ABD ve AB yaptırımlarının düşündürdükleri

Geçen hafta içinde Avrupa Birliği'nin ve Amerika'nın ülkemize karşı aldığı yaptırım kararları kamuoyunda ve medyalarda tartışma konusu olmaya devam ediyor. Bazıları bu yaptırımların beklenenden daha hafif olduğunu ileri sürerek adeta bu kadarla kurtulduğumuza sevinmemiz gerektiğini söylüyor.İşin esasına bakılacak olursa, Türkiye gibi bir NATO üyesine başka bir NATO üyesi veya çoğu NATO üyesi olan Avrupa Birliği ülkeleri tarafından yaptırım uygulanmasının kabul edilmesi, içimize sindirilmesi hiç bir şekilde mümkün değildir. - f 35a lightning ucak

Geçen hafta içinde Avrupa Birliği’nin ve Amerika’nın ülkemize karşı aldığı yaptırım kararları kamuoyunda ve medyalarda tartışma konusu olmaya devam ediyor. Bazıları bu yaptırımların beklenenden daha hafif olduğunu ileri sürerek adeta bu kadarla kurtulduğumuza sevinmemiz gerektiğini söylüyor.İşin esasına bakılacak olursa, Türkiye gibi bir NATO üyesine başka bir NATO üyesi veya çoğu NATO üyesi olan Avrupa Birliği ülkeleri tarafından yaptırım uygulanmasının kabul edilmesi, içimize sindirilmesi hiç bir şekilde mümkün değildir.

Meclisteki dört siyasi partinin bir ortak açıklama yaparak bu yaptırımlara tepki göstermesi isabetli olmuştur.Tabii işlerin bu noktaya getirilmemesi daha iyi olurdu. Bunun için hem AB’ye, hem de ABD’ye, özellikle ABD Kongresine ve basınına   tezlerimizin zamanında daha güçlü ve daha etkili biçimde anlatılması  bu durumu engelleme şansımızı arttırabilirdi.

Türkiye’nin öteden beri savunduğu tezler güçlüdür ve sağlam temellere dayanmaktaıdr.Örneğin AB’nin ve ABD’nin Kıbrıs adası civarındaki denizlerde doğal gaz aranması konusunda Güney Kıbrıs Rum Yönetiminin tezlerini destekleyerek Türkiye’ye baskı yapmaya yönelmesinin altında büyük bir hukuksuzluk yatmaktadır. Zira bugün Avrupa Birliğinin Kıbrıs Rum Yönetimini Kıbrıs devletinin tek meşru temsilcisi olarak tanıması, Kıbrıs devletini kuran antlaşmalara aykırıdır.

Rumlar 1963 yılının sonunda silahlı saldırıda bulunarak Kıbrıslı soydaşlarımızı katletmişler, evlerinden, köylerinden uzaklaştırmışlar, Kıbrıs devletindeki Türk Cumhurbaşkanı Yardımcısını, bakanları, milletvekillerini, memurları, hakimleri görevlerinden uzaklaştırarak devlete fiilen el koymuşlardır. Maalesef bu açık hukuk ihlali, başta büyük devletler olmak üzere, Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği gibi uluslararası kuruluşlar tarafından kabul edilmiş ve Kıbrıs Rum Yönetimi o zamandan beri Kıbrıs devletinin tek meşru temsilcisi olarak tanınmıştır.

Güney Kıbrıs Rum Yönetiminin Kıbrıs devleti sıfatıyla AB’ye üye yapılması da ayrı bir hukuksuzluktur. Zira Kıbrıs devletini kuran uluslararası antlaşmalara göre Kıbrıs, Türkiye’nin ve Yunanistan’ın aynı zamanda üye olmadıkları bir uluslararası kuruluşa katılamaz. Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin Türkiye’nin üye olmadığı AB’ye üye yapılmasının uluslararası hukuka aykırı olduğu ünlü uluslararası hukuk profesörleri tarafından açıklıkla ifade edilmiş ve tarafımızdan Birleşmiş Milletlere tescil edilmiştir. Buna rağmen Güney Kıbrıs, Yunanistan’ın izlediği şantaj politikası sonucunda AB’ye üye yapılmıştır.AB  şimdi Türkiye’nin de bu hukuksuzluğu kabul etmesi için baskı yapmaktadır. 

Okumaya devam et  PARASINI TÜRKİYENİN ÖDEDİĞİ 5. NESİL SAVAŞ UÇAKLARI YUNANİSTANA GİDİYOR (Öyle bir felakete doğru koşuyoruz ki kelimelerle anlatılmaz)

Kıbrıs sorununun çözüme kavuşturulamamasının sorumluluğunun Rumlara ait oldıuğu artık eski İngiltre Dışişleri Bakanlarından Jack Straw gibi uluslararası şahsiyetler tarafından da kabul edilmekte ve KKTC’nin bağımsızlığının desteklenmesi savunulmaktadırlar.

ABD’nin yaptırımlarının da bence hiçbir dayanağı yoktur. Komşularında saldırı füzeleri olan devletlerin savunma füzelerine sahip olmak hem hakları hem de halklarına karşı görevleridir.En iyi çözüm ülkemizin bu savunma füzelerini, gerekirse başka ülkelerden teknolojik destek alarak, kendisinin üretmesi olurdu. 

Başka bir seçenek de bu füzeleri müttefik bir ülkeden, üzerinde mutabık kalınacak koşullarda satın almaktır. Bu koşullar arasında teknolojik işbirliği, ortak üretim ve milli yazılım unsurlarının bulunması doğaldır. Anlaşıldığına göre ABD Patriot füzelerinin alımı için yapılan müzakerelerde Türkiye’nin bu gibi  koşullarını kabul etmemiştir.Bu durumda Türkiye füze sistemlerini başka bir ülkeden almak zorunda kalmış ve teknik özelliklerini dikkate alarak Rus yapımı S-400’leri tercih etmiştir.

Rusya’yla yapılan anlaşmanın ayrıntıları bilinmemekle birlikte Türkiye’nin, yapılan müzakerelerde, hem bu füzeleri kendi bağımsız iradesiyle ve kendi saptayacağı hedeflere karşı kullanma hakkını elde ederek hem de NATO Ittifakının güvenlik çıkarlarını dikkate alarak hareket ettiğini tahmin ediyorum.  Amerikalıların iddia ettiği gibi bu füzelerin  Rusların kontrolunda kullanılmasını Türkiye’nin kabul ettiğini farzetmek akla aykırıdır.

Türkiye’nin S-400’leri tercihine gösterilen tepkilerin başında Rus yapımı füzelerin NATO sistemine entegre edilemeyeceği idiası gelmektedir. Oysa, başta Yunanistan olmak üzere, Romanya’da ve bazı Orta Avrupa ülkelerinde Rus yapımı S-300 füzeleri vardır ve hiçbir NATO ülkesi buna itiraz etmemektedir.Türkiye’nin  1,5 milyar dolar peşin ödeme yaparak  satın almayı kararlaştırdığı F-35 uçaklarının verilmesi S-400’lerin alımı gerekçe gösterilerek ABD tarafından engellenmiştir.

Böylece Türkiye’nin savunma gücünü geliştirmesine engel olunmştur. Bu durum NATO’nun savunma gücünü de olumsuz yönde   engellemiştir. Bu uçakların S-400’lere sahip bir  ülkenin elinde  bulunmasının F-35’lerin hassas sistemleri hakkında Rusya’ya bilgi sızmasına yol açacağı yolundaki iddialar kamuoyunu ikna edecek şekilde ortaya konulamamıştır. Her halde bu soruna teknik düzeyde çözüm yolunun bulunmasının mümkün olduğunu düşünülebilir. 

Okumaya devam et  Patriot’u da S400’ü de alacağız

Amerika’nın ve AB’nin yaptırımları, son tahlilde, Türkiye’nin, ABD’nin, NATO’nun ve AB’nin çıkarlarına zarar verecek niteliktedir. Bu durum Türkiye’nin neredeyse 70 yılı aşkın zamandan beri Batı ülkeleriyle geliştirdiği, karşılıklı çıkarları düşünerek geliştirdiği, ancak son zamanlardaki bazı olumsuz gelişmeler nedeniyle bir hayli zedelenmiş olan işbirliğine zarar verecek, Türk halkının Batı’ya karşı duygularını büsbütün  zayıflatacak ve bölgedeki istikrarsızlığı daha da arttıracaktır.

Türkiye’nın bu yaptırımları sineye çekmesi veya  sözlü tepkilerle geçiştirmeye çalışması ileride bazı devletlerin ülkemize karşı yaptırım yoluyla sonuç alma heveslerini körükleyecek ve daha büyük sorunlara yol açacaktır. O nedenle etkili karşı tedbirlerin vakit geçirilmeden alınması, bu arada F-35’ler  için ödenen paranın geri alınması için uluslararası hukukun imkan verdiği yollara baş vurulması  isabetli olacak ve ülkemize karşı bir süreden beri bazı devletlerin sergilediği olumsuz ve yıpratıcı  davranışları caydırabilecektir.
Saygılar, sevgiler.
Onur Öymen


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir