HDP’ NİN İTTİFAK ÇAĞRISI, TÜRKİYE VE ERDOĞAN’IN MACERASI

27. 2. 2020 - ahmet kilicaslan aytar
Suriye; İnsanlığın dikkatini Amerika’nın başarısız dış politikasına çeken mega utanç abidesidir.
Başkan W.Bush ile başlayan bir eşkiyalar grubu, Amerikan dış politikasını yıllarca enfekte etti.
Başkan B.Obama, İsrail aşkına Suriye halkını, liderlerini devirmeye teşvik ederek milyonlarca insanı yok eden bir dizi olay başlattı.
Obama’nın ortağı Orta Doğu Projesi Eşbaşkanı Erdoğan idi.
Bugün milyonlarca kişi Başkan Obama ve Erdoğan’ın  çatışmayı genişleterek durumu istikrarsızlaştırdığında hemfikirdir.

*
Birlikte, bölgede on yıldır süren şiddete: Yüzbinlerce insanın ölümüne: Ocakların sönmesine: İslam Devleti’ne : Milyonlarca insanın kitlesel göçüne:
Koca bir ülkenin tüm değerleriyle yok edilmesine : Muazzam bir istikrarsızlığa: Geniş kapsamlı sonuçlara:
Kısacası dünyada hergün ortaya çıkan çirkinliklere ve pisliklere neden oldular.

*
Başkan Trump, ABD’nin ülkesi dışındaki rolünü azaltma sözü verdi.
Ne ki, bunca pislikten arınmak son derecede güçtür!

*
Ekim 2019’da Türkiye, Suriye’nin Kuzeydoğusunda Barış Pınarı Operasyonu yaptı.
Ancak Barış Pınarı Operasyonu öngördüğü resmi hedefin aksine;
Kısa sürede Suriye’de iç barışın inşasına ve Esad’ın egemenliğini genişletmesine,
Kürtlerin Suriye’nin bir parçası olduklarını farketmelerine ve  Rusya’yı aracı kılarak Şam’la anlaşma yoluna girmelerine neden oldu..
Erdoğan’ın ezelden yanlış dış politika kurgusu bir türlü düzeltilemiyordu!

*
Suriye’nin kuzeybatısında İdlib’te yaklaşık bir milyon Suriyeli bir tuzakta yaşıyor!
Binlerce insan Suriye- Rusya ittifakına karşı savaşan Türkiye ve vekil güçleri ile Hayat Tahrir al-Sham terör örgütünün dahil olduğu üç yönlü bir savaşın kalkanıdır.
Suriye ve Rus ordusu bu insanları bombalarken, Türkiye sınırdan geçmelerine izin vermiyor.
Çünkü Türkiye’de 3.5 milyon Suriyeli mülteci bulunuyor!
Yunanistan ve Euro bölgesi de mültecileri istemiyor!
Mülteci kampında yaşayanların çoğu bir zamanların mutlu orta sınıf İdliblilerdir.
Şimdi işler düzelene kadar hayatta kalmak için soğukta, çamurda, sanitasyonu olmayan koşullarda aç biilaç yaşıyorlar…

*
Eski eşbaşkan Erdoğan, partisinin grup toplantısında; “Gözlem kulelerimizi kuşatanlara verdiğimiz süre doluyor.
İdlib’de en küçük  geri adım atmayacak, rejimi mutlaka belirlediğimiz sınırların dışına çıkartacak, halkın evlerine dönüşünü sağlayacağız!” diyor.
İdlib’e yerleşecek halk; Erdoğan’ın yeni bir demografik yapı kurmak için bölgeye taşıdığı Müslüman Kardeşler milisleri ve aile efradıdır…

*
O sırada HDP 4. Olağan Kongresi, Türkiye muhalefetine “Demokrasi İttifakı” yapılması teklifinde bulunuyor.
Eşbaşkan Pervin Buldan,” Buradan demokrasiden, adaletten, toplumsal barıştan, birlikte yaşamdan, emekten yana olan, geleceğe dair sözü olan herkesi,
İktidar dışındaki tüm siyasi partileri demokrasi ittifakına davet ediyoruz.
Herkesin adına karar veren tek adam yönetimi değil, demokratik yerel yönetimler ve güçlendirilmiş demokratik parlamenter sisteme yol açalım” davetinde bulunuyor…

*
Ama Erdoğan, HDP Kongresini skandal olarak etiketliyor.
” HDP bir kongre yapıyor! Orada bölücü terör örgütü elebaşı ile alakalı bir gündem olmuş. Yaptıkları her şey suç!
Burası hukuk devleti ise sen bu ülkedeki hukukun bütün gereklerine uyacaksın. Uymazsan uydururlar. Bu iş böyle!
Çünkü bunların yargı ile olan süreçleri çok yoğun işleyecek, yeni yeni dosyalar her an gelebilir ” ifadelerini kullanıyor!.

*
Halbuki Türkiye’nin Kürt militanlarla yakınlaşmasının faydaları açıktır.
Ancak gerginliğin hafifletilmesi umutsuz bir siyasi zemindedir…

*
Son beş yıl, ABD ve Türkiye’nin politikasında;
Hem Türkiye hem de Suriye ve Irak’taki Kürt siyasi ve askeri aktörlere yönelik dramatik değişimler yaşandı.

*
Trump, ABD politikasında Suriye’de İslam Devleti’ni ortadan kaldırmak için taktik askeri gereklilikle Kürt unsurlarıyla bir katılım politikasını benimsedi.
Esasen, iç savaşın yıktığı Suriye’nin yeniden birleşmesi:
Ülkenin kuzeybatı ve kuzeydoğusunda uluslararası şirketler üzerinden uluslararası hukuka dahil olan:
Irak ve Suriye’de Kürt tabanı üzerinde bir çokuluslu şirketler devletinin oluşumu:
Bu çok uluslu şirketler devletinin kapsama alanının Doğu Akdeniz hidrokarbonlarına Suriye’den açılan bir yol olması:
Böylece enerji güvenliğinin sağlanması:
Sonra bu yapının İsrail ile İran arasında askeri tampon görevi yapması:
Nihayet ABD’nin Irak ve Akdeniz’deki caydırıcı görevinin maliyetinin düşmesini öngördü…

*
Erdoğan, 2006’dan itibaren militan PKK ile aralıklı olarak gizli görüşmeler yapılırken,
2013- 2015′ te PKK ile devam eden çatışmayı çözme çabalarını yoğunlaştırdı.
PKK’nın silahlarını bırakması ve Türkiye’de normalleşmenin sağlanması müzakereleri sırasında ateşkes sağlandı.
Kürtlerle barış içinde ortak bir yaşam sağlama çabalarının siyasi, stratejik ve ekonomik fayda potansiyeli umut vaat etti…

*
Ancak müzakereler Suriye’de iç savaşla birlikte ilerliyordu.
Irak’ta İslam Devleti’nin yükselişiyle bölge kaosa girdi.
Bu kargaşanın ortasında, Suriye rejimi kuzey Suriye’deki çoğunluk olan Kürtlerin yerleşim bölgesinden çekildi.
Çünkü Kürtlerin hayatta kalabilmesi için yükselen İslam Devleti’yle savaşmaları gerekiyordu…

*
Bir süre sonra Suriye’ deki Kürt yerleşimlere Suriye Demokratik Birlik Partisi( PYD) hakim oldu.
Erdoğan barış müzakereleri bağlamında sınır meselelerini çözmek,
Kürt güçlerini Suriye Devlet Başkanı B.Esad’ı devirmeye yöneltmek için çeşitli vesilelerle Ankara’da PYD liderlerini ağırladı.

*
Ancak Erdoğan, PYD’nin İŞİD ile mücadelesinde etkili olmasını, nihayet ABD desteği kazanmasını tehdit olarak gördü.
Erdoğan’ın politikası barışçıl yakınlaşma arayışında Kürt oyuncularla angajmandan, yurt içinde sert baskıya ve yurtdışında askeri müdahaleye salındı…
YPG, İŞİD ile mücadelede savaşan en etkili kara gücü oldu ve ABD liderliğinde terörle mücadele koalisyonunun merkezi durumuna geldi.

*
Üstelik karizmatik  Selahattin Demirtaş liderliğindeki Halkların Demokratik Partisi, Erdoğan’ın siyasi hırslarıyla kurduğu baskının üstesinden geliyordu.
Sonunda Türkiye-PKK barış müzakereleri bu bölgesel dinamikler ve Türkiye’nin iç siyasi baskıları karşısında durdu.
Erdoğan Kürt siyasi ve askeri kazanımlarına hem Türkiye hem de Suriye’de çok sert bir muhalefet politikası uygulamaya başladı.

*
Temmuz 2015’te ateşkes dağıldı ve PKK çatışması yeniden başladı.
Erdoğan’ın iç siyasi zorunlulukları: Suriye’de Kürt Özerkliği: Güneydoğu’da yerel dinamikler barış sürecini zayıflatmak için bir araya geldi.
2015’ten sonra en az 4.500 kişi öldü, yaklaşık 350 bin Kürt vatandaş göçe zorlandı.
Siyasi sonuçları derin kutuplaşmaya, siyasi baskıya, insan hakları ihlallerine katkı yaptı.
Demirtaş ve usulüne göre  seçilmiş Kürt siyasi liderleri ve onbinlerce Kürt vatandaşı şüpheli terör suçlamalarıyla hapse atıldı.

*
Üstelik Erdoğan, talimatla 15 Temmuz 2016’da ortağı Müslüman Kardeşlerin başka bir versiyonu olan Fethullah Gülen’i işgal ettiği devlet kurumlarından tasfiye etti.
Hızla onun boşalttığı kadroları doldurdu.
Müslüman Kardeşlerin cihadçı kimliği Türk Devleti’nin tüm kurumlarına işledi.
Türkiye ve Suriye’de yerinden ettiği milyonlarca Kürdün yerine Müslüman Kardeşler mensubu Sünni Arap savaşçılar yerleştirdi.
Erdoğan o günlerden beri Türkiye Devleti üzerinden Müslüman Kardeşler Hareketinin meşruiyetini; provokatif tutum ve savaşçı retorikle arıyor…

*
Özellikle Temmuz 2015’ten bu yana yaşanan şiddet göz önüne alındığında;
Türk-Kürt sorununda bir barış süreci beklentilerini yeniden gözden geçirmek zamansız olarak görülebilir.
Her iki tarafta da tavizler sertleşti, uzlaşma alanı daraldı.
Ancak çatışmanın maliyeti yükseldikçe teşvikler de artıyor.

*
Türk -Kürt çatışmasının hafifletilmesi potansiyelini değerlendirmek son derece zordur.
Ancak siyasi, askeri ve bölgesel faktörlerin bir araya gelmesi, böyle bir yumuşatmanın mümkün olabileceği umudunu arttırıyor.
Askeri çatışma çıkmaza girmiş ve Türkiye’deki PKK isyanı ciddi oranda azalmıştır.
Erdoğan siyasi olarak milliyetçi desteği tükendiğinde durgunlukla karşı karşıyadır.
Bir sonraki seçimini kazanmak için gereken mutlak çoğunluğu güvence altına almak için yeni destek kaynakları bulmalıdır.
Türk Ordusu aşırı genişlemiştir ve Suriye’deki müdahaleci yaklaşım Ankara için büyük riskler taşıyor.

*
Herşeyden önce bir gün mutlaka Türk devleti, kamu düzeni için makul, meşru bir talebe dönecek;
Militanların silahsızlandırılması ve geri çekilmesi bir gün mutlaka gerekli olacaktır
Bu noktada atmosferi iyileştirebilecek tavizlerin tanımlanması kolaydır.
Çatışmanın çözümü her zamanki gibi uzak olsa da, gerginliklerin hafifletilmesi ve bir ateşkes sağlanabilir.

*
Üstelik Erdoğan halen Suriye ordusu saldırılarıyla ilgili Rusya ile bir açmaz yaşıyor.
Rusya’nın önerdiği hususlar taahhüt edilmedikçe yeni bir anlaşma olmayacaktır.
Rusya şu hususları şart koyuyor:
1-  İdlib’de Türkiye kontrolünde 16 km’lik sınır şeridi oluşturulması.
2-  İdlib şeridi ile Afrin arasındaki geçişin Rusya tarafından kontrol edilmesi,
3-  M5 ve M4 otoyolunda Türk-Rus devriyesi,
4-  Gözlem noktalarının 16 km.lik  sınır şeridi ardına çekilmesi.

*
Herşey Erdoğan ve politikalarının hızla tükenmekte olduğunu gösteriyor…

27. 2. 2020

 


Comments

“HDP’ NİN İTTİFAK ÇAĞRISI, TÜRKİYE VE ERDOĞAN’IN MACERASI” için bir yanıt

  1. mahmut demirkoll avatarı
    mahmut demirkoll

    hdp mikrobunu yazmayın.pkk yamı aşıksınmız?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir