İktidarı Kaybetme Ve Yargılanma Korkusu…

AKP korkuyla, baskıyla, tehditle halkı, yazarları, sanatçıları sindirmeye, sesini kesmeye çalışıyor. - ali 5 2

AKP korkuyla, baskıyla, tehditle halkı, yazarları, sanatçıları sindirmeye, sesini kesmeye çalışıyor. - ali 5

AKP korkuyla, baskıyla, tehditle halkı, yazarları, sanatçıları sindirmeye, sesini kesmeye çalışıyor.

Amaç, kendisine muhalif olan kesimleri, muhalefet yapanları susturmak; “Dikensiz gül bahçesi” yaratmak, ondan sonra da yoluna keyfince ve istediği gibi devam etmek, dilediğini gerçekleştirmek…

Onlar halkın bilinçlenmesinden, örgütlenmesinden, hak arama mücadelesine girmesinden öcüden korkar gibi korkarlar. Onlar her zaman ve her dönemde halkın cahil kalmasını tercih ederler. İnsanları din sömürüsü ile uyuturlar, beyinlerini uyuştururlar.

Fen liseleri yerine, imam hatip liseleri açarlar, ama kendi çocuklarını yabancı ülkelerde okuturlar.

Çünkü halk gerçekleri gördükçe, anladıkça haksızlıklara, hukuksuzluklara karşı direnişler de başlayacak, koltukları altlarından kayacaktır… Onun için garibanlar gerçekleri görmemeli, bilmemeli, onların tekerine taş koymamalıdırlar…

Örneğin, deprem olur, depremin gerçek nedenlerini anlatacakları yerde, onun kaçınılmaz bir kader ve fıtrat olduğunu ispatlamaya çalışırlar.

Hasta bebeleri ile çadırlarda çile çeken insanlarımıza isyan etmemelerini öğütlerler. Ama her zaman kendi hatalarını gizlerler. Depremden önce alınmayan önlemleri gözlerden uzak tutmaya çalışırlar. Arkasından da eklerler: “Bu bir imtihandır…” Bu imtihan sadece yoksullara uygulanır…

Aynı deprem Japonya’da ortaya çıkar, kimsenin burnu kanamaz; ama Türkiye’de binlerce ev yıkılır, yüzlerce can telef olur…

Artık bu gerçekleri halkımız da görmeye, bilmeye başladı. Devlet kurumlarını, kamu mallarını yağma Hasan’ın böreği gibi nasıl yağmaladıklarını bilmeyen kesim giderek daha da azalıyor günümüzde…

Bu nedenle AKP’nin oyları hızla düşüyor. Anketler bu yönde…

Bu uyanış karşısında dinciler, yobazlar eskisi gibi rahat değiller şimdi. İktidarı kaybetme, iktidardan düşme, yargılanma korkusu yüreklerini, beyinlerini bir kara bulut gibi kaplamıştır.

“Korku dağları bekliyor.” Korku belası onlara dağları bekletiyor…

Çünkü çok suç işlediler. Çok can yaktılar. Masum, suçsuz insanları hapishanelere doldurdular. İntiharlara, ölümlere, iflaslara sebep oldular. Sonra da “Yanıldık” deyip, işin içinden çıktılar.

Bu yüzden onların en büyük korkusu iktidarı kaybetme ve yargılanma korkusudur…

Seçimlerde yenik düşseler bile, iktidarı terk edecek gibi görünmüyorlar.

Ne anayasa bıraktılar, ne yasa ne hukuk… Yargılanma saati ve günü geldiğinde kendilerini savunacak avukat bile bulamayacaklar. İşte bu nedenle AKP ve ortağı MHP Cumhuriyete, laikliğe, demokrasiye, Atatürk ilkelerine ve Türk’e, Türklüğe karşı büyük bir saldırıya geçti.

Bir taraftan Tank – palet fabrikalarını, vatan topraklarını Araplara acımasızca ve pervasızca satarken, bir taraftan da vatansız Arapları ülkemize doldurmaktadırlar.

Bundan amaç Türk ulusunun sosyal yapısını bozmak, ileride yapılacak seçimlerde bu sığınmacıları birer emir kulu, birer kurşun asker gibi kullanmaktır…

Peki, Türkiye’nin bugünkü “Manzara-i umumiyesi” yani genel görünümü ve gidişatı karşısında muhalefet partileri ne durumdadır, ne yapmaktadırlar?

Onlar 18 yıldan bu yana ne yaptılarsa yine onu yapıyorlar. Yani havanda su dövüyorlar.

AKP ile mücadeleyi TBMM’nin Salı toplantıları ile sınırlandırmakta, söz düelloları ile günlerini doldurmaktadırlar.

Burada yanlış anlaşılmalara meydan vermemek için hemen bir açıklama yapayım: CHP Türkiye’nin kurtarıcı partisidir. Bu kesin… İyi Parti ve öteki vatansever partilerle birlikte hareket ettiği, güç birliği yaptığı sürece Türkiye’mizin kurtuluşu sağlanacaktır.

Bu nedenle onu asla yıpratma, zayıflatma amacıyla bu sözleri söylemiyorum. Tam tersine daha güçlü bir konuma gelmesi, halkımızın ve milletimizin kurtuluşuna daha çok hizmet etmesi amacıyla eleştirmekteyim.

Bu kısa açıklamadan sonra şimdi konumuza devam edelim.

Gözümüzün önünde, adım adım cumhuriyet, laiklik yok edildi. Ülke şeyhler, şıhlar, tarikatlar, tarikatçılar cennetine döndü. Fakirlik, işsizlik zirve yaptı. Araplar durmadan toprak satın alıyor.

Geçmişte Ergenekon tertipleri düzenlendi. Devlet kurumları yargı, eğitim, ordu, emniyet FETÖ’cülere teslim edildi. Kozmik odalara girildi. Ayakkabı kutularından paralar çıktı…

Bütün bunları hepimiz yaşadık… Gördük… Duyduk. Saymakla bitmez.  İçimiz kan ağladı…

Peki, muhalefet bu ihanetlerin, tertiplerin hangisini önledi? Önleyebildi? Hangisini engelledi? Durdurdu? Hangisine set çekti?

AKP’ye karşı kazanılmış bir tek başarı, zafer göremedik bugüne değin. Ekrem İmamoğlu gibi dirençli, mücadeleci bir Atatürkçü çıkmasaydı eğer, bu ülke en az bi 18 yıl daha AKP belası ile karşı karşıya kalacaktı…

Şimdi sıra İzmir’in, Çeşme’nin Araplara pazarlanmasına geldi. Bu girişimi durdurmak için CHP ne yapıyor? İyi Parti ne yapıyor? İzmir Büyük Belediye başkanı nerede? Ne sesi çıkıyor, ne soluğu?

Bir zamanlar, 12 Mart döneminin Genelkurmay Başkanı Org. Memduh Tağmaç bir söz etmişti. 15-16 Haziran 1970’teki büyük işçi direnişinden arkasından demişti ki:

“Sosyal uyanış, ekonomik gelişmeyi aştı.”  Ben de bugün diyorum ki: “Halktaki uyanış, CHP’yi aştı. Partimizin ona layık olabilmesi için:

Gericilerle, şeriatçılarla, sömürgecilerle, Atatürk ve Cumhuriyet düşmanları ile mücadele yöntemlerimizi yeniden gözden geçirelim. Mücadele taktiğimizi, pratiğimizi yenileyelim. CHP’yi daha etkin VE SONUÇ ALACAK bir konuma getirelim.

Ekrem İmamoğlu’un yolunu, yöntemini, çabalarını, mücadelesini örnek alalım. Onun kayak – mayak işleri ile uğraşmayı bir yana bırakıp, yönümüzü Kızılay ve benzeri yolsuzluklara çevirelim.

([email protected])


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir