KIBRIS’TA ÖLMEK!

KIBRIS’TA ÖLMEK! - thumbnail IMAG0470

KIBRIS’TA ÖLMEK!

KIBRIS’TA ÖLMEK! - thumbnail IMAG0470

Hüseyin MÜMTAZ

                Haziran ayına olaylı girdik…

                Eş zamanlı olarak Yunanistan ve Güney Kıbrıs’ta iki camiye “saldırıldı”.

                Önce Uzunköprü’nün hemen karşısında, Yunanistan’ın Dimetoka kentinde bulunan ve restore edilmeyi bekleyen 600 yıllık tarihi Çelebi Sultan Mehmet Camii’nin minaresine gece kimliği belirsiz kişiler tarafından Yunan bayrağı asıldı.

                Rumeli’nin en büyük camiidir.

                Dimetoka Osmanlı döneminde (1361-1912) bir ilim merkezi ve Osmanlı sultanlarının zaman zaman gelip kaldıkları bir yerdi. Bu nedenle sultanların kalmaları için büyük bir saray da yapılmıştı. Edirne’nin fethine kadar I. Murad’ın, daha sonra da Şehzade Mûsâ Çelebi ve Fâtih Sultan Mehmet’in burada ikamet ettiği söylenir. Fâtih’in oğlu Bayezid de Dimetoka’da doğmuştur.

                Aynı gün, herhalde elektronik hesapla yahut whatsapp’la haberleştiler ki Güney Kıbrıs’ın Leymosun kentinde bulunan Köprülü Hacı İbrahim Ağa Camii’ne de üç adet molotofkokteyli atıldı, duvarlarına Müslümanlık aleyhine yazılar yazıldı.

                Türkiye ve Kuzey Kıbrıs’tan ilgili yetkililer anında sert protesto mesajları yayınlayarak olayları kınadılar.

                Otuza yakın Arap ülkesinden çıt çıkmadı.

                Geçen yıla kadar haftada beş sefer zart zurt güneye geçerek güneyli kara papazla, kara sakallı-kara cübbeli papazın “makamında” dinlerarası ilişkileri müzakere eyleyen KKTC’nin Din işleri Başkanı Talip Atalay sade suya tirit bir açıklamayla olayı protesto etti ama anında karşıya geçip camide incelemelerde bulunmadı, iki rekât namaz kılmadı.

                Pandemi’ye sığınmasın…

                Biz kendisinin; Amerikan Başkan Yardımcısı Biden’ın altı yıl önce Hrisostomos’u ziyareti günü Başpiskoposluğa koşup giderek papaz tarafından, papazın maiyetiymiş gibi, Hala Sultan Tekkesi imamının solunda Biden’e takdim ediliş fotoğrafını bile anımsıyoruz.

Sadece bu değil.

Kıbrıs’ın kuzeyinde işler iyice zıvanadan çıktı, artık TMT’ye bile dil uzatılır oldu.

                (Kanal T)atar televizyonunda her sabah vatana, devlete, millete, bayrağa, askere söven Türkçe konuşan malûm İngiliz bu sefer de TMT’yi ağzına almış. 

                Meydanı boş bulmuş.

                Üstelik yine Başbakanlığa bağlı Sivil Savunma’nın afet yardımlarıyla ilgili halk örgütünde de, bu kadar lâftan sonra bile “hâlâ” üyeliği devam ediyormuş.

                Kıbrıs ne hâle gelmiş!

                Bitmedi…

Turp’un büyüğü daha torbada…

                Geçende bir dost Girne havalisinde mezar yerlerinin “sterlin” üzerinden tarifelendirilip satıldığını pardon “rezerve” edildiğini söyledi.

                Sanki lokantada masa rezervasyonu yapılıyor!

                Yâni Kıbrıs’ta dostlar, duymadıysanız iyi dinleyin; Kıbrıs’ta Müslüman mezarlığı “sterlin” üzerinden “kapatılıyor”.

Bir mezar 500 sterlin. O da ancak ölünce…Önceden “rezervasyon” yok. Öldüğünde “istersen” yanında “rezervasyon” yapılabiliyor.

Derin araştırmalarda bulundum… Meğer “majestelerinin” ilk valisi Wolseley 1878’de adaya çıkınca belediye başkanlarına emirnameyi tebliği etmiş, “Bundan böyle her mezardan 500 sterlin alınacak” diye.(!)

Girne Belediye Başkanı’na ulaşmaya çalıştım, “Doğru mu?” diye.

Siz de deneyin…

                Bütün bu olup bitenden Talip Atalay’ın haberi var mı acaba?

Neden yok?    5 Haziran 2020


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir