BERNIE SANDERS’ A NE OLDU

Amerikalılar, ülke ekonomisinin şirket ve finans aristokrasisi tarafından yağmalanmasından:
Sürekli savaş gerçekliğinden: Denizaşırı ülkelerde kaynakların heba edilmesinden:
Nihayet COVID-19 pandemisinden bunaldı.
Bu yüzden ABD başkanlık seçimi kampanyası siyasi sisteminin yoğun krizini açığa vuruyor...</p>
<p>*
Vermont Senatörü Bernie Sanders, Demokrat Parti'den başkan aday adayı idi.
Kendisini "Demokratik Sosyalist" olarak tanımlıyor,
Kampanyasını Demokrat Parti'ye yönelik zayıf desteği tersine çevirme ve 2020 seçimlerinde başarı şansını arttırma çabası olarak karakterize ediyordu.
Bolca modern kapitalizmi, sosyal eşitsizliği ve Wall Street entrikalarını eleştiriyordu.</p>
<p>*
Dünya toplumunda sadece yüzde 1 oranında bir kesimin, zenginliğin yüzde 99'unu tekellerinde tuttuğunu,
Sadece 85 kişinin tekelindeki zenginliğin, dünya nüfusunun yarısından fazlasının zenginliğine tekabül ettiğini,
Kurulu siyasi düzenin yüksek mahkeme kararıyla malî sistemdeki kanunî düzenlemeleri ortadan kaldırdığını,
Amerika siyasetine sıcak parayı egemen kıldığını anlatıyordu.</p>
<p>*
Amerikan hükümetinin sadece milyarderlerin temsilcisi olmaması:</p>
Wall Street'in daha sıkı denetimi:
ABD'nin siyasi bir devrim ve dönüşüm yaşaması:
"Medicare For All- Herkese Sağlık Sigortası":
 Daha yüksek asgari ücret ve devlet destekli yüksek öğretim vaadinde bulundu.</p>
<p>*
İskandinav ülkelerinin sosyal politikalarını övdü.
Seçim temasını dış politikadan ziyade ekonomik eşitsizlikle mücadele üzerine kurdu.
Seçildiği takdirde ilk Yahudi Başkan olacaktı.
İsrail ile ilişkiler konusunda daha liberal sayılan J-Street çizgisinde ve bağımsız Filistin devleti kurulmasından yana,
Orta Doğu'nun sorunlarını yine Ortadoğulu devletlerin çözmesi taraftarıdır.</p>
<p>*
Bir kaç hafta boyunca 2020 başkanlık seçimde partisinin adayı olacağı görüntüsü verdi.
Ön seçim yapılan ilk eyaletlerin üçünde en çok oyu kazandı.
Yapılan anketlerde liderdi.
Demokrat seçmenler arasında oldukça popülerdi.</p>
<p>*
Bitti!
Çünkü  birkaç gün içinde her şey ters gitti.
Partisinin diğer adayı Joe Biden, Güney Carolina'da müthiş bir zafer kazandı.
Diğer adaylar çekildi ve Biden'i onayladılar.
Süper Salı eyaletlerinin çoğunda ikna edici bir şekilde kazanmaya devam etti.
Sanders delege yarışında giderek çok geride kaldı.</p>
<p>*
Ve 3 Kasım'daki başkanlık seçimleri için yürüttüğü kampanyayı askıya aldı.
Demokrat Parti'nin aday adaylığı kampanyasından çekilen 29'uncu aday oldu.
Eski ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden, Demokrat cephede tek aday adayı olarak kaldı.</p>
<p>*
Partiler resmi adaylarını Ağustos kongrelerinde;
Demokratlar, 17 Ağustos'ta Wisconsin/ Milwaukee'de,
Cumhuriyetçi Parti Başkan Donald Trump'ı  24-27 Ağustos'ta Kuzey Carolina/ Charlotte kongresinde açıklayacak,
3 Kasım'da seçimi kazanacak isim, 20 Ocak 2021'de Beyaz Saray'da başkanlık koltuğuna oturacak...</p>
<p>*
Peki ne oldu?
Şu COVİD -19 pandemisi sonrası elbette ayrıntılı raporlamalar yapılacaktır.
Ancak Sanders'in adaylıktan çekilmesinde bir kaç faktör ön plana çıktı.</p>
<p>*
Sanders seçilseydi en yaşlı başkan olacaktı.
Ekim'de kalp krizi geçirmişti.
Seçmenler yaşlı bir adayı desteklemekte tereddüt edecekti.
Gerçi Joe Biden' da  Sanders'dan sadece bir yaş gençtir.
O'da iki defa beyin anevrezması geçirdi, bir süre zihin bulanıklığı yaşadı!</p>
<p>*
Sanders, kendi kabulüyle siyasetin kişisel tarafında yağ çekme, pohpohlama konusunda iyi değildi!
İnsanların sırtını sıvazlamada iyi olsaydı,
Mesela Güney Carolina'da J.Biden'ın zafer kazanmasından  sonra onu onaylamayı reddeden önde gelen demokrat Elizabeth Warren'dan destek alabilirdi.</p>
<p>*
Bazıları Sanders'ın parti liderleri arasındaki destek eksikliğinin;
Partiye katılmayı reddetmesi,
Destekçilerinin parti elitlerinin işlerine ve statülerine tehdit oluşturması nedenine bağladı.</p>
<p>*
Aslında adaylığı doğrudan Demokrat Parti'nin politika yönelimi ve  yolsuzluklara karşı bir başkaldırıydı.
"Medicare For All" diyordu!
Ama Demokrat Parti lobicilerin yoğun olduğu,  mesela büyük tıbbî kuruluşlarla gizli toplantılar düzenleyen bir kurumdu...</p>
<p>*
Demokrat Parti, zaman zaman gönülsüzce, kendini çoğu Avrupa ülkesinin merkez sağına koyacak politikayı geçmeye çalışan bir yapıdır.
Ama  mensupları destekledikleri şeylerin arkasında durmayan,
Ya da kötüleşmenin herhangi bir sonucuyla yüzleşmek zorunda olmayan kimselerdir.
Sanders, bu rahat düzenleme için varoluşsal bir tehditti.
Bu yüzden parti elitlerinin desteğini alamadı.</p>
<p>*
Ve Demokrat Parti, önceliğini giderek Başkan D.Trump'ı yenme olasılığı en yüksek aday adayına yöneltti.
Ana akım medya, özellikle NPR (National Public Radio) ve  MSNBC'nin (Microsoft Network ve National Broadcasting Company) liberal çıkışlarıyla,,
Sanders'in seçilemez bir radikal olduğu konusunda sürekli mesaj verdi.</p>
<p>*
ABD'deki seçmenler, tüm siyaset, akademi, medya kurumları  bir bunalım çağı yaşarken,
Ön seçim sonuçları ne olursa olsun,
Sanders Amerikan halkı ve politikası hakkındaki bütün bir kurgular dizisini resmetti.</p>
<p>*
ABD sosyalizm karşıtlığının fiilen dünyevi bir din olduğu,
Sosyalist düşüncelerin siyasi söylemden dışlandığı ve medya tarafından yasaklandığı,
İki büyük şirket partisinin sosyalist karşıtlarının antidemokratik seçim yasalarıyla sandıktan uzak tutulduğu,
Temel sınıfsal meselelerin bastırıldığı bir ülkedir.
Halkın büyük çoğunluğunu gerçekten ilgilendiren şey, sosyal ve ekonomik konulardır.</p>
<p>*
Sanders'a yönelik kısa süreli de olsa halk desteği,</p>
Sola kayış ve büyüyen toplumsal muhalefet egemen seçkinlerde giderek artan korkuya neden olmuştur.
Şirket ve malî sektör seçkinleri Sanders'ın kampanyasında bankaların dizginlenmesi,
Toplumsal eşitsizliğin azaltılması yönünde ileri sürdüğü önlemlerden rahatsız oldular.
Çünkü Sanders'ın önerdiği vaadlerin hiç biri mevcut ekonomik ve siyasi düzenle bağdaşmıyordu.</p>
<p>*
Halbuki endişelere gerek yoktu, çünkü;
Birincisi; Sosyalizm'in temelini emperyalist savaşa karşı mücadele oluşturuyor.
Fakat Amerikan egemen sınıfının küresel stratejisi ve askeri donanım ile savaş için çarçur edilen trilyon dolarların bedeli kaçınılmaz şekilde halkın cebinden çıkarken,
Kendini "Demokratik Sosyalist" olarak tanıtan Sanders,</p>
ABD'nin malî seçkinler yararına sürdürdüğü emperyalist savaşlar aleyhinde hiç  söz etmemişti.</p>
<p>*
İkincisi; Sosyalizm, yalnızca işçi sınıfının tüm kapitalist partilerden ve politikacılardan siyasi bağımsızlığı temelinde mümkündür.
Ama Sanders ne şirketlerin işten çıkarma vakaları ne ücret kesintileriyle ilgilendi.
Aksine büyüyen öfkeyi başka yöne çevirmek için ekonomik milliyetçiliği ve şovenizmi destekledi.
Mali oligarşiyi yıkmayı, onların sanayi, finans ve taşımacılık üzerindeki kontrolüne son vermeyi açıkça reddetti.</p>
<p>*
Sanders'in macerası, ABD'nin COVID-19 pandemisinden sonraki pozisyonuna projektör tuttu...</p> 9. 4. 2020 - ahmet kilicaslan aytar
Amerikalılar, ülke ekonomisinin şirket ve finans aristokrasisi tarafından yağmalanmasından:
Sürekli savaş gerçekliğinden: Denizaşırı ülkelerde kaynakların heba edilmesinden:
Nihayet COVID-19 pandemisinden bunaldı.
Bu yüzden ABD başkanlık seçimi kampanyası siyasi sisteminin yoğun krizini açığa vuruyor…

*
Vermont Senatörü Bernie Sanders, Demokrat Parti’den başkan aday adayı idi.
Kendisini “Demokratik Sosyalist” olarak tanımlıyor,
Kampanyasını Demokrat Parti’ye yönelik zayıf desteği tersine çevirme ve 2020 seçimlerinde başarı şansını arttırma çabası olarak karakterize ediyordu.
Bolca modern kapitalizmi, sosyal eşitsizliği ve Wall Street entrikalarını eleştiriyordu.

*
Dünya toplumunda sadece yüzde 1 oranında bir kesimin, zenginliğin yüzde 99’unu tekellerinde tuttuğunu,
Sadece 85 kişinin tekelindeki zenginliğin, dünya nüfusunun yarısından fazlasının zenginliğine tekabül ettiğini,
Kurulu siyasi düzenin yüksek mahkeme kararıyla malî sistemdeki kanunî düzenlemeleri ortadan kaldırdığını,
Amerika siyasetine sıcak parayı egemen kıldığını anlatıyordu.

*
Amerikan hükümetinin sadece milyarderlerin temsilcisi olmaması:

Wall Street’in daha sıkı denetimi:
ABD’nin siyasi bir devrim ve dönüşüm yaşaması:
“Medicare For All- Herkese Sağlık Sigortası”:
 Daha yüksek asgari ücret ve devlet destekli yüksek öğretim vaadinde bulundu.

*
İskandinav ülkelerinin sosyal politikalarını övdü.
Seçim temasını dış politikadan ziyade ekonomik eşitsizlikle mücadele üzerine kurdu.
Seçildiği takdirde ilk Yahudi Başkan olacaktı.
İsrail ile ilişkiler konusunda daha liberal sayılan J-Street çizgisinde ve bağımsız Filistin devleti kurulmasından yana,
Orta Doğu’nun sorunlarını yine Ortadoğulu devletlerin çözmesi taraftarıdır.

*
Bir kaç hafta boyunca 2020 başkanlık seçimde partisinin adayı olacağı görüntüsü verdi.
Ön seçim yapılan ilk eyaletlerin üçünde en çok oyu kazandı.
Yapılan anketlerde liderdi.
Demokrat seçmenler arasında oldukça popülerdi.

*
Bitti!
Çünkü  birkaç gün içinde her şey ters gitti.
Partisinin diğer adayı Joe Biden, Güney Carolina’da müthiş bir zafer kazandı.
Diğer adaylar çekildi ve Biden’i onayladılar.
Süper Salı eyaletlerinin çoğunda ikna edici bir şekilde kazanmaya devam etti.
Sanders delege yarışında giderek çok geride kaldı.

*
Ve 3 Kasım’daki başkanlık seçimleri için yürüttüğü kampanyayı askıya aldı.
Demokrat Parti’nin aday adaylığı kampanyasından çekilen 29’uncu aday oldu.
Eski ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden, Demokrat cephede tek aday adayı olarak kaldı.

*
Partiler resmi adaylarını Ağustos kongrelerinde;
Demokratlar, 17 Ağustos’ta Wisconsin/ Milwaukee’de,
Cumhuriyetçi Parti Başkan Donald Trump’ı  24-27 Ağustos’ta Kuzey Carolina/ Charlotte kongresinde açıklayacak,
3 Kasım’da seçimi kazanacak isim, 20 Ocak 2021’de Beyaz Saray’da başkanlık koltuğuna oturacak…

*
Peki ne oldu?
Şu COVİD -19 pandemisi sonrası elbette ayrıntılı raporlamalar yapılacaktır.
Ancak Sanders’in adaylıktan çekilmesinde bir kaç faktör ön plana çıktı.

*
Sanders seçilseydi en yaşlı başkan olacaktı.
Ekim’de kalp krizi geçirmişti.
Seçmenler yaşlı bir adayı desteklemekte tereddüt edecekti.
Gerçi Joe Biden’ da  Sanders’dan sadece bir yaş gençtir.
O’da iki defa beyin anevrezması geçirdi, bir süre zihin bulanıklığı yaşadı!

*
Sanders, kendi kabulüyle siyasetin kişisel tarafında yağ çekme, pohpohlama konusunda iyi değildi!
İnsanların sırtını sıvazlamada iyi olsaydı,
Mesela Güney Carolina’da J.Biden’ın zafer kazanmasından  sonra onu onaylamayı reddeden önde gelen demokrat Elizabeth Warren’dan destek alabilirdi.

*
Bazıları Sanders’ın parti liderleri arasındaki destek eksikliğinin;
Partiye katılmayı reddetmesi,
Destekçilerinin parti elitlerinin işlerine ve statülerine tehdit oluşturması nedenine bağladı.

*
Aslında adaylığı doğrudan Demokrat Parti’nin politika yönelimi ve  yolsuzluklara karşı bir başkaldırıydı.
“Medicare For All” diyordu!
Ama Demokrat Parti lobicilerin yoğun olduğu,  mesela büyük tıbbî kuruluşlarla gizli toplantılar düzenleyen bir kurumdu…

*
Demokrat Parti, zaman zaman gönülsüzce, kendini çoğu Avrupa ülkesinin merkez sağına koyacak politikayı geçmeye çalışan bir yapıdır.
Ama  mensupları destekledikleri şeylerin arkasında durmayan,
Ya da kötüleşmenin herhangi bir sonucuyla yüzleşmek zorunda olmayan kimselerdir.
Sanders, bu rahat düzenleme için varoluşsal bir tehditti.
Bu yüzden parti elitlerinin desteğini alamadı.

*
Ve Demokrat Parti, önceliğini giderek Başkan D.Trump’ı yenme olasılığı en yüksek aday adayına yöneltti.
Ana akım medya, özellikle NPR (National Public Radio) ve  MSNBC’nin (Microsoft Network ve National Broadcasting Company) liberal çıkışlarıyla,,
Sanders’in seçilemez bir radikal olduğu konusunda sürekli mesaj verdi.

*
ABD’deki seçmenler, tüm siyaset, akademi, medya kurumları  bir bunalım çağı yaşarken,
Ön seçim sonuçları ne olursa olsun,
Sanders Amerikan halkı ve politikası hakkındaki bütün bir kurgular dizisini resmetti.

*
ABD sosyalizm karşıtlığının fiilen dünyevi bir din olduğu,
Sosyalist düşüncelerin siyasi söylemden dışlandığı ve medya tarafından yasaklandığı,
İki büyük şirket partisinin sosyalist karşıtlarının antidemokratik seçim yasalarıyla sandıktan uzak tutulduğu,
Temel sınıfsal meselelerin bastırıldığı bir ülkedir.
Halkın büyük çoğunluğunu gerçekten ilgilendiren şey, sosyal ve ekonomik konulardır.

*
Sanders’a yönelik kısa süreli de olsa halk desteği,

Sola kayış ve büyüyen toplumsal muhalefet egemen seçkinlerde giderek artan korkuya neden olmuştur.
Şirket ve malî sektör seçkinleri Sanders’ın kampanyasında bankaların dizginlenmesi,
Toplumsal eşitsizliğin azaltılması yönünde ileri sürdüğü önlemlerden rahatsız oldular.
Çünkü Sanders’ın önerdiği vaadlerin hiç biri mevcut ekonomik ve siyasi düzenle bağdaşmıyordu.

*
Halbuki endişelere gerek yoktu, çünkü;
Birincisi; Sosyalizm’in temelini emperyalist savaşa karşı mücadele oluşturuyor.
Fakat Amerikan egemen sınıfının küresel stratejisi ve askeri donanım ile savaş için çarçur edilen trilyon dolarların bedeli kaçınılmaz şekilde halkın cebinden çıkarken,
Kendini “Demokratik Sosyalist” olarak tanıtan Sanders,

ABD’nin malî seçkinler yararına sürdürdüğü emperyalist savaşlar aleyhinde hiç  söz etmemişti.

*
İkincisi; Sosyalizm, yalnızca işçi sınıfının tüm kapitalist partilerden ve politikacılardan siyasi bağımsızlığı temelinde mümkündür.
Ama Sanders ne şirketlerin işten çıkarma vakaları ne ücret kesintileriyle ilgilendi.
Aksine büyüyen öfkeyi başka yöne çevirmek için ekonomik milliyetçiliği ve şovenizmi destekledi.
Mali oligarşiyi yıkmayı, onların sanayi, finans ve taşımacılık üzerindeki kontrolüne son vermeyi açıkça reddetti.

*
Sanders’in macerası, ABD’nin COVID-19 pandemisinden sonraki pozisyonuna projektör tuttu…

9. 4. 2020

 


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir