Sorunlu toplumlar, sorunlu liderler yaratır

SORUNLU VE HASTA TOPLUMLAR SORUN ÜRETEN VE HASTA LİDERLER YARATIR.PEKİ NE YAPMALI? Sefa Yürükel - sefa yurukel

SORUNLU VE HASTA TOPLUMLAR SORUN ÜRETEN VE HASTA LİDERLER YARATIR.PEKİ NE YAPMALI? Sefa Yürükel

Sorunlu toplumlar, sorun üreten sorunlu liderler yaratır.

Tecrübeye ve verilere görede bu gibi toplumlarıda bu sorunlu liderler yönetmektedir.

Buda toplumu geliştirmez, dahada çürütür ve hasta yapar.

Bu durum toplumların tarihsel olarak çürümesinde ve bu çürümeninde toplumda yaygınlaşmasında var olan ve bilindik bir sosyal ve kültürel model gibi işleyen bir kısır döngüdür.

Misal, bir ağacın çürümesi veya çürümemesi ağacın üzerinde durduğu topraktan, sudan ve aldığı ışığın kalitesindendir.

Örneğin, kısmen çürümüş bir ağacın bir tarafını istediğiniz kadar kırmızıya öbür tarafınıda maviye boyayın, bu ağaca bir tarafından baktığınızda kırmızı diğer taraftan baktığınızda ise mavi gibi ve çok güzel gözüksede kısmen hastalıklı bir ağaçtır ve bu ağacın kalitesi düşüktür.

Çünkü bu ağaca her bakışta değişik açılardan görülen görüntüler ne kadar ağaç kırımızıya yada maviye boyansada, güzel ve farklı bir renkte olsada, bu ağacın kalitesinin düşüklüğünü değiştirmez ve ağaç aynı ama yinede çürümüş bir ağaçtır.

Böyle kısmen çürümüş olan bir ağaçtanda eğer ağaç tedavi edilmez ise, belli bir süre içinde ne kadar kaliteli bir meyve alınacağıda tabiki aşikardır.

Burada ağacı, bir metafor olarak kullanıp, gittikçe kültürel, sosyal ve siyasi olarak çürüyen ve hasta olan bir Türk Milletini temsil etmesi gibi ele alırsak,ağacın boyanan taraflarının kırmızı ve mavi renklerinide ülkedeki son 80 yıldır var olan sorunlu ve yorgun siyasi yelpazeler ve STKlar olarak görürsek konuyu dahada iyi anlarız.

Bugün Türkiyenin hasta ve kısmen çürümüş olduğunun aynasınıda buradan görürüz.

Peki bu çürümeye karşı ne yapmalıyız?

Bilindiği gibi, bir kere ağacın çürüme nedenini aklı ve bilimi rehber edinerek, sorgulayarak inceleyip, çürüme nedenine doğru teşhisi koyup, teşhisdeki çürüme nedenini olduğu gibi kabul etmeden ve buna karşı zamanında radikal tedbirler almadan, çürüme nedeni ile radikal ve sistemli olarak savaşmadan ve ağacın çürüyen yerini ağaçtan tamamen ayırmadan o ağacın çürümesini durduramazsınız.

Çürümenin bütün gövdeye yayılmasınıda asla önleyemezsiniz

Bu gibi çürümüş bir ağaç durumu verilere görede şu anda Türkiye’de ki toplumsal ve Millet yapısında da çok bariz olarak görülmektedir.

Mevcut, kısmen çürümüş ve hasta durumundaki Türkiye’de, son 80 yıldır karşı devrimle adım adım çürütülmüş olan bu hastalıklı sosyal, siyasi, kültürel toplum yapısının, bugün samimi olarak çürümüşlük varlığı kabul edilmeden ve buna karşı yeterli derecede bir panzehiri ( Atatürkçü çizgi) radikal olarak ( ilkeli) kullanmayı kabul etmeden, bunu radikal ( devrimci olarak) olarak uygulamadan ve bu panzehirle birlikte mücadeleye demokratik toplumsal bir katılım sağlayarak, mevcut sorunlu liderleri toplumdan siyasi, sosyal, kültürel, felsefi, düşünsel ve örgütsel olarak ayıklamadan, Türkiye’nin çürümeden ve hastalıktan kurtulacağını, uygarlık yönünde ilerleyeceğini ve düzeleceğinide söylemekte abes olacaktır.

Bilindiği gibi Türkiye Cumhuriyeti’ni yaratan ve çimentosu olan temel unsur, vatandaş eksenli bir Millet olgusudur.

Ama bu Millet son 80 yıldır doğru başladığı yoldan sapmış, yakın geçmişteki karşı devrimci müdahalelerden, ülkedeki yaygın ve 1000 yıldır örgütlenen gericilik unsurlarının faliyetlerinden, emperyalizme her türlü bağlılıktan ve bunlara bağlı olarak topluma yansıyan olumsuz gelişmelerden dolayı oluşan bu hasta toplumsal yapıdan bir türlü kurtulamamıştır.

Ayrıca toplumdaki sorunların toplumsal çürümeye ve hastalığa dönüşmesine karşı zamanında tedavi edilmemesinden ve toplumun süreçler içinde yeterince uygarlaşmamasından dolayı aynen bugünkü siyasi, sosyal, ekonomik ve kültürel durumdanda görüldüğü gibi her anlamda sorunlar gittikçe katmerleşmiş, bazı noktalarda kangrenleşmiştir..

Türkiye şu anda bu yüzdende toplumsal anlamda kesinlikle hastadır. Toplumdaki çürüme son 80 yıllık süreç içindede gittikçe dozunu artırmıştır.

Türkiye’de buna karşı bugün bu toplumsal çürümeyi durduracak ve bu son 80 yıllık çürümeden dolayıda toplumun bünyesinde oluşmuş hastalıkları radikal olarak tedavi edecek olan şey ise, TC’nin kurucu felsefesi olan aydınlanmacı Atatürk ilkelerinin, devrimlerinin ve devrim kanunlarının güncelleştirilerek günlük hayatta uygulanması en önemli çözüm yolu olarak gözükmektedir.

Bu tür bir Atatürkçü bakış açısının, devrimci kanunların ve Cumhuriyetin temel ilkelerinin toplumsal tedavide kullanılması, bugünün Türkiye’sinin hastalığını tedavi etmek için ivedi bir hal almıştır.

Yani olayın son aşamasını doğru teşhis edersek, ortada son 80 yıldır çürütülen ve hasta haline getirilen bir Türkiye vardır.

Bu durumda Türkiye’de, 80 yıldır vatandaşın çürümesi ve toplumunda hasta bir halde olan bir toplum olmasından dolayı buna karşı olarak vatandaşın bundan sonra bilince çıkarması gerektiği, içselleştirdiği ve uygulamalı bir ideolojiye ihtiyacı vardır.

Yani toplumun gelmiş olduğu bu olumsuz aşamada, Atatürkçü, katılımcı ve demokratik siyasi bir yapının ve çeşitli boyutlarda da olsa katılımcı bir demokrasiyi içselleştirmiş olan toplumsal bir örgütlenmenin ve bunların yaptığı plan ve programların günlük hayattada uygulamasının olması gerektiği ve bunada çok ihtiyaç olduğuda aşikardır.

Bugüne kadar bunlar olmadığı içinde 80 yıldır oluşan katmerleşmiş sorunlar ve bunları sürekli üst üste üreten sosyal, kültürel ve siyasi bir mekanizma adeta bir yıkım endüstrisi gibi somut olarak toplumda işler hale gelmiştir.

Bundan dolayıda, 11 Kasım 1938’den sonraki 80 yıllık süreç içinde, artık bazı konularda çokda yoğun hale gelmiş olan toplumsal çürüme, Türkiye’yi hasta bir devlet (gerçekte ideolojisiz ve ilkesiz) ve Türk Milletini’de ( kısmen kimliksizleştirerek) hasta bir Millet haline getirmiştir.

Bu Türkiye’de ki 1938’den itibaren gelişen olumsuz süreç içinde de Türkiye’de toplumsal olarak var olan hastalık ve çürümelerin hızla ve katmerli bir şekilde üremesiyle birlikte bugünkü Türkiye sonuç olarak; çürük, hastalıklı ve çok sorunlu liderler ve liderliklerde yaratmıştır.

Yani bu gelişmeler hiçte tesadüf gelişmeler değildir.

İşte bu gibi sorunlu toplumların yarattığı bu sorunlu ve çürük, hastalıklı liderler, 11 Kasım 1938’den beri Türkiye’deki geniş ve değişik toplumsal kesimleri ve Türkiye’yi devlet olarak ve Milleti de değişik toplum kesimlerine bölerek ve gerici ideolojik empozelerle sağlıksız bir biçimde yönetmektedir.

Eğer Türkiye bu olumsuz durumdan, gerçekten kendini sürekli yoran, yıpratıcı ve yorucu sorunlarından her anlamda kurtarmak istiyorsa, o zaman Türkiye kısmende olsa bünyesinin çürümediği yerinden radikal bir tedaviye başlamalıdır.

Burada Türkiye’yi tedavi edecek olan ilaç ise adı Atatürkçülük olan bir ideolojik panzehirdir ( Kemalizm) Bu panzehiri destekleyecek olan milli değerlerdir.

Bunu gerçekleştirecek olan ise milli kadrolardır.

Bu Milli kadroların yaratacağı Milli liderlerdir.

Türkiye ancak bu şekilde bir müdehale aparatları geliştirirse 80 yıldır devam eden çürümeden ve hastalıktan kurtulacaktır.

Aynen 1923-1938 arasında olduğu gibi, ancak bu şekilde bir aparat ile tekrar belini doğrultabilecek bir olanağı yeniden yakalayacaktır.

Ancak böyle bir gelişme olursa , böyle bir gelişmeden sonra Türkler tekrar sıhhatli ( 1923-1938 döneminde olduğu gibi) bir Millet olarak gelişecek, kendi kendini doğru bir biçim ve içerikte demokratik olarak yönetebilecek, her türlü toplumsal hastalıktan ve çürümeden büyük ölçüde kurtulacaktır.

Çünkü sadece sağlıklı bir MİLLETTEN yada toplumlardan sağlıklı kadrolar ve liderler çıkmaktadır.

Hasta ve çürümüş bir Milletten veya toplumlardan sağlıklı bir kadro ve lider çıkmamaktadır.

Unutulmamalıdırki liderleri toplumlar ve Milletler yaratır.

Toplumları ve Milletleri liderler yaratmaz. Yaratamaz.

Atatürk’te o günkü Türk toplumunun sağlam kalmış yerinin tarih sahnesine çıkarttığı bir liderdir.

Onun içinde ‘her toplum layık olduğu bir biçimde yönetilir’ nitelemesi bu anlamda doğrudur.

Bugün hasta olan Türkiye içinde bu nitelemenin, bugün için doğru olduğu belirtilirse buda çok yanlış bir niteleme olmayacaktır.

Kısaca toplumsal ve milli çürümeye karşı tedavi için Türkiye bundan sonra ayakta kalmak istiyorsa, öncelikle sağlam kalmış damarından ( çürümemiş yerinden) yaratacağı yeni Milli kadrolar ve liderlikle birlikte, üzerine basacağı sağlam bir ideoloji (güncelleşmiş bir Atatürkçülük) ve Milli bir siyasetle ancak Türkiye’de ki çürümeyi durdurabilecek ve hastalığı yenebilecektir.

Eğer Türkiye, geçmişte Anadolu tarihinde yer almış diğer devletler, kavimler ve milletler gibi Anadolu mezarlığında kendine yakın bir gelecekte yer ayırtmak istemiyorsa, bundan başkada bir yolu yoktur.

Son olarak her zaman olduğu gibi:

Atatürk’le kalın.
Cumhuriyetle kalın.
Hoşçakalın!

Sefa Yürükel


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir