TÜRKLER MUTLU OLMAK İÇİN AVRUPALILAR GİBİ DİN İLE KESİNLİKLE HESAPLAŞMALIDIR. Sefa Yürükel

Türkiye’nin Genç Türkler ile başlayan aydınlanma çağını ve Atatürk ile başlayan Milli Demokratik Devrimini tamamlaması ve 21. yüzyıl uygarlığını yakalayabilmesi için, Türk Milleti Ortaçağcı gerici kültür, bilim ve akıl düşmanı ve doğmatik düşüncenin eseri olan Din ile kesin bir hesaplaşma dönemi geçirmek zorundadır. - sefa yurukel

Türkiye’nin Genç Türkler ile başlayan aydınlanma çağını ve Atatürk ile başlayan Milli Demokratik Devrimini tamamlaması ve 21. yüzyıl uygarlığını yakalayabilmesi için, Türk Milleti Ortaçağcı gerici kültür, bilim ve akıl düşmanı ve doğmatik düşüncenin eseri olan Din ile kesin bir hesaplaşma dönemi geçirmek zorundadır.

İşte bu dönem o dönemdir.

Avrupa’nın 1500’lerde engizisyon döneminde yaşadığı O dönemin aynısını işte Türk Milleti’de bugün yaşamaktadır.

Türkiye’nin bugün içinde bulunduğu, mevcut iktidarın dayandığı ve uyguladığı Din istibdatı döneminde de görülüyorki, Türkiye Din ve uygarlık arasında bir hesaplaşmadan kaçamayacak bir sürece girmiştir.

Ve olayların ard arda akışıda bize gösteriyorki bu süreci Türkiye yakın bir zaman dilimi içinde mutlaka yaşayacaktır ve yaşamakta zorundadır.

Evet Halk ve Devlet için çok acıların yaşanacağı bu hesaplaşma dönemini, Türklerin bedel ödemeden aşmasıda, geçmişte Avrupalılarında yaşadığı gibi, tabiki asla mümkün değildir.

Ama bugün, Türk Milleti’nin bekası açısından bundan başka bir yol ve seçenekte maalesef yoktur.

Evet bu bedel Türkler için çok ağır olabilir.

Ama Din’den kurtuluş için bunun yaşanması zorunludur.

Çünkü Türkiye’de bir Ortaçağ ideolojisi olan Din ile modern Millet’in bir arada yaşaması geldiğimiz jeopolitik ve uygarlık aşamasında artık mümkün değildir.

Bu iki zıt toplumsal felsefe ve modelin, iki ayrı düşünce ve yaşam tarzının bir arada yaşayabileceği savı (laiklik olarak), aydınlanma ve Milli demokratik devrim aşamalarını tamamlayamayan Türk Halkı içinde son 100 yıl sürecinde denendiği halde, işin tabiatı gereğide bu modelden Türkiye’de Halk ve Devlet lehine hiç bir olumlu sonuç elde edilmemiştir.

Sürekli Din lehine ve modernite aleyhine işleyen bu süreçin getirdiği sonuçlardan da anlıyoruz ki, Halk içinde var olan ve birbirine zıt iki hayat tarzının karma bir şekilde, bir arada günlük olarak yaşadığı bu durumdan, sonuç olarak Halk ve Devlet açısından hiçte sağlıklı bir sonuç çıkmamış, ama buna karşılık Türkiye’de, Halk ve Devlet içinde çok zararlı olan şizofrenik bir toplumsal mühendislik yapısı ve bunun işlerliği oluşmuştur.

Gelinen noktada ise Türkiye bugünkü uygarlıkla kıyaslandığında, her anlamda çok geriye gitmiş, Halk kültürel, sosyal ve siyasi olarak Dini ve modern yaşam üzerinden bölünmüştür.

Önümüzdeki süreçte bu, Türkiye’de ki insanlar arasında da zıtlıklar taşıyan kültürel, sosyal ve siyasi yaşam şeklinin, İnsanlar arasında ki Din ve modern yaşamla ilgili farklı düşüncelerin ve pratiklerin, eldeki verilere görede sadece düşüncede kalmayıp, değişik Halk katmanları içindede fiili olarak çatışmalara dönüşeceği ve bunun sert bir toplumsal kırılmaya doğru yol alacağıda çok açıktır.

Eğer Türk Milleti, içinde bulunduğumuz 21. yüzyılda, coşkulu, amaçlı, mutlu, aydın, hedefli, demokratik, özgür ve uygar bir toplum olarak geleceğe yelken açmak istiyorlarsa, bundan sonra Ortaçağ’ın, karanlığın, vahşetin ve geri kalmışlığın işlevi ve sembolü olan Dini içinde bulunulan tüm Türk Coğrafyasında bu yüzdende kesinlikle yenmelidir.

Ve dolayısıylada Din’e karşı Türkiye’de Halk içinde oluşturulmasıda gereken devrimci mücadele, bu anlamda Türkiye’de Halk içinde ki uygarlığı temsil eden güçlerce, birlikte hareket ederek, doğru önderlikte ve programlı olarak kesintisiz bir şekilde ve kıyasıya verilmelidir.

Ve Türkiye’nin bekası için olması gereken bu mecburi mücadelede, modern Türk insanı ve uygar Atatürkçü model lehine zafer kazanmak içinde, belli amaçla Halk seferber edilmeli, bunun içinde öncelikle akıl ve bilimin ışığında birlikte hareket eden bir örgütlü güç merkezi mekanızması ivedilikle yaratılmalıdır..

Ancak bu şekilde Türkler, yeniden 1923-1938 arasında olduğu gibi, Devrimci Demokratik bir Türkiye Cumhuriyetini tekrar kurulabilir, bilgi ve refah toplumu olabilir, beraber bir arada mutlu ve coşkulu olarak yaşayabilir ve kalkınabilir.

Kısacası, bundan sonra, şartların dayatmasıylada, Türkiye’de karanlığın temsilcisi Din ve aydınlığın temsilcisi Uygar düşünce ve Atatürk modeli arasında hesaplaşmanın kaçınılmaz olacağı bir döneme girilmiştir.

Bu süreçteki olacak olan zorunlu saflaşmada, Halkın yaşam tarzındaki tercihi çok önemli olacaktır.

Türkiye’de bundan sonra Din ve Uygar insanlar arasında çıkacak olan bu zorunlu hesaplaşmada ya uygar, aydınlanmacı Atatürkçü çizgi kazanacak yada karanlığın, vahşetin ve Ortaçağ’ın temsilcisi Taliban çizgisi kazanacaktır.

Seçim bundan sonra Halkın ve Devlet içindeki uygarlık yanlısı güçlerindir.

….
Son olarak her zaman olduğu gibi:

Atatürk’le kalın.
Cumhuriyetle kalın.
Hoşçakalın!

Sefa Yürükel


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir