Stratejik ortaklık gerçek mi?..

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 76. BM Genel Kurulu için bulunduğu New York’ta “Türkiye ve ABD, iki güçlü stratejik ortak ve 70 yıllık müttefiktir” mesajını vermişti. Erdoğan’ın bu açıklaması çeşitli şekillerde değerlendirildi. - buluz

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 76. BM Genel Kurulu için bulunduğu New York’ta “Türkiye ve ABD, iki güçlü stratejik ortak ve 70 yıllık müttefiktir” mesajını vermişti. Erdoğan’ın bu açıklaması çeşitli şekillerde değerlendirildi.

Soru şu:

“Türkiye ile Amerika arasında gerçekten stratejik bir ortaklık var mı? Bu gerçek mi?”

BM zirvesi dolayısıyla ABD Başkanı Biden’ın yüz yüze görüşmeyi planladığı az sayıdaki ülke lideri arasında yer almayan Erdoğan’ın, Ankara–Washington hattındaki tablo için “stratejik ortak” görüşü, uzmanlarca gerçekçi bulunmadı.

ABD Başkanı Joe Biden ile 14 Haziran’da Brüksel’de gerçekleştirdiği yüz yüze görüşmeyi hatırlatan Erdoğan’ın, Türkiye’ye yönelik gümrük vergisi gibi uygulamalar ile ticari yaptırımlara son verilmesi için Amerikalı işadamlarına çağrı yapması dikkat çekti.

Sabancı Üniversitesi öğretim üyesi ve İstanbul Politikalar Merkezi uzmanı Prof. Dr. Ersin Kalaycıoğlu’na göre, Erdoğan’ın halen iki ülke ilişkilerini “stratejik ortaklık” olarak tanımlaması “içi boş” bir tanımlama.

Türk–Amerikan ilişkilerinde böylesi bir ortaklıktan söz edilebilmesi için her iki ülke tarafından “ulusal çıkarlar açısından ortaklık olması” gerektiğini belirten Kalaycıoğlu, ABD Başkanı Biden’ın bugünkü BM Genel Kurulu konuşmasına bakıldığında, Türkiye’nin Washington’un beklediği gibi, hukukun üstünlüğüne ve demokrasiye bağlı rota izlemekten son yıllarda epeyce uzaklaştığını söyledi.

Uluslararası ilişkiler uzmanı Prof. Dr. İlhan Uzgel de Biden’ın Türkiye’yi Rusya gibi otoriter ülkelerden birisi olarak gördüğünü kaydederek, 14 Haziran’da NATO Zirvesi’nde Erdoğan’la yüz yüze görüşmesini ise Afganistan gerekçesiyle gerçekleştirdiği görüşünü aktardı. Uzgel’e göre, Erdoğan’ın New York’ta “stratejik ortaklık” vurgusunu dillendirmesi ABD’yle ilişkileri düzeltme beklentisi kaynaklı.

Türkiye-ABD ilişkilerindeki son durumu “stratejik ortaklık ve yakın işbirliğinden uzak” olarak yorumlayan uzmanlar Prof. Dr. Ersin Kalaycıoğlu ve Prof. Dr. İlhan Uzgel, VOA Türkçe’nin sorularını yanıtladı.

VOA: BM zirvelerinde liderlerin görüşmesi beklenirdi. Biden ile Erdoğan’ın görüşmemesi nasıl yorumlanmalı?

Prof. Dr. Kalaycıoğlu: Türkiye ile ABD arasındaki ilişkiler özellikle son yıllarda inişli çıkışlı oldu. Son dönemde ilişkiler biraz soğuk. 2009 yılında Başkan (Barack) Obama seçildiğinde ilk yurtdışı gezisini Ankara’ya yapmıştı, o zamanki dünya ve Türkiye koşulları buna müsaitti. Türkiye demokrasi konusunda, Avrupa Birliği ilişkilerinde, İsrail meselesinde büyük ivme kazanmıştı. Obama’nın ziyareti, o dönem Ortadoğu için hem de daha geniş bir coğrafyada Türkiye’nin bir rol modeli haline gelmesine yönelik mesajı güçlendirmek içindi. Ancak 2010’lu yıllardan itibaren Türkiye, önce hukukun üstünlüğü ile pek ilişkisi kalmayan bir ülke haline dönüştü. Demokrasiye ilişkin temel göstergelerinde ciddi seviye kaybetti. Uluslararası sıralamalarda ciddi gerileme oldu. Avrupa Birliği ilişkilerinde Kopenhag kriterlerine bağlı, demokrasi ilkelerine bağlı ekonomik ve insani gelişme ile aynı zamanda hukukun üstünlüğüne bağlı bir hukuk sistemi oluşturma konusunda artık bir örnek teşkil edebilecek durumda değil. Üstelik bu özellikleri o kadar aşındı ki o alanlarda herhangi bir hukuk devleti uygulaması veya demokrasi uygulaması olduğu konusunda da ciddi şüpheli bir konuma geldi. Amerika yönetimi de daha realist yaklaşım ile ilişki kuruyor. Biden bugünkü BM konuşmasında yine insan hakları ve demokrasi vurgusuyla otokrasiye karşı mesajlarla dolu bir konuşma yaptı. Böylesi bir yaklaşım ile ABD’nin Türkiye’yle ilişkileri öne çıkarması beklenmiyor.

Prof. Dr. Uzgel: ABD Başkanı Biden, çok az yüz yüze görüşme yapan liderlerden birisi, artık bu durum herhalde fark edilmiştir. Ancak Erdoğan ile görüşmelerini daha da sınırlı tutuyor. Mesela Erdoğan, Biden’ın 20 Ocak’ta yemin etmesi üzerine tebrik mesajı gönderdiğinde ABD Başkanı olarak kendisine geri dönüş yapmadı ve telefon etmedi. 23 Nisan’da cevap verdiğinde de telefonla aradığında da Ermeni soykırımını tanıdığını söyledi. Yani aslında sevimsiz bir şey için aradı. Sonrasında yüz yüze görüşme ise NATO Zirvesi kapsamında kısa bir görüşmeydi. Aslında Biden’ın dış politika anlayışında Erdoğan gibi liderlere çok fazla yer yok. Sisi (Mısır Cumhurbaşkanı) ile ya da Orban ile (Macaristan Başbakanı) ile görüşmüyor. Putin hakkında çok ağır ifadelerde bulundu. Yani otoriter olarak bilinen ve (ABD Eski Başkanı Donald) Trump’a yakın liderlere mesafe koyuyor. Ancak ve ancak çok önemli bir konu olursa yalnızca onunla ilgili bir görüşme yapıyor. Erdoğan ile NATO Zirvesi’nde Afganistan konusunu görüştü. Sonra da görüşmeye gerek duymamış gözüküyor.

VOA: Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Afganistan örneğiyle ‘stratejik ortaklık’ vurgusuyla ABD’den beklentilerini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Prof. Dr. Kalaycıoğlu: İçi boş maalesef. Türkiye’nin ABD ile stratejik ortak olma olanağı yok şu anda izlediği dış politika itibarıyla. Türkiye’nin izlediği dış politikası uzun dönemli olarak ABD’yle örtüşebilmeli ki böylesi bir ortaklıktan söz etmek mümkün olabilmeli. En azından Türkiye’nin komşusu olduğu bölgelere baktığımızda; Kuzey Karadeniz bölgesinde Rusya ve Ukrayna politikasında, doğusunda Kafkaslar’da, İran üzerinden Batı Asya politikasında, güneyinde hem Akdeniz’in doğusu hem MENA bölgesi (Ortadoğu ve Kuzey Afrika) var. Bütün bu bölgelerde Amerika’nın izlediği dış politikaya baktığımızda herhangi bir bilimsel araştırma tarafından Türkiye ile uzun süreli ortaklığı ortaya koyabilir bir tablo gözükmüyor. Türkiye ile ABD’nin yolları çok farklılaşmış durumda. ‘Stratejik ortaklık’ ifadesinin, Amerika’daki kuruluşlar gözünde fazla bir anlam ifade edebileceğini düşünemiyorum. Bu aşamada olsa olsa bir temenni olabilir veya (Ankara’nın) ‘biz bir şekilde dış politikamızı sizinle çalışmacı olmayan bir havaya dönüştüreceğiz’ beklentisi olabilir. Keza Afganistan’da da Türkiye’nin, Rusya ve Çin gibi çok güçlü, Pakistan gibi çok etkili aktörler söz konusuyken etkili olabileceğine dair işaret göremiyoruz. Başkan’ın (Biden’ın) randevuları arasında Türkiye’nin girmemesi de bunun göstergesi. Türkiye’nin 1921’den başlayan yüz yıllık tarihsel bağlarına rağmen Afganistan’da denklemi değiştirecek bir etkinliği olabilecek gelişmeleri göremiyorum.

[email protected]

www.facebook.com/necdet.buluz


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir