Görünen Köy Kılavuz İstemez, Uçuruma Yuvarlanıyoruz…

</p> <p>Cafcaflı, cilalı, boş sözlerle; inşallahlarla, maşallahlarla sosyal yaşam düzelmez. Ekonomi düze çıkmaz. İşsizlik, yoksulluk, sefalet yok olmaz. Sen durmadan “Biz dünya lideriyiz. Dünya devletiyiz. Herkes bizi kıskanıyor. Bizi engellemeye çalışıyorlar, şu kadar fabrika açtık” desen de kimseyi inandıramazsın. Çünkü görünen köy kılavuz istemiyor, lafla peynir gemisi yürümüyor… Vatandaş ülkesinin içinde bulunduğu sıkıntıları şimdi yaşayarak görüyor. Her şey ortada… Her şey gün gibi, güneş gibi apaçık… Aç, perişan insanlara din sömürüsü de kâr etmiyor artık; onlar yine öfkelerini, kinini haykırmayı sürdürüyorlar. Olanı, biteni sorguluyorlar… Kötü alın yazılarını değiştirmeye çalışıyorlar. Tek eksikleri, önlerinde, onlara yol gösterecek Atatürk gibi bir kılavuzlarının olmaması… İktidar, günden güne güç, direnç yitiriyor. Halk ondan desteğini çekiyor… Anketlerde AKP’nin aldığı oy yüzde 30’lara, yüzde 32’lere düştü. MHP ise yüzde 7’lere, 8’lere geriledi. “Zor dostum, zor!” AKP - MHP ortaklığının 2023’lere ulaşması çok zor… 2021 seçim senesi gibi görünüyor. Hükümet, sağlık malzemesi üreticilerine, sağlık kuruluşlarına henüz borcunu bile ödeyemedi… İçteki kuruluşları bir yana bırakalım, dışarıdaki ilaç şirketlerine borcu olduğunu da yeni öğrendik. “38’inci Amerikan-Türk Konferansı’nda konuşan ABD Türkiye Büyükelçisi David Satterfield, Türkiye’deki devlet hastanelerinin yabancı ilaç şirketlerine borcunun bir yıl içinde 230 milyon dolardan 2,3 milyar dolara çıktığını söyledi. “Şirketlerimiz böyle devam etmek istemeyebilir,  bu da Türkiye’nin çıkarına olmaz” dedi. Açık bir tehdit bu… Peki, bu koşullarda iktidar, halka sağlık hizmetini nasıl götürecek? Ülkenin doktorlara, hemşirelere, hastanelere ihtiyacı olduğu bir dönemde sen tüm gelirlerini imam hatiplere, tarikat yurtlarına, din görevlilerine harcarsan elbette olacağı bu… Diyanet işlerine ayrılan para tamı tamamına 11,5 milyar TL. Sağlık Bakanlığına verilen ise 2,7 milyar TL. Hastane sayısı 1250, cami sayısı 85 bin, doktor açığı 105 bin, imam fazlası 115 bin… Dünyanın önde gelen kredi derecelendirme kuruluşlarından Moody’s, Türkiye’nin kredi notunu B1’den B2’ye indirdi. Hani bu kararında haksız da sayılmaz. Çünkü Türk lirası dolar karşısında durmadan değer kaybediyor ve ülkemizin borcu günden güne artıyor… Günümüzde devletin borcu 1,8 trilyon liraya ulaştı ve bunun yarısından çoğu döviz cinsinden… Faizleri düşürmek, yükseltmek de bir işe yaramadı. Şimdi iktidar 300 fabrika açtığını ilan ederek, hem kendisine hem de halkına moral kazandırma çalışmalarına başladı. Ama açılan (!) fabrikaların büyük bir çoğunluğunun geçmişte kurulduğu söyleniyor. Hatta bunların içinde 40 – 45 yıllık fabrikaların olduğu açıklanıyor. Böylece Moody’s, Türkiye’nin kredi notunu düşürmekle, ülkemizi Afrika’nın ücra köşelerindeki Uganda, Tanzanya, Etiyopya, Kenya gibi ülkelerle aynı kategoriye sokmuş oldu. Bu puanlamaya saray çok öfkelendi… Zaten, iktidarın işi gücü kendisini, politikalarını ve gidişatını eleştiren iç ve dış çevrelere öfkelenmek, sert çıkmak, ağzına geleni söylemek… Bu yüzden, bölgemizde ve dünyada yalnız kaldık. Kimse bizi sevmiyor, kimse bizimle yan yana gelmek istemiyor. Davet edip görüşmeler yaptığımız, desteklediğimiz Libya Başbakanı Fayiz es-Serraj da istifa edeceğini tüm dünyaya duyurdu. Türkiye’yi bırakıp, şimdi Mısır’la görüşmelere başladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan buna çok üzüldü. Yakında katar da bizi terk edip, Arap ülkeleri ile dostluk kurarsa hiç şaşmayalım. Nitekim Suudi Arabistan 1 Ekim'den itibaren Türk mallarına ambargo uygulamaya başlıyor. Geçen yıl 3,1 milyar dolarlık ihracat pazarımız olan Suudi Arabistan'ın ambargosu en fazla kimyasal madde, hazır giyim ve halı satan iş adamlarını etkileyecek. Bir zamanlar kendi kendimize yeten yedi devletten biriydik. Yanlış sanayi, yanlış tarım politikaları ile ele güne muhtaç hale geldik. Pamuğu bile Yunanistan’dan alıyoruz şimdi. Hem kavga ediyoruz, hem onlarla ticaret yapıyoruz…Dostlar alışverişte görsün… Pamuk üreticilerimiz perişan… Tüm köylümüz perişan ve bi taraftan da yabancılara tarla, arazi satıyoruz… Bu gidişle ekecek, biçecek toprağımız da kalmayacak. Bu gidiş, gidiş değil. Görünen köy kılavuz istemez. Hızla uçuruma yuvarlanıyoruz… (alieralp37@gmail.com) - IMG 20170622 111622 1

</p> <p>Cafcaflı, cilalı, boş sözlerle; inşallahlarla, maşallahlarla sosyal yaşam düzelmez. Ekonomi düze çıkmaz. İşsizlik, yoksulluk, sefalet yok olmaz. Sen durmadan “Biz dünya lideriyiz. Dünya devletiyiz. Herkes bizi kıskanıyor. Bizi engellemeye çalışıyorlar, şu kadar fabrika açtık” desen de kimseyi inandıramazsın. Çünkü görünen köy kılavuz istemiyor, lafla peynir gemisi yürümüyor… Vatandaş ülkesinin içinde bulunduğu sıkıntıları şimdi yaşayarak görüyor. Her şey ortada… Her şey gün gibi, güneş gibi apaçık… Aç, perişan insanlara din sömürüsü de kâr etmiyor artık; onlar yine öfkelerini, kinini haykırmayı sürdürüyorlar. Olanı, biteni sorguluyorlar… Kötü alın yazılarını değiştirmeye çalışıyorlar. Tek eksikleri, önlerinde, onlara yol gösterecek Atatürk gibi bir kılavuzlarının olmaması… İktidar, günden güne güç, direnç yitiriyor. Halk ondan desteğini çekiyor… Anketlerde AKP’nin aldığı oy yüzde 30’lara, yüzde 32’lere düştü. MHP ise yüzde 7’lere, 8’lere geriledi. “Zor dostum, zor!” AKP - MHP ortaklığının 2023’lere ulaşması çok zor… 2021 seçim senesi gibi görünüyor. Hükümet, sağlık malzemesi üreticilerine, sağlık kuruluşlarına henüz borcunu bile ödeyemedi… İçteki kuruluşları bir yana bırakalım, dışarıdaki ilaç şirketlerine borcu olduğunu da yeni öğrendik. “38’inci Amerikan-Türk Konferansı’nda konuşan ABD Türkiye Büyükelçisi David Satterfield, Türkiye’deki devlet hastanelerinin yabancı ilaç şirketlerine borcunun bir yıl içinde 230 milyon dolardan 2,3 milyar dolara çıktığını söyledi. “Şirketlerimiz böyle devam etmek istemeyebilir,  bu da Türkiye’nin çıkarına olmaz” dedi. Açık bir tehdit bu… Peki, bu koşullarda iktidar, halka sağlık hizmetini nasıl götürecek? Ülkenin doktorlara, hemşirelere, hastanelere ihtiyacı olduğu bir dönemde sen tüm gelirlerini imam hatiplere, tarikat yurtlarına, din görevlilerine harcarsan elbette olacağı bu… Diyanet işlerine ayrılan para tamı tamamına 11,5 milyar TL. Sağlık Bakanlığına verilen ise 2,7 milyar TL. Hastane sayısı 1250, cami sayısı 85 bin, doktor açığı 105 bin, imam fazlası 115 bin… Dünyanın önde gelen kredi derecelendirme kuruluşlarından Moody’s, Türkiye’nin kredi notunu B1’den B2’ye indirdi. Hani bu kararında haksız da sayılmaz. Çünkü Türk lirası dolar karşısında durmadan değer kaybediyor ve ülkemizin borcu günden güne artıyor… Günümüzde devletin borcu 1,8 trilyon liraya ulaştı ve bunun yarısından çoğu döviz cinsinden… Faizleri düşürmek, yükseltmek de bir işe yaramadı. Şimdi iktidar 300 fabrika açtığını ilan ederek, hem kendisine hem de halkına moral kazandırma çalışmalarına başladı. Ama açılan (!) fabrikaların büyük bir çoğunluğunun geçmişte kurulduğu söyleniyor. Hatta bunların içinde 40 – 45 yıllık fabrikaların olduğu açıklanıyor. Böylece Moody’s, Türkiye’nin kredi notunu düşürmekle, ülkemizi Afrika’nın ücra köşelerindeki Uganda, Tanzanya, Etiyopya, Kenya gibi ülkelerle aynı kategoriye sokmuş oldu. Bu puanlamaya saray çok öfkelendi… Zaten, iktidarın işi gücü kendisini, politikalarını ve gidişatını eleştiren iç ve dış çevrelere öfkelenmek, sert çıkmak, ağzına geleni söylemek… Bu yüzden, bölgemizde ve dünyada yalnız kaldık. Kimse bizi sevmiyor, kimse bizimle yan yana gelmek istemiyor. Davet edip görüşmeler yaptığımız, desteklediğimiz Libya Başbakanı Fayiz es-Serraj da istifa edeceğini tüm dünyaya duyurdu. Türkiye’yi bırakıp, şimdi Mısır’la görüşmelere başladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan buna çok üzüldü. Yakında katar da bizi terk edip, Arap ülkeleri ile dostluk kurarsa hiç şaşmayalım. Nitekim Suudi Arabistan 1 Ekim'den itibaren Türk mallarına ambargo uygulamaya başlıyor. Geçen yıl 3,1 milyar dolarlık ihracat pazarımız olan Suudi Arabistan'ın ambargosu en fazla kimyasal madde, hazır giyim ve halı satan iş adamlarını etkileyecek. Bir zamanlar kendi kendimize yeten yedi devletten biriydik. Yanlış sanayi, yanlış tarım politikaları ile ele güne muhtaç hale geldik. Pamuğu bile Yunanistan’dan alıyoruz şimdi. Hem kavga ediyoruz, hem onlarla ticaret yapıyoruz…Dostlar alışverişte görsün… Pamuk üreticilerimiz perişan… Tüm köylümüz perişan ve bi taraftan da yabancılara tarla, arazi satıyoruz… Bu gidişle ekecek, biçecek toprağımız da kalmayacak. Bu gidiş, gidiş değil. Görünen köy kılavuz istemez. Hızla uçuruma yuvarlanıyoruz… (alieralp37@gmail.com) - IMG 20170622 111622 1




Cafcaflı, cilalı, boş sözlerle; inşallahlarla, maşallahlarla sosyal yaşam düzelmez. Ekonomi düze çıkmaz.
 
İşsizlik, yoksulluk, sefalet yok olmaz.
 
Sen durmadan “Biz dünya lideriyiz. Dünya devletiyiz. Herkes bizi kıskanıyor. Bizi engellemeye çalışıyorlar, şu kadar fabrika açtık” desen de kimseyi inandıramazsın.
 
Çünkü görünen köy kılavuz istemiyor, lafla peynir gemisi yürümüyor…
 
Vatandaş ülkesinin içinde bulunduğu sıkıntıları şimdi yaşayarak görüyor.
 
Her şey ortada… Her şey gün gibi, güneş gibi apaçık…
 
Aç, perişan insanlara din sömürüsü de kâr etmiyor artık; onlar yine öfkelerini, kinini haykırmayı sürdürüyorlar. Olanı, biteni sorguluyorlar…
 
Kötü alın yazılarını değiştirmeye çalışıyorlar. Tek eksikleri, önlerinde, onlara yol gösterecek Atatürk gibi bir kılavuzlarının olmaması…
 
İktidar, günden güne güç, direnç yitiriyor. Halk ondan desteğini çekiyor… Anketlerde AKP’nin aldığı oy yüzde 30’lara, yüzde 32’lere düştü.
 
MHP ise yüzde 7’lere, 8’lere geriledi.
 
“Zor dostum, zor!”
 
AKP – MHP ortaklığının 2023’lere ulaşması çok zor… 2021 seçim senesi gibi görünüyor.
 
Hükümet, sağlık malzemesi üreticilerine, sağlık kuruluşlarına henüz borcunu bile ödeyemedi… İçteki kuruluşları bir yana bırakalım, dışarıdaki ilaç şirketlerine borcu olduğunu da yeni öğrendik.
 
“38’inci Amerikan-Türk Konferansı’nda konuşan ABD Türkiye Büyükelçisi David Satterfield, Türkiye’deki devlet hastanelerinin yabancı ilaç şirketlerine borcunun bir yıl içinde 230 milyon dolardan 2,3 milyar dolara çıktığını söyledi. “Şirketlerimiz böyle devam etmek istemeyebilir,  bu da Türkiye’nin çıkarına olmaz” dedi.
 
Açık bir tehdit bu…
 
Peki, bu koşullarda iktidar, halka sağlık hizmetini nasıl götürecek?
 
Ülkenin doktorlara, hemşirelere, hastanelere ihtiyacı olduğu bir dönemde sen tüm gelirlerini imam hatiplere, tarikat yurtlarına, din görevlilerine harcarsan elbette olacağı bu…
 
Diyanet işlerine ayrılan para tamı tamamına 11,5 milyar TL. Sağlık Bakanlığına verilen ise 2,7 milyar TL. Hastane sayısı 1250, cami sayısı 85 bin, doktor açığı 105 bin, imam fazlası 115 bin…
 
Dünyanın önde gelen kredi derecelendirme kuruluşlarından Moody’s, Türkiye’nin kredi notunu B1’den B2’ye indirdi.
 
Hani bu kararında haksız da sayılmaz. Çünkü Türk lirası dolar karşısında durmadan değer kaybediyor ve ülkemizin borcu günden güne artıyor…
 
Günümüzde devletin borcu 1,8 trilyon liraya ulaştı ve bunun yarısından çoğu döviz cinsinden… Faizleri düşürmek, yükseltmek de bir işe yaramadı.
 
Şimdi iktidar 300 fabrika açtığını ilan ederek, hem kendisine hem de halkına moral kazandırma çalışmalarına başladı.
 
Ama açılan (!) fabrikaların büyük bir çoğunluğunun geçmişte kurulduğu söyleniyor. Hatta bunların içinde 40 – 45 yıllık fabrikaların olduğu açıklanıyor.
 
Böylece Moody’s, Türkiye’nin kredi notunu düşürmekle, ülkemizi Afrika’nın ücra köşelerindeki Uganda, Tanzanya, Etiyopya, Kenya gibi ülkelerle aynı kategoriye sokmuş oldu.
 
Bu puanlamaya saray çok öfkelendi…
 
Zaten, iktidarın işi gücü kendisini, politikalarını ve gidişatını eleştiren iç ve dış çevrelere öfkelenmek, sert çıkmak, ağzına geleni söylemek…
 
Bu yüzden, bölgemizde ve dünyada yalnız kaldık. Kimse bizi sevmiyor, kimse bizimle yan yana gelmek istemiyor.
 
Davet edip görüşmeler yaptığımız, desteklediğimiz Libya Başbakanı Fayiz es-Serraj da istifa edeceğini tüm dünyaya duyurdu.
 
Türkiye’yi bırakıp, şimdi Mısır’la görüşmelere başladı.
 
Cumhurbaşkanı Erdoğan buna çok üzüldü.
 
Yakında katar da bizi terk edip, Arap ülkeleri ile dostluk kurarsa hiç şaşmayalım.
 
Nitekim Suudi Arabistan 1 Ekim’den itibaren Türk mallarına ambargo uygulamaya başlıyor.
 
Geçen yıl 3,1 milyar dolarlık ihracat pazarımız olan Suudi Arabistan’ın ambargosu en fazla kimyasal madde, hazır giyim ve halı satan iş adamlarını etkileyecek.
 
Bir zamanlar kendi kendimize yeten yedi devletten biriydik.
 
Yanlış sanayi, yanlış tarım politikaları ile ele güne muhtaç hale geldik.
 
Pamuğu bile Yunanistan’dan alıyoruz şimdi. Hem kavga ediyoruz, hem onlarla ticaret yapıyoruz…
Dostlar alışverişte görsün…
 
Pamuk üreticilerimiz perişan… Tüm köylümüz perişan ve bi taraftan da yabancılara tarla, arazi satıyoruz… Bu gidişle ekecek, biçecek toprağımız da kalmayacak.
 
Bu gidiş, gidiş değil. Görünen köy kılavuz istemez. Hızla uçuruma yuvarlanıyoruz…
 
([email protected])

Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir