Dışarıda giderek yalnızlaşıyoruz…

Hep iç sorunlarla uğraşıyoruz ya “Hiç mi dış sorunumuz yok?” sorusu da bugünlerde sıkça sorulan soruların başında geliyor. Aslına bakılacak olursa işte bu noktada söyleyeceğimiz şu: - buluz

Hep iç sorunlarla uğraşıyoruz ya “Hiç mi dış sorunumuz yok?” sorusu da bugünlerde sıkça sorulan soruların başında geliyor. Aslına bakılacak olursa işte bu noktada söyleyeceğimiz şu:

“Dış güçler bizi iç sorunlarla baş başa bırakıyor ve çevremizi kuşatma altına alıyor. Müttefikimiz dediğimiz Amerika, Yunanistan ve Bulgaristan ile ortaklaşa bize kumpas kurmaya hazırlanıyor. Amerika’nın adı geçen ülkelerde üsler kurmaya başlaması yakında Adana İncirlik Üssü’nün hiçbir şey ifade etmeyeceği anlamını taşıyacak. Nitekim yanı başımızdaki Rusya ile olan iyi ilişkilerimizin de son zamanlarda sallanmaya başlaması bizi bölgede iyice yalnızlığa itebilir. Son derece dikkatli olmamız gereken bir dönemden geçiyoruz.”

Konunun uzmanları, dış politikayı yakından takip edenler yanı başımızdaki tehlikelerden sürekli söz ediyor. Giderek yalnızlığa itildiğimizin altı çiziliyor. Daha önce yapılan hataların tamiri yoluna gidiliyorsa da bunlarda da pek başarılı olduğumuz söylenemez.

Daha önce yazmıştık:

Mısır ile ilişkilerimizi normale sokmak için çalışıyoruz. Suudi Arabistan ve BAE ülkeleri ile kavgalıyız. Amerika ile ipler iyice gerginleşti. Suriye ve Libya’da sıkıntılarımız sürüyor. Rusya ile ilişiklerimizin geleceği konusunda neler olacak bilemiyoruz. AB ile beklenen samimi havadan uzağız. Kıbrıs konusundaki çözümsüzlüklere her geçen gün yenileri ekleniyor.

Milletçe artık kafamızı kaldırıp, dışarıya bakmak, iç çekişmelerden uzaklaşıp gerçekleri görmek durumundayız.

Akit Gazetesi’nden Abdurrahman Dilipak’ın “Savaşa hazır mıyız?” başlıklı bir yazısı yayınlandı. Dilipak, yanı başımızdaki tehlikenin giderek arttığına değiniyor. Yazısından bir alıntı yaptık:

“Batımızda Yunanistan topraklarındaki Amerikan askeri hareketliliğini biliyorsunuz. Bu hareketlilik Girit’ten Baltık denizine kadar devam ediyor. Baltıklara ulaşmak için Yunanistan üzerinden Bulgaristan, Romanya, Ukrayna, Belarus üzerinden Letonya, Litvanya ya da Polonya üzerinden Baltık denizine ulaşabilirsiniz. Bu arada Romanya Ukrayna arasında bir de araya sıkışmış Moldova içeride kalır. Karadeniz ülkeleri belli: Türkiye Karadeniz’e en geniş sınırı olan ülke. Sonra Rusya ve Ukrayna gelir. Batıda Romanya ve Bulgaristan var. Doğuda Gürcistan var. Rusya’nın bir ucu Baltıklarda, Balkanlar’da. Doğuda ise Bering boğazı üzerinden ABD ile komşu. Çin’le, Moğolistan’la, hatta Japonya ile komşu. ABD, Rusya’nın sınır komşuları üzerinden, özellikle Karadeniz havzası üzerinden askeri bir hareketlilik içinde. NATO ve AB, Bulgaristan, Ukrayna’yı ve daha sonra Gürcistan ve Ermenistan’ı da arasına alıp, sınırlarını Kafkaslara, İran’a, hatta Kafkaslara ve Azerbaycan üzerinden Hazar denizine ulaşmak istiyor. Bu planda ABD, NATO şemsiyesi altında bölgede, hatta Karadeniz’de kalmak için Bulgaristan’la Karadeniz sahilinde ve Yunanistan’la Ege sahilinde askeri deniz üssü kurmak istiyor. İngiltere ise bir yandan Rusya, öte yandan Çin ve Hindistan üzerinden Avustralya’ya, Yeni Zellanda’ya ulaşmak ve deniz ve karadan İpek ve Baharat yolunu kontrol etmek istiyor. Tabii bu hat üzerinde Pakistan, İran ve Türkiye de var. Yani eski CENTO ve RCD ülkeleri. Hep Montrö’yü, Kanal İstanbul’u konuşuyoruz da bu gerçekleri görmüyor, konuşmuyoruz. Rusya Hazar donanmasını Volga-Don koridorundan Karadeniz’e kaydırırken, ABD savaş gemileri Karadeniz’e açılıyor. Tuna üzerinde bazı hareketlilikler sözkonusu. Bulgaristan bu oyunda artık Rusya ile değil, ABD ile aynı safta. Yunanistan da Rusya ile Ortodoks kardeşliğini bir kenara bırakıp, ABD ile aynı yerde duruyor. Rusya, Çin ile birlikte Türkiye’nin güneyinde ciddi bir hareketlilik içinde. Doğu Akdeniz’den başlayarak, Libya, Mısır, Ürdün, Lübnan, Suudi Arabistan, Suriye, Irak, Kuveyt diken üstünde. Dikkat ettinizse, ABD hep Afganistan ve Irak’tan asker çekmekten söz ediyor. Farkında mısınız, buralara Blackwater ya da başka isimler altında yeşil kartlı paralı askerlerini yerleştiriyor. Paramiliter terör grublarını kullanıyorlar bazı operasyonlar için. Asıl büyük planları bu bölgeleri otonom siber ordularla kontrol etmek. Starlinkler bölgede göreve hazır. Lazer ve RF silahları hem Humanoid askerler hem de, alçak irtifa uyduları ya da onlarla entegre çalışacak otonom hava ve kara araçları ile yapacaklar. Siber savaş, kimyasal savaş, biyolojik savaş, konvansiyonel silahlarla yapılacak savaşların yerini alacak. En dehşet verici savaş kuzeyimizde değil, güneyimizde olacak gibi. Suudi Arabistan’ın NEOM şehrinde üretilen siber ordular göreve hazır. Çin ve Rusya ise Hava ve Deniz üslerine yerleşiyorlar. Kuveyt’ten kiraladıkları adanın altyapısı hazır. Basra körfezinden Hazar’a, Hazar’dan Karadeniz’e askerî bir link kurulmuş durumda. Orta menzilli füzelerle bölgeyi cehenneme çevirmek mümkün. Doğu kuvvetleri Çin ve Rusya İran’a, batı kuvvetleri Suudi Arabistan’a yerleşmiş durumda. Savaşın cepheleri belli.”

Dilipak, içinde bulunduğumuz durumu çok güzel özetlemiş. Dünyanın ve bölgenin şekillenmesi için süper güçler her şeyi hazırlamışlar. Bu çerçeve içinde daha önce kaybettiklerimizi yeniden toplama çalışmalarında başarı şansımızın pek olmayacağını da görmeliyiz.

[email protected]

www.facebook.com/necdet.buluz


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir