YÜZYILIN BARIŞ PLANI, İSRAİL, İRAN VE TÜRKİYE 

25. 2.2020 - ahmet kilicaslan aytar
Hiçbir ülke veya ülke grubunun ABD önceliğine meydan okuyabileceği fikrinin aldatıcılığını göstermek üzere;
Yeni nesil bir küresel savaşla, küresel liberal düzen küresel enformasyonel düzene dönüştürülüyor.
Bölgemizde nihai amaç; “Yüzyılın Barış Anlaşması”dır.

*
Başkan D.Trump’ın ABD/ İsrail dostluğu ile İsrail seçimlerinde Başbakan B. Netenyahu’ya yönelik Yüzyılın Barış Planı,
Orta Doğu’da stratejik değişime yol açtı.
“Yüzyılın Barış Planı”nın başlıca iki muhalifi İran ve Türkiye’nin bölgesel hakimiyet arayışlarında yetersizlikleri ortaya çıktı.
Şimdi İsrail onların yetersizliğinde ödüllerini topluyor…

*
Geçen hafta Netanyahu, Uganda’da Sudan Cumhurbaşkanı A. F. Abdelrahman Burhan ile görüştü.
Toplantı sadece  Başkan Trump’ın “Yüzyılın Barış” planının yan ürünü değildi.
Uganda’ya iyi bir servet, karşılığında İran’a ve Gazze, Lübnan, Irak, Suriye ve Yemen’deki terör vekillerine darbe indiren bir dizi politikanın sonucuydu.

*
Sudan’ı Nisan’a kadar 30 yıl boyunca Ömer el Beşir yönetmişti.
Beşir, küresel İslamcı terörün ana sponsörlerinden biriydi.
1991-95 arasında El-Kaide’nin merkezi Sudan’ın başkenti Hartum’da idi.

*
Beşir, İran’ın yakın müttefikiydi.
İran rejiminin HAMAS’a, Filistin Yönetimi’ne, Lübnan’da Hizbullah’a ve Suriye’de Esad rejimine silah taşımak için Sudan limanlarını,
İran’ın Suudi Arabistan’ı kuşatması, Yemen’de Husilere silah aktarması için Suudilerin Cidde’de ve Kızıldeniz’deki Yanbu el Bahr limanlarını,
Ve petrol platformlarını tehdit etmesi için  Sudan topraklarını kullanmasına izin veriyordu.

*
Aralık 2018’de yolsuzluk ve insan hakları ihlallerinden bıkkın Sudanlılar Beşir’e karşı ayağa kalktı
Beş ay boyunca hükümet karşıtı protestolar düzenlendi.
Nisan’da Sudan ordusu Beşir’i devirdi.
Darbeyi Körfez ülkeleri, Mısır, ABD ve İsrail destekledi.

*
El-Beşir’i İran, Katar ve Türkiye destekliyordu.
Onun kaldırılması, üçüne de ciddi bir darbe oldu.
Sudan’ın kaybı İran’ın bölgesel kampanyalarını sürdürme yeteneğini eksiltti.
İran Devrim Muhafızları Kudüs Gücü komutanı K.Süleymani’nin öldürülmesi ardından Sudan’daki değişim İran’ı çok etkiledi.

*
Süleymani ile birlikte öldürülen Irak Şii Milisleri komutanı E. Mehdi el- Muhandis’in ardından,
Irak Başbakanı A.Abdul Mahdi, Lübnan Hizbullah Lideri H.Nasrallah’ye üst düzey bir danışman gönderdi.
Başbakan Mahdi, İran’ın bir vekilidir.
Danışman Nasrallah’ dan  Irak’ta Süleymani ve  Muhandis’in yönlendirdiği Şii milislerin komutasını almasını istedi.
Nasrallah kabul etti, ancak birliklerini toparlamaya başlarsa Süleymani ile aynı akibeti yaşamaktan korktu.
Şimdi Şii milislerini uzaktan, Beyrut’tan yönetiyor…

*
Ama Nasrallah’ın İran’ın Irak’taki vekil kuvvetleri üzerinde kontrolü ele geçirme kararı, Lübnan’ı tehlikeye atıyor.
Daha geçen ay, ABD Dışişleri Bakanı M. Pompeo, Lübnan’a askeri ve sivil yardım gönderilmesini onayladı.
Şimdi bu onay Senato’da sorgulanıyor ve şartlandırılıyor…
ABD’nin yardımı olmadan Lübnan ekonomisi çökme noktasındadır!
Halbuki Lübnan’ın Hizbullah tarafından kontrol edilen bir İran kolonisi olduğuna dair kanıtlar arttıkça,
ABD’nin Lübnan’a tüm askeri ve sivil yardım sona erdirmesi olası hale geliyor…

*
Ayrıca Lübnan da dört aydan beri rejim karşıtı protestolarla sarsılıyor!
Protestolar, Devlet Başkanı M. Aoun’ın  başbakanlığa Hizbullah seçtiği S. Hariri’nin yerine H. Diab’ı atamasıyla azalmamıştır.
Geçen hafta İran Dışişleri Bakanı C.Zarif ve Meclis Başkanı A.Larijani’nin Beyrut’u ziyaretinde mali yardım sözü verdi,
Ancak İran’ın bu tip vaatlerde bulunması ABD yaptırımları nedeniyle mümkün görülmüyor…
Lübnan’da durum ne kadar kötüyse, Hizbullah’ın İsrail ile bir savaş başlatma riski de o kadar azdır….

*
Türkiye’de Erdoğan ise bir dizi stratejik kumar oynayarak ülkenin diplomatik gücünü azaltmaktadır.
Erdoğan Müslüman Kardeşler örgütünün siyasi lideridir.
Kendisini neo-Osmanlı hükümdarı olarak görüyor.

*
Suriye Cumhurbaşkanı B. Esad’ın İdlib eyaletinde ilerlemesi Türkiye için bir felaket gibi görünüyor.
Ankara’nın isyancı ÖSO müttefikleri hızla istila edilirken,
Erdoğan öfkeyle tepki veriyor, misilleme ile tehdit ediyor.
Tehditleri Rusya’yı da kapsıyor!

*
Yine de Erdoğan’ın bu ana gelmesi çok uzun zaman aldı…
Dokuz yıllık iç savaşta Esad mütemadiyen Suriye’nin kaybettiği toprakları yeniden fethetme sözü veriyordu.
Şimdi İdlib saldırısı, Suriye’de Rus-Türk ödünleşmeleri;
İşte Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı, Barış Pınarları operasyonlarındaki yerleşik modele uyuyor.

*
15 Şubat’ta Rusya’nın, İran’ın Suriye’deki askeri varlığını engellemekten vazgeçtiği,
Bunun yerine Suriye’de karşılaştığı engellere karşı gelme olasılığını güçlendirme kararı aldığı bildirildi.
Bu yüzden İsrail de, İran ve vekil güçlerine karşı  “Momentum” olarak adlandırdığı bir plan doğrultusunda;
Kara kuvvetlerinin yeteneklerini güçlendirme ve muharebe birimlerinin en kısa sürede maksimum sayıda hedefe saldırmasını sağlamak için,
Hava kuvvetlerini kullanma stratejisine döndü!

*
Bu model paralelinde Esad’ın İdlib’e yönelik son saldırısına bağlı ödünleşme;
Ekim 2019’da Türkiye’nin Barış Pınarı Operasyonunda yapıldı.
Erdoğan’ın Barış Pınarı Operasyonu öngördüğü resmi hedefin aksine;
Kısa sürede Suriye’de iç barışın inşasına ve Esad’ın egemenliğini genişletmesine yol açtı..

*
Başkan Trump operasyonla birlikte bölgedeki güçlerini çekerken, Suriyeli Kürtlerde himayesiz kaldıklarının duygusunu yarattı.
Kürtler Suriye’nin bir parçası olduklarını farkettiler ve  Rusya’yı aracı kılarak Şam’la anlaştılar.
Suriye rejimi de halkının bir kesimi olan Kürtler ile yeniden devlet- vatandaş ilişkisi kurdu.

*
Barış Pınarı Operasyonu sayesinde Esad hükümeti beklendiğinden çok daha kısa sürede egemenliğini Türkiye sınırındaki topraklarda yaydı.
Suriyeli Kürtler ise bağımsızlık veya federasyon gibi gerçekçi olmayan hedeflerinden tamamen uzaklaşmış olsa da;
Suriye’de başka hiçbir azınlığa nasip olmayacak siyasi imtiyazlar elde ettiler.

*
Türkiye, Suriye Arap Ordusu’nun Han Şeyhun’da aylarca mücadele ettiği göz önüne aldı.
Ankara; Esad kuvvetlerinin benzer yavaş ilerlemeyle kendilerini tüketeceklerini umdu.
Esad’ın asi ve cihatçı güçler tarafından boğulmuş ordusunun M5 ve M4 otoyollarına kadar ilerlemesi yıllar alabilirdi.
Her yavaşlık Ankara’ya Rusya’dan ödün almak için daha fazla fırsat verebilecekti!

*
Ama aniden bir şey oldu!
Esad rejimi eşi benzeri görülmemiş bir hız ve gaddarlıkla geldi.
Halep, M5 otoyolu tamamen aldı.
Suriye güney İdlib’e hakim oldu, Türkiye İdlib de-eskalasyon bölgesinde kısmen çöktü.
Erdoğan’ın sesi Türkiye’deki kınama seslerinde boğulmaya başladı…

*
Açıkçası Erdoğan yanlış hesapladı.
Suriye konusunda Rusya’yı iyi okuyamadı.
Ödünleşmeler ilişkiyi yönlendirirken, Moskova her zaman daha güçlü bir konuma geldi.
Bugün Esad tüm Suriye’yi geri almaya ve Rusya bunu yapmasına yardım etmeye kararlı görünüyor.
Türkiye kısa vadeli ödünleşimler kazanabilir, ancak uzun vadeli stratejik hedefleri kaybedecek bir noktada bulunuyor…

*
Moskova, Ankara’nın Afrin ve El-Bab’daki nüfuz bölgeleri üzerindeki hava sahasını hâlâ kontrol ediyor.
Rusya hâlâ Türkiye’nin büyüyen ekonomik ve güvenlik ilişkisinin ortağı olmaya devam ediyor .
Türkiye, İdlib ile ilgili tüm anlaşmazlıklara rağmen bunun daha geniş Rusya-Türkiye ilişkisini rayından çıkarmayacağını vurguluyor…

*
Öte yanda Erdoğan’ın Müslüman Kardeşlerle olan bağlantısı, Mısır Cumhurbaşkanı Abdel Fattah el-Sisi’nin;
Türkiye’nin gücünü zayıflatmak için Akdeniz Havzası ülkeleri ve Türkiye düşmanları Yunanistan, Kıbrıs ve İsrail arasında yakın ilişkiler kurmasına neden oldu.
Başkan Trump’ın da desteklediği Mısır,Kıbrıs, Yunanistan ve İsrail İttifakı; Türkiye’yi bölgesel izolasyona soktu.

*
Erdoğan Türkiye’yi  bölgesel izolasyondan kurtarmak için Aralık’ta Trablus merkezli Libya hükümeti ile bir deniz işbirliği anlaşması imzaladı.
Trablus merkezli hükümet  Mısır, BAE ve Rusya tarafından desteklenen Tobruk merkezli Libya hükümetiyle savaş halindedir.
Bugün Tobruk merkezli kuvvetler Trablus’a yönelik saldırılarında ilerliyor.
Erdoğan için Libya’da da iyi bir seçenek bulunmuyor!
Erdoğan’ın Trablus’taki müttefiklerini kurtarmak için Putin’in yardımına ihtiyacı vardır ve eğer alırsa ABD ile bağları daha da zayıflayacaktır…

*
İran ve Türkiye’nin devasa yenilgileri;
İsrail’in en zorlu iki düşmanıyla ilgili olarak şu anda gerçekleşen stratejik süreçte olgunlaşmasına yol açıyor.
Süreç “Yüzyılın Barış Planı” doğrultusunda ilerliyor.

25. 2.2020

 


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir