YAŞADIĞIMIZ GÜNLERİN KIBRISI

YAŞADIĞIMIZ GÜNLERİN KIBRISI - kıbrısta bayrak
YAŞADIĞIMIZ GÜNLERİN KIBRISI - kibrista bayrak

YAŞADIĞIMIZ GÜNLERİN KIBRISI

HÜSEYİN MÜMTAZ

                Ahmet Bican, geçen hafta yazdığı; “KIBRIS TÜRKLERİNİ KAYBETMEK Mİ İSTİYORSUNUZ?” başlıklı yazısına çok güzel bir giriş yaparak şöyle dedi;

“Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti bağımsız bir devlettir. Sadece Türkiye tarafından tanınmış olsa da bu böyledir. KKTC’nin bağımsız bir devlet olarak ortaya çıkmasında elbette Türkiye’nin de rolü vardır. Kıbrıs Türk’ü yok edilmemek, bağımsız olmak için savaşmış, Türkiye de bu mücadeleye yardım etmiştir. Şimdi sıra, KKTC’nin başka devletler tarafından tanınmasındadır. Rumlarla ve Yunanistan’la yapılmış olan müzakerelerin sonuç vermediğini gören Türkiye yönetimi artık bağımsızlığın devam etmesi ve KKTC’nin diğer devletlerce de tanınması gerektiği noktasına gelmiştir. KKTC’nin yeni yönetimi de aynı noktadadır.

Yeni aşamada T.C. yönetimine düşen ilk görev KKTC’nin bağımsızlığına ilk olarak kendisinin uymasıdır. T.C. yönetimi, KKTC’nin bağımsızlığına gölge düşürecek tutum, davranış ve söylemlerden kaçınmalıdır”.

yenicaggazetesi.com.tr/kibris-turklerini-kaybetmek-mi-istiyorsunuz-448343h.htm

Doğrudur. Aynen katılıyorum.

Gelin öyleyse; “bir zamanlar”ın değil, şimdi “yaşadığımız günlerin” Kıbrıs’ına bakalım.

“Yaşadığımız Günlerin Kıbrısı”nda toplum; tarihinin, bu günlere nerelerden geçerek geldiğinin, bağımsız bir devlet olduğunun bilincinde mi, ona göre mi davranıp, yaşıyor acaba?

Örneğin…

“Lefkoşa’da önceki gün izinsiz olarak aldığı araç ile kaza yapan zanlı Ahmad Adamu Muhammad’in 4 yıldır ülkede kaçak yaşadığı belirlendi. Zanlı cezaevine gönderildi”.

  “Güney Kıbrıs’ta işlediği çeşitli suçlar nedeni ile Rum polisi tarafından aranan 23 yaşındaki Andreas Gergiou, Polis Genel Müdürlüğü’ne bağlı polis ekipleri tarafından tespit edildiği Mağusa’da faaliyet gösteren bir öğrenci yurdunda İngiliz sevgilisiyle birlikte yakalandı”.

KKTC gazetelerinde her gün neredeyse onlarca böyle haber görürsünüz de ben ilk defa (hem de kaçak) bir Rum’un Mağusa’da “yaşadığına” tanık oldum.

Yâni bu “bağımsız” ülkeye girip çıkarken sorgu-sual, kimlik kontrolü yoktur. Ve suçluların %95’i “ülkede kaçak yaşayan” yabancı (çoğunluğu Afrikalı) lardır.

Kimse kimseyi tanımıyor, kimsenin kimseye merhabası yok.

Örneğin…

Daha önce bahsetmiştim, Kıbrıs’ın kuzeyinde üçü hariç onlarca merdiven altı üniversite vardır. Kreşten hallicedirler.

Can alıcı son haber ise bunlardan birisinin Beşparmaklara; 3 boyutlu ve 40 metre yüksekliğinde, Rio de Janerio’da bulunan “Kurtarıcı İsa” heykelinden ilham alınan, “Asil Köylü” teması çerçevesinde yapılacak olan bir anıt heykel projesidir. Esin kaynağı da, “yıllar boyunca değişik kültürlerin etkisiyle zenginleşmiş Kıbrıs Adasının tarihi, kültürel ve ekolojik” ruhu olacakmış. Heykel “bütün ada” açısından kapsayıcı, siyaset ve dinden bağımsız olacakmış, Yakındoğu ve Akdenizlilik temalarına odaklanacakmış. Gururluluk teması’na estetik olarak da uygun olacak ve adada yaşayan herkese hitap edecekmiş.

Lâf salatasına bakar mısınız?

İkonik olacakmış.

Yaptıktan sonra da Girne Belediyesi’ne devredeceklermiş.

Bu “bağımsız” devlet, her isteyenin, her istediği yere, her istediği “şeyi” dikebileceği bir ülke midir? Kime sordular, kimden izin aldılar?

Aldılar mı?

Antik limana ve liman arkasındaki klasik dar Akdeniz adası sokaklarına bakamayan, temizleyemeyen belediye bir de bu ne idüğü belirsiz heykele mi bakacak? Nasıl bakacak?

Söz bitti, kelimeler tükendi… Ben bu “ikonik ve anıt heykele” şimdiden Nobel, Oscar, Cannes, Venedik ne lâzımsa o ödülü veriyor ve onları “Beşparmak Dağları Bayrak Işıklandırma Derneği”ne havale ediyorum.

Devam ediyoruz…

“KKTC Başbakan Yardımcılığı Ekonomi ve Enerji Bakanlığı Basın Bürosu tarafından verilen bilgiye göre, Elektrik Malzemeleri, Elektrikli Aygıtlar ve Elektrikli El Aletleri Emirnamesi 20 Nisan 2021 tarihinde resmî gazetede yayımlanarak” yürürlüğe girmiş.

“İthal edilen elektrikli aygıtlar ve elektrikli el aletlerinin BS (British Standart) standardına uygun bir fiş ile ithal edilmemesi durumunda piyasaya arz edildiği noktada BS (British Standart) standardına uygun fiş, adaptör, heater switch veya konnektör ile sonlandırılmış olarak satışa sunulması, tüketicinin can ve mal güvenliğini korunmasının yanı sıra ekonomik zararında önlenmesi açısından zorunlu hale gelmiş”.

Pes be birader… Bu neyin kafasıdır?

“British Standart”…

1983’den bu yana 38 “bağımsız” yıl geçmiştir, ve halâ “BS” ha?

Boris’den madalya mı aldınız?

“Neden KKTC’de halen geçerli para birimi sterlin?” ve “Neden hala sağ direksiyon sol trafik” diye sormaktan artık vaz geçtim.

Bu nasıl bir “gardiyana duyulan aşk”tır, nasıl bir Stockholm Sendromu’dur?

Bağımsızlığınız tanınırken bir elinizde “Union Jack”, cebinizde sterlin, aklınızda ve ruhunuzda “London” mu olacak?

“Bağımsız” bu devlette “kaçak” Rum, “kaçak” İngiliz sevgilisiyle sorgusuz sualsiz, hesapsız kitapsız mı yaşayacak?

Yâni kıymetli Ahmet Bican, KKTC elbet bağımsız bir devlet olarak tanınmalıdır da önce kendi “vatan”daşları bu bağımsızlığın gereklerini yerine getirmelidir. 3 Mayıs 2011


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir