6 Mart 1920’de ölen Ömer Seyfeddin Gönen’de doğmuştu

(Ömer Seyfettin Halk tarafından çok sevilen Yörük Hoca’nın kızı Kezban’ın üzerinden  haksızlıklar karşısında dik durmak,         boyun eğmemek gerektiği zalimler ne kadar güçlü olsa da hakkının aranması gerektiğini Yalnız Efe’de anlatır                          - yalnizefe
(Ömer Seyfettin Halk tarafından çok sevilen Yörük Hoca’nın kızı Kezban’ın üzerinden  haksızlıklar karşısında dik durmak,         boyun eğmemek gerektiği zalimler ne kadar güçlü olsa da hakkının aranması gerektiğini Yalnız Efe’de anlatır                          - yalnizefe

(Ömer Seyfettin Halk tarafından çok sevilen Yörük Hoca’nın kızı Kezban’ın üzerinden  haksızlıklar karşısında dik durmak,         boyun eğmemek gerektiği zalimler ne kadar güçlü olsa da hakkının aranması gerektiğini Yalnız Efe’de anlatır                         

Büyük Yazarımız Ömer Seyfettin’in Hayatı – Devrialem – TRT Avaz ,Video Süresi : 1:34 Sn.

Ünlü öyküsü “ Kaşağı’da Ömer Seyfeddin “Ben Gönen’de doğdum” diye başlar. 

Ömer Seyfeddin 13 Mart 1884 tarihinde Gönen’de doğar.

(Ömer Seyfettin Halk tarafından çok sevilen Yörük Hoca’nın kızı Kezban’ın üzerinden  haksızlıklar karşısında dik durmak,         boyun eğmemek gerektiği zalimler ne kadar güçlü olsa da hakkının aranması gerektiğini Yalnız Efe’de anlatır                          - omer seryfettin

Büyük ve devrimci bir düşünür,asker-edip-öğretmen-gazeteci Ömer Seyfeddin; ne yazık ki 6 Mart 1920’deki şeker komasından âni ölümü nedeniyle, Türklük bilincindeki uyanışın, Ankara’nın bağrında ve ölümünden yaklaşık elli gün sonra, 23 Nisan 1920’de, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni açtırdığını göremez.

Ömer Seyfettin’in yakalandığı şeker hastalığından ne kendisinin ne de doktorların haberi vardı. Çünkü o zamanlar ne diyabet ne de insülin biliniyordu. 

Yemek yiyemiyor, günden güne zayıflar. Onunla ilgilenense en yakın arkadaşı Ali Canip’tir. Ali Canip, Seyfettin’in yanına sık sık uğrar, yemesi için de kendi evinden yemek getirir.

HAZİN SON:

Ömer Seyfettin 23 Şubat 1920’de şeker hastalığından dolayı, Haydarpaşa Hastanesi’ne kaldırılmış ve yaklaşık iki hafta sonra da 6 Mart 1920 günü bu hastanede son nefesini verir.

Ölümünün ardından onun bedenini kadavra olarak kullanmak istenir.Çünkü ünlü yazarı hastanede kimse tanımaz. Bu yüzden de sahipsiz bir mefta olduğunu düşünülür.

Fotoğraf gazetelerde yayımlandıktan sonra, Seyfettin’i tanıyanlar hastaneye koşup başı olmayan cesedi kurtarsalar da  artık her şey için çok geçtir…

Arkadaşlarının, ölümünden sonradan haberdar olduğu Seyfettin’in cenazesi, Kuşdili’nde Mahmud Baba haziresinde toprağa verilir.

Ama ünlü yazarın cesedinin başına gelenler bu kadarla da sınırlı kalmaz. Kemikleri ölümünden 19 yıl sonra Asya’dan Avrupa’ya taşınır. Gerekçe ise, Mahmud Baba haziresinin üzerinden yol geçecek olmasıdır! Bu yüzden Seyfettin’in mezarı, 23 Ağustos 1939’da Zincirlikuyu Mezarlığı’na nakledilir.(1 )

Okumaya devam et  Halkçı Türkçenin Öncü Yazarı

 ****

  ‘İLİM BAŞKA, İRFAN BAŞKA… ÂRİF BAŞKA, ÂLİM BAŞKA’DIR.

 Derin bilgisi ve çok okumasıyle şöhret almış bir muallim arkadaşı bir gün okulda  Ömer Seyfettin’e: ‘Ömer Bey, ilim başka, irfan başka, diyorsunuz, ben buna pek akıl erdiremiyorum.  Lûtfedin de şunu bana bir anlatın’ der.

Ömer Seyfettin, ‘Başkadır cancağızım, dedi, kızmazsanız bir misalle anlatayım. Meselâ siz çok okumuşsunuz, âlimsiniz, fakat ârif değilsiniz. Bizim serhademe okumamıştır, binâenaleyh âlim değildir, fakat âriftir.” der.  

Muallim arkadaş biraz bozulur. Fakat Ömer Seyfettin darılacak bir insan olmadığı için renk vermedi. Herkesle berâber güler, geçer.

Sekiz on gün sonra muallimler odasına Ömer Seyfettin ‘Müjde, diyordu. Avusturya’dan ikiyüz vagon şeker geliyormuş… Şeker dehşetli ucuzlayacak.’ diyerek sevinçle muallimler odasına girer.

Ömer Seyfettin sık sık İttihat ve Terakkî Merkez-i Umûmî’sine gidip geldiği için bazı muallimlerle  âlim denilen de havâdise inanır ve memnûniyet gösterir. Biraz sonra odaya giren ser hademeye  aynı havâdisi tekrar eder. Fakat o pek seviniyor görünmez, terbiyeli bir tavırla: ‘İnanma beyim, yem borusudur bu. Avusturya bulsa şekeri kendi yer.’ deyiverir.

Ömer Seyfettin çocuk gibi ellerini çırparak alim ârkadaşına: ” Yalan mı söylemişim, cancağızım. Bak, siz bütün ilminize rağmen, bu havâdise inandınız. Fakat o yutmadı cancağızım. Çünkü onda ilim yok ama irfan var.” der. ( 2)

****

( 1 ) Cesedi kadavra yapılmak istenen  Ömer Seyfettin’in hazin hikayesi ( https://listelist.com/omer-seyfettinin-cesedi/ )

( 2)Şenay Kırhallı, “Ömer Seyfeddin ve Hikâyeleri”, Seçme Hikâyeler I, b. 2, Millî Eğitim Basımevi, İstanbul 1974, s. IX-X.6 ILIM BASKA IRFAN BASKADIR

Mehmet Boz


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir