SEVAP

SEVAP  - Troleybus

SEVAP 

Bayram gelince sizde benim gibi aklınızda eski bayramları hatırlamak gelmez mi aklınıza? Mutlaka benim anılarımdan daha fazlası vardır anılarınızda. Hatırlarım Ankara’da taksinin az, belediye otobüslerinin yeterli olduğu tarihlerde, Ulus, Sıhhiye, Bakanlıklar, Cebeci, Maltepe, Mebus evleri, Bahçeli evler, 4 üncü durağa kadar giden Yenimahalle ve Esat semtinde bağların bittiği Naim bey bağına kadar giden otobüsler vardı. 11 ve 17 numaralı otobüsler Cebeci ile Bahçelievler arasında işler, 4 numaralı otobüs ise Ulus ile Bakanlıklar arası yolcu taşırdı. 

Troleybüs adı ile anılan elektrikli otobüsler çalışırdı Ulus la Bakanlıklar arasında. Otobüsün arkasında iki direği bu hat yolunda döşenmiş bulunan havai hattan elektrik alırdı. Kimi zaman bu direkler yerinden çıkar, aracı kullanan şoförlere zor anlar yaşatırdı. Bu direklere halk boynuz derdi. O tarihte bile havaya karbon salınım konusunda oldukça duyarlı bir toplum olduğumuzu hatırlarım. Sonradan bu otobüslerden vaz geçilip, dizel yakıt kullanan araçlar tercih edilmişti.  

Bayramlarda bu otobüslerle akraba, dost ve tanıdık kişilere gidilirdi. Bayramdan evvel bayram alış verişi yapılırdı. Hatırımda kalan her bayramda ayakkabı alımı da bu arife günlerinde olurdu. Alınan ayakkabımı akşam yatağımın baş ucuna koyar, deri ve köselenin kokusu ile uyuduğumu hatırlarım. Bayram günü sabah erkenden camiye gider, bayram namazını, imamın söylediği gibi iki salla bir bağla hesabı, kılar eve gelirdik. 

Yakın akrabalar vardı Ankara’da, rahmetli babam ‘ Bayram ziyareti sevaptır, gidelim’ derdi. İki dirhem bir çekirdek giyinir, otobüslere binip bayram ziyaretine giderdik. Kimi yakın akrabalar da elimize bir mendil hediye verirlerdi, kimi zaman da 25 kuruş harçlık avucumuza bırakılırdı. Harçlık aldığımda sevinmezdim desem yalan olur. Cebimize metal 25 kuruş girince sevinirdik. Ne yalan söyleyeyim verilen harçlığa hiç hayır demezdim. 

İlk okula başladığım tarihlerde de bu bayramların bir gelenek olduğuna inanmıştım. Okula gitmeye başladığım tarihlerde, bu ziyaretlere bir de sınıf öğretmenimizi ziyaret etmek eklenmişti. Ancak sınıf öğretmenim beni çok severdi. Belki bana öyle gelirdi, evlerine bayram ziyareti için el öpmeye gittiğimde korkardım, benim yanaklarımı sıkar, defalarca öperdi. Öğretmenimin evinden çıktığımda yüzüm ve yanaklarım kıpkırmızı olurdu. Öğretmenimin ismi YILDIZdı, bende onu çok severdim, hatta evlendikten sonra bile onu ziyaret etmeyi hiç eksik etmedim. Eşimin yanında bile yanaklarımı sıkar, gösterdiği sevgi tezahürü doruğa çıkardı. Belki bu muhabbetin etkisi altında kalmış olabilirim, ve belki bu nedenle eşimin ismi de Yıldız oldu.

Babamın bayramlar için söylediği sözü hiç unutmam ‘ bayramlarda dost ziyareti sevaptır, ihmal ettiğimiz dostları ziyaret ile onları sevindirmek, insani bir harekettir’ derdi. Bu sevaba uzun seneler sahip çıktım. 

Bayramlardaki eş, dost, ve akraba ziyareti çalışma hayatıma başladığım senelerde tedricen savsadı ve bayram tatilleri bir dinlenme sürecine dönüşmeye başladı. Bilhassa dost ve akrabaları birer birer kaybettikten sonra, bayram ziyaretleri anlamını yitirmeye başladı. Belki artık SEVAP işlemekten de vazgeçmeye başladık. Çünkü artık kim dost, kim bu ziyaretten memnun olur, kim bayramı fırsat bilip yaşadığı şehirden kaçıp bir tatil beldesinde soluğu alır, belli değil. 

Birde cep telefonu binlerce kişiye bir mesajla, sesini duymadan ve yüzünü görmeden bayramlarını tebrik edebilme imkanı vermekte. Hani yüzlerce kişinin bir mesajla bayramını tebrik etmek, dinen SEVAP mı bilinmez. Telefonla veya mesajla tebrik etmek içinde ne mendil var nede harçlık. Mutlaka yüz yüze oturulup konuşulması, dertlerinin dinlenmesi, varsa bir ihtiyacın giderilmesi, bayramlarda yapılması gereken insanlık davranışlarını ifade eder.   

2018 yılında İstanbul’da Suudi Arabistan Konsolosluğunda Amerikalı gazeteci Cemal Kaşıkcı hunharca katledildi. Devletin bütün kademeleri, bu katil zanlılarının Türkiye’de hesap vereceklerini ifade ettiler. Hatta bu zanlıların, Türkiye’de 15 Temmuz darbe girişimini destekleyenler içinde olduklarını ifade etmişlerdi. Zanlılar arasında azmettiren Arabistan Veliaht Prens Mohammed Bin Selman‘ın da adı geçmekteydi. Türkiye ile Suudi Arabistan arasında gerginlik, Türk Mallarına gizli ambargo ile Türk Müttehitlere ihale vermeme  konusuna kadar uzadı. Hazine ve Merkez Bankamızda rezerv değerleri eksilere uzayınca, para bulmak zorlaşmaya başladı. Bu nedenledir ki, Türkiye bir çok finans kuruluşlarından yüksek faizle borç para, en azından SWAP bulabileceği ülke arayışında SUUDİ Arabistan aklına geldi. Ancak arada bir CİNAYET DOSYASI olması, bu arayışı engellemekteydi.

Beş Tepede hesap kitap yapıldı, bir adamın gözlerindeki pırıltılarda şimşek çaktı. Ancak ortada bir arıza, Suudi Arabistan yetkililerinin talebi üzerine, İstanbul 11 inci Ağır Ceza Mahkemesi 31 Mart 2022 tarihindeki duruşmada dosyayı, Arabistan yetkililerine teslim etme kararı aldı. 

Eh nede olsa 2 Mayıs Ramazan Bayramı, küslerin barışması gerek. Hani dosyanın teslim edilmesine teşekkür adına Arabistan’ın yapması gereken ziyaret yerine biz, belki bir mendil verirler veya harçlık, düşüncesi ile SEVAP eda etmeye SUUDİ Arabistan’a ziyareti anlamakta güçlük çekmekteyiz diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına. Metin Atamer


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir