Şirketlerin devleti mi halkın devleti mi?

“Devlet yok şirket var felsefesi” kapitalizmin geldiği en köktenci, son durağıdır. Esas itibariyle, çok uluslu şirketlerin önlerinde ki, devlet engelini kaldırmakta, varmak istedikleri son noktadır. - bulent esinoglu 1

“Devlet yok şirket var felsefesi” kapitalizmin geldiği en köktenci, son durağıdır. Esas itibariyle, çok uluslu şirketlerin önlerinde ki, devlet engelini kaldırmakta, varmak istedikleri son noktadır.

Halkı ve insanı yok sayıp, sermayeyi en yüce makama yerleştirme stratejisidir.

İnsanı değil, sermayeyi önceleyen bir nihai sermaye ideolojisidir. Halkın seçtiği temsilciler ile devlet yönetimi yerine, sermayenin doğrudan yönettiği bir rejim.

Sermaye bu nihai amacına ulaşmak için, önüne, stratejiler silsilesi koymuştur. Sermayenin mutlak egemen olduğu bir devlet düzeni. Devlet aygıtının mutlak olarak, sermaye ve onun tayin ettiği CEO’lar ile yönetim.

CEO’ları halk seçmez. Yukarıda duran, sermaye sahipleri seçer.

Bu stratejinin ilk aşaması, ulus devletleri ortadan kaldırmak, şirket egemen sistemler ve mekanizmalar kurmaktır.

Günümüz literatüründe, şirkettokrasi diye tanımlanmaya çalışılan devlet düzeni.

Halkların çoğunlukta, sermaye sahiplerinin çok azınlıkta olduğu böyle bir sistemde (rejimde), sürekli, halkların değil sermayenin istekleri yerine getirileceğinden, yönetim biçiminin, zora dayalı bir düzen olması gerekir.

Böyle bir düzenin, demokrasi olmasını kimse bekleyemez. Sermaye kimseye söz hakkı vermez. Sermaye onun mülküdür, mülkünün kararlarını da sermayenin kendisi verir.

Birinci dünya savaşından sonra, Hitler Almanya’sında, Hitleri destekleyen sermaye gruplarına bakınca, o zaman bile bu ideolojik yaklaşımın izlerini görmek mümkündür.

Hitleri destekleyen sermayeler arasında, Opel, Ford, Peguet, Du Pond, ITT, IBM, J.P Morgan, BMW gibi çok uluslu şirketleri görüyoruz.

Siyasal İslam’ın,  devleti şirket gibi yöneteceğiz iddiası da sermaye tabanlı bir anlayıştan ileri gelmektedir. Bu anlayışta insan yok sermaye vardır.

Her üretim birimi her kurum sermayeye verilince, geriye kalan devlet, devleti yönetebilmek için, sadece güvenlik kuvvetlerine kalmaktadır. Faşizm ihtiyacı da buradan doğmaktadır. Halka karşı sermayeyi korumak için güçlü bir güvenlik yapılanması gerekir.

Sürekli şirketlerin taleplerini yerine getirmek için de, devletin halktan topladığı vergileri, şirketlere aktarması, vergilerin yetmediği yerde, sürekli borçlanması gerekiyor.

Buradaki temel manipülasyon da; şirketleri yaşat ki istihdam olsun. Oysa şirketokraside, sürekli, işsizler ordusu gerekmektedir. Çalışanlar, aldıkları maaş ile yaşayamasın ve para basan sermaye kesimi sürekli çalışanlara borç versin. Borçlandırma sermaye düzenini ayakta tutmanın temel araçlarındandır. Borç disiplini…

Siyasal İslam ideolojisinin dayandığı sermaye tabanlı bu anlayışın işsizliğe çare araması imkansızdır.

Türk Hava Kurumu imha etme anlayışının asıl nedeni; bu sermaye yanlısı ideolojinin sonucudur. Dünyanın her yerinde Amerika dahil, her devlette, yangın söndürme işi devlete aittir. Çünkü ormanlar halkındır. Ormanı koruyacak olan da halktan yana bir anlayıştır.

7 Ağustos 202 [email protected]


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir