SALGIN VE AHLÂK

23. 4. 2020 - ahmet kilicaslan aytar
Erdoğan, COVID-19 salgını ile mücadelede hedeflenen tarihi açıkladı.
“Titizlikle yürütülen çalışmalar olumlu sonuç vermeye başladı.
Ramazan Bayramı’nda  milletçe çifte bayram yapacağımızı umut ediyoruz” dedi…

*
Hükümetler karantinayı sonlandırmak için aciliyet gösteriyor.
Polis devlet politikalarını dayatmadan,
Ekonomiye onarılamaz zarar vermeden,
Benzeri görülmemiş COVID-19 salgınının neden olduğu  halk sağlığı sorunlarını aşmanın yolu aranıyor…

*
Böyle bir deneyin sonuçları henüz bilinmiyor.
Ama çoğu ülkenin ekonomisini durma noktasına getirmenin devasa etkilerine karşı trilyonlarca dolar basamayacağı biliniyor.
Bu ülkelerin üretim ve faaliyet eksikliğinden kurtulması için rezervlerine dalmaları ya da IMF’den kredi almaları gerekiyor.
Buysa liderlerin kendileri için yarattığı karmaşadan kurtulmak için yıllarca yavaş büyüme ve yüksek işsizlikle karşılaşacakları anlamına geliyor.

*
Ama COVID-19’dan iyileşen insanların koruyucu bağışıklık geliştirip geliştirmediğini söylemek için de henüz çok erkendir.
Bu çalışma sonuçlanıncaya kadar, tekrar maruz kalmaktan kaçınmak için her türlü önlem alınmalıdır.
Kilitlenme sona erdiğinde her zamanki gibi işe geri dönmek akıllıca olmaz.
Büyük kayıplar yaşanıyor ve öncelikle  bu salgının tümüyle öğrenilmesi gerekiyor.
Virüs sürveyansı için hızlı ve erişilebilir testlere ihtiyaç bulunuyor.
Ciddi komplikasyon riski olan insanların nasıl korunacağı dikkatlice planlanmalıdır.
Hayati hizmetlerden ödün vermeden küçük salgınları içerecek mantıklı stratejilere ihtiyac bulunuyor…

*
Bu noktada hem liderler, hem vatandaşlar için olumsuz yan etkilerin olduğu böyle ödünleşmelerin ardındaki mantığı daha iyi anlamak,
Gerekirse eleştirmeye yardımcı olabilecek ahlâki  teorilere başvurmak gerekiyor.

*
Ahlâk teorilerden biri, İtalyan keşiş ve filozof Tommaso d’Aquino’nun  “Çift Etkili Doktrin” idir.
d’Aquino 1225-1274’te yaşadı ve bilgi felsefesi, metafizik, siyaset ve ruhun ölümsüzlüğü konularında skolastik düşünceye  katkı sağladı.
Hristiyan teolojisine yaptığı katkılarla Katolik Kilisesi’nin uluları arasına yükseltildi.
Öğretileri teolojinin temeli olarak kabul edildi ve Katolik Kilisesi’nin resmi görüşü durumuna geldi
1914’ten bu yana onun görüşlerini tartışmak, günaha girmekle eş anlamlı kabul ediliyor…

*
“Çift Etkili Doktrin”; ölüm veya diğerlerine fiziksel, psikolojik ya da ekonomik zararlar gibi normal olduğu düşünülen yan etkilere sahip eylem türlerine,
İzin verilip verilmeyeceği ile ilgili ahlaki değerlendirmelerde uygulanıyor.

*
Doktrin iyi ya da kötü sayılabilecek bir eylemin ahlaki yönden onaylı sayılması için dört şart sıralıyor.
1- Eylemin kendisi, sonucundan bağımsız şekilde bakınca ahlaki olarak iyi mi veya ne iyi ne kötü mü?
2- Eylem yapılırken niyet iyi bir sonuca ulaşmak mıydı?
3- İyi etki, kötü etki tarafından değil eylem tarafından mı üretilmiştir?
4- İyi etkide elde edilen iyinin ahlaki ağırlığı, kötu etkide ortaya çıkan kötülüğün ahlaki ağırlığından fazla mıdır?

*
Doktrini anlamak için;
Savaş alanlarında ve acil servislerde tıbbi müdahale öncelikleri olan,
Hastanın yaşama şansı, durumunun aciliyeti gibi unsurlara dayanan “Triyaj” belirleme sistemi örnek alınıyor.
Ve şöyle bir  kabus salgını senaryosu resmediliyor.

*
Hazırlıksız hastaneler, hasta akımından bunalmıştır.
En kritik vakalar için mekanik ventilatörler gibi kaynaklar yetersizdir.
Sağlık personeli de hastalanmaktadır.
Bu yüzden personel tedaviden yarar göreceğini düşündüğü kritik hastaların tedavisini önceliklendirmeye yönlendirilmiştir.
Çünkü böyle bir durumda “triyaj” prosedürlerini uygulamaktan başka seçenek yoktur…

*
Bu her zaman yaşlılar olmasa da, çoğu zaman yaşlı olmayan ama ciddi tıbbi durumları olan bazı kritik hastaların,
Hayatta kalmaları için gerekli seviyede kan-oksijen tedarikini sağlayacak,
Ventilatör entübasyonunu sürdürebileceği yoğun bakım ünitelerine kabul edilmeyebileceği anlamına geliyor!

*
Bu eylem, müdahaleci entübasyon prosedürlerinden önce hastanın hayatta kalma olasılığının diğerlerinden daha az olduğu varsayımı ile yapılıyor.
Artık  “o”  kesinlikle ölecektir!
O’nu bir kenara bırakmak ve “palyatif bakım”da öldüğünde; kasıtlılık, hatta ihmalkâr bir cinayet vakası mı olacaktır?

*
Çift etkili doktrine göre; böyle bir karar tıp uzmanları tarafından dikkatli şekilde verildiğinde, yanıtının “hayır” olması gerekiyor.
Evet, ölümün “o’nu” bir kenara bırakmanın etkisiyle olduğu söylenebilir.
Ya da “o’nun” yoğun bakım tedavisine nazaran palyatif bakıma alındığı için yaşama şansının sınırlandırıldığı da söylenebilir.

*
Ama öngörülebilir olsa da, o’nun ölümü amaçlanan etki değildir.
Ancak bu tür ölümlerin sayısı, hayatta kalma şansı olduğu düşünülen yoğun bakım alan kişilerin sayısına göre orantısız olmamalıdır.
Çünkü amaç, kıt kaynakları sadece durumu stabilize edilecek ve muhtemelen iyileştirilecek olanlara odaklanmaktır.
Dolayısıyla bu tür triyaj prosedürüne izin verilir…

*
Şimdi bunu, bir doktorun  yaşlı ve kritik bir hastasına  gizlice ötenazi yaptığı durumla karşılaştırınız.
Doktor, bu hastasına kendisini öldürmesi halinde daha fazla ve daha değerli hayatları kurtaracağına ikna edebilir.
Çünkü doktor  bu durumda daha sonra hayatta kalma şansı olduğunu düşündüğü genç hastalara odaklanabilecektir.
Yine de amacı; amacına bir araç olarak başkalarını öldürmektir.
Çift etkili doktrine göre, bu masum bir insanın kasıtlı olarak öldürülmesidir ve bir cinayettir.

*
Afet triyaj prosedürleri, ön cephedeki sağlık personelini çabucak tüketebilir.
Sağlık personelini normal tıbbi durumlarda asla yapmayacakları acı verici seçimlerde bulunmasına neden olabilir.

*
Ancak kükümetlerin acil durum bildirimi ve fiziksel uzaklaştırma önlemleri;
Enfeksiyon yayılmasını kontrol altına almak,
Hastanede yatış oranlarını halk sağlığı sisteminin bunalmış olmadığı ve bu tür prosedürleri uygulamaya zorlanmadığı seviyelerde tutmak içindir.
Amaç, enfeksiyon bastırılana veya aşı geliştirilene kadar bu çerçevede kalmaktır,
Hiçbir hükümet  kilitlenmeleri ve sosyal mesafeleri zorlamak için henüz yasal araçlar geliştirmemiştir.

*
İkinci bir ahlak kuramı da “Faydacılık” tır.
Felsefede faydacılık hem iyinin teorisi hem de doğrunun teorisidir.
İyinin teorisi olarak faydacılık refahcıdır.
İyi en fazla faydayı sağlayandır ve burada fayda zevk, tatmin veya bir nesnel değerler listesine göre tanımlanır..

*
Uzun vadede katı fiziksel uzaklaşma ve kilitlenme önlemleri almak, ekonomik ve sosyal maliyetler hakkında sorular doğuruyor.
Faydacılar bu durumun bir ahlaki hesap dengelenmesi olarak düşünülmesini istiyor.
Sadece COVID-19 enfeksiyonu ile kaybedilen yaşamların değil,
Çoğunlukla yaşlılar için ölümcül olan bir hastalığa kaybedilen yaşam yıllarının sayısını,
Kilitlenme ve sosyal uzaklaşmayla “Bir bütün olarak toplum refahı”nın düşmesinin düşünülmesi de istiyor.

*
Bir ülke için kilitlenme ve sosyal uzaklaşma “bir bütün olarak toplum refahı”nın düşmesine yol açıyor.
İşlerinde uzaktan çalışamayan, işsiz kaldıklarında yeterli güvenlik ağına sahip olmayan,
Hatta açlık çekecek olan yoksulların tercihlerinin hesaba katılması gerekiyor.

*
Bütün ülkeler, COVID-19’un yayılma olasılığıyla karşı karşıya ve hastaneleri baskı altındadır.
Hükümetler, bu yayılımı kontrol altına almak,
En savunmasız kişilerin çıkarlarını korumak,
Geçim kaynakları tehdit altında olanlar için refah güvenliği ağını güçlendirmek zorundadır.

*
COVID-19 salgınında kaç ulusun mücadele ettiğini düşünmek dahi korkutucudur.
Ancak Türkiye, en azından adil bir halk sağlığı sistemi için ödünleşme ve seçimlerinde;
Ahlakı, kamu mantığı ile değerlendirebilecek,
Yasal olarak korunan seçilmiş bir Bilim Kurulu avantajına sahiptir.

23. 4. 2020

 


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir