BELGELER BİZDEN ÖNCE LONDRA’YA VARDI

BİZİM BELGELER BİZ DEN ÖNCE LONDRA'YA NASIL VARDI ? - lord curzon

BİZİM BELGELER BİZ DEN ÖNCE LONDRA’YA NASIL VARDI ?

16 Mart 1922… Londra… Başkanlığını Yusuf Kemal Bey’in yaptığı Ankara Hükümeti’ni temsil eden heyet, Sakarya savaşı sonrası İngiltere Dışişleri Bakanı Lord Curzon’un karşısına oturur.

Konuşulacak konu bellidir: Anadolu’da daha fazla kan dökülmeden barış yollarını aramak. Türk heyeti, Misak-ı Milli sınırları içinde her şeyi konuşmaya hazırdır. Lord Curzon bir yandan çayını yudumlar, bir yandan Yusuf Kemal Bey’in anlattıklarını dinler. Gün boyu süren görüşme boyunca, Yusuf Kemal Bey’in, yanındaki beş arkadaşının, hatta Ankara’daki milli mücadelenin önderi Mustafa Kemal Paşa’nın bile asla öğrenemeyeceği küçük bir ayrıntı vardır.

Bu ayrıntı, Lord Curzon’un masasındaki çekmecede gizlidir: Türk heyetinin yanlarında taşıdıkları gizli belgelerin İngilizce çevirileri…

Yapılacak pazarlığın gidişatını belirleyecek bu gizli belgeler, Türk heyeti gelmeden çok daha önce Londra’ya ulaşmış, üstelik İngilizceye bile çevrilmiştir.

Türk heyeti hiçbir olumlu sonuç alamadan Ankara’ya geri döner. Ne Lord Curson’un çekmecesindeki belgelerden haberleri olacaktır. Ne de bu belgeleri önce çalan, sonra İngilizceye çeviren, sonra da İngilitere’deki “dostlarına” ulaştıran kişiden… Son Osmanlı padişahı Sultan Vahdettin’den…

İngiltere’nin İstanbul’da en üst düzeydeki diplomatik temsilcisi olan Yüksek Komiser Sir Horace Rumbold, İngiliz Dışişleri Bakanı Lord Curzon’a 7 Mart 1922 tarihinde gönderdiği, 232 sayılı, “gizli” ibaresi taşıyan belge, padişahın ülkesini “sattığının” kelimenin tam anlamıyla “kanıtıdır…

Peki Vahdettin’in benzerlerine casusluk filmlerinde rastlanan bu operasyonuna sebep olan, İngilizce tercümeleri İngiliz arşivlerinde “çok gizli” damgalarıyla saklanan bu gizli belgelerde neler yazıyordu? Ve nasıl bir operasyonla ele geçirildi bu belgeler?.. İşte öyküsü:

Ankara’dan gelen heyet, İstanbul’da görüşmeler zincirine devam ederken, heyetteki altı kişiden biri olan katip Kemal Bey, kayınpederinin evinde kalmaktadır. Heyetin beraberinde getirdiği, içinde önemli evrakların bulunduğu valiz de Kemal Bey’in kayınpederinin evinde muhafa edilmektedir. Katip iki gün kayınpederini evine uğramaz, başka evlerde kalır. İşte ne olduysa o iki gün zarfında olur. Durumdan bir şekilde haberdar olan Vahdettin’in hafiyeleri bir gece gizlice eve süzülür… Valizi alıp kayıplara karışır. İçindeki altı adet gizli belgenin fotoğraflarını çekip daha sonra çaktırmadan eve geri bırakırlar. Bu kopyalar ise daha sonra, 6 Mart 1922 günü, Vahdettin’in emektar bir mabeyincisiyle İngiltere Yüksek Komiserliği baş tercümanına gönderilir.

Okumaya devam et  Hangi Osmanlıyız?

“Belgeler sağlam”

Komiser de bu kopyaları Londra’ya rapor eder ve bu kopyaları kendisine Sultan’ın göndermiş olduğunu da açıkça ifade eder. Hazırlanan raporda, bu gizli belgelerle ilgili şöyle bir not da düşülmüştür: “… Bu belgelerin mevsuk (sağlam) olup olmadığı konusunda size güvence veremem; ama bana mevsuk görünüyorlar…”

Belgeler nihayetinde İngiltere Dışişleri Bakanlığı’na ulaşır. Doğu Masası yetkililerinden D. G. Osborne, belgelerin üzerine 14 Mart 1922 tarihinde şu notu düşer: “…

Belge B ve Belge C’deki işaretli pasajlar ilgi çekicidir. Padişah, Yusuf Kemal’in valizinden çalınan belgelerin suretlerini bize göndermekle, aralarındaki ilişkilerin durumunu en iyi biçimde gösteriyor. Rusların Anadolu’da neden maden imtiyazları istediklerini anlayamıyorum. Kendi ülkeleri işlenmemiş maden kaynaklarıyla doludur. Herhalde Türkiye üzerindeki kıskaçlarını daraltmak ve bizi içeriye sokmamak için olsa gerek….

Bütün bu hikâyenin üzerine tek bir soru sormak yeterli: Vahdettin, Ankara’dan gelen heyetin elindeki bu belgeleri bir şekilde çaldırarak, Türkiye’yi işgali altında bulunduran düşman bir ulusun diplomatına göndermişse bu ihanet değil de nedir?

Belgeleri bir tarihçi ortaya çıkardı

Yard. Doç. Dr. Orhan Çekiç, Maltepe Üniversitesi öğretim üyesi. 30 yıldır Cumhuriyet tarihiyle ilgili araştırmalar yapıyor. Belgelerin uzun yıllar İngiliz arşivlerinde “çok gizli” ibaresiyle saklandığını, ama şimdi yasak kalkip serbest bırakıldığını anlatıyor.

* Bu belgeler, “Vahdettin vatan haini mi, değil mi?” tartışmalarına nasıl yön verece?

Uzun süredir Türk medyasında Vahdettin hakkında bir “aklama” kampanyası yürütülüyor. Ama bu belgelerden anlıyoruz ki, Vahdettin, içeriği ne olursa olsun, Ankara Hükümeti’ne ait gizli belgeleri İngilizlere göndermiş…

* Vahdettin’in yaptığı bir çeşit hıyanet oluyor yani…

İnsanın içinden bir Osmanlı padişahı için hain demek gelmiyor tabii, ama bir akademisyen olarak ben de kanıtlarımı sunmak zorundayım.

Okumaya devam et  Bu da Osmanlı’da verilen fetva

Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir