TEVEKKELTÜ  TAALA-LAH

TEVEKKELTÜ  TAALA-LAH - demiroren

TEVEKKELTÜ  TAALA-LAH

Hangi taşı kaldırsak altından mutlaka pislik ortaya çıktığını görmek artık düşünen insanlar için sıradan bir değerlendirme olduğuna inanmaktayım. Türkiye İstatistik Kurumunun yayınladığı bir çok verilere artık halkın ne güveni kaldı, ve de yurdum insanı bu değerlere itibar etmediğini  haykırmakta. Türkiye’de hiç mi istikrarlı dönem olmadı diye kendime sormaktayım. İstikrarın olduğu yıllarda Türkiye’de ne vardı ki bu gün yok ? Hani burada sıralamaya kalksam bu sayfanın yeteceğine inanmıyorum. Kırık dökük bile olsa güvenilir, saygı duyulan bir Anayasamız ve Saygın Hukuk insanları vardı. Kişi ye göre kanun değil toplumun dirliği için kanunlar vardı. Kanunlar toplumu bölmek için yapılmazdı. Yasalar toplumu birleştirmesi için oluşurdu. 

Hukukun evrensel kavramlarından uzaklaşmadan, insan haklarına saygılı kanunların oluşturulması gerekir. Bizim önümüzde hukukun eğilmesi değil, bizim hukukun önünde eğilmemiz gerekir. Eğer bir ülkede bir şehirdeki bir kavşakta in cin top oynarken bir kavşakta DUR işaretine uyup, bir araç sürücüsü durup, sağa sola bakıyorsa, o ülkede hukuk var demektir. 

Her gün gazetelere baktığımda haberler ve içerik başka 15 gazetede de kopyalama aynı olduğunu görmekteyim. Kanımca bu gazetelere haber, bir kaynaktan gönderilmekte. İçerik ve üslup olarak hepsi aynı. Yani bir gazete okursanız, en az 15 gazete okumuş olmaktasınız. Bu gazetelere bazı yerel gazeteleri de dahil edebiliriz. Her zaman söylediğim bir söz vardır, gazetecilik son 20 senedir değerini yitirmiş olduğunu, gazete tirajlarından anlamaktayız. Bu kirli yayına direnen birkaç hür düşünceli gazetecilerin çalıştığı gazeteler var ki, onlara saygım sonsuzdur. 

Hatırlar mısınız, mevcut iktidar göreve geldiğinde susturmaya çalıştığı iki kurum vardı. Birincisi gazetecilerdi. Diğeri ise Türk Silahlı Kuvvetlerin iç hizmet kanunu madde 4 deki görevler. Ülke Yönetimi öncelikle önemli bir medya sahibinin muhasebe teşkilatına, maliye müfettişleri göndermişti. Sonucunda bu gazete sahibi PES etmişti. Medya kuruluşunu iktidarın gösterdiği guruba 913 milyon dolara devretmişti. Yeni sahibi gazeteyi satın alırken, Devletin bir bankasından, çok yüklü bir kredi almıştı. Bu kredi, malum Banka tarafından, 2 yılı ödemesiz, tamamı 10 senede çok düşük faizle geri ödemeli bir şekilde verilmişti. Yani yayın kuruluşunun yeni sahibi, iktidarı basın yolu ile desteklemeyi vaat ederek, kendi cebindeki para ile değil, devletin bankasından aldığı kredi ile satın almıştı. 

Bu gün bu medya gurubunun ülkemdeki ekonomik kriz konusunda doğru haber vermediğini izlediğimi itiraf edebilirim. Gazeteler halka tarafsız ve doğru haber verme görevi vardır. Hele görsel yayında tarafsız bilim adamlarından ziyade, para ile tutulmuş konuşmacıların her akşam ekranlarda boy göstermesi, ve bilhassa KARA olan doğruları AK olarak tanıtmasını, artık izlemek istemiyorum. Bu nedenle tartışma programlarını izlemeyi bıraktım. 

Bir insan körü körüne ‘ Ben Ekonomistim ‘ sözüne inanarak, söylediği her konuyu benimseyip, müdafaa etmelerini izlemek, işkenceden çok daha kötü bir durum olduğuna inanmaktayım. Hani diyettir diyerek kesip kendi elini verirsin diyetini, kurtulup gidersin. Ama kurtulup gidemiyorsun, mutlaka demokratik yollarla ülkemde yapılacak seçimde, bu düzeni yurdum insanı istediği şekle sokacağına inanmaktayım.

Çocukluğumda ilk okula başlamadan evvel oturduğumuz ev bir caminin tam karşısında idi. Her ezanda kalkar camiye gider namaz kılardım. Kılardım da camide yatıp kalkıp namaz kıldığımı düşünürdüm. Bu namazlarda hiçbir cümle okumadan yatar kalkardım. Ancak ‘uydum imama’ derdim. Bir yerde imamı kendime vekil tayin ederdim. Her konuda vekalet olurda, ibadette vekalet olur mu ?  Buna fikir yürütmek doğru olmaz. 

Şimdilerde dinde vekalet daha da geniş bir perspektifte oluşmakta. Ülkemizde önemli fabrikaların özelleştirme adına kapanması ile oluşan işsizlik, üretimin düşmesi, ithalatla ihracat arasındaki makasın artması, Cari açığın aylık ortalama 2 milyar dolar düzeyinde olması , yıllık 23 milyar dolara dayanmaktadır. Bunların üstüne üstlük bağımsız kurumların yöneticileri, verdikleri kararların, siyasi iradenin dümeninde olması, endişe vericidir. Bunlardan çok daha vahim olan gerçek ise Hazine ve Maliye den sorumlu kişilerin, idarenin verdiği ekonomik kararların doğru olup olmadığını bilmediklerinden,‘TANRI’yı konuya vekil tayin ederek, ülkemin geleceğini ipotek altına alıp:                                                                                            توكل شكرا لك

yani TEVEKKELTÜ TAALA-LAHdeyip sorumluluktan kaçtıklarını izlemek, Yurdum İnsanını derinden üzmektedir, diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına. Metin Atamer 


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir