Hurma almaz mıydınız?

“Hurma almaz mıydınız?”

Tarihte Ortadoğu ve Uzakdoğu ülkelerinin tek yanlı hukuki işlemleri veya antlaşmaları yoluyla yabancılara tanıdıkları ayrıcalıklara kapitülasyon denir. İlk Osmanlı padişahları daha çok Batılı tüccarların Osmanlı topraklarında ticaret yapmasını kolaylaştırmaya dönük ekonomik ayrıcalıklar verme yoluna gittiler. Ragusa adlı İtalyan şehrine 1365’te sağlanan olanaklarla başlayan bu süreç, daha sonra Cenovalı ve Venedikli tüccarların benzer haklar elde etmesiyle sürdü. II.Bayezid döneminde Venedik ve Fransa’yla yapılan benzer sözleşmeler,İstanbul’da yabancı tüccarların etkinlik alanını genişletti. 

Yazar ve düşünce adamı Turan Akıncı,:

”Osmanlının işgal etmediği tek ülke Istanbul’daki Galata Banker Cumhuriyetidir”

Cenevizlilerden sonra Fransızlarla yapılan kapitilasyon sözleşmesi toplam 16 maddeden oluşmaktaydı. Sözleşmenin başlıca hükümleri arasında iki ülkenin toprakları arasında ticaret,ikamet ve taşımacılık serbestliğinin karşılıklı tanınmasını,Fransız tüccarların 10 yıl vergiden bağışık tutulması,  II.Selim döneminde Venedik’e karşı Fransa’nın desteğini kazanmak amacıyla bütün yabancı gemilerin Fransız bayrağı çekme koşuluyla Osmanlı karasularında dolaşmasına ve ticaret yapmasına. Osmanlı topraklarındaki Fransız ikametgahlarına hiçbir nedenle girilemeyeceği, Fransız uyruklarının Osmanlı maliyesine vergi ödemeyeceği ve gümrük resminin gelecekte arttırılamayacağı. Fransız tüccarlara koşulsuz ve süresiz vergi bağışıklığı gibi ağır hükümler yer alıyordu.  Bu arada İngiltere 1604-1622 arasında imzalanan beş sözleşmeyle,Hollanda’da 1612-1668 arasında imzalanan üç sözleşme ile Osmanlı padişahlarının Fransa’ya tanıdığı ayrıcalıklara yakın haklar koparmayı başardı.
Bu arada Avusturya ve Rusya da XVIII. yy’da Osmanlılar karşısındaki kazandıkları askeri zaferlere dayanarak benzer ekonomik ayrıcalıklar elde etme olanağı buldular. Avusturya’yla imzalanan Karlofça (1699) ve Pasarofça (1718) antlaşmaları uyarınca, bu ülkeye diğer ülkelerle aynı düzeyde kapitülasyonlar tanındı.
Osmanlı Devleti’nin egemenliğini sınırlayan ve zamanla Osmanlı ekonomisinin gelişmesini köstekleyen kapitülasyonların olumsuz sonuçlan XIX.yy’da daha belirgin hale geldi. Yerli sanayi dalları kapitülasyonların korunması altında ülkeye giren yabancı mallarla rekabet edemeyerek çökme noktasına kadar vardı.Eşit olmayan gümrük ve vergilendirme koşullan,yerli girişimcilerin büyük zarar görmesine yol açtı.Kabotaj hakkının yabancılara bırakılması nedeniyle, Türk gemiciler kendi karasularında gemi işletemeyecek duruma düştü. Dahası, yabancılar ayrıcalılıklarından aldıkları güçle devlet yönetiminin çeşitli kademelerinde müdahalelere başladı.

Okumaya devam et  Kapitülasyon Nedir? Kapitülasyonların Kaldırılması

 Kapitülasyonların getirdiği ağır koşullardan rahatsızlık duyan Osmanlı yöneticileri I.Meşrutiyet döneminde iktidara gelen İttihat ve Terakki Cemiyeti,1914’te Birinci Dünya Savaşı’na hazırlanırken,kapitülasyonları tek yanlı olarak kaldırdığını açıkladı.Bu karara aralarında Osmanlı Devleti’nin müttefiki Almanya’nın da bulunduğu Avrupa ülkeleri hemen tepki gösterdi. Savaşta uğranan yenilginin ardından 1920’de İmzalanan Sevr Antlaşması’nda kapitülasyonların yeniden yürürlüğe konmasına ilişkin bir maddeye de yer verildi. Ama ilgili devletler 24 Temmuz 1923 tarihli Lozan Antlaşması’nın 23. maddesiyle kapitülasyonların bütünüyle kaldırılmasını kabul etti.

Sonra ne oldu? Ülke idarecileri aman biz ne yapıyoruz. Kendi yağımızla kavrulmaya bakalım içdinamiklerimizi geliştirelim mi dediler. Yoo.tarih tekerrür etti.

Marshal planını kabul eden Köy Enstititülerin kapanmasına izin veren kifayetsiz popülist iktidar millet olma vasfınını köntrolunu ABD kapitilasyonunun tekeline bıraktı. Türkiye’yi ziyarete gelen ABD nin 6. Filo erat ve subaylarını hoş tutmak için Beyoğlu’da bulunan …eve acele badana boya yapıldığı basında yer aldı.

Sinop ABD radar üssünde görevli bir subayla konuşuyorum.

“Bu tesiste neyi izliyorsunuz ve dinliyorsunuz?”_

“Rus uçaklarının hareketini bir de Rus Pilotların diş fırçalarken çıkardığı sesleri.”

İlkokullarda başlayan “yerli malı yurdun malı herkes bunu kullanmalı” haftaları ne kadar güzel bir başlangıçtı. Yerli üretimi geliştirmek varken. Ankara, İzmir ve Istanbul gibi metropollerde, Amerikan hayranlığının göstergesi olarak Amerikan pazarları pasajları kuruldu. ABD den getirilen her türlü yiyecek, giyecek, pudra, bebek maması, T-shirt,ayakkabı, dış macunu ve fırçasına gibi malzemelere talepler çoğalmaya başladı.

PX ABD gross marketlerinde ABD merkez komutanlığındaçalışan tanıdık ABD li subaylar kanalıyla viski ve sigaralar dışarı çıkarılıyor ve karaborsa fiyattan satılıyordu.

Hiç unutmam bazı arkadaşlar saçlarını Elvis Presley gibi kestirir, ABD menşeli deri makosen ayakkabıların (Loafer) üst kemerin arasına 1 adet metal ABD penny si sıkıştırıp havalı ortada dolaşmaları hala hatırımdadır. 

Okumaya devam et  ABD’li Yahudi bankacı Rockefeller’den yüzyılın itirafı

Şimdilerde ise, şıpıdık terlikli dediğimiz Arap’lar sermaye gücü ile el koymadığı satın alınmasına olur verilen kamu ve özel şirket, hisse senedi ne varsa ellerinde.

“Artık, Arab’ın yüzü de Şam’ın şekeri de aramızda” İster yüzünü öper ister tadına bakarsınız.

“Gözlerimizi bir pula satıp geçmişiz bir yana,

Ölmesini bilenlere yüz çevirmemiz bundan!

Körüz göz bebeklerimize mil çekilmiş mil…

Acımasız bir namlu şakağımızda soğuk,

Tetikte kendi parmağımız yabancının değil!”
Rıfat ILGAZ

Erdil Ünsal


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir