Almanlarla birlikte iken bile yenemediğimiz düşmanları tek başımıza yenmemiz mümkün mü? Devir macera devri değil. Rauf Bey kardeşimizle görüştüm. Siz de kabul edin, bitsin bu iş. Amerika uygardır. Filipinler gibi vahşi bir milleti bile uygarlaştırdı. Bizi de 15-20 sene içinde uygarlaştırır, sonra çeker gider” diyordu. (Amerika’nın günümüzde  Irak, Afganistan, Pakistan vd. ülkelere götürdüğü uygarlığı hepimiz gördük.)

Buna karşılık Atatürk’ün kararını biliyoruz: “hangi istiklal vardır ki, yabancıların nasihatleriyle, yabancıların planlarıyla yükselebilsin? Tarih böyle bir hadiseyi kaydetmemiştir! O halde YA İSTİKLAL YA ÖLÜM!..” dedi ve başardı. 

Atatürk’ün bugün bizim içinde bulunduğumuz duruma uyan bir sözü de vardır; “ÇARESİZSENİZ, ÇARE SİZSİNİZ…”

Gelin hepimiz birer Atatürk olalım ve bu sözü rehber edinerek, çıkış yolu arayalım. Beğenmediğimiz ve kaldırılmasını istediğimiz CUMHURBAŞKANLIĞI HÜKÜMET SİSTEMİ bizim çıkışımız olabilir. Çünkü 600 milletvekili değil, tek kişi seçeceğiz. Eğer bir Atatürkçü/ Cumhuriyetçi bağımsız adayın çevresinde birleşir ve onu seçtirebilirsek mesele çözülmüş olur. 2018 seçiminde Muharrem İnce’nin tek başına çalıştığını düşünün. Yani tek kişi ile bu iş olur. Kamuoyu yoklamalarına baktığımızda kararsızlar ve “oy vermeyeceğim” diyen büyük bir kitlenin varlığını görürüz. Bunun yanında Millet İttifakının, hatta Cumhur İttifakının adayını kerhen destekleyenlerden de bizim adayımıza kayanlar olacaktır. 

Aşağıdaki videoda görüldüğü gibi girmiştir Atatürk her kesimin gönlündedir. Bugün Anıtkabir’de, Dolmabahçe’de vd. anıtlarda gücümüz görülecektir. 9 Eylül’de İzmir’de Gündoğdu Meydanına sığmadık, meydana açılan tüm yolları ve sokakları doldurduk. Gericilerin gücünü ise Ayasofya’nın açılışında, AKP’li belediyelerin ve örgütlerin “tüm giderler dahil, bedava İstanbul Turu” promosyonu ile Türkiye’nin her yanından taşıyarak getirdikleri, Sultan Ahmet Meydanı’nı dolduramayan kalabalık, gösterdi. Biz açık ara çoğunluktayız. Yeter ki Atatürk’ün Kurtuluş Savaşı’nda yaptığı gibi, aydınlar olarak bizler de halkımızı harekete geçirebilelim

KAZANBİLİR ve CUMHURİYETİMİZİ KURTARABİLİRİZ. YETER Kİ KENDİMİZE İNANALIM/ GÜVENELİM VE ÇALIŞALIM…


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir