Afganistan’da olan gerçek uygarlığın ön şartı

CKD bildirisi Türkiye‘deki (genellikle dış fonlarla beselenen)bazı kadın örgütlerinin bir araya gelerek  “Taliban’ı tanımıyoruz, Taliban’ı tanıyanı da tanımıyoruz” sloganına karşı yayınlanmış bir bildiri olmalı. - ckd cumhuriyetkadinlari
CKD bildirisi Türkiye‘deki (genellikle dış fonlarla beselenen)bazı kadın örgütlerinin bir araya gelerek  “Taliban’ı tanımıyoruz, Taliban’ı tanıyanı da tanımıyoruz” sloganına karşı yayınlanmış bir bildiri olmalı. - ckd cumhuriyetkadinlari

CKD: Bağımsızlık, gerçek uygarlığa kavuşmanın ön şartıdır. Afganistan’da olan da budur.

CKD bildirisi Türkiye‘deki (genellikle dış fonlarla beselenen)bazı kadın örgütlerinin bir araya gelerek  “Taliban’ı tanımıyoruz, Taliban’ı tanıyanı da tanımıyoruz” sloganına karşı yayınlanmış bir bildiri olmalı. - deve

CKD bildirisi Türkiye‘deki (genellikle dış fonlarla beselenen)bazı kadın örgütlerinin bir araya gelerek  “Taliban’ı tanımıyoruz, Taliban’ı tanıyanı da tanımıyoruz” sloganına karşı yayınlanmış bir bildiri olmalı.

 Anılan besleme kadın dernekleri temsilcileri  AB(D)  dostu Arap Yarımadası’ndaki monarişlerde çağ dışı anlayışla  ezilen  kadınları dert etmemişler.

Afganistan’da 20 yıldır çöreklenen AB(D) ülkelerinin bu süreçte de  her nedense ezilen  kadınlar için bir şeyler yapmammış olmaları da onların  derdi olamamış.

Öyle veya böyle iç dinamiklerin(*), ülke kaderine el koyması aşamasında Türkiye’deki sözkonusu kadın örgütlerinin  yaygarasının çok yandaş bulabilmesi ise çok ama çok düşündürücü.

CKD bildirisinde “Anti-emperyalist zeminde, yakın ve uzak komşu devletlerle ekonomik ilişkiler geliştirme gayretlerinin, kadınlar başta olmak üzere Afgan milletini ayağa kaldıracağına inanıyoruz“ tümcesi bize ne alatmakta?

AFGANİSTAN’DA 20 YILDA NE OLDU NE OMADI!

Büyük yalanlarla yaratıkları gerekçeler ile 2003’te Irak’ın işgalinde  olduğu gibi  “Özgürlük ve demokrasi, kadınlar için eşit haklar ve Taliban’ın yok edilmesi “ gerekçeleri ile 2001’de AB(D)nin OTAN(nato)ının Afganistan’ı işgal ettiği malum.

Afganistan’ı işgal ettikleri 20 yıllık süreçte ‘kadın hakları’, ‘uyuşturucu ile mücadele’ konusunda ABD ve NATO’nun hiçbir şey yapmayıp durumu daha da kötüleştirdiğinini “Afganistan felaketi’ başlıklı makalesinde  Pakistan asıllı Britanyalı yazar ve film yapımcısı Tarık Ali yazmış mı,yazmış!.( ‘New Left Review adlı Akademik Dergi )

Kısaca: CKD’nin, dışarıdan besleme  kadın örgütlerinin borçlarını ödeme amaçlı söylem ve eylemlerini deşifre eden bildiri yayınlaması mı kabahat oldu?

CKD gibi halkına yabancılaşmamış derneklere  milleti/ülkesi ile sorunu olmayan tün yurttaşlar maddi,manevi destek olmalı.bunların hal ve hareketlerini titizlikle izlemelidir.

***

1-Konun öznesi olmasa da “Gerçek bir Cumhuriyet Kadını olan Gülgün Feyman, an itibarıyla Cumhuriyet kadınları Derneği’nden istifa ettiğini duyurdu.Bir Cumhuriyet Kadını’na yakışan da budur….“ diye yazmış Sn.Çokbudak. Dernek  üyeliği ve üyeliğin nasıl sonlandırılacağı Dernekler Yasası’nda açıklanmaktadır.

Okumaya devam et  Afganistan’da olan

Yani CKD’den istifa etmeyenler ve yeni üyelik baş vurusu yapacaklar Çokbudak’ın ölçüsüne göre gerçek Cumhuriyet Kadını sayılmayacak mı?

* Yurt dışından (iki proje için 149.200 dolar) fonlanTürkiye Kadın Dernekleri Federasyonu (TKDF) Başkanı Canan Güllü’ye ABD Dışişleri Bakanlığından “2021 Cesur Kadın Ödülü” ,“Kanada İnsan Hakları Ödülü” ve “Uluslararası Cesur Kadınlar Ödülü”ne laik görülmesinden iftihar edenler de muhakkak ki vadır.

* CKD’nin önceki dönem genel başkanlarından ve  29 Ekim Kadınları Derneği Genel Başkanı Şenal Sarıhan Avrupa Komisyonu bünyesinde AB’nin yerelleşme ve eyaletleşme projelerinde çalışması ne anlama gelmekte?

2-Konun öznesi olmasa da “Türk halkı bir gariptir!!!” diye kendince bir tespiti  var Sn.Kaptan’ın

Türk halkında gariplik yoktur. Diğer halklarda olumlu,olmusuz gariplik  ne kadarsa onda o kadardır.

Unutmayalım ki Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyet Devrimleri(1919-46) günümüze göre namüsait şartlarda bu halk ile birlikte başarılmıştır.

Eğer  1946’dan bu yana ve özellikle 2002’den sonraki süreçte onaylanan veya onaylanmayan husular varsa meclisteki partilerin ve seçmenlerinin eseridir.

1946’dan sonraki süreçte sandığa oyun nasıl girdiğini umursamayan çıkması kutsallaştırılan Türkiye’deki Amerikan Demokrasinin (**) aktörleri siyasi partilerin seçmenleri takım tutar gibi davranmaktan vazgeçinceye kadar beğensek de beğenmesek de bu sürecektir.

Yokuşu mu inişi mi yeğlersin  diye sorulan Deve “ Düzün nesi var,suyu mu çıktı !“demiş..

 (*) Güneybatı Asya’da İngiliz/Franszı yaratısıkrallıkları yıkıp denetimi ele almak için Irak,Suriye,Mısır’da darbeler yaptırıp başa getirdiği Saddam Hüseyin,  Hafız Esat ,Nasır’ın nasıl olduda en katı Arap miliyetçisi olup çıktıkları ve BAAS partilerini  kurdukları ve de en hızlı Jony karşıt haline geldikleri bir muamma olmamalı  

( **) Demokrasinin iki çeşidi vardır.’Biri zor ve gerçek olanı, öbürü de kolayı, oyun olanı…

-Topraksızı topraklandırmadan, işçinin durumunu sağlama bağlamadan, halkı esaslı bir eğitimden geçirmeden olmaz birincisi, köklü değişiklikler ister. -Bu zor demokrasidir ama gerçek demokrasidir.

Okumaya devam et  Çin, Tacikistan ve Afganistan sınırına askeri üs inşa edecek

-İkincisi kâğıt vesandık demokrasisidir.

-Okuma yazma bilsin bilmesin; toprağı, işi olsun olmasın, demagojiyle serseme çevrilen halk, bir sandığa elindeki kâğıdı atar. Böylece kendi kendiniyönetmiş sayılır. Bu oyundur, kolaydır.

-Amerika bu demokrasiyi yayıyor işte.

-Biz demokrasinin kolayını seçtik, çok şeyler göreceğiz daha…”(1954- İ.Hakkı Tonguç’un Demokrasiye Bakışı .Onun Sözleriyle )


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir