“NİCE İNSANLAR GÖRDÜM ÜZERİNDE ELBİSE YOK, NİCE ELBİSELER GÖRDÜM İÇİNDE İNSAN YOK”

"Nice insanlar gördüm üzerinde elbise yok, nice elbiseler gördüm içinde insan yok!” - rauf r denktas ve dusuncelerini yasatma derneginden mesaj d130a
"Nice insanlar gördüm üzerinde elbise yok, nice elbiseler gördüm içinde insan yok!” - rauf r denktas ve dusuncelerini yasatma derneginden mesaj d130a

“Nice insanlar gördüm üzerinde elbise yok, nice elbiseler gördüm içinde insan yok!”

HÜSEYİN MÜMTAZ

                Başlık biraz uzun oldu ama konuyu Mevlâna’nın bu sözü tam olarak açıklıyordu.

 “Muteber” kelimesinin karşılığı sözlüklerde “itibar gören, hatırı sayılan, saygınlığı bulunan, saygın” ve “sözü geçer, güvenilir, inanılır” olarak geçiyor.

Yâni “muteber” olmak, olabilmek için ille de takım elbise, kat-kravat, ceketin üst cebinde bir sap kırmızı karanfil ya da cepten sarkan/sallanan cafcaflı sekiz kat beyaz mendil olması şart değil.

Ciğeri beş para etmez karanlık adamlar görkemli yatlarıyla denizi dalgalandırarak yanlarından geçerken motorsuz, kürekli kayığında kafasını kaldırmadan oltasından tuttuğu balığı çıkaran ne onurlu balıkçılar gördüm.

Deniz kenarından geçen yolun hemen üzerinde villası vardı, diğer mirasçılar payını bir şekilde vermemişti yolun villanın tam altında, elli metre uzağında sahildeki kulübede yaşardı.

Adam Tabip teğmen olarak Birinci Dünya Savaşı’nda Yıldırım Ordularında görev yapmıştı,  Milli Mücadele yıllarında Pontusçulara karşı Işık gazetesinde yazılar yazan ve Karadeniz gazetesini çıkaran. Erzurum Kongresi delegesi idi.  On yıl Milletvekilliği, sonrasında da kentin Belediye Başkanlığını yapmıştı.

Sahilde yaşadığı kulübede yapayalnız vefat etti.

“Muteberdi”; itibarı geçmişinden, yaptıklarından, yaşadığı hayattan geliyordu.

Siz kaldırımda yürürken yanınızdan asfaltı cayırdatarak geçen son model arabanın içinde adam mı var sanıyorsunuz?

“Nice insanlar gördüm altında araba yok, nice arabalar gördüm içinde adam yok”.

“Muteber”in şanla şöhretle, parayla pulla ilgisi, ilişkisi yoktur.

Olmadığı için, tasarruf edeceği bir şeyi de yoktur.

Varı, yoğu çevresi nezdindeki itibarıdır.

2004’ün 24 Nisan gecesi Lefkoşa sokaklarındaydım. Annan Planı oylanmıştı, sonuçlar neredeyse açıklanmak üzereydi.

Annan’cı “harici gazeteciler” Lefkoşa’nın karanlık sokaklarında yakınlarıyla el ele, kol kola dolaşıyorlardı. Sarayönü’ndeki İngiliz Aslanı’nın altında kameralara demeçler veriyorlardı.

Denktaş’ı ofisinde ziyaret ettim.

Yalnızdı, masada tek başına oturuyordu. Karşıdaki televizyondan sonuçları izliyordu.

Biraz sonra kızı geldi, masanın önünde yere bağdaş kurdu. Ağlıyordu.

Eski Güvenlik Kuvvetleri Komutanı emekli General Yaşar Spor geldi.

Sessiz sedasız bekledik… Annan Planı kuzeyde kabul edilmiş, güneyde reddedilmişti.

Annan Planı karşıtı Denktaş… Son Türk Devletini kuran Denktaş, devleti kurduğu o küçücük, eski, 75 yıllık “Silihtar”da yapayalnızdı…

Hep yalnız kaldı… Yanında hep ve sadece üç-dört kişi vardı.

Şimdi Denktaş’ın devlet kurduğu ve kurduğu devletin Cumhurbaşkanlığı makamı olarak kullandığı binanın yerine bilmem kaç milyon dolara görkemli, muhteşem, bir saray/köşk alayı vala ile yapılmak isteniyormuş.

Bu sabah Sabahattin İsmail yazdı;

“Cumhurbaşkanlığı için yıllar önce yeni modern bir bina yapıldığından haberiniz var mı?

Yoksa okuyun:

KKTC ‘nin ilanından sonra Anavatan Türkiye, Devletimizin dış dünya için vitrini olacak 3 makam için 3 modern bina inşa etti.

Bunlar Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık ve Dışişleri Bakanlığı içindi.

Buna göre şimdiki Dışişleri Bakanlığı binası Cumhurbaşkanlığı binası olacaktı. Yanındaki bina şimdi olduğu gibi Başbakanlık binası olacaktı.

Ve şimdi Ulaştırma Bakanlığı olan bina da Dışişleri Bakanlığı olacaktı.

Böylece KKTC ‘nin dış Dünyaya dönük yüzü yan yana 3 modern binada gelecek olan yabancılar tarafından etkili şekilde görülecekti.

Ne var ki, israfa karşı olan ve mütevaziliği ile bilinen Rahmetli Kurucu Cumhurbaşkanımız Denktaş, başka bakanlıklar binaları için yüksek kiralar öderken kendisi yeni bir binaya çıkmayı vicdani ve ahlaki açıdan doğru bulmadı.

Bunu bir israf olarak gördü.

Cumhurbaşkanlığı için yapılan binayı Dışişleri Bakanlığı’na verdi.

Dışişleri Bakanlığı için yapılan binayı ise Ulaştırma ve Turizm Bakanlığı birlikte kullanmaya başladı.

Daha sonra Lefkoşa suriçi’nin canlandırılması için Turizm Bakanlığı suriçine taşındı. Ulaştırma Bakanlığı binada tek başına kaldı.

Liderimiz Denktaş ise hiçbir sıkıntı duymadan tarihi Cumhurbaşkanlığı binasında çalışmaya devam etti”.

Bu dünyadan Denktaş geçti. 8 Mart 2021


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir