Dil zorbalık dili olunca…

Dil zorbalık dili olunca…

Fransa başkanı Macron “Türkler laftan anlamaz eylemden anlar” demiş.

Biz bu dili çok iyi tanırız. Bu dil emperyalizmin dilidir. Saldırganlığın dilidir.

Emperyalizm, kendini savunan ülkeleri laf anlamaz ülke ilan ederek işe başlarlar. İstediklerini alamazlarsa, bir ileri ki şama da yaptırım uygularlar. Ulus devlet hala haklarını savunmaya devam ediyorsa, bu kez, ülke içinde, etnik veya mezhepsel savaşlar organize ederler. Bununla da sonuç alamıyorlarsa, vekalet savaşlarına yönelirler. Elbette son durakları savaştır.

Gerek Merkel’in gerek Macron’un niyeti, Türkiye’yi terbiye etme yönünde ilerlemektedir. Bu kez daha saldırgan görünen Fransa’dır.

Amerika kendi iç derdi ile uğraştığı için, işi şimdilik, Avrupa’ya bırakmış gibi görünüyor.

Esas itibariyle Avrupa ile bizim çıkarlarımız çatışan değil uyuşan çıkarlardır. Ancak gerek ABD emperyalizmi gerekse Avrupa emperyalizmi değişen dünya koşullarında kendilerini yenileyemediklerinden, yeni sermaye birikim süreçlerinde sıkıştılar.

Çin ve Rusya karşısında bulundukları konum tamamen gerileyen bir durumdur.

Eğer ilk aşamada AB Türkiye’ye ambargo uygularsa, Türkiye zaman kaybetmeden karşı ambargo uygulamalıdır.

Ulusal pazarlarımızda ki Fransız şirketlerine yaptırım uygulamalıdır. Başta otomobil şirketlerine yeni vergiler koyarak işe başlamalıdır.

Hani, Macron diyor ya “Türkler laftan anlamaz dayaktan anlar” diye asıl emperyalizmin anladığı dil eylemdir.

Emperyalizm eylemden başka dil kullanmaz. Şimdi biz de aynı dili kullanınca beyler ne yapacaklarını bilmiyorlar.

Elbette konuyu diplomatik lisan ile halletmek gerekmektedir. Lakin ne Türkiye’nin dayanacak hali kaldı, ne de emperyalizmin gidecek yeri kaldı. Durum vahamet arz ediyor.

Gerilimin daha da artacağı günler yaşayacağız. Geri adım atarsak kaybeden biz olacağız. Böyle bir durumda geri adımın bir çözüm olmayacağı açıktır.

29 Ağustos 2020