Elazığ depreminin ardından…

Necdet Buluz - buluz

Necdet Buluz

Elazığ’da yaşanan deprem ve ortaya çıkan tablo bizi karamsarlığa sürüklemesin. Devlet-millet birlikteliğini, kurtarma ve barınma çalışmalarındaki başarımızı da küçümsemeyelim. Bu kadar hasarla “geçmiş olsun” diyoruz.
Şimdi gözler İstanbul’da beklenen depreme çevrildi.
İstanbul’da 7 üzeri şiddetinde bir deprem beklentisi var. Yapılan açıklamalarda da birçok bine enkaza döneceği 100 bin kişinin hayatını kaybedeceği vurgulanıyor. Bunun için de önlem alınması gerektiğine dikkat çekiliyor.
İstanbul’da beklenen büyük deprem ile de Elazığ’da yaşanan depremi birbirine karıştırmamak gerekiyor.
Nedeni de şu:
Deprem sonrası arama kurtarma çalışmaları zor bir süreç. Çok insan ve makine kaynağına ihtiyaç bulunuyor. Elazığ’da çöken binalar az sayıda olmasına rağmen, saatler sonra bile enkaz altındaki insanlara ulaşılamadı aynı senaryoyu İstanbul için düşündüğümüzde ekipler yetersiz kalacaktır ve bunlara yönelik de çalışmalar yapılması gerekiyor.
Her ne kadar İçişleri Bakanı Soylu “İstanbul için 7,5 şiddetinde bir deprem beklentisinin şimdiden önlem çalışmalarını başlattık” diyorsa da bunun ne kadar başarılı olup olmayacağını da bilemiyoruz.
Ancak şu kadarını söyleyelim:
Mutlaka deprem öncesi önlemler alınmalı, depremin değil,binaların öldürdüğü gerçeğinden yola çıkılmalıdır.
TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Nusret Suna, yaptığı açıklamada İstanbul’da olası bir depremin izlerinin çok ağır olacağını söylüyor. “Eski Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki, 2018 yılında İstanbul’da 600 bin hasarlı binanın yer aldığını açıklamıştı. 2018 yılındaki imar barışından sonra da yeni Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum, Türkiye’de 7 milyondan fazla yapının deprem güvenliği olmadığını, kaçak olduğunu belirtmişti. 2 milyon yapı stoğu varsa İstanbul’da bunun da yarısının kaçak, iskânsız olduğu anlaşılıyor” diye de ekliyor.
İstanbul’da meydan gelebilecek bir depremin çok daha yıkıcı sonuçlarının beklenmesi boşuna değil. Elazığ’daki deprem, İstanbul’un bir mahallesi kadar yer kapsıyor. İstanbul’un büyüklüğü ve dar sokaklarını göz önünde bulunduracak olursak, buranın Elazığ ile kıyaslanamayacağını da görürüz.
Nitekim Nusrat Suna, bu konuyu da enine boyuna masya yatırıyor. Kendisini dinleyelim:
“İstanbul’un sadece bir ilçesi kadar yer kaplayan Elazığ depreminde 72 binanın yıkıldığını görmekteyiz. Şu an 5-10 bina üzerinde enkaz kaldırma çalışmaları sürüyor. İstanbul’da dar sokaklardaki çöken binalara ekipler nasıl ulaşacak? 48 bin bina çökmesi durumunda kimden, nasıl yardım gelecek? Depremde 72 saat denilen ve hayati önem taşıyan altın saatler içerisinde çöken binalarda mahsur kalan İstanbullulara nasıl ulaşılacak? Her bina başına 10 kişi koyduğunuzda oluşacak rakamı düşünebiliyor musunuz? Bizim riski azaltmamız lazım ki az hasar olsun ve deprem anında her binaya yetişebilelim. Elazığ’daki olay İstanbul’daki bir mahalle büyüklüğünde olmasına rağmen, hala enkazların altında kalan ulaşılamayan vatandaşlar var. 72 saat içinde 48 bin çöken binaya ulaşacak ekibimiz var mı? Hayır, yok maalesef.”
TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi Esin Köymen, 1999 depreminden sonra kentlerin depreme hazır hale getirilmesi için birtakım yeni vergiler konulduğunu, hatta bedelli askerlik düzenlemesi yapıldığını söylüyor. Endişelerini de şu sözlerle vurguluyor:
”Buralardan elde edilecek gelirin, kentleri afete hazır hale getirmek için kullanılacağı açıklanmıştı. Ama elde edilen gelir bu alanlarda kullanılmadı. En son eylül ayında Silivri açıkların meydana gelen depremden sonra bütün bunları sorguladığımızda paraların alt yapı projelerinde kullanıldığına ilişkin bakanlık açıklama yaptı. Ne zaman deprem oluyor, halk olarak o zaman sorgulamaya başlıyoruz.”
Bir de Kanal İstanbul konusu var.
Yapılır veya yapılmaz ayrı bir konu. Kanal İstanbul’un İstanbul’un dokusunu bozacağı, depremi tetikleyeceği, hasarı artırabileceği konusunda da bazı görüşler bulunuyor.
Deprem konusu, bilim konusudur. Bilimsel çalışmaların değerlendirilmesi, planlamaların da buna göre yapılması gerektiğine inanıyoruz. Kanal İstanbul Projesi’nin de bu çerçevede ele alınıp değerlendirilmesi önemlidir.
[email protected]
www.facebook.com/necdet.buluz


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir