“Toplumsal hareketliliği durdurmalıyız…”

Türk Tabipleri Birliği’nin (TTB) yeni yönetimi tarafından başkanlık görevine getirilen Şebnem Korur Fincancı, hükümetin önlem almakta geciktiğini söylerken, son alınan önlemlerin de yetersiz kaldığını söyledi. - buluz

Türk Tabipleri Birliği’nin (TTB) yeni yönetimi tarafından başkanlık görevine getirilen Şebnem Korur Fincancı, hükümetin önlem almakta geciktiğini söylerken, son alınan önlemlerin de yetersiz kaldığını söyledi.

Pandemi ile savaş, milletçe ortak savaşımızdır. Bu savaşta doğru olan neyse onu bulup, uygulamak ve ortak hareket etmek durumundayız. O nedenle her kesimi dinlemek, her alanda yardım ve destek alarak bu illetten kendimizi bir an önce kurtarmamız gerekiyor.

Bugüne kadar dikkat edilecek olursa Türk Tabipler Birliği ( TTB) pandemi ile savaşta birçok konuya dikkat çekmeye çalıştı. Çoğu doktorların bu konudaki açıklamaları dikkate alınmak istenilmedi.

Türk Tabipleri Birliği salgının etkisinin azaltılması için neler yapılmasını öneriyor? Nasıl bir kapanma öngörüyor? TTB’nin bu konudaki görüşlerini açıklayan Şebnem Korur Fincancı’ya göre, öncelikle yapılması gereken toplumsal hareketliliğin durdurmak: ‘‘Bu ne anlama geliyor? Zorunlu üretim ve zorunlu üretim maddelerin dağıtımı dışında şehirlerarası ulaşımı durdurmak gerekiyor. Bu sayede virüsün şehirlerarası geçişi engellenebilir. Zorunlu üretim dışında üretimi durdurmak gerekiyor ki fabrikalarda toplu halde zorunlu kalabalık içinde bulunan insanların birbirlerine bulaştırıp evlene taşımasını engelleyebilelim. Bunları yaparken esnaf gelir kaybına uğrayacak. Varsa kira giderini karşılamak, elektrik su ısınma giderini karşılamak gerekli. Tabii ki kamuda çalışanlar ücretli izinli olacak. Zorunlu olmayan dışındakiler, özel sektörde çalışanlar ücretli izinli olmalı. Güvencesiz çalışan insanlar için de bir temel ücret sağlanmalı. Fiziksel teması azaltacağız ama yakın çevrede de bir fiziksel hareketlilik sağlanmalı. Günlük yürüyüşler mümkün olmalı. Çocukların geniş oyun alanları olabilmeli. Uygun koşullarda açık havada da bir arada olabilmeleri etkileşim içinde olabilecekleri. Şu anda acil yapılması gereken bunlar.’’

Fincancı’nın açıklamalarını birlikte okuyalım:

 ‘‘İçişleri Bakanlığı genelgesi ile pandemi yönetilmez. Pandemi, Sağlık Bakanlığı genelgeleri ile yönetilir. Cumhurbaşkanı eşliğinde geçtiğimiz hafta bir güvenlik paketi açıklandı. Bu bir önlemler paketi değil, güvenlik paketi. Sokağa çıkma yasağı zaten kendi başına bir sorun. Ama sokağa çıkma yasağı da o kadar ilginç bir sokağa çıkma yasa ki Corona virüs akşamları heyecana kapılıp dolaşmaya başlıyor. Sabah erken saatlere kadar dört dönüyor. Sonra kayboluyor. Üretimden vazgeçme gibi bir dert hiç yok. Oysa toplu bulunan yerlerin kapatılması gerekiyor. Zorunlu üretim dışında üretimin durması gerekiyor. Biz gördük ki verilere göre, bu bir işçi sınıfı hastalığıdır. Sınıfsal özellikleri vardır. İnsanlar çalışmak zorunda kaldıkları için toplu alanlarda bir arada uygun olmayan koşullarda bulunuyorlar ve buralarda bulaşma hızı çok daha yüksek. İnsanlar tamamen evlere kapatılınca kadına şiddet ve çocuk istismarı da artıyor. Ölüyor insanlar. İnsanlar ölüyor bunlar insan… Aileleri var çocukları var çocukları var, anneleri var babaları var. Gerçekten ciddi bir artış olduğu görülüyor. Ben İstanbul Mezarlıklar Müdürlüğü’nün verilerini söyleyeyim size. 2015-2019 arasındaki son beş yılda İstanbul’da son beş gün içinde meydana gelen ölüm ortalaması 200’lerde iken 2020’deki aynı beş günde 400’lerde, yüzde 100 artmış. Sadece COVİD-19 hastalığından da değil biz başka kronik hastalıkları olan sağlık hizmeti alması gereken acil müracaat edecek olanlara sağlık hizmet sunamıyoruz. Servislerin hepsi Covid 19’a dönüştüğü için, aciller COVİD-19 hastası kaynadığı için. Yoğun bakım yatağı kalmadığı için ve onlar ölüyorlar. Önlenebilir ölümleri önleyemediğimiz için maalesef sayı artıyor. O yüzden ne önlem alırlarsa alsınlar gecikmiş durumdalar. Bunun sorumluğu doğrudan hükümeti aittir. Çünkü ne sorumluluğu paylaştılar ne de uygun önlemleri almadılar. İnsanlık tarihi boyunca bilimin topluma sunduğu çok büyük bir armağandır bu aşılama. O nedenle COVİD-19’la ilgili bu aşılama da çok kıymetli olacak ama birkaç şeyi aklımızda bulundurmamız gerekiyor. Birincisi, Covid 19 pandemisi biter, COVİD 20, 21, 35 başlayabilir. Biz çevreye gerektiği gibi davranmazsak yeniden örgütlenme modeli kuramazsak daha çok mutasyon olur. Ve biz daha çok aşıların peşinde dolaşırız. Bu nedenle bir kere dünyayı yeniden planlamalıyız. Bu dünyayı böyle hor kullanmaya devam edecek, miyiz etmeyecek miyiz? Onun kararını vermeliyiz. Aşılara gelince tabii kaçınılmaz olarak özellikle çok uluslu şirketlerin elinde bütün bu üretim. Üretim çok maliyetli bir şey. Araştırma geliştirme çok maliyetli. Koruyucu sağlık hizmeti bağlamında bu aşılar, ücretsiz olmalı ve herkes erişebilmeli. Bu konuda en büyük sorumluluğu da Dünya Sağlık Örgütü üstlenmeli. Ben İstanbul Tabip Odası Genel Sekreterliği yapmıştım. O zaman da böyleydi. Devlet kendi içinde kapalıdır. Dışarı açılmaktan kaçınır. Özellikle otoriteryen ülkelerde benzer bir durum vardır. Merkezi devlet yapılanması, demokratik kitle örgütleriyle ilişki kurmaktan kaçınır. Neden kaçınır? Çünkü ilişki kurarsa bu dönemde daha yaygın olarak gördüğümüz hakikat ötesi çağın hakikat bükücüleri olarak o algı yönetimini gerçekleştirme olanağından yoksun kalacaktır. Ve ortaya çıkan her hakikat, orada denge bozulmasına yol açıyor.”

Acı da olsa gerçekleri görmek durumundayız. TTB’nin her söylediği de doğru olmayabilir. Yanlışlar varsa bunları düzeltmek, kamuoyuna açıklamak, bilgilendirmek bizi yönetenlerin görevidir.

Okumaya devam et  TTB: Başbakan’ın ruh halinden kaygılıyız

Pandemi ile savaşta diğer ülkeler nasıl tedbirler alıyor, vakaları giderek azaltıyorsa biz de aynı yoldan hareket ederek bu konuda başarı sağlayabiliriz.

[email protected]

www.facebook.com/necdet.buluz



Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir