ERDOĞAN  VE  TÜRKMENİSTAN

Türkiye, Yunanistan ve Kıbrıs Rum Kesimi ile arasındaki ekonomik alanda;
Karasuları ve kıta sahanlığı ile ilgili sınırlandırmaları kapsayan deniz yetki alanlarının belirlenmesi:
Belli coğrafi formasyonların hukuki statüsü:
Ege'deki statükoyu belirleyen anlaşma hükümleri çerçevesinde bu formasyonlar üzerindeki egemenlik aidiyetinin belirlenmesi,
Kıbrıs'ta Türklerin siyasi eşitliği ve Lozan Anlaşması çerçevesinde Türk-Yunan dengesi sorunlarıyla karşı karşıyadır...</p>
<p>*
4 Kasım'da Erdoğan'ın Müslüman Kardeşler ideolojik ortağı ve  finansörü Katar,
Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü'nden (OPEC) ayrılma ve doğalgaza odaklanma kararı aldı.</p>
<p>*
Bu kararı ile Katar, Erdoğan'ın  önünü açacak bir girişime öncülük etti.
Ve küresel petrol ve doğalgaz piyasalarında radikal bir değişimin yolunu açma iddiasında bulundu.</p>
<p>*
Katar'ın, OPEC'ten ayrılması ve  doğalgaz üretimine odaklanması kararı şu hedefe dayanıyordu;
Katar petrol üretiminin OPEC'teki payı yüzde 2'dir.
Ayrılma kararı petrol fiyatları üzerine tek başına ciddi bir etki yaratmayacaktır.
Ancak Katar, mesela İran ve Türkmenistan ile bir doğalgaz ittifakı oluşturabilirse,
Yakın dönemde petrolle gaz birbirinden iyice ayrılacak,
Suudi Arabistan'ın tekelindeki OPEC'e alternatif bir yapı gündeme gelecektir...</p>
<p>*
Nitekim 27 Kasım'da Türkiye, hem bu senaryoyu hem de Libya'nın petrolü ve gazı için belirleyici savaşı başlattı.
Önce Trablus'ta hüküm süren Ulusal Anlaşma Hükümeti ile,
"Güvenlik ve Askeri İşbirliği Mutabakat Muhtırası" ve  "Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasına İlişkin Mutabakat Muhtırası" imzaladı..
Türkiye Libya hidrokarbon kaynaklarının yoğun olduğu bir bölgeye çöktü!</p>
<p>*
Ancak Müslüman Kardeşler hamisi Erdoğan emperyalist hırslarını durduramıyor!
Pan- İslamist ve pan-Türkizm fikirlerinden yola çıkıyor.
Sadece Orta Doğu'ya değil,
Sovyet sonrası alanda yeni bir devlet olan Türkmenistan'ın da içişlerine müdahale ediyor...</p>
<p>*
İlk bakışta, Türkmenistan Türkiye'den oldukça uzakta bir ülkedir.
1920- 1991'de  Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği'nde (SSCB) özerk bir Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti idi.
1989'dan başlayarak SSCB'de gerçekleştirilen reformlar sonucunda 1991'de bağımsızlığını ilan etti.</p>
<p>*
Türkiye, SSCB'nin dağılmasının ardından çoğunluğu Türkçe konuşan Orta Asya ülkeleriyle,
Siyasi, ekonomik ve kültürel alanlarda ilişkiler kurdu.
2007'de Cumhurbaşkanı Abdullah Gül döneminde Türkiye’nin Orta Asya politikası;
Hazar Denizi’ne kıyısı olan Azerbaycan, Türkmenistan ve Kazakistan gibi ülkeler eksenine oturtuldu.
Ankara ve Aşkabat'ın Sovyet sonrası dönemde ekonomik işbirliği ile desteklenen birçok kültürel bağları olduğu açıktı.
Giderek Türkiye ile Türkmenistan arasındaki ikili ilişkiler canlandı...</p>
<p>*
Ankara'nın Türkmenistan politikasında iki kademeli bir strateji yürütüyor.
Birincisi, Ankara ile Aşkabat arasında 1992’den beri gelişen eğitim alanındaki ilişkilerdir.
Türkiye bir yandan Orta Asya'da akraba ve kardeş ülkelerde,
Türkiye’ye öğrenci getirme projesi olan “Büyük Öğrenci Projesi”ni uyguluyor.
Diğer yandan da  Orta Asya'da ve Türkmenistan’da  okullar kurmuştur.
İkincisi, Türkiye ile Türkmenistan arasındaki mevcut ekonomik işbirliğidir..
Ankara Türkmenistan ile doğrudan yatırımları ve ikili ticareti geliştiriyor.
Erdoğan'ın misyoneri  Türk müteahhitler;
Türkiye ve Türkmenistan hükümetlerine ve bürokrasiye yakınlıklarından dolayı milyar dolarlık ihaleler alıyor.
Aynı zamanda İslami hedefler uğruna İslami sermayeyi de büyütüyorlar...;</p>
<p>*
Türkiye ve Türkmenistan nüfusunu Türk kimliği oluşturuyor.
Bugünün Türkleri ve Türkmenleri, 10. yüzyılda bölgede büyük bir saltanat oluşturan Selçuklu Devletinde beraberdiler.
13.yüzyılda bugünün Türkmenistan toprakları Harzemşahlar Devletinin bir parçası oldu.
Böylece tek bir protonasyon, Türkmenler ve Türkler olarak farklı iki topluma bölündü...</p>
<p>*
Orta Asya Rus İmparatorluğu'nun bir parçası olduktan sonra,
Osmanlı İmparatorluğu bölgede yaşayan Türkleri keskin bir şekilde hatırladı.
Osmanlı  I Dünya Savaşı sırasında, Müslümanların Rus topraklarındaki ayaklanmaları için girişimlerde bulundu.
1916'da Türk istihbaratı modern Kırgızistan topraklarında kanlı bir isyanı kışkırtmayı başardı, ancak kısa süre sonra bastırıldı.
Rusya'daki durumun ısındığı koşullarda Türkiye, Türk halklarının birliği fikri olan pan-Türkizm ideolojisi üzerinde oynamaya karar verdi.
Orta Asya tam anlamıyla Türk istihbaratçılarının girişimlerine açıldı.
Bu ideoloji aslında  o gün bugün sadece Türkiye'nin emperyalist emellerini gerçekleştirmenin bir yolu olarak hizmet ediyor.</p>
<p>*
Osmanlı İmparatorluğu çöküşüne doğru pan-Türkizm fikriyle,
Orta Asya üzerinde kontrol kurma şansı aradı.
İmparatorluğun 3. Ordu ve Kafkas İslam Ordusu komutanı Enver Paşa bölgeye geldi.
Sovyet yönetimine karşı Orta Asya'da 1917'de başlayan ve aralıklı olarak 1931'e değin süren Basmacı Ayaklanmasını başlattı.
Pan-Türkizm ve İslamcılık fikirleri altında, orada Türk yanlısı bir rejim kurulması planlandı.
Enver Paşa isyanı 1922'de ezildi ve kendisi tasfiye edildi.
Ancak Ankara bölgeyi kontrol altına alma fikrinden vazgeçmedi...</p>
<p>*
Türkmenistan bağımsız olduktan sonra Ankara ile Aşkabat arasındaki ekonomik bağlar hızla gelişmeye başladı.
Dilsel ve kültürel akrabalık, ülkelerin önemli ölçüde birleşmeye başlamasına neden oldu.
Türkmenistan'dan çok sayıda öğrenci Türk eğitim kurumlarında okuyor.
Türkiye'den şirketler Türkmen topraklarında çalışıyor.
Ancak Erdoğan iktidarı ile birlikte iki ülke ilişkilerinde sorunlar ortaya çıkmaya başladı...</p>
<p>*
Türkmenistan vatandaşlarının birçoğu Türkiye'de vasıfsız işlerde çalışıyor.
İşçi sayısı bazen yılda 60 bine ulaşıyor.
Ankara  hükümeti, Türkmenistan vatandaşlarını kendi amaçları için kullanıyor.
Suriye'de faaliyet gösteren yasadışı silahlı grupların militanları, Türkmen göçmenleri saflarına almaya çalışıyor.</p> *
Türkmen muhalefeti Ankara'da Koordinasyon Konseyi kurdu.
Ama Erdoğan'ın bilgisi olmadan hareket edemiyor.
Göçmenlere yoğun pan- Türkizm ve pan-İslamist propagandası yapılıyor.
Bu iki ideoloji şimdi Ankara'nın Türkmenistan'ı etki alanına çekmeye çalıştığı bir tür yumuşak güç olarak kullanılıyor.</p>
<p>*
Bu sırada Türkmenistan da koronavirüs salgını zemininde bir karmaşa yaşıyor.
Türkiye'de çalışan birçok Türkmenistan vatandaşı işini kaybetti.
Ankara'da ki Türkmenistan muhalefeti, göçmenler arasında gerçek bir bilgilendirme kampanyası yerine,
Türkmenistan iktidarını rencide eden bilgiler yaymaya başladı...</p>
<p>*
Türkmenistan doğal gaz rezervleri bakımından dünyada dördüncü sıradadır.
Ancak dünyada enerji fiyatlarının düşmesiyle,
İktidar ülkenin ekonomik durumunun bozulması şokunu yaşıyor...</p>
<p>*
Üstelik Mayıs'ta, Türkmenistan'ın  Mary ve Lebap illerinde bir kasırga patladı.
Ekonomik durumu daha da kötüleştirdi.
Lebap bölgesinden gelen göçmenler, Türkiye'de çalışan tüm Türkmen vatandaşlarının yarısını oluşturuyor.
15 Mayıs'ta, organizasyonunu Ankara hükümetinin yaptığı,
Afet kurbanlarına yardım sağlamadığı iddia edilen Türkmenistan yetkililerine karşı,
İstanbul'da ve Kuzey Kıbrıs'ta, iki toplantı düzenlendi.
Erdoğan'a övgüler düzüldü!</p>
<p>*
Ne ki, 5 Mayıs'ta ki toplantılara katılım düşük kaldı.
Bu, şu anda Erdoğan'ın Türmenistan  göçmenlerini kendi amaçları için kullanma girişimlerinin henüz ciddi sonuçlar doğurmadığını gösterdi.
Türkiye'de yaşayan göçmenlerin mali durumlarının kötüleşmesi halinde durumun önemli ölçüde değişeceği düşünülüyor!</p>
<p>*
Türkiye uluslararası alanda son derece agresif bir politika iziyor.
Türk ordusu, Suriye Arap Cumhuriyeti ordusu ile yasadışı silahlı gruplar arasındaki askeri çatışmaya açıkça müdahale etti.
Suriye topraklarını işgalde tutuyor..
Ayrıca Türkiye, Trablus'taki  "Ulusal Anlaşma Hükümeti " ne  Müslüman Kardeşler ve Katar ile birlikte yardım sağlıyor.
Libya'daki silahlı çatışmaya doğrudan katılıyor.</p>
<p>*
Erdoğan Suriye'deki savaşta,
Ülkenin kuzeyinde yaşayan Türkmenlerin,
Libya'da Osmanlı İmparatorluğu döneminden bu yana yaşayan etnik Türklerin torunlarının korunması gerektiğini ilan etti.</p>
<p>*
Şimdi Erdoğan, muhalefet güçlerini, göçmenleri pan- İslamist ve pan-Türkist fikirleri kullanarak,
Türkmenistan'daki siyasi durumu baltalamaya,</p>
Oradaki sadık güçleri kendi siyasi etkisi alanına çekmeye çalışıyor.
Bu girişimler henüz ciddi sonuçlar getirmedi,
Ancak Erdoğan'ın dünyanın dördüncü büyük doğal gaz rezervine sahip bir ülke için taleplerini kolayca terk etmesi olası değildir...</p>
<p>21. 5 .2020  - ahmet kilicaslan aytar
Türkiye, Yunanistan ve Kıbrıs Rum Kesimi ile arasındaki ekonomik alanda;
Karasuları ve kıta sahanlığı ile ilgili sınırlandırmaları kapsayan deniz yetki alanlarının belirlenmesi:
Belli coğrafi formasyonların hukuki statüsü:
Ege’deki statükoyu belirleyen anlaşma hükümleri çerçevesinde bu formasyonlar üzerindeki egemenlik aidiyetinin belirlenmesi,
Kıbrıs’ta Türklerin siyasi eşitliği ve Lozan Anlaşması çerçevesinde Türk-Yunan dengesi sorunlarıyla karşı karşıyadır…

*
4 Kasım’da Erdoğan’ın Müslüman Kardeşler ideolojik ortağı ve  finansörü Katar,
Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü’nden (OPEC) ayrılma ve doğalgaza odaklanma kararı aldı.

*
Bu kararı ile Katar, Erdoğan’ın  önünü açacak bir girişime öncülük etti.
Ve küresel petrol ve doğalgaz piyasalarında radikal bir değişimin yolunu açma iddiasında bulundu.

*
Katar’ın, OPEC’ten ayrılması ve  doğalgaz üretimine odaklanması kararı şu hedefe dayanıyordu;
Katar petrol üretiminin OPEC’teki payı yüzde 2’dir.
Ayrılma kararı petrol fiyatları üzerine tek başına ciddi bir etki yaratmayacaktır.
Ancak Katar, mesela İran ve Türkmenistan ile bir doğalgaz ittifakı oluşturabilirse,
Yakın dönemde petrolle gaz birbirinden iyice ayrılacak,
Suudi Arabistan’ın tekelindeki OPEC’e alternatif bir yapı gündeme gelecektir…

*
Nitekim 27 Kasım’da Türkiye, hem bu senaryoyu hem de Libya’nın petrolü ve gazı için belirleyici savaşı başlattı.
Önce Trablus’ta hüküm süren Ulusal Anlaşma Hükümeti ile,
“Güvenlik ve Askeri İşbirliği Mutabakat Muhtırası” ve  “Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasına İlişkin Mutabakat Muhtırası” imzaladı..
Türkiye Libya hidrokarbon kaynaklarının yoğun olduğu bir bölgeye çöktü!

*
Ancak Müslüman Kardeşler hamisi Erdoğan emperyalist hırslarını durduramıyor!
Pan- İslamist ve pan-Türkizm fikirlerinden yola çıkıyor.
Sadece Orta Doğu’ya değil,
Sovyet sonrası alanda yeni bir devlet olan Türkmenistan’ın da içişlerine müdahale ediyor…

*
İlk bakışta, Türkmenistan Türkiye’den oldukça uzakta bir ülkedir.
1920- 1991’de  Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nde (SSCB) özerk bir Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti idi.
1989’dan başlayarak SSCB’de gerçekleştirilen reformlar sonucunda 1991’de bağımsızlığını ilan etti.

Okumaya devam et  Can Ataklı: “Kırım ve Kafkasları Bırakın”

*
Türkiye, SSCB’nin dağılmasının ardından çoğunluğu Türkçe konuşan Orta Asya ülkeleriyle,
Siyasi, ekonomik ve kültürel alanlarda ilişkiler kurdu.
2007’de Cumhurbaşkanı Abdullah Gül döneminde Türkiye’nin Orta Asya politikası;
Hazar Denizi’ne kıyısı olan Azerbaycan, Türkmenistan ve Kazakistan gibi ülkeler eksenine oturtuldu.
Ankara ve Aşkabat’ın Sovyet sonrası dönemde ekonomik işbirliği ile desteklenen birçok kültürel bağları olduğu açıktı.
Giderek Türkiye ile Türkmenistan arasındaki ikili ilişkiler canlandı…

*
Ankara’nın Türkmenistan politikasında iki kademeli bir strateji yürütüyor.
Birincisi, Ankara ile Aşkabat arasında 1992’den beri gelişen eğitim alanındaki ilişkilerdir.
Türkiye bir yandan Orta Asya’da akraba ve kardeş ülkelerde,
Türkiye’ye öğrenci getirme projesi olan “Büyük Öğrenci Projesi”ni uyguluyor.
Diğer yandan da  Orta Asya’da ve Türkmenistan’da  okullar kurmuştur.
İkincisi, Türkiye ile Türkmenistan arasındaki mevcut ekonomik işbirliğidir..
Ankara Türkmenistan ile doğrudan yatırımları ve ikili ticareti geliştiriyor.
Erdoğan’ın misyoneri  Türk müteahhitler;
Türkiye ve Türkmenistan hükümetlerine ve bürokrasiye yakınlıklarından dolayı milyar dolarlık ihaleler alıyor.
Aynı zamanda İslami hedefler uğruna İslami sermayeyi de büyütüyorlar…;

*
Türkiye ve Türkmenistan nüfusunu Türk kimliği oluşturuyor.
Bugünün Türkleri ve Türkmenleri, 10. yüzyılda bölgede büyük bir saltanat oluşturan Selçuklu Devletinde beraberdiler.
13.yüzyılda bugünün Türkmenistan toprakları Harzemşahlar Devletinin bir parçası oldu.
Böylece tek bir protonasyon, Türkmenler ve Türkler olarak farklı iki topluma bölündü…

*
Orta Asya Rus İmparatorluğu’nun bir parçası olduktan sonra,
Osmanlı İmparatorluğu bölgede yaşayan Türkleri keskin bir şekilde hatırladı.
Osmanlı  I Dünya Savaşı sırasında, Müslümanların Rus topraklarındaki ayaklanmaları için girişimlerde bulundu.
1916’da Türk istihbaratı modern Kırgızistan topraklarında kanlı bir isyanı kışkırtmayı başardı, ancak kısa süre sonra bastırıldı.
Rusya’daki durumun ısındığı koşullarda Türkiye, Türk halklarının birliği fikri olan pan-Türkizm ideolojisi üzerinde oynamaya karar verdi.
Orta Asya tam anlamıyla Türk istihbaratçılarının girişimlerine açıldı.
Bu ideoloji aslında  o gün bugün sadece Türkiye’nin emperyalist emellerini gerçekleştirmenin bir yolu olarak hizmet ediyor.

Okumaya devam et  TÜRKMENİSTAN TÜRKİYE VİZE MUAFİYETİ HAKKINI ENGELLİYOR

*
Osmanlı İmparatorluğu çöküşüne doğru pan-Türkizm fikriyle,
Orta Asya üzerinde kontrol kurma şansı aradı.
İmparatorluğun 3. Ordu ve Kafkas İslam Ordusu komutanı Enver Paşa bölgeye geldi.
Sovyet yönetimine karşı Orta Asya’da 1917’de başlayan ve aralıklı olarak 1931’e değin süren Basmacı Ayaklanmasını başlattı.
Pan-Türkizm ve İslamcılık fikirleri altında, orada Türk yanlısı bir rejim kurulması planlandı.
Enver Paşa isyanı 1922’de ezildi ve kendisi tasfiye edildi.
Ancak Ankara bölgeyi kontrol altına alma fikrinden vazgeçmedi…

*
Türkmenistan bağımsız olduktan sonra Ankara ile Aşkabat arasındaki ekonomik bağlar hızla gelişmeye başladı.
Dilsel ve kültürel akrabalık, ülkelerin önemli ölçüde birleşmeye başlamasına neden oldu.
Türkmenistan’dan çok sayıda öğrenci Türk eğitim kurumlarında okuyor.
Türkiye’den şirketler Türkmen topraklarında çalışıyor.
Ancak Erdoğan iktidarı ile birlikte iki ülke ilişkilerinde sorunlar ortaya çıkmaya başladı…

*
Türkmenistan vatandaşlarının birçoğu Türkiye’de vasıfsız işlerde çalışıyor.
İşçi sayısı bazen yılda 60 bine ulaşıyor.
Ankara  hükümeti, Türkmenistan vatandaşlarını kendi amaçları için kullanıyor.
Suriye’de faaliyet gösteren yasadışı silahlı grupların militanları, Türkmen göçmenleri saflarına almaya çalışıyor.

*
Türkmen muhalefeti Ankara’da Koordinasyon Konseyi kurdu.
Ama Erdoğan’ın bilgisi olmadan hareket edemiyor.
Göçmenlere yoğun pan- Türkizm ve pan-İslamist propagandası yapılıyor.
Bu iki ideoloji şimdi Ankara’nın Türkmenistan’ı etki alanına çekmeye çalıştığı bir tür yumuşak güç olarak kullanılıyor.

*
Bu sırada Türkmenistan da koronavirüs salgını zemininde bir karmaşa yaşıyor.
Türkiye’de çalışan birçok Türkmenistan vatandaşı işini kaybetti.
Ankara’da ki Türkmenistan muhalefeti, göçmenler arasında gerçek bir bilgilendirme kampanyası yerine,
Türkmenistan iktidarını rencide eden bilgiler yaymaya başladı…

*
Türkmenistan doğal gaz rezervleri bakımından dünyada dördüncü sıradadır.
Ancak dünyada enerji fiyatlarının düşmesiyle,
İktidar ülkenin ekonomik durumunun bozulması şokunu yaşıyor…

*
Üstelik Mayıs’ta, Türkmenistan’ın  Mary ve Lebap illerinde bir kasırga patladı.
Ekonomik durumu daha da kötüleştirdi.
Lebap bölgesinden gelen göçmenler, Türkiye’de çalışan tüm Türkmen vatandaşlarının yarısını oluşturuyor.
15 Mayıs’ta, organizasyonunu Ankara hükümetinin yaptığı,
Afet kurbanlarına yardım sağlamadığı iddia edilen Türkmenistan yetkililerine karşı,
İstanbul’da ve Kuzey Kıbrıs’ta, iki toplantı düzenlendi.
Erdoğan’a övgüler düzüldü!

Okumaya devam et  Rusların Türkistan Soykırımının 100. Yıl Dönümü

*
Ne ki, 5 Mayıs’ta ki toplantılara katılım düşük kaldı.
Bu, şu anda Erdoğan’ın Türmenistan  göçmenlerini kendi amaçları için kullanma girişimlerinin henüz ciddi sonuçlar doğurmadığını gösterdi.
Türkiye’de yaşayan göçmenlerin mali durumlarının kötüleşmesi halinde durumun önemli ölçüde değişeceği düşünülüyor!

*
Türkiye uluslararası alanda son derece agresif bir politika iziyor.
Türk ordusu, Suriye Arap Cumhuriyeti ordusu ile yasadışı silahlı gruplar arasındaki askeri çatışmaya açıkça müdahale etti.
Suriye topraklarını işgalde tutuyor..
Ayrıca Türkiye, Trablus’taki  “Ulusal Anlaşma Hükümeti ” ne  Müslüman Kardeşler ve Katar ile birlikte yardım sağlıyor.
Libya’daki silahlı çatışmaya doğrudan katılıyor.

*
Erdoğan Suriye’deki savaşta,
Ülkenin kuzeyinde yaşayan Türkmenlerin,
Libya’da Osmanlı İmparatorluğu döneminden bu yana yaşayan etnik Türklerin torunlarının korunması gerektiğini ilan etti.

*
Şimdi Erdoğan, muhalefet güçlerini, göçmenleri pan- İslamist ve pan-Türkist fikirleri kullanarak,
Türkmenistan’daki siyasi durumu baltalamaya,

Oradaki sadık güçleri kendi siyasi etkisi alanına çekmeye çalışıyor.
Bu girişimler henüz ciddi sonuçlar getirmedi,
Ancak Erdoğan’ın dünyanın dördüncü büyük doğal gaz rezervine sahip bir ülke için taleplerini kolayca terk etmesi olası değildir…

21. 5 .2020 

 


Comments

“ERDOĞAN  VE  TÜRKMENİSTAN” için 2 yanıt

  1. Inkognito avatarı
    Inkognito

    Selamünaleykum. Ahmet bey çok iyi anlatmışsınız.

  2. Inkognito avatarı
    Inkognito

    Devamını bekliyoruz

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir