TRANSATLANTİK İLİŞKİLER 

<p>COVID-19 salgını öncesinde  ulusötesi şirketler, birleşme ve satın almaların etkisiyle küresel egemenlerdi.
Ama hiçbiri  Amerikalıların çıkarlarına hizmet etmiyor,
Aksine çıkarlarını en yüksek düzeyde tutmak için  ABD devletinin imkanlarını araçsallaştırıyorlardı...*
Devletler uluslararası politikalar söz konusu olduğunda şirketlerin çekimlerini arıyordu.
Uluslararası ilişkiler, devlet ya da şirket gücünün tek taraflı bir öyküsüydü.
Küreselleşme oyunun kurallarını değiştirmiş, şirketleri güçlendirmişti.
Devlet gücü  ulusötesi devlet-şirket ilişkilerinde realize oluyordu.</p>
<p>*
Devlet iktidarları, münhasır yönetim ilkelerine göre değil,
Küreselleşmenin icapları doğrultusunda bir yapıdaydı.
Nüfuz ve politik güç için şirketlerle rekabet ediliyordu.
Ancak bu durum dünyadaki milliyetçi ve korumacı tepkilerle birleşince,
Küresel rekabetin negatif canlanmasına yol açabilirdi.
Devletler giderek artan düşmanca bir çevrede jeopolitik hedeflere ulaşmak için,
Daha güçlü stratejiler kullanarak daha fazla agresifleşebilirdi...</p>
<p>*
Uluslararası  dengeler ABD, Rusya ve Çin'in gerek ekonomik gerekse siyasi alanda;
Bölgelerinde ve küresel bazda artan güçleri beraberinde,
Yeni askeri ve ekonomik birliktelikleri ortaya çıkarıyordu.
Tek kutuplu bir siyasi sistemin var olduğu yapı çok kutuplu bir yapı ile tehdit ediliyordu...
Dönüşümde üreyen türlü tehditler  küresel barışı tehlikeye atıyordu...</p>
<p>*
ABD, büyük bir ekonomik güç ve bir alanın kurallarını, kurumlarını yapılandırma yeteneğinden gelen güçle;
Uluslararası düzenin kilidini oluşturan "Güvenlik" konusunu elinde tutmak zorundaydı...
Bu yüzden "Önce ABD" diyordu.</p>
<p>*
Bu noktada Avrupa, Donald Trump'ın seçiminde yaşadığı şoktan sonra dört yıl boyunca,
Atlantik ittifakının ABD liderliğinin itibarını arttırmasının ne anlama geldiği konusunda kafa patlattı.
Şimdi COVID -19 salgınıyla birlikte  Avrupalı liderler,
ABD'nin merkezinde olmadığı bir dünya düzenini hayal etmeye başlıyor...</p>
<p>*
Transatlantik ilişkiler Batı önderliğindeki küresel düzenin temelidir.
Ama bu ilişkiler bir süredir sıkıntılı  işliyor.
Bu hem ABD'de hem de birçok Avrupa ülkesinde iç krizleri,
Ve uluslarüstü ittifak vizyonlarına olan inanç kaybını yansıtıyor.</p>
<p>*
COVID-19 salgını çok taraflı eylemlerde yeniden yatırımı desteklemedi.
Siyasi seçkinlerin ideolojilerine daha fazla katılık getirdi.
Batılı devletlerin kriz yönetimindeki hazırlıksızlıklarını  ortaya koydu.
"Avrupa projesi" nin kırılganlığının altını çizdi ve geleceğiyle ilgili kaygıyı derinleştirdi.</p>
<p>*
Donald Trump, 2020 başkanlık seçimlerinde "Amerika'yı Tekrar Büyük Yap" sloganıyla hazırlanırken,
New York Valisi Andrew Cuomo, "Amerika'yı yeniden büyük yapmayacağız, ABD hiç o kadar büyük değildi.
Ancak her ABD'li her şekilde eşitliğe kavuştuğunda büyüklüğe ulaşacağız" yanıtında haklı mıydı?.</p>
<p>*
Doğrusu, Trump'ın yeniden harika hale getireceğine söz verdiği ülke, tarihinde hiç bu kadar zalim görünmedi
ABD'nin dünyanın önde gelen ülkesi ve geçen yüzyılı şekillendiren olduğu fikri yara aldı...</p>
<p>*
Giderek artan fikir birliği; Avrupa'da Amerikan rüyasının yakalandığı,
Amerikan istisnailiğinin artık bir efsane olmasıyla ilgilidir.
ABD'nin ahlaki liderlik göstereceği ya da liberal değerleri teşvik edeceği beklentisi kalmamıştır.</p>
<p>*
Elbette transatlantik gerginlikler yeni değildir.
Avrupa'nın Amerikan iktidarı ve kibrini reddetmesinin uzun bir geçmişi vardır
Vietnam'da ve 11 Eylül'den sonra Afganistan ve Irak'ta ABD militarizmine yanıt olarak,
Avrupa'da  Amerikan karşıtı duygular yoğundu.
Bu kırılma anlarında Avrupa'da her zaman Amerikalılık fikri yerine dış politikasının ayrıntıları protesto edilmişti.</p>
<p>*
Bir süredir Trump ve Avrupalı liderler ilişkilerinde de gerginlik yaşıyor.
Avrupalılar ABD'nin Paris iklim anlaşmasından,
Çok taraflı küresel taahhütlerden çekilmesini izlediler.
Trump NATO'yu eski olarak değerlendirdi.
Avrupa hakkında saldırgan ifadeler kullandı.
Şubat'ta ABD valileri ile bir araya geldiğinde,
"Avrupa bize çok kötü davranıyor. Avrupa Birliği bize kötü davranabilmeleri için kuruldu" dedi.</p>
<p>*
COVID-19 salgınıyla ilgili acil durum geliştiğinde,
Trump Avrupalı liderlere danışmadan Avrupa'dan ABD'ye seyahate 30 gün yasak koydu.
ABD yönetimi potansiyel bir Covid-19 aşısının tekel haklarını güvence altına almak için,
Bir Alman ilaç şirketine 1 milyar dolar teklif etti!
AB bu hamleyi önlemek için fon  koydu...</p>
<p>*
Şimdi Avrupalı politika yapıcılar ve entelektüeller,
COVID-19  salgını sürerken, Trump'ın liderliğini detaylandırıyor.
Avrupa'nın sosyal demokratik sistemleri kredisini arttırıyor.
Sosyal demokrat sistemin  sadece daha fazla insani değil,
Acımasız kapitalist olmaktan çok daha hazırlıklı ve böyle krizlerle başa çıkmaya daha elverişli olduğu savunuluyor.</p>
<p>*
Ancak Avrupalıların Amerikan liderliğine yönelik eleştiriler haklı olsa da,
Bu tür görüşlerin onlar hakkında da bir dezavantajı var.
Çünkü Avrupa'da, AB'nin COVID-19 salgınında başarısız olduğuna dair yaygın bir düşünce var.</p>
<p>*
Özellikle İtalya, AB'nin salgına erken yanıt veremeyişine derin bir kızgınlık duyuyor.
Kuzey ve güney Avrupa arasındaki eski fay hatlarında,
Salgın sonrası toparlanma ile nasıl  başa çıkılacağı  tartışılıyor.</p>
<p>*
AB, iç sınırları açık tutmak, tek pazar ve serbest dolaşım ilkelerini canlı tutmak için mücadele etti.
İtalya Veneto bölge valisi "Schengen artık sadece tarih kitaplarında hatırlanacak" diyor.
Polonya ve Macaristan otokrasiye doğru ilerliyor....
Fransa'da Sarı Yelekliler yeniden sokaktadır.</p>
<p>*
Avrupa'nın Amerikan liderliğine güven kaybı,
Avrupa projesini tüketen bir krizle örtüşüyor.
COVID-19 salgını, büyük bir rekabetin yeni bir çağı olması muhtemel yeni bir dünya düzeninin ortaya çıkışını hızlandırmıştır...</p>
<p>*
Yeni şekillenmekte olan dünya ve bu dünyanın güvenliğini,
Yine ABD'nin nükleer caydırıcılık ve savunmasına yönelik ana politikası olan  Nükleer Doktrini belirliyor.
Ve bir süreden beri;
1- ABD artan nükleer silah tehditlerine karşı nükleer silahların yayılmasını önleme ve sayısını azaltmayı taahhüt ediyor.
2- Düşük verimli, daha kullanışlı nükleer başlıklar konuşlandırıyor.
3- Stratejik karar vermeyi süratle  "Uzay'dan Alan Kontrolüne " taşıyor.
4- Birkaç yıl içinde küresel liderliğini tartışmasız kılmayı pekiştirmeyi planlıyor.</p>
<p>*
İnsanlığı sorunlu, çok zahmetli birkaç yıl bekliyor...</p> 2020 - ahmet kilicaslan aytar

COVID-19 salgını öncesinde  ulusötesi şirketler, birleşme ve satın almaların etkisiyle küresel egemenlerdi.
Ama hiçbiri  Amerikalıların çıkarlarına hizmet etmiyor,
Aksine çıkarlarını en yüksek düzeyde tutmak için  ABD devletinin imkanlarını araçsallaştırıyorlardı…*
Devletler uluslararası politikalar söz konusu olduğunda şirketlerin çekimlerini arıyordu.
Uluslararası ilişkiler, devlet ya da şirket gücünün tek taraflı bir öyküsüydü.
Küreselleşme oyunun kurallarını değiştirmiş, şirketleri güçlendirmişti.
Devlet gücü  ulusötesi devlet-şirket ilişkilerinde realize oluyordu.

*
Devlet iktidarları, münhasır yönetim ilkelerine göre değil,
Küreselleşmenin icapları doğrultusunda bir yapıdaydı.
Nüfuz ve politik güç için şirketlerle rekabet ediliyordu.
Ancak bu durum dünyadaki milliyetçi ve korumacı tepkilerle birleşince,
Küresel rekabetin negatif canlanmasına yol açabilirdi.
Devletler giderek artan düşmanca bir çevrede jeopolitik hedeflere ulaşmak için,
Daha güçlü stratejiler kullanarak daha fazla agresifleşebilirdi…

*
Uluslararası  dengeler ABD, Rusya ve Çin’in gerek ekonomik gerekse siyasi alanda;
Bölgelerinde ve küresel bazda artan güçleri beraberinde,
Yeni askeri ve ekonomik birliktelikleri ortaya çıkarıyordu.
Tek kutuplu bir siyasi sistemin var olduğu yapı çok kutuplu bir yapı ile tehdit ediliyordu…
Dönüşümde üreyen türlü tehditler  küresel barışı tehlikeye atıyordu…

*
ABD, büyük bir ekonomik güç ve bir alanın kurallarını, kurumlarını yapılandırma yeteneğinden gelen güçle;
Uluslararası düzenin kilidini oluşturan “Güvenlik” konusunu elinde tutmak zorundaydı…
Bu yüzden “Önce ABD” diyordu.

*
Bu noktada Avrupa, Donald Trump’ın seçiminde yaşadığı şoktan sonra dört yıl boyunca,
Atlantik ittifakının ABD liderliğinin itibarını arttırmasının ne anlama geldiği konusunda kafa patlattı.
Şimdi COVID -19 salgınıyla birlikte  Avrupalı liderler,
ABD’nin merkezinde olmadığı bir dünya düzenini hayal etmeye başlıyor…

*
Transatlantik ilişkiler Batı önderliğindeki küresel düzenin temelidir.
Ama bu ilişkiler bir süredir sıkıntılı  işliyor.
Bu hem ABD’de hem de birçok Avrupa ülkesinde iç krizleri,
Ve uluslarüstü ittifak vizyonlarına olan inanç kaybını yansıtıyor.

*
COVID-19 salgını çok taraflı eylemlerde yeniden yatırımı desteklemedi.
Siyasi seçkinlerin ideolojilerine daha fazla katılık getirdi.
Batılı devletlerin kriz yönetimindeki hazırlıksızlıklarını  ortaya koydu.
“Avrupa projesi” nin kırılganlığının altını çizdi ve geleceğiyle ilgili kaygıyı derinleştirdi.

*
Donald Trump, 2020 başkanlık seçimlerinde “Amerika’yı Tekrar Büyük Yap” sloganıyla hazırlanırken,
New York Valisi Andrew Cuomo, “Amerika’yı yeniden büyük yapmayacağız, ABD hiç o kadar büyük değildi.
Ancak her ABD’li her şekilde eşitliğe kavuştuğunda büyüklüğe ulaşacağız” yanıtında haklı mıydı?.

*
Doğrusu, Trump’ın yeniden harika hale getireceğine söz verdiği ülke, tarihinde hiç bu kadar zalim görünmedi
ABD’nin dünyanın önde gelen ülkesi ve geçen yüzyılı şekillendiren olduğu fikri yara aldı…

*
Giderek artan fikir birliği; Avrupa’da Amerikan rüyasının yakalandığı,
Amerikan istisnailiğinin artık bir efsane olmasıyla ilgilidir.
ABD’nin ahlaki liderlik göstereceği ya da liberal değerleri teşvik edeceği beklentisi kalmamıştır.

*
Elbette transatlantik gerginlikler yeni değildir.
Avrupa’nın Amerikan iktidarı ve kibrini reddetmesinin uzun bir geçmişi vardır
Vietnam’da ve 11 Eylül’den sonra Afganistan ve Irak’ta ABD militarizmine yanıt olarak,
Avrupa’da  Amerikan karşıtı duygular yoğundu.
Bu kırılma anlarında Avrupa’da her zaman Amerikalılık fikri yerine dış politikasının ayrıntıları protesto edilmişti.

*
Bir süredir Trump ve Avrupalı liderler ilişkilerinde de gerginlik yaşıyor.
Avrupalılar ABD’nin Paris iklim anlaşmasından,
Çok taraflı küresel taahhütlerden çekilmesini izlediler.
Trump NATO’yu eski olarak değerlendirdi.
Avrupa hakkında saldırgan ifadeler kullandı.
Şubat’ta ABD valileri ile bir araya geldiğinde,
“Avrupa bize çok kötü davranıyor. Avrupa Birliği bize kötü davranabilmeleri için kuruldu” dedi.

*
COVID-19 salgınıyla ilgili acil durum geliştiğinde,
Trump Avrupalı liderlere danışmadan Avrupa’dan ABD’ye seyahate 30 gün yasak koydu.
ABD yönetimi potansiyel bir Covid-19 aşısının tekel haklarını güvence altına almak için,
Bir Alman ilaç şirketine 1 milyar dolar teklif etti!
AB bu hamleyi önlemek için fon  koydu…

*
Şimdi Avrupalı politika yapıcılar ve entelektüeller,
COVID-19  salgını sürerken, Trump’ın liderliğini detaylandırıyor.
Avrupa’nın sosyal demokratik sistemleri kredisini arttırıyor.
Sosyal demokrat sistemin  sadece daha fazla insani değil,
Acımasız kapitalist olmaktan çok daha hazırlıklı ve böyle krizlerle başa çıkmaya daha elverişli olduğu savunuluyor.

*
Ancak Avrupalıların Amerikan liderliğine yönelik eleştiriler haklı olsa da,
Bu tür görüşlerin onlar hakkında da bir dezavantajı var.
Çünkü Avrupa’da, AB’nin COVID-19 salgınında başarısız olduğuna dair yaygın bir düşünce var.

*
Özellikle İtalya, AB’nin salgına erken yanıt veremeyişine derin bir kızgınlık duyuyor.
Kuzey ve güney Avrupa arasındaki eski fay hatlarında,
Salgın sonrası toparlanma ile nasıl  başa çıkılacağı  tartışılıyor.

*
AB, iç sınırları açık tutmak, tek pazar ve serbest dolaşım ilkelerini canlı tutmak için mücadele etti.
İtalya Veneto bölge valisi “Schengen artık sadece tarih kitaplarında hatırlanacak” diyor.
Polonya ve Macaristan otokrasiye doğru ilerliyor….
Fransa’da Sarı Yelekliler yeniden sokaktadır.

*
Avrupa’nın Amerikan liderliğine güven kaybı,
Avrupa projesini tüketen bir krizle örtüşüyor.
COVID-19 salgını, büyük bir rekabetin yeni bir çağı olması muhtemel yeni bir dünya düzeninin ortaya çıkışını hızlandırmıştır…

*
Yeni şekillenmekte olan dünya ve bu dünyanın güvenliğini,
Yine ABD’nin nükleer caydırıcılık ve savunmasına yönelik ana politikası olan  Nükleer Doktrini belirliyor.
Ve bir süreden beri;
1- ABD artan nükleer silah tehditlerine karşı nükleer silahların yayılmasını önleme ve sayısını azaltmayı taahhüt ediyor.
2- Düşük verimli, daha kullanışlı nükleer başlıklar konuşlandırıyor.
3- Stratejik karar vermeyi süratle  “Uzay’dan Alan Kontrolüne ” taşıyor.
4- Birkaç yıl içinde küresel liderliğini tartışmasız kılmayı pekiştirmeyi planlıyor.

*
İnsanlığı sorunlu, çok zahmetli birkaç yıl bekliyor…

    1. 2020

Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir