ERTUĞRUL FIRKATEYNİNİN TRAJİK YOLCULUĞU – Bölüm II

nacikaptan.com/?p=84541 - ertugrul firkateyn

Geminin Seçimi ve Hazırlıklar

nacikaptan.com/?p=84541 - ertugrul firkateyn
Ertuğrul Fırkateyni bu zorlu ve uzun sefere çıkmadan önce neler olduğuna, Ertuğrul’un ve personelinin nasıl seçildiğine, O günlerde bahriyenin durumuna, Gemiye verilen görev talimatına bakmak gerektir.
14 Şubat 1889 tarihinde Sadrazam Kıbrıslı Kâmil Paşa’nın, alışılagelmişin dışında bakanlığa büyük yetkiler veren bir tezkeresi Bahriye Bakanlığı’na ulaştırıldı. Tezkerede şöyle deniyordu:
“Mektebi Fünunu Bahriye’den mezun olan öğrencilerin teorik bilgilerini uygulama alanına sokmaları ve geliştirmeleri maksadıyla, imparatorluk gemilerinden uygun bir savaş gemisinin okul gemisi olarak Hint, Çin ve Japonya sularına yapılacak bir geziye gönderilmesi Sultan-Halifenin sözlü emirleri gereği olduğundan, bu görev için seçilecek geminin isminin ve hangi tarihte yola çıkmasının uygun olacağının bildirilmesi…”.
Bu kadar geniş yetki verilmiş olan dönemin Bahriye Bakanı Bozcaadalı Hasan Hüsnü Paşa’nın yapacağı işin, karargâhında ilgili uzmanlardan oluşacak bir heyet kurarak, mevcut gemilerin harp kifayetlerini ve seyir kabiliyetlerini incelettirmek, aday olarak saptanan gemileri önceliklerine göre sıralatmak, bu incelemeye paralel olarak da Hint ve Çin denizlerindeki meteorolojik ve oşinografik durumu inceletmek olması lazım gelirdi. Ama durum böyle olmadı…
Kurulan heyet Ertuğrul fırkateynini bu sefere uygun bularak seçti. Ertuğrul ise senelerdir, Haliç’e hapsedilmiş ve tüm karinası midye ve yosun bağlamış bekler durumda bir gemi idi.
Ertuğrul fırkateyninin özellikleri 
Ertuğrul Fırkateyni 1854 yılında, Kırım Savaşı sırasında Taşkızak Tersanesi’ne sipariş edilmiş, 1855 yılında omurgası kızağa konmuş ve 1863’te seyir tecrübeleri yapılmıştır. 1864 yılında hizmete giren gemi, aynı yıl makine ve kazan montajıyla toplarının çeşitlendirilmesi ve modernizasyonu için İngiltere’ ye gönderilmiştir.
18 Şubat 1865’te Portsmouth’tan İstanbul’a hareket etmiş, dönüş seyrinde de bazı Fransız ve İspanyol limanlarını ziyaret etmiştir. İstanbul’a gelişinden sonra da Girit harekâtına katılmış ancak Abdülhamid dönemiyle beraber onun da kaderi Haliç’e hapsedilmek olmuştur.
Sefere hazırlandığı sırada 25 yaşında bulunan Ertuğrul, Japonya gezisi için seçilmesinden takriben bir yıl evvel onarım ve havuz görmüştü. Özellikle ahşap kısımları yenilenmiş fakat makine ve kazanlarının altına isabet eden kısımlara dokunulmamıştı…

nacikaptan.com/?p=84541 - ertugrul firkateyni gemi harita
1890 yılı Bahriye kayıtlarına göre Ertuğrul’un özellikleri şöyleydi: 
Boyu 250  kadem ( 1 kadem 30.5 cm’dir)
Eni 49,10 kadem
Derinliği 25 kadem
Çektiği su 23 kadem
Deplasman tonajı 2 344 ton
Yapım yeri Tersanei Amire TaşkızakTersanesi
Tekne Ahşap
Makinesi 600 BG, adî kondansörlü, ufkî çift silindirli tek şaftlı
Kazan sayısı 2
Sürat 10 mil (tecrübe sürati)
Kömürlükleri 350 ton kömür kapasiteli
Aydınlatma elektrikle
Silahları:
8 adet 150mm Krupp,
5 adet 150mm Armstrong topu,
1 adet Whitehead torpido tüpü,
2 adet torpido bulunmaktadır.
Mürettebat;
61 Subay ve memur,
548 erbaş/er – toplam 609 kişi

Donanma gemilerinin Abdülhamit’in emriyle senelerce Haliç’te hapsedilmesinden Ertuğrul Fırkateyni de etkilenmiş, bakımsız kalmıştı . Teknelerin  çok uzun zaman durumda kalması nedeniyle karinasında (suyun altında kalan kısım) ahşap kaplamaları çürümüştü. Tersanede Ertuğrul’un elden geçirilmesinde bakımı yapılırken karina kısmının elden geçirilmediği söylenmektedir.
Geminin ana makinası ve kazanları da elden geçirilmediği için Ertuğrul Fırkateyninin böylesi uzun bir yolculuğa çıkmaya ve denize elverişli durumda olmadığı bir gerçektir.
Ayrıca o zamana kadar Osmanlı donanmasında böylesi uzak yol ve denizlere giden yeteri kadar bilgili denizciler de yoktu.Bu Japonya seferi Osmanlı donanmasının kendisini her açıdan sınaması olarak da kabul edilmelidir
Komutanın Seçimi 
“…Padişah tarafından Japon İmparatoruna gönderilecek armağanlar ile ‘Nişanı Ali-i İmtiyaz’ isimli en büyük Osmanlı nişanı da adı geçen fırkateyn komutanı tarafından sunulacağından bu göreve yabancı dil ve usul adap bilen bir subayın atandırılmasını…” 
Bu direktif üzerine Bahriye Bakanlığı’nın 6 Nisan 1889 tarihli yazısıyla atama yapılmıştı: “... Anılan fırkateynin komutanlığını deruhte etmek ve Nişanı Ali i İmtiyaz’ı Japon İmparatoruna sunmak üzere birkaç yabancı dil bilen, bilgi, görgü ve denizcilikteki ustalığıyla tanınmış deniz subaylarından Albay Osman Bey’in atandırıldığı, komutan ve subayların nasıl hareket etmeleri gerektiğini belirten talimatın da kendilerine verildiği…”
Ancak Ertuğrul komutanlığına atanan Albay Osman Bey’in, Bahriye Bakanının damadı olması bazı dudak bükmelere, alaylı ve anlamlı gülümsemelere neden oluyordu. Yedi bin subayın hizmet verdiği koskoca Osmanlı donanmasında “İlmî kifayeti benim damadımdan daha yüksek olan yoktur…” demek de ne demek oluyordu? Albay Osman Bey yıllarca Bahriye’ye hizmet etmiş bir ailenin mensubuydu. Dedesi Patrona (Koramiral) Osman Paşa Sinop’ta baskına uğrayan Osmanlı Filosunun komutanı olan Osman Paşa’ydı. Babası Basra Bahriye Komutanı Liva Amiral (Tümamiral) Ahmet Rahmi Paşa, ağabeyi kendisinden evvel Ertuğrul Fırkateyni komutanlığı teklif edilen fakat kabul etmediği söylenen, kardeşinden iki yıl evvel Deniz Harp Okulu’ndan mezun olmasına rağmen, sekiz yıl sonra amiral olan o zamanki rütbesi ile Albay Mehmed Reşid Bey’di.
Osman Paşa 1883’te Paris’te Deniz Ataşeliği yapmış, 1885’te Bahriye Bakanı Bozcaadalı Müşir Hasan Hüsnü Paşa’nın dul kızıyla evlenmişti. İki yıl sonra 1887 yılında padişah yaverliğine, 6 Mart 1889’da da Ertuğrul Fırkateyni Komutanlığına atandırılmıştı. İngilizce ve Fransızca bilir, iyi yetişmiş çok değerli bir deniz subayı idi. Kendisinin Ertuğrul’a komutan olarak atanmasının nedeni olarak, Bozcaadalının, “Bu gemi çok sağlamdır. Bakın damadımı gönderiyorum…” diyerek, sözü geçen bir bakan görüntüsü yaratmak istediği de, kızı ile damadı arasındaki geçimsizliklerden bıktığı için damadını biraz uzaklaştırmak istediği de söylenir.

nacikaptan.com/?p=84541 - ertugrul rota
Talimatname 
Bakanlık tarafında Osman Paşa’ya verilen ve 11 maddeden oluşan talimat şöyleydi:
1. Ertuğrul Fırkateyni İstanbul’dan hareketle Marmaris’e uğrayarak oradan Port Said’e gidecek ve kanaldan geçtikten sonra icap ederse Kızıldeniz yoluyla Cidde ve Kameron limanlarına uğrayarak Aden’e muvasalatla oradan Bombay’a veya Seylan Adası’nda Kolombo’ya gidecektir. Hindistan’ın ünlü limanı Bombay’da yeteri kadar kaldıktan sonra mevsim rüzgârları da kollanarak Hindistan’da Pondiçeri ve gerektiğinde Kalküta limanlarına da uğranılacaktır. Daha sonra Akabed adlı limanda bir süre kalındıktan sonra Malakka Boğazı’ndan geçilerek ve Malakka ve Singapur gibi limanlar görüldükten sonra kuzeye yönelinerek Saygon Limanı’na gidilecektir. Bu arada Çin’in ünlü iskelesi Hongkong’da kalınacak ve eğer gemi komutanlığı tarafından uygun görülürse Amoy ve Şanghay limanlarına uğranılarak Japonya’nın Nagasaki Limanı’na gidilecektir. Oradan da Japonya’nın başkenti olan Tokyo Körfezi’ndeki Yokohama Limanı’na gidilerek, ekim ayında da İstanbul’a dönüş seyrine başlanacaktır. Yukarıda belirtilen limanlardan başka limanlara uğranılması ve hava muhalefeti sebebiyle limanlarda fazlaca kalınması gibi hususlar, gemi komutanının, gemi heyetiyle yapacağı müzakereler sonucunda belirlenecek ve alınan kararlar günü gününe gemi jurnaline kaydedilerek, İstanbul’a dönüşte Bakanlığa arz edilecektir.
2. Ertuğrul Fırkateyninin Komutanı, Japonya İmparatoru hazretlerine armağan edilecek ‘Nişanı Ali-i İmtiyaz’ı da takdim etmekle görevli kılındığından, Tokyo’ya vardıklarında oluşturacağı bir heyetle İmparatorun huzuruna çıkacak, nişan ve armağanları sunacaktır.
3. Seyir yolu üzerindeki bazı limanlara uğranıp uğranılmaması ve bu limanlardan hareketin mevsime göre düzenlenmesi gemi komutanının takdir ve tercihine bırakılmıştır.
4. Subaylar ve Deniz Harp Okulu öğrencilerinin, o zamanın tabiriyle Şakirdanın geziye katılmalarının amacı, okulda öğrenmiş oldukları teorik bilgileri tatbikatta kullanarak pekiştirilmelerini sağlamaktır. Gemide tatbiki eğitim için gerekli silahlarla alet ve araçlar mevcut bulundurulacaktır. Şakirdan ve subaylar, Bahriye kanunlarına ve Bakanlıkça hazırlanacak programa uyacaklardır.
5. Şakirdanın Deniz Harp Okulunda öğrendikleri ilmî ve fennî bilgileri uygulamalarında kullanabilmeleri için geminin yelkenle seyir ve hareketi tercih edilecektir. Hatta bazı açık limanlara dahi yelkenle girilecek ve çıkılacaktır. Dar boğazlardan geçişlerde, limanlardan hareketlerde veya açık denizlerde ileri yol almaya mâni olacak derecede ters rüzgârların esmesi halinde ve de fevkalade durumlarda makineyle hareket edilebilir. Bu durumların dışında makineyle seyredilmeyecektir.
6. Her yerde ve her halde fırkateyn personeli İslam dininin gereklerini yerine getirecektir.
7. Gidilecek yerlerin haritalarının tedarik edilmesi ve bu haritaların son düzeltmeleri yapılmış ve doğru olmasına dikkat edilecektir. Fırkateynde fotoğraf makinesi ile gerekli tab alet ve malzemesi bulundurulacak ve uğranılacak limanların resimleri çekilecektir. Karada, bölgenin incelenmesinden sonra resimler çekilecek veya o bölgenin daha evvel çekilmiş resimleri satın alınacaktır.
8. Ertuğrul Fırkateyni’nin uğrayacağı limanlarda, özellikle yabancı ülke sularında gemiyi ziyarete gelecek zevatın karşılanması, “Kabulü Bahriye Kanunnamesi”nde açıklandığı şekilde olacaktır. Böyle bir yere gelindiği zaman, geminin içi gayet neta bir şekilde bulundurulacak ve gezmek isteyenlere saygı gösterilecektir. Ertuğrul’un okul gemisi hüviyetini taşıması dolayısıyla yabancı görevliler gemiyi incelemek isteyebileceklerdir ki; böyle durumlarda yapılan konuşmalar ve dikkat çekici olaylar günü gününe bizzat gemi komutanı veya süvarisi tarafından kaydedilecektir. Bundan başka da gezi sırasında tanık oldukları olayları da geri döndüklerinde Bahriye Bakanlığı’na arz edeceklerdir.
9. Fırkateynin seyir ve hareketinde, boğaz geçişlerinde, liman giriş ve çıkışlarında, sığ ve bataklık yerlerden geçişlerinde ve gerek duyulan her yerde kılavuz alınacaktır. Geminin seyir ve hareketlerinin harita ve seyir jurnali üzerinde işaretlenmesi, vardiya subayları ile seyir subayı ve yardımcıları tarafından rasatlar da yapılarak, enlem ve boylamlar belirtilerek yapılacaktır. Geminin uğradığı her yerde bahriye geleneklerine uygun olarak törenlerin yapılmasına dikkat edilecektir. Mahalli makamlarla yapılması gerekli karşılıklı ziyaretlere itina gösterilecek, her halükarda Subaylar ve Şakirdan, gerek gemi içinde gerek gemi dışında almış oldukları terbiyeye uygun ve askere yakışır bir davranış içinde olacaklardır. Deniz subay ve erleri her zaman yapacakları görevlerde Bahriye Kanunnamelerine uyacaklardır. Gemi vardığı ve ayrıldığı yerleri telgrafla Bakanlığa bildirecektir. Toplanan detaylı bilgiler de ayrıca posta vapurları aracılığıyla gönderilecektir. Gemi Komutanı, bu mühim görevi yerine getirmekle mükellef olduğundan, gidecekleri yerlerde fırkateyne gelecek olan resmî zevat ve misafirlere daha önceki maddede bildirildiği gibi Osmanlı sancağına yakışır bir şekilde saygı göstermekle mükelleftir.
10. Gemide bulunan subaylara “Taamiye” adıyla verilecek yemek parası olan on iki bin kuruşun, iki bini komutana, bin kuruşu süvari ve süvari muavinine ayrılacak, kalan dokuz bin kuruş diğer subaylar arasında eşit olarak taksim edilecektir. Sefer esnasında subay ve erlerin maaşlarının dağıtımı görevi komutanın sorumluluğunda olacaktır.
11. Ertuğrul Fırkateyni’nin uğrayacağı yabancı limanlarda yapılacak törenler Bahriye Kanunnamesi hükümlerine göre olacaktır. Yabancılara verilecek ziyafetlere mukabele veya komutan tarafından verilecek ziyafetlerin faturası yüz lirayı geçmeyecektir.
Bu talimatla Ertuğrul Fırkateyni komutan ve personelinin uyacakları kurallar ve davranışlar açık olarak belirtilmişti. Hazırlıklar yavaş yavaş tamamlanıyordu.
Mürettebatın Seçimi 
Bahriye Bakanı, Ertuğrul’u pek mükemmel bulmuştu. Bu yüzden de Komutanı Albay Osman Bey’i tebrik etti. Şimdi sıra sefere iştirak edecek subayların ve personelin denetlenmesine gelmişti.
Bakanın emri üzerine, üst güvertede subaylar sancak, diğer personel iskele tarafta tabura geçtiler. Taburların ilk bakışta dikkati çeken mevcutları, gemideki subay sayısının, personelin sayısına göre birkaç misli fazla olduğunu gösteriyordu. O zamana kadar ayda bir kere bile gemiye uğramayanlar, tatlı buldukları bu sefere katılmak arzusuyla her gün sabah namazında gemiye gelmeyi âdet haline getirmişlerdi. Ertuğrul’un yirmi beş yıllık emektarı Sağ Kolağası Ömer Efendi Kaptan hayrette kalmıştı. Bu subaylardan çoğunu tanımıyordu. Çoğu da yüksek rütbeliydi. Bir ay kadar evvel geminin güvertesini temizletebileceği beş on askeri zor bulan Ömer Efendi Kaptan’ın karşısında şimdi üç yüze yakın asker dizilmişti.
Bu durumun nedeni hemen anlaşıldı. Diğer gemilerin sefere katılmak isteyen açıkgöz askerleri de kendiliklerinden Ertuğrul’a geliyorlardı. Hatta içlerinden Sadaretin ilk tezkeresiyle birlikte gelmiş olan kulağı delikler bile vardı. Bu davetsiz misafirler, gemideki hemşehrilerinin koltuklarının altına sığınmışlardı… Belki subaylar arasında da aynı şekilde gelenler vardı… Belki de bunların bir kısmı Haliç’te batıp leşi bir kenara çekilen gemilerin personellerinin taksimi sırasında Ertuğrul’a verilenlerdi.
O yıllarda subayların ve personelin kayıtları gerektiği gibi ve günü gününe tutulmadığından bu hususun tespiti de zordu. Bahriye Bakanı, subayları ve personeli denetleyerek; içlerinden görünüş bakımından ve fizikî açıdan çirkin olanlarını, hal ve tavırlarını beğenmediklerini, yaşları fazla olanları ve rütbeleri büyük olanları ayıklamaya ve azaltmaya başladı. Ama bu işin subay ve personelin gözleri önünde yapılmasının hassasiyetini de görerek, süratle karar değiştirdi ve hiç olmazsa bundan sonra gemiye katılışları önlemek için, tabur mevcutlarının ismen tespit edilmesini ve bu tespit sırasında da yanlarına işaretler konulmasını istedi.
Bakan, öğle yemeğini gemide yedi. Aynı günün akşamı da gemide kaldı, subayların ve personelin listeleri ilan edildi. Listelerde ismi olmayanların, yeni görevlerini öğrenmek üzere bakanlığın II. Daire Başkanlığı’na başvurmaları da ayrıca tebliğ edildi. Albay Osman Bey’in teklifi üzerine gemicilik işlemlerinde ve yelken kullanmadaki maharetleri bilinen bazı liyakatli subayların da Ertuğrul’a tayinlerinin yapılmasına bakan onay verdiğinden, bu subayların isimleri de kendisine verildi. Verilen isimler arasında; gemi süvarisi olarak Binbaşı Ali Bey Efendi Kaptan, süvari muavini olarak Binbaşı Cemil Bey Efendi Kaptan ve seyir subayı olarak da Deniz Harp Okulu seyir öğretmeni Sol Kolağası Tahsin Efendi Kaptan vardı.
Ayrıca personel kadrosunun 200 kişi daha arttırılmasının uygun olacağı kanaatine varıldığından, personel arasından sadece sağlık durumları ve yaşları itibariyle böyle uzun bir seferin zorluklarına katlanamayacak olanları ayırdılar, noksan personeli de tamamladılar.
Gezinin yapılmasındaki zahiri sebeplerden birisi de, Deniz Harp Okulu öğrencilerinin teorik bilgilerini uygulamaları, görgü, bilgi ve deneyim kazanmaları olduğundan, bunun gereği için de en son mezun olan sınıftan lisan bilen on üç genç subayın yani o yıllardaki tabiriyle Şakirdanın geziye iştirak ettirilmesi uygun görüldü. Gemideki iskân zorluğu nedeniyle sınıfın geri kalan kısmı İstanbul’da bırakıldı.
Personel konusundaki son girişim, Bahriye Bakanlığı’nın 13 Nisan 1889 tarihinde saraya Mabeyin Başkâtipliği’ne (Özel Kalem Müdürlüğü) yaptığı teklifle oldu. Bu teklifte, “… Mektebi Fünun’u Bahriye’den mezun olan öğrencilerin bilgilerini pekiştirmeleri için Ertuğrul Fırkateyni’nin okul gemisi olarak Hindistan, Çin ve Japonya’ya gönderilmesi ve bu ülkelerin sularında seyir yapması, Babıâli’den tebliğ buyrulan emir gereği olduğundan, bu fırkateyne bilgili ve yetenekli bir Süvariyle bir de Süvari Muavini atanması gerekli olduğundan, Tekirdağlı Ali ve Cemil Efendi Kaptanlar bu görevlere uygun görülmüşlerdir. Bu subaylar aranılan nitelikleri taşıdıklarından, rütbelerinin yarbaylığa yükseltilerek, Ali Efendi Kaptan’ın Süvariliğe ve Cemil Efendi Kaptan’ın da Süvari Muavinliğine atanmaları uygun görülürse, bu konuda gereken emrin verilmesi…” talep ediliyordu. Bu teklifin de uygun görülerek kabul edildiği Mabeyin Başkâtipliğinden gönderilen 14 Nisan 1889 tarihli yanıttan anlaşılmaktadır. Gemi Süvarisi ve Muavininin hem terfilerinin hem de atanmalarının onaylandığını bildiren bu yanıt, personel konusunun da sonunu getirmiştir.

nacikaptan.com/?p=84541

Okumaya devam et  Ertuğrul Fırkateyni gün yüzüne çıkıyor
Bölüm II sonu / Naci Kaptan / 06.12.2020/ Devam edecek

Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir