Bu Ülke 19 Yıl Sadaka Ekonomisi İle Yönetildi…

2002’den bu yana vatanımızı AKP yönetiyor. 19 yıldır tepemizde… Dilediği gibi hareket ediyor, dilediği gibi yönlendiriyor insanlarımızı… - IMG 20170622 111622 1
2002’den bu yana vatanımızı AKP yönetiyor. 19 yıldır tepemizde… Dilediği gibi hareket ediyor, dilediği gibi yönlendiriyor insanlarımızı… - IMG 20170622 111622 2

2002’den bu yana vatanımızı AKP yönetiyor. 19 yıldır tepemizde… Dilediği gibi hareket ediyor, dilediği gibi yönlendiriyor insanlarımızı…

İstediğini alıyor, istediğini satıyor… İstediğini yıkıyor, istediğini yapıyor…

Gezi parkını da İstanbul Büyük Şehir Belediyesinin elinden aldı. Ve dördüncü kez Merkez Bankası Başkanını değiştirdi… Ve İstanbul Sözleşmesi tek kişinin imzası ile kaldırıldı…

Vee hepsinden önemlisi Kanal İstanbul’a “Devlet Garantisi” verildi. Duyan var mı? İtiraz eden var mı?

AKP,  2002’den bu yana yurdumuzda planladığı, programladığı her değişikliği hemen hemen gerçekleştirdi.

Ne laiklik bıraktı ne demokrasi. Ne parlamenter sistem kaldı ne hukuk.

Hakaret etme suçundan, bölücülükten, vatana ihanetten önlerine geleni içeri atıyorlar, atmaya da devam ediyorlar.

Mahpushaneler tıklım tıklım dolu… İnsanlar dört duvar arasında alt alta, üst üste.

Arap ülkelerinin karanlık, gerici düzenine, Ortaçağ ilkelliğine yeniden döndük.

Peki, bu yüz yıllık Cumhuriyet birikimi nasıl oldu da bu kadar kolay ve çabuk dönüştü, değişti?

Bunun iki nedeni var:

Birincisi eğitimsiz, bilinçsiz, dar dünya görüşlü halk yığınlarının varlığı ve bu halk yığınlarını mollaların, tarikatların, tekkelerin kullanması… Bu kitlenin giderek artması…

İkincisi, AKP iktidarının başlangıç yıllarında, muhalefetin baskılara, gericiliğe, yobazlığa boyun eğen,  ödün veren bir politika izlemesi…

Zaman zaman bu yolda laiklikten, Atatürk ilkelerinden bile vazgeçerek, onun kanlanmasına, canlanmasına sebep olması… Neyse ki günümüzde mücadelesini yoğunlaştırdı biraz.

Bu ülkede öyle saf, öyle bilgisiz, öyle cahil vatandaşlar var ki bu iktidar onların sayesinde bi 19 yıl daha iktidarda kalmayı sürdürebilir.

Adamlar o kadar fabrika sattılar, o kadar toprak, orman sattılar ki ülkede gelir getirecek ne kaynak ne çalışacak iş alanı kaldı.

Hepsini yediler, bitirdiler. Yollara, köprülere, tünellere harcadılar. Yeni iş alanları da yaratmadılar.

Ama şu yoksulluk, sömürü, soygun ortamında bile hâlâ anketlerde AKP’ye yüzde 30’lara varan oy çıkıyor. Hatta bir iki kentte yüzde 60’larda, 70’lerde bu oy oranı… Neden?

Çünkü yıllardan beri vatan, toprak, Türk, Türklük sevgisini yok ettiler. Her yeri tarikatlarla, tekkelerle, Rabialarla, mollalarla doldurdular.

Eğitim bilinçli olarak geriletildi… Cahillik arttı. İşsizlik, çaresizlik karabasan gibi çöktü sevgili yurdumuzun üstüne. Binlerce öğretmen tayin bekliyor şimdi.

Üretim, istihdam, büyüme, enerji sorunları çözüm bekliyor. Ekonomik, sosyal kriz kapımıza gelip dayandı. Önlem alınması gerekiyor. Ama kimler alacak? Nasıl alacak?

Bu kadar sorun dururken, adamlar işi gücü bırakmış, Atatürk’le ve Andımızla uğraşıyorlar. Nihayet Danıştay kararı ile onları da yasakladılar. Madalya ve nişanlardan Atatürk kabartmalarını da çıkardılar. Dünyanın ve Türk milletinin kalbinden nasıl çıkaracaklarsa…

Bu güne değin iktidar işlerini “Üretim ekonomisi” yerine, “Sadaka ekonomisi” ile çözmeye çalıştı… Varsa sadaka, yoksa sadaka! Her sıkıştığında sadaka onun imdadına cankurtaran gibi yetişti.

İki kilo pirinç, beş kilo makarna, üç kilo nohut, 1 paket çay dağıtarak siniri, stresi, öfkeyi yok etti! Hâlâ dağıtmaya da devam ediyor.

Aslında bütün bu çabaların amacı “Siyasal sadakati, yani bağlılığı sadaka ile sağlamak”tan başka bir şey değildir.

Bugün içinde yaşadığımız sosyal sıkıntılar, halkımıza uygun görülen “dilencilik yaşantısı”  hep bu sadaka ekonomisinin sonuçlarıdır.

Adamlar, yerleşmişler saraylara, köşklere, villalara; altlarında dünyanın en pahalı en lüks arabaları; perişan halka sabırlı olmasını tavsiye ediyorlar. Diyanet İşleri Başkanı diyor ki: “Bize düşen, sabır, dua ve tevekkül değerlerini kuşanmaktır.”

Açlık sınırının altında yaşayan yoksul halka onlar bu tavsiyeleri yaparken, bir taraftan da yandaş müteahhitler ceplerini dolduruyorlar.

İktidar da durmadan İmam hatipler, Kuran kursları, tarikatlar, tekkeler açıyor. Ama binlerce okul kapalı. Hedef, beyinleri yıkamak…

Beyinleri boş bırakıp, düşünmeyen, hesap sormayan yeni bir nesil yaratmak… Bunun meyvelerini toplamaya başladılar bile.

Sağlık bakanı diyor ki “Aralıkta 10 milyon aşı gelecek. Ocakta 20 milyon, Şubatta 20 milyon daha gelecek ve Martta 50 milyon aşı tamamlanacak…” Ama gelmiyor.

Bir Allah’ın kulu çıkıp da “Sayın Bakanım siz 3 ay içinde 50 milyon aşı gelecek diyordunuz, hani nerede?” diye sormuyor. “Gık”ı çıkmıyor.

Ülkemizi Pandemi esir alalı tam bir yıl oldu. Hastalık hızla yayılıyor. Böyle giderse salgına dönüşecek… Çözüm yok. Hesap soran da yok… Ne dersiniz, muhalefet yeni bir mücadele yöntemi bulmalı mı artık? 19 yıldır değişen bişey yok. Eski tas eski hamam…

Şu ölümcül ortamda bile birileri hâlâ milletin başına çay paketleri atıyor, spor salonlarında “Lebalep” kongreler yapıyor.

([email protected])


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir