Site icon Turkish Forum

“Ülkemizde Teknik Olarak Bir Enflasyon Değil Fiili Hayat Pahalılığı Var” mı ?

Cumhurbaşkanı  sayın Erdoğan Kabine Toplantısı’nın ardından  ”Ülkemizde teknik olarak bir enflasyon değil, fiili hayat pahalılığı vardır. Bizde talep kaynaklı bir fiyat artışı yok. Üretimde de bir sıkıntıyla karşı karşıya değiliz. Bu iktidar faizi artırmayacaktır, tam aksine biz faizi düşürmeye devam edeceğiz. açıklamasında bulunmuştur. Enflasyonun tüm dünyada sorun olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı,  ”Enflasyon bir sorundur ama Türkiye’deki sorunların asıl sebebi tek başına bu başlık değildir. Eğer öyle olsaydı geçmişteki ekonomi programları ile bu sorun çözülmüş olurdu. Yüksek faizle asıl kazanan bir avuç tuzu kuru kesim, kaybeden üretimin düşmesi ile geleceği kararan milyonlardır” demiştir.

Aslında  hayat pahalılığın sebebi artan fiyat artışları, bir başka deyişle enflasyondur.  Enflasyon, sadece bir  defalık  fiyat artışı değildir. Enflasyonun oluşması için, ekonomide  tüm  ürünlerin fiyatının sürekli”olarak artması gerekir. Enflasyon, (süregelen fiyat artışı)  milli para biriminin satın alma gücünün düşmesi demektir.  Mal ve hizmet satın almak için daha fazla paraya ihtiyaç duyulduğundan,  paranın  satın alma gücü düşer. Diğer bir deyişle  enflasyon,   milli para biriminin satın alma gücünün  azalmasıdır.   Böylece,  mal ve hizmet satın almak için daha fazla paraya ihtiyaç duyulur.

Talep enflasyonunda para arzı artar, bunun sonucunda tüketim çoğalır, ekonomideki toplam arz toplam talebi karşılayamaz. Maliyet enflasyonu  sonucunda  üretimde kullanılan her türlü maddenin ve işgücünün maliyeti   yükselir.  Tasarruflar; enflasyondan daha fazla getiri sağlayabilecek yabancı para, bina, arsa gibi araçlara kayarak kazanç elde etmeye yönelir. Enflasyon,  yüksek faizler  sebebiyle borçlanma maliyetini artırır,  ekonomide  tasarrufların  verimsiz alanlara yönelmesine yol açarak yatırımları olumsuz etkiler.

Enflasyon; kredi ve işgücü piyasasının verimliliğini düşürür, ülkenin rekabet gücünü zayıflatır. Yüksek enflasyon, sosyal ve siyasi ilişkilerde kısa vadeli, çıkarcı ve ahlaki olmayan davranışları artırır. Enflasyon,  yöneticilere duyulan güveni  sarsarak yönetime olan inancın azalmasına   yol açar.  Ekonomide fiyat istikrarını bozduğu için   kişilerin  yatırım, tüketim ve tasarruf kararlarını olumsuz etkiler.  Yarattığı istikrarsızlık, genç kesimin umutlarının tükenmesine yol açar.

Ülkede  fiyat istikrarını sağlamak    önemlidir. Çünkü, yüksek enflasyon ekonomik ve toplumsal hayatta onarılması mümkün olmayan  yıkımlara yol açar. Ekonomide sürdürülebilir  büyüme için “fiyat istikrarı” sağlanmalıdır.  Türkiye’de  son 20 yıldır devam eden yüksek enflasyonun yarattığı ekonomik istikrarsızlık, büyüme performansının düşmesine, gelir dağılımının bozulmasına, refah seviyesini  azalmasına, her alanda istikrarsızlığa, satın alma gücünü azaltarak geçim sıkıntısına yol açmıştır.

Bir ülkede  fiyat istikrarının sağlandığı  ortamda yaşamak, o toplumdaki insanlar için  doğal haktır.   Fiyat istikrarının sağlanması ile  yaşam kalitesi yükselecek, insanların birbirlerine ve geleceklerine duydukları güven artacak ve toplumsal alanda iyileşmenin önü açılacaktır. Türkiye’de  “faiz sebep, enflasyon sonuç  tartışmaları ile bir yere varılamaz.  Cumhurbaşkanı Erdoğan “Yavaş yavaş, kademeli şekilde kur da düşecek, faiz de aynı şekilde düşecek ve 2022 bizim en parlak yılımız olacak, 2023’e de zaten böyle gireceğiz” demiştir.

Cumhurbaşkanı Erdoğan: "Faiz sebep enflasyon neticedir"

Enflasyon oranı  yüzde 2 ise,  bir yıl içinde 1 dolara mal olan bir paket  sigara  gelecek yıl için 1.02 dolara alınacaktır.  Ekonomide mal ve hizmetlerin fiyatları zaman içinde artabilir veya azalabilir. Enflasyon  belli bir malın veya hizmetin fiyatının tek başına artması  demek değildir. Fiyatların  devamlı  artış göstermesidir.  Enflasyonun düşmesi,  insanların alım güçlerinin daha az azalması ve  sonuç olarak  istikrar ve refah demektir.  Ülke ekonomilerine büyük zarar veren ve halkın  alım gücünü düşüren enflasyonun farklı çeşitleri vardır.   TCMB’na göre bir ekonomide enflasyon oluşmasının   türleri   aşağıdadır.

Enflasyon,  ekonomik istikrarı bozduğu gibi siyasi istikrarı  da  olumsuz etkiler.(S. Rıdvan Karluk, Türkiye Ekonomisi,  Beta  Basım,  2014,13. Baskı, s.473-499)  Enflasyon, siyasi istikrarın   düşmanıdır.  Siyasi istikrar ile ekonomik istikrar arasındaki ilişki ihmal edilirse, siyasi istikrar  bundan olumsuz yönde etkilenir.  Seçimlere yakın dönemlerde ekonomik  istikrarı sağlamak zorlaşır. Çünkü, alınacak önlemler geçici de olsa  vatandaşları olumsuz etkiler.  

TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı sayın Orhan Turan  İzmir’deki  konuşmasında, “İçeride yaşadığımız enflasyon-kur-faiz döngüsünden çıkamadığımız için fırsatları yeterince değerlendiremiyoruz…Ekonomimizde ise geride bıraktığımız son 10 yıllık dönemde, yapısal problemlerimizin kırılganlıklarımızı artırdığını görüyoruz. Bugün geldiğimiz noktada, bu denli hızlı değişen ve bir taraftan da yeni fırsatlar sunan global koşullarda, içeride yaşadığımız enflasyon-kur-faiz döngüsünden çıkamadığımız için bu fırsatları yeterince değerlendiremiyoruz” demiştir.  

Mayıs ayına ilişkin enflasyon rakamlarının açıklanmasının ardından Enflasyon hız kesti diyen Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati, enflasyonun 2022’yi yüzde 48-49‘dan tamamlayacağını tahmin etmiştir. Merkez Bankası’nın yıl sonu enflasyon tahmini ise yüzde 42,8 olarak açıklamıştır. Enflasyonu yüzde 73,50’den  yüzde 42,8 indirmek için  faiz aracını  kullanmadan  bunu gerçekleştirmek   mümkün değildir.

Resmi Gazete’de yayımlanan Türkiye ekonomisinin 3 yıllık yol haritası niteliğindeki 2022-2024 dönemini kapsayan Orta Vadeli Program’a göre 2021 sonunda tüketici enflasyonunun %16,2 olması  hedeflenirken, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası enflasyon raporunda yıl sonunda enflasyonun %14,2 olacağını öngörmüştür. Programda 2022 yıl sonunda enflasyonun %9,8 olacağı  hedeflenmiştir ama TCMB’nin 2022 yıl sonu enflasyon tahmini %7,8’dir.  Orta Vadeli Program’da fiyat istikrarının kalıcı olarak tesis edilmesi amacıyla “enflasyon hedeflemesi” uygulamasına devam edileceği belirtilirken, bu doğrultuda TCMB tarafından para politikası araçlarının enflasyon görünümüne göre fiyat istikrarı hedefiyle kullanılacağı vurgulanmıştır. Tüm bunlar bugün itibariyle “suya yazılan yazı” olmuştur.

Faizleri düşük tutarak ekonomik büyümeyi ve ihracat potansiyelini rekabetçi kur ile sağlamak yönündeki politika, ekonominin genel kuralları ile tam olarak örtüşmez.  Bu fikir “ortodoks olmayan” bir yaklaşımdır. Eğer  bunu  gerçekleştiren biri olursa,  (öğretim üyesi olması şart değil)  İsveç kökenli “Ekonomi Ödülünü”  Türkiye’ye  getirebilir.  Ekonomi Ödülü, Nobel’in  orijinal beşlisinden  değildir. Bu ödül, İsveç Merkez Bankası Sveriges Riksbank tarafından Banka’nın 300’ncü  yıldönümü olan 1968 yılında kurulmuş, (Sveriges Riksbank Priz) ilk defa  1969 yılında verilmiştir.  Ödülü,  kitaplarını okuduğum Ragnar Frisch ve Jan Tinbergen   kazanmış, şimdiye kadar  55 defa verilmiştir.

Tinbergen, Frisch ile birlikte  ekonometrinin kurucularından olan ve az gelişmiş ülkelerde ekonomik planlama konusunda yaptığı çalışmalarla tanınmış  iktisatçıdır. Türkiye’de Devlet Planlama Teşkilatı’nın kuruluşunda aktif görev alarak, ilk planların input-output analizlerine dayalı olarak yapılmasında öncü rol oynamıştır. Her ödül sahibi, bir madalya, bir diploma ve miktarı yıllara göre değişen nakit para ile ödüllendirilir. Son olarak 11  Ekim  2021 tarihinde 3 ABD’li  iktisatçıya verilmiştir. ) Ödül töreni  Nobel’in ölüm yıldönümü olan 10 Aralık tarihinde yapılmaktadır. En fazla  Ekonomi Ödülü sahiplerinin  bulunduğu kurum, Chicago  Üniversitesi’dir.

Son günlerde ekonomi gündemini meşgul eden Yüksek faiz sebep, yüksek enflasyon sonuç”tartışmalarına Prof. Dr. Gülçin Özkan  önemli bir  katkıda bulunmuştur. Prof. Özkan’a göre    “faiz sebep, enflasyon sonuç”adüz mantıkla bakarsak, basit bir neden-sonuç ilişkisini açıkladığı için  doğru olabilir.  Prof. Özkan’ın bu konudaki görüşü şöyledir: “Üzerinde anlaşamadığımız çok şey olmasına rağmen, faiz-enflasyon ilişkisinin yönü konusunda hemfikir olduğumuzu rahatlıkla söyleyebilirim. Politika faizindeki azalma farklı kanallardan çalışarak enflasyonu artırıyor. Yani rahatlıkla ‘düşük faiz sebep, yüksek enflasyon sonuç’ olur.”

Fiyatların belirlenmesinde faiz  bir faktördür. Politika faizi, artan hammadde fiyatları ve ücretler gibi  maliyet  faktörlerinin yanında çok  önemli değildir.  Faizlerin arz (üretim) üzerindeki etkisi, talep üzerindeki etkisinden daha zayıftır. Prof.  Özkan’ın  “Daha önce denenmemiş ekonomi politikaları devreye sokulabilir ama verilerle desteklenmeyen,  ampirik karşılığı olmayan ‘düşük faiz, düşük enflasyon’  açıklaması etrafında şekillenen ekonomi politikalarının başarı şansının olmayacağı açıktır” tespiti önemlidir.

İktidarlar yaklaşan seçim dönemlerinde sıkı ekonomik tedbirlere başvurmak istemezler. Bu yıl ya da gelecek yıl yapılacak seçimler öncesinde  ekonomide alınacak sıkı önlemler seçmen üzerinde olumsuz etki yaratır, bunlar oy kaybına yol açar.

Tıpkı, seçimlere yakın hiçbir hükümetin IMF ile anlaşarak bir istikrar paketini yürürlüğe koymak istememesi gibi.  Bu konuları 10’ncu baskı Türkiye Ekonomisi kitabımda açıkladım.

Türkiye İstatistik Kurumu Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE) ve Yurt içi Üretici Fiyat Endeksi (Yİ-ÜFE) verilerine göre, TÜFE’de 2022 yılı Mayıs ayında bir önceki aya göre yüzde 2,98, bir önceki yılın Aralık ayına göre yüzde 35,64, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 73,50 ve on iki aylık ortalamalara göre yüzde 39,33 artış gerçekleşmiştir. Ana harcama grupları itibarıyla 2022 yılı Mayıs ayında en az artış gösteren ana gruplar yüzde 0,41 ile eğitim, yüzde 1,49 ile haberleşme ve yüzde 1,61 ile sağlık olmuştur. Her enflasyon açıklamasında güncellenen madde fiyatları ise  paylaşılmamıştır.

Mayıs 2022 tarihinde artışın yüksek olduğu ana gruplar  yüzde 6,53 ile alkollü içkiler ve tütün, yüzde 6,15 ile eğlence ve kültür, yüzde 5,47 ile lokanta ve otellerdir. Enflasyon Araştırma Grubu’na (ENAG) göre ise enflasyon mayıs ayında yüzde 5,46 artarken, bir yıllık artış yüzde 160,76’ya ulaşmıştır. Enflasyon oranı yüzde 2 ise,  bir yıl içinde 1 dolara mal olan bir paket  sigara  gelecek yıl için 1.02 dolara alınacak demektir.  Türkiye’de 2005-2022 dönemdeki  fiyat endeksi (2003=100) aşağıda verilmiştir. 1 Ocak 2005 tarihinde Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE) yıllık yüzde değişim %9.24 iken 5 Mayıs 2022 tarihinde  %73.50’dir. Bu gelişme ekonomik istikrarın  sağlanamadığının bir  göstergesidir.

TÜİK’in açıkladığı Yurt İçi Üretici Fiyat Endeksi (Yİ-ÜFE)  yıllık olarak yüzde 105,01 oranına ulaşarak  zirve yapmıştır. 2004 yılından  2013’e kadar ÜFE (Üretici Fiyat Endeksi) 2013’ten buyana da Yİ-ÜFE adıyla ölçülen endeks ilk  defa bu seviyelere yükselmiştir. 2004 yılına kadar TEFE (Toptan Eşya Fiyat Endeksi) olarak ölçülen endeks, 2001 krizi sonrası en yüksek seviyesini 2020 yılının Ocak ayında ulaştığında yüzde 92 olarak ölçülmüştür.

TÜFE ile ölçülen enflasyon, belirli hane grupları tarafından satın alınan  mal ve hizmet sepetinin fiyatlarındaki değişikliktir.

Enflasyon, yaşam standartlarının erozyonunu ölçer. Tüketici Fiyat Endeksi, kullanılan veya ödenen sabit miktar ve özelliklere sahip sabit bir dizi tüketim malları ve hizmetlerinin fiyatlarındaki dönemden döneme orantılı değişimin   ölçüsüdür. Özet ölçü, çok sayıda temel  endeksin ağırlıklı ortalaması olarak oluşturulur.

Türkiye’nin de üyesi olduğu OECD üyeleri arasında enflasyonu  en yüksek olan ülke Türkiye’dir.  Enflasyon,  Cumhuriyet tarihinin rekorunu kırarak 73,50  olarak gerçekleşmiştir. Aşağıdaki tabloda Türkiye İstatistik Kurumu tarafından yayımlanan fiyat endekslerinin yıllık yüzde değişim oranları verilmiştir. Fiyat Endeksi (Tüketici Fiyatları) (2003=100)  2005-2017 tarihleri arasında  2012 yılı hariç enflasyon tek hanelidir. 2018 tarihinden sonra enflasyon çift haneli olmuş, 2022 yılında da  Cumhuriyet rekoru kırılmıştır: %73,50.

OECD ülkelerindeki enflasyon ortalaması, Aralık 2021’de yüzde 6,6‘ya yükselerek Temmuz 1991’den bu yana en yüksek oranla son 30 yılın rekorunu kırmıştır.  Bu  artışta Türkiye’nin payı olduğu belirtilerek, “Türkiye hariç tutulduğunda, OECD bölgesindeki enflasyon daha ılımlı arttı” ifadelerine yer verilmiştir.

1985-1990 döneminde OECD Daimi Temsilciliğimizde görev yaptım. O dönemde   Türkiye’deki yüksek enflasyon oranı genel ortalamayı bozuyor  gerekçesi ile OECD enflasyon ortalamasına dahil edilmezdi.

Cumhurbaşkanı  sayın Erdoğan Kabine Toplantısı'nın ardından  ''Ülkemizde teknik olarak bir enflasyon değil, fiili hayat pahalılığı vardır. Bizde talep kaynaklı bir fiyat artışı yok. Üretimde de bir sıkıntıyla karşı karşıya değiliz. Bu iktidar faizi artırmayacaktır, tam aksine biz faizi düşürmeye devam edeceğiz." açıklamasında bulunmuştur. Enflasyonun tüm dünyada sorun olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı,  ''Enflasyon bir sorundur ama Türkiye'deki sorunların asıl sebebi tek başına bu başlık değildir. Eğer öyle olsaydı geçmişteki ekonomi programları ile bu sorun çözülmüş olurdu. Yüksek faizle asıl kazanan bir avuç tuzu kuru kesim, kaybeden üretimin düşmesi ile geleceği kararan milyonlardır'' demiştir. - Screenshot 1

Türkiye,  sanayileşmiş G20 ülkeleri arasında da   şampiyondur.  Sadece 4 üye ülkede enflasyon çift hanelidir: Brezilya, Rusya, Arjantin ve Türkiye. Diğer 3 ülke ile karşılaştırıldığında  Türkiye açık ara (73.5) birincidir. Enflasyon oranları;  tahminler, istatistikler ve geçmiş verileri içerir.  G20 ülkelerdeki rapor edilen enflasyon oranlarıdır. Önceki  veriler,   rekor düşüşler, rapor edilen para birimi ve  geçmiş verileri kapsayan  güncel değerlerdir.

Cumhurbaşkanı  sayın Erdoğan Kabine Toplantısı'nın ardından  ''Ülkemizde teknik olarak bir enflasyon değil, fiili hayat pahalılığı vardır. Bizde talep kaynaklı bir fiyat artışı yok. Üretimde de bir sıkıntıyla karşı karşıya değiliz. Bu iktidar faizi artırmayacaktır, tam aksine biz faizi düşürmeye devam edeceğiz." açıklamasında bulunmuştur. Enflasyonun tüm dünyada sorun olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı,  ''Enflasyon bir sorundur ama Türkiye'deki sorunların asıl sebebi tek başına bu başlık değildir. Eğer öyle olsaydı geçmişteki ekonomi programları ile bu sorun çözülmüş olurdu. Yüksek faizle asıl kazanan bir avuç tuzu kuru kesim, kaybeden üretimin düşmesi ile geleceği kararan milyonlardır'' demiştir. - Screenshot 2

Teoride “faiz sebep, enflasyon sonuç” mu yoksa  “enflasyon sebep,  faiz sonuç” mu sorusunun cevabı verilmiştir: interest cause inflation  result, inflation cause interest result” (Faiz enflasyona yol açar, enflasyon faize sebep olur). Bunu günümüzde tartışmanın  bir anlamı  yoktur. Çünkü, bu konuda tek bir gerçek vardır.

Faiz oranları enflasyonla aynı yönde hareket etme eğilimindedir, ancak gecikmeler vardır: Çünkü faiz oranları merkez bankaları tarafından enflasyonu yönetmek için kullanılan birincil araçtır. ABD’de, Federal Rezerv, bir dizi gösterge federal fon oranı, gecelik mevduat bankalararası oranı belirleyerek zaman içinde ortalama %2’lik bir enflasyon oranı hedefler. Daha yüksek faiz oranları, artan enflasyona karşı bir politika tepkisidir. Tersine, enflasyon düştüğünde ve ekonomik büyüme yavaşladığında, merkez bankaları ekonomiyi canlandırmak için faiz oranlarını düşürebilir. FED, 40 yılın en yüksek enflasyon oranlarını dizginlemek için 2022’de faiz oranlarını artırmaya devam etmeyi planlamaktadır.”

Cumhurbaşkanı  sayın Erdoğan Kabine Toplantısı'nın ardından  ''Ülkemizde teknik olarak bir enflasyon değil, fiili hayat pahalılığı vardır. Bizde talep kaynaklı bir fiyat artışı yok. Üretimde de bir sıkıntıyla karşı karşıya değiliz. Bu iktidar faizi artırmayacaktır, tam aksine biz faizi düşürmeye devam edeceğiz." açıklamasında bulunmuştur. Enflasyonun tüm dünyada sorun olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı,  ''Enflasyon bir sorundur ama Türkiye'deki sorunların asıl sebebi tek başına bu başlık değildir. Eğer öyle olsaydı geçmişteki ekonomi programları ile bu sorun çözülmüş olurdu. Yüksek faizle asıl kazanan bir avuç tuzu kuru kesim, kaybeden üretimin düşmesi ile geleceği kararan milyonlardır'' demiştir. - Screenshot 3

Cumhurbaşkanı   Erdoğan bu tartışmalar sürerken   “Ben ekonomistim” demiştir. Cumhurbaşkanı  bu açıklamasıyla, eski ismiyle  İstanbul İTİA “Aksaray İktisat ve Ticaret Yüksek Okulu 1981 yılı mezunu olduğunu hatırlamak istemiş olabilir. Ben   dönemin İİTİA Başkanı, rahmetli   Prof. Dr. Orhan Oğuz hocamızın   daveti ile 1979-1981 döneminde Aksaray İktisadi ve Ticari İlimler Yüksekokulu’nda  üçüncü sınıflara “Uluslararası İktisat”  dersi verdim. 

Okul Müdürü, Anadolu Üniversitesi’nden arkadaşım rahmetli Doç. Dr. Sinan Artan idi. O dönemde Üniversite – Akademi çatışması vardı ve üniversite hocaları akademilerde ders vermiyorlardı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın  “Faiz Sebep, Enflasyon Netice” açıklamasının doğru olabilmesinin şartlarını dersimde açıkladığımı  hatırlıyorum. Ben,  “Faiz Sebep, Enflasyon Netice”  ifadesinin iktisat teorisi ile bağdaşmadığı kanısındayım. Bunun gerekçesini  yukarıda  açıkladım. Bu konuda bir yanılan varsa, bunu zaman gösterecektir. Zaman bu gibi konularda en güvenilir kaynaktır.

Exit mobile version