CB kararıyla Montrö iptal edilebilir mi?

Haluk DuralMilli Merkez Genel Sekreteri29.03.2021 - montro
Haluk DuralMilli Merkez Genel Sekreteri29.03.2021 - montro

Haluk Dural
Milli Merkez Genel Sekreteri
29.03.2021

İstanbul Sözleşmesinin Cumhurbaşkanı Kararı ile feshedilmesinden sonra başlayan “uluslararası andlaşmalar cumhurbaşkanı kararı ile iptal edilebilir mi?” tartışmaları, TBMM Başkanı, anayasa hukukçusu Prof. Dr. Mustafa Şentop’un bir televizyon programında “cumhurbaşkanı isterse Montrö’yü iptal edebilir” mealindeki açıklamasıyla yeniden alevlenmiştir.

Cumhurbaşkanının böyle bir yetki kullanmasının önünü açan yasal düzenlemeler, 25.03.2021 günlü “İstanbul Sözleşmesinin feshindeki hukuk garabeti” başlıklı makalemizde[] ayrıntılı olarak açıklanmıştı. Bu süreci tekraren hatırlayalım:

  • 16 Nisan 2017 tarihinde referandumla kabul edilen 6771 sayılı Kanun’la Anayasada önemli değişiklikler yapılmıştır.
  • Yapılan değişikliklerin bir kısmının yürürlük tarihi anayasanın bir numaralı eki (EK-1) ile 24 Haziran 2018 tarihinde yapılan Cumhurbaşkanı ve Genel Seçimleri sonrasında Cumhurbaşkanı seçilen R.T. Erdoğan 9/7/2018’de and içmesinden sonraya bırakılmıştır.
  • Cumhur İttifakı partilerinin oylarıyla TBMM’nde 10/5/2018 tarih ve 7142 sayılı “6771 Sayılı Kanunla Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Yapılan Değişikliklere Uyum Sağlanması Amacıyla Çeşitli Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Konusunda Yetki Kanunu”  ile cumhurbaşkanına Kanun Hükmünde Kararname çıkarma yetkisi tanınmıştır.
  • CHP, 7142 sayılı yetki kanununun iptali için Anayasa Mahkemesine dava açmış ve başvuru 5/7/2018 tarihinde AYM tarafından reddedilmiştir.
  • Cumhurbaşkanının 9/7/2018 tarihinde and içmesi ile yürürlüğe girecek anayasa değişikliklerine kadar görevine devam eden Başbakan Binali Yıldırım başkanlığındaki Bakanlar Kurulu, 7142 sayılı yetki kanununa dayanarak, 2/7/2018 tarih ve 703 sayılı Kanun Hükmünde Kararname-KHK çıkarmıştır.
  • 703 sayılı KHK’nin 181. Maddesi ile milletlerarası andlaşmaların onay, fesih gibi işlemlerini düzenleyen 244 sayılı kanun değiştirilerek, yetki cumhurbaşkanına verilmiştir.
  • Cumhurbaşkanı değiştirilmiş 244 sayılı kanuna dayanarak, milletlerarası andlaşmaların onaylanmasına ilişkin usullerle ilgili 15/7/2018 tarih ve 9 sayılı kararname yayınlamıştır. Bu Kararname ile milletlerarası andlaşmalar ile ilgili yapılacak düzenlemelerin cumhurbaşkanı KARARI ile yapılacağı belirlenmiştir.
  • Cumhurbaşkanı 9 sayılı Kararnameye dayanarak, 19 Mart 2021 tarih ve 3718 sayılı Kararı ile İstanbul Sözleşmesi “Türkiye Cumhuriyeti bakımından feshedilmiştir.”

Yani; 

  • Meclis’ten çıkan kanunla (7142) Bakanlar Kuruluna KHK çıkarma yetkisi veriliyor.
  • Bakanlar Kurulunun KHK’si (703) ile kanunlarda (244) değişiklik yapılıyor. 
  • Değiştirilen kanunla (244) yeni bir kararname (9 sayılı) çıkarılıyor. 
  • Bu kararname (9) ile cumhurbaşkanı KARARI çıkartılarak, uluslararası andlaşmalar feshedilebiliyor.

16 Nisan 2017 tarihli referandumla onaylanan 6771 sayılı Anayasa Değişiklik Kanununun 5. Maddesi ile TBMM’nin yetki ve görevlerini düzenleyen 87. Maddesine göre; 

“MADDE 87 – Türkiye Büyük Millet Meclisinin görev ve yetkileri, kanun koymak, değiştirmek ve kaldırmak; bütçe ve kesinhesap kanun tekliflerini görüşmek ve kabul etmek; para basılmasına ve savaş ilânına karar vermek; milletlerarası andlaşmaların onaylanmasını uygun bulmak, Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tamsayısının beşte üç çoğunluğunun kararı ile genel ve özel af ilânına karar vermek ve Anayasanın diğer maddelerinde öngörülen yetkileri kullanmak ve görevleri yerine getirmektir.”

kanunlarda değişiklik yapmak yetkisi TBMM’ne aittir.

Okumaya devam et  UKRAYNA KRİZİNDEN MONTRÖ’YE

Bilindiği gibi Anayasanın 90. Maddesine göre “Usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir.”

Ancak bu anayasa hükümleri, anayasanın arkasından dolnaarak;

Haluk DuralMilli Merkez Genel Sekreteri29.03.2021 - cumhurbaskanligi karari khk

Anayasanın 87. Maddesindeki TBMM’nin kanunlarda değişiklik yapma yetkileri GASP EDİLEREK, yasal bir kılıfa uydurulup, tek başına Cumhurbaşkanına verilmiştir.

Referandumla kabul edilen 6771 sayılı anayasa değişikliği ile Anayasaya eklenen Geçici Madde 21’e göre;

GEÇİCİ MADDE 21- (Ek: 16/4/2017-6771/17 md.)

F) Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte yürürlükte bulunan kanun hükmünde kararnameler, tüzükler, Başbakanlık ve Bakanlar Kurulu tarafından çıkarılan yönetmelikler ile diğer düzenleyici işlemler yürürlükten kaldırılmadıkça geçerliliğini sürdürür. Yürürlükte bulunan kanun hükmünde kararnameler hakkında 152 nci ve 153 üncü maddelerin uygulanmasına devam olunur.

denmekte olup, halen yürürlükte olan 7142 sayılı kanun (her ne kadar iptali reddedilmişse de[]), 703 sayılı KHK, 244 sayılı kanunda yapılan değişiklikler, 9 sayılı KHK’nin Anayasa Mahkemesinde iptali için, başta CHP olmak üzere muhalefet partileri bütün hukuk yollarını zorlamalıdırlar.

Montrö Sözleşmesi CB Kararı ile iptal edilebilir mi?

Lozan Andlaşmasının 23. Maddesinde;

Madde 23 — Bağıtlı Yüksek Taraflar, Boğazlar Rejimine ilişkin bugün yapılmış Sözleşmede açıklandığı üzere, Çanakkale Boğazında, Marmara Denizinde ve Karadeniz Boğazında denizden ve havadan, gerek barış, gerek savaş zamanlarında özgürce geçiş (la liberté de passage et de navigation) ve gidiş-geliş ilkesini kabul ve açıklama konusunda anlaşmışlardır. Bu Sözleşme, buradaki Yüksek Bağıtlı Taraflar için, işbu Andlaşmada yazılmış olsa idi onun sahip olacağı güç ve değerin tıpkısına sahip olacaktır.

denilerek imzalanmış olan Lozan Boğazlar Sözleşmeninin kabul edildiğinde anlaşmışlardır. 6 Ağustos 1923’de yürürlüğe giren bu Lozan Boğazlar Sözleşmesine göre;[]

1- Boğazların askersiz hale getirilmiş,

2- Boğazlarda gemilerin geçişi kontrol etmek ve bu geçişleri Milletler Cemiyeti’ne bilgi vermekle yetkili bir Boğazlar Komisyonu’nun kurulmuş,

3- Askeri bakımdan Türkiye için tehlike teşkil edecek bir duruma engel olmak üzere, Milletler Cemiyeti’nin, özellikle İngiltere, Fransa, İtalya ve Japonya’nın garantisi sağlanmış idi,  

Bu andlaşma ile boğazlar çevresindeki 15-20 km’lik bölgeler askerden ve silahtan arındırılmış, bu bölgelerdeki güvenlik düşman devletlerin garantisine, kontrol ise Milletler Cemiyeti adına Uluslararası Boğazlar Komisyonuna bırakılmıştır. 

Diğer bir deyişle; Türkiye Cumhuriyeti’nin Çanakkale, Marmara Denizi ve İstanbul Boğazından geçişler ve boğazlar etrafındaki belli miktardaki topraklar üzerinde egemenlik hakkı bulunmamaktaydı.

Atatürk’ün hızla değişen dünya jeopolitik durumu ve yaklaşan II. Dünya Savaşı’nın ayak seslerinin duyulduğu sırada uluslararası konjonktürü doğru değerlendirerek gereken girişimleri başlatmasıyla 20 Temmuz 1936 yılında imzalanan uluslararası Montrö Andlaşması ile Lozan Boğazlar Sözleşmesi iptal edilerek, Türkiye Cumhuriyeti kendi toprakları üzerinde ve Marmara Denizi ve Boğazlardan yapılacak deniz ve hava geçişleri için tam EGEMENLİK sağlamıştır.

Okumaya devam et  Türkiye Rusya – ABD Krizinden Uzak Durmalıdır!

***

TBMM Başkanı, anayasa hukukçusu Prof. Dr. Mustafa Şentop’un bir televizyon programında “cumhurbaşkanı isterse Montrö’yü iptal edebilir” mealindeki açıklaması ne anlama gelmektedir?

Meclis Başkanı Şentop’un bu açıklaması üzerine Cumhurbaşkanı bir KARAR yayınlayarak Montrö andlaşmasını feshedip Türkiye’yi andlaşmadan ayırırsa, geçmiş dönemde düşmanlarımız olan Lozan Boğazlar Sözleşmesinin tarafı İngiltere, Fransa, İtalya ve Japonya status quo ante (daha önceki durum) talebinde bulunurlarsa, bu durum Marmara Denizi ve Boğazlardan geçiş ve Boğazlar çevresindeki topraklarımız üzerindeki egemenliğimizin başka devletlere devri sayılabilir. 

Yürürlükteki Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının egemenlik ile ilgili maddesine göre;

MADDE 6- Egemenlik, kayıtsız şartsız Milletindir.

Türk Milleti, egemenliğini, Anayasanın koyduğu esaslara göre, yetkili organları eliyle kullanır.

Egemenliğin kullanılması, hiçbir surette HİÇBİR KİŞİYE, zümreye veya sınıfa bırakılamaz. Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz. 

Montrö Andlaşmasının bir kişinin kararı ile feshedilip, topraklarımızın bir kısmını yabancı bir devletin egemenliği altına koymak eylemi 5237 sayılı Türk Ceza Yasasının 302. Maddesinin birinci fıkrasında tanımlanmış olan;

Devletin Güvenliğine Karşı Suçlar 

Devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozmak 

MADDE 302. – (1) Devletin topraklarının tamamını veya bir kısmını yabancı bir devletin egemenliği altına koymak, Devletin birliğini bozmak, Devletin egemenliği altında bulunan topraklardan bir kısmını Devlet idaresinden ayırmak, Devletin bağımsızlığını zayıflatmak amacına yönelik elverişli bir fiil işleyen kimseye ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilir.

ağırlaştırılmış müebbed hapislik bir suç teşkil eder. Nitekim bu husus Adalet eski bakanı Sayın Hikmet Sami Türk tarafından yapılan açıklamada da ifade edilmiştir.[]

***

Gelelim Türkiye-Katar Su Yönetimi Andlaşmasına…

Resmi Gazetenin 21 Mart 2021 gün ve 31430 sayılı nüshasında yayınlanan 3723 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararı ile “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Katar Devleti Hükümeti Arasında Su Yönetimi Alanında İşbirliği Mutabakat Zaptı’nın onaylanmasına, 244 sayılı 5 inci maddesi ile 9 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin 2 inci ve 3 üncü maddeleri gereğince karar verilmiştir.”

Kararın ekinde verilen Mutabakat Zaptı, 26/11/2020 ilgili hükümetlerin yetkili temsilcileri tarafından Ankara’da imzalanmıştır.

Bu CB Kararı ve TBMM Başkanı Şentop’un Montrö açıklaması üzerine; ekonomist, gazeteci ve Doğru Parti Genel Başkan Yardımcısı Meriç Köyatası, “Katar’la yapılan su işbirliği anlaşması ve TBMM Başkanı Mustafa Şentop’un büyük tepki çeken Montrö Boğazlar Sözleşmesi ile ilgili sözlerini değerlendirerek çarpıcı bir iddiada bulundu. Köyatası, Şentop’un sözlerinden önce Montrö’yü çöpe atma hamlesinin başladığını ifade ederek, boğazların yönetiminin çaktırmadan Katar üzerinden İngilizlere aktarıldığını belirtti.” Köyatası anlaşmadaki “Kıyı ve geçiş suları” başlığı ıle ılgili olarak şu yorumu yaptı: “Ve işin çok daha vahimi… Kıyı ve geçiş suları yönetimi ibaresi. Türkiye’de iki tane geçiş suyu var. Biri İstanbul Boğazı, diğeri Çanakkale Boğazı. Şimdi de üçüncü olarak İstanbul Kanalı diye tutturdular. Bu geçiş sularının yönetimi, Boğazların yönetimi, Montrö hepsini çöpe mi atıyoruz?” [] 

Okumaya devam et  MONTRÖ

Bu Mutabakat Zaptında İşbirliği Alanlarının sayıldığı II. Maddesinin 3. Fıkrası başlığı “Kıyı ve geçiş suları yönetimi” olup, içeriği oldukça muğlak yazılmıştır:

Bu MZ’nin (Mutabakat Zaptının) uygulanmasında, Tarafların herhangi biri, ilgili devlet kurumları, araştırma merkezleri, teknolojik kurumlar ve kuruluşlar, işletmeler ve her iki ülkenin diğer ilgili kurumları arasındaki işbirliği yollarını, bu çerçevede teşvik eder ve kolaylaştırır.

Taraflar ayrıca kendi devlet kurumlarını, su tesisleri alanında anlaşmalar imzalama olanaklarını araştırmaları hususunda teşvik eder. 

Bu muğlak ifadeler ve Mutabakat Zaptını okuyanlarda Zaptın İkinci Maddesinin 3 üncü fıkra başlığındaki “Kıyı ve geçiş suları” ibaresi, Çanakkale ve İstanbul Baoğazlarını çağrıştırır ve akla Montrö’yü getirir. Ancak bahse konu ibarenin Boğazlar ve Montrö ile alâkası yoktur.

Çünkü, Mutabakat Zaptı’nın İngilizce metninde görüleceği gibi başlık “Management of coastal and transitional water” şeklindedir. 

“Coastal and transitional waters” ibaresinin tanımındaki “geçiş suları”, “Nehir ağızlarındaki tatlı su-tuzlu su etkileşim alanındaki su kütleleri olarak tanımlanır”[] 

Nitekim, Montrö Andlaşmasının İngilizce metninde de 1 inci maddesinde serbest geçiş için kullanılan terim “… freedom of transit and navigation by sea in the Straits.”[], andlaşmanın Fransızca orijinalindeki “la liberté de passage et de navigation” ile aynıdır.

Ayrıca, 1982 tarihli BM Deniz Hukuku Sözleşmesinin 37-44 üncü maddelerinde “serbest geçiş” karşılığı olarak kullanılan terim “Transit Passage”dır.

Son Söz:

Türkiye-Katar Su Yönetimi Mutabakat Zaptı’nın iptal edilmesi gerekir. 

Çünkü, 6200 Sayılı Kanun’la 18 Aralık 1953 tarihinde kurulmuş ve 1954 yılında teşkilatlanmış olan Devlet Su İşleri-DSİ Genel Müdürlüğü’nün görevlerini bir yabancı devletle paylaşmak anlamını taşır.

Ülkemizdeki neredeyse bütün barajlar, hidroelektrik santrallar, bentler, göletler ve benzeri tesisler, yeraltı suyu etüt ve araştırmaları için kuyu açmak veya açtırmak, yeraltı suyu tahsisi yapmak, yeraltı sularının korunması ve tescili, arama, kullanma ve ıslah-tadil belgesi vermek, 03/07/1968 tarih ve 1053 Sayılı Ankara, İstanbul ve Nüfusu 100 000’den Büyük şehirlere içme Suyu Temini Hakkında Kanun ile baraj ve isale hattı, su tasfiye tesisi inşaatları, su depoları yapmak gibi hizmetleri gerçekleştiren devasa yetişkin insan gücü, makina parkı, teknik ve teknolojik birikimi olan bir yerli ve milli kuruluşumuz varken;

Katar ile imzalanan su yönetimi anlaşması, yukarıda bahsedilen TCY 302 inci maddesinde sayılmış olan “Devletin bağımsızlığını zayıflatmak amacına yönelik elverişli bir fiil” kapsamında görülebilecek bir husustur.

Başta CHP olmak üzere, Millet İttifakı partileri bu anlaşmanın iptali için her türlü hukuki yolları kullanmalıdır.

* * *


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir