Bu Yaşlı Dünya Nice Diktatörler Nice Zalimler Gördü…

Şimdiye dek bu ülke böyle acımasız, böyle duyarsız bir iktidarla karşılaşmadı. - IMG 20170622 111622
Şimdiye dek bu ülke böyle acımasız, böyle duyarsız bir iktidarla karşılaşmadı. - IMG 20170622 111622

Şimdiye dek bu ülke böyle acımasız, böyle duyarsız bir iktidarla karşılaşmadı.

Vatanımız sanki 1. Dünya savaşından çıkmış gibi… Yokluk, yoksulluk, açlık, kıtlık diz boyu. Her gün zam…

Pahalılık can yakıyor. Can alıyor…

Dünya savaşından sonra bile insanlarımız bu kadar perişan olmamıştı.

Sanayici, çiftçi, esnaf, halk şaşkın. Her geçen gün çaresizlik biraz daha artıyor. Koca koca şirketler, sanayi kuruluşları elektrik, doğalgaz kısıntısından üretim yapamıyorlar.

İhracat durdu. Dış ülkelere verilen mal sözleri yerine getirilemiyor. Bu nedenle her an yargı önüne çıkabilirler.

Ülke her geçen gün biraz daha batağa, çamura saplanıyor.

İş yerlerine kilitler vuruluyor.

Yoksullar yemek yemeye, ısınmaya, gaz yakmaya, elektrik kullanmaya korkuyorlar.

2 bin, 2 bin beş yüz TL alan bir emekli, maaşının 1500 lirasını sadece elektrik ve doğalgaza veriyor…

Yeme, içme, giyinme, ev kirası yok bunların içinde… Ama saray pırıl pırıl… Odalar ışıklar içinde.

Her yanda çaresizlik. Her yanda acı, gözyaşı.

Buna rağmen iktidar ve onun başı pembe tablolar çiziyor… Ama ortada elle tutulur, gözle görülür bir çözüm yok.

Devletin başkanı, ülkenin kurtuluşunu, bakanları ve resmi kurum başkanlarını değiştirmede buluyor.

Her ay yeni bir bakan, yeni bir bürokrat atamakla sorunların çözüleceğini sanıyor…

AKP iktidarının bir başka alışkanlığı ise satmak, savmak; gıdaya petrole, elektriğe, gaza zam yapmak… Dolara bağlı, geçiş garantili ödemelerle, iş adamlarına trilyonluk yol, köprü, hava limanı ihaleleri vermek…

Bu ihalelerin içinde fabrika, okul, sanayi, tarım yok… Zaten tarım alanları da lüks konaklar, villalar, siteler yapılmak üzere satışa çıkarıldı…

Ve tarım ürünlerinde dış ülkelere muhtaç hale geldik…

Hani derler ya “Gelen gideni aratırmış…” Biz bir zamanlar, geçmiş iktidarları değiştirmek için mücadele verirken şimdi o dönemleri arar olduk…

Hababam Sınıflarını, Kemal Sunalları, Adile Naşitleri, Tarık Akanları, Münir Özkulları, İnek Şabanları, Kel Mahmutları görünce yüreğimiz sevgiyle doluyor… Mutlu oluyoruz.

Ne sevgi kaldı ne saygı. Ne dostluk kaldı ne dayanışma. Ne komşuluk kaldı ne yardımlaşma…

Ne hak kaldı ne hukuk. Mahkemeler tarafından verilen kararlar uygulanmıyor. Buna Avrupa İnsan Hakları (AİHM) hükümleri de dâhil.

Halk birbirine düşman edildi. Ülke ikiye bölündü. AKP’den yana olanlar, olmayanlar… MHP’den yana olanlar, olmayanlar…

İktidara muhalefet yapanlar, onu eleştirenler, sanki padişahlık döneminde vatanımızı işgal eden İngiliz, Fransız emperyalistleri gibi muamele görüyorlar.

Cumhurbaşkanına hakaret etmekten şu anda binlerce kişi hapishanelerde yatıyor. Aralarında çocuklar da var.

Politikadan uzak kalması gereken ibadet yerlerinde diller koparılıyor, tehditler savruluyor. Bacak kadar çocukların eline mikrofonlar verilerek muhalefet liderine hakaretler yağdırılıyor.

Hedef bir “Korku imparatorluğu” kurarak, gerçekleri ortaya çıkaranları susturmak, iktidarlarını ve makamlarını korumak…

Çünkü iktidarı kaybettiklerinde yargı önüne çıkacaklarını kendileri de biliyorlar. Bu amaçla tek sesli bir basın, tek sesli bir televizyon, tek sesli bir adalet ve hukuk düzeni kurdular…

RTÜK, TÜİK artık parti yandaşı gibi hizmet görmekte, medyayı yönlendirmeye çalışmaktadır. Kendilerine uymayan TV’lere, gazetelere cezalar yağdırıyorlar.

Siz hiç cezaya çarptırılan bir yandaş TV, bir yandaş gazete gördünüz mü?

Peki, bu ülke bu duruma kendiliğinden mi geldi?

Elbette en büyük sorumluluk, 20 yıldır bu ülkeyi sorumsuzca, dilediği gibi yöneten AKP’nin…

Ama bu düzenin oluşturulmasında muhalefetin, sendikal kuruluşların, yargının, medyanın da rolü var. Hak, hukuk susmuş, el pençe olmuş, yukarıdan gelen, gelecek olan emirleri bekliyor…

Bir zamanlar en üst derecede komutanlar, yöneticiler, görevliler içeriye atılırken kimsenin sesi çıkmadı.

Cumhuriyet kurumlarının kaldırılmasını, tarikatların, tekkelerin çevremizi çekirge sürüleri gibi sarmasını sendikalar, dernekler, demokratik kuruluşlar, partiler sadece seyrettiler…

Hatta bu durum karşısında muhalefetin başı “Adalete güveniyoruz, adalet gereğini yapar” diye iktidara destek vermişti. Komutanlar 4-5 yıl dört duvar arasında tutulduktan sonra, “Pardon, yanıldık” diye salıverildiğinde iş işten geçmişti…

Sonuç olarak şunu söyleyelim: Bu yaşlı dünya nice diktatörler, nice zalimler gördü. Çoğu Yargılandı, büyük Cezalara çarptırıldı. Yaptıkları yanlarına kâr kalmadı.

Muhalif partilere de bir uyarımız var:

Bu iktidardan kurtulmak için gevezelik yapıp, vakit öldürmek yerine, birleşip bütünleşerek, seçim sandığını bir an önce halkın önüne getirmeye yönelik, değişik uygulamalar yaratın.

Çünkü halkın dayanacak, ayakta kalacak gücü ve takati kalmadı, yıkılmak üzere…

([email protected])


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir