Site icon Turkish Forum

MEHMET LİBYA’DA

27.12. 2019 - ahmet kilicaslan aytar
Erdoğan, Meclis açılınca  Libya’ya asker gönderme tezkeresini gündeme alacaklarını söyledi.
Hükümet henüz Libya’da savaşmak için asker göndermemiş olsa da, oradaki savaşta günlük olarak meşgul oluyor;
Libya’nın uluslararası kabul görmüş başkent Trablus’u zar zor savunan Ulusal Anlaşma Hükümeti’ni destekliyor…

*
Türkiye, 2011’de Kaddafi’nin öldürülmesinden beri 2014’te iki rakip grup arasında acımasız bir iç savaş yaşayan Libya’da kilit bir ortaktır.
27 Kasım’da Libya’nın petrolü ve gazı için belirleyici savaşı başlattı…
Libya’da,  Katar ve “Şeriatçı” Müslüman Kardeşler Örgütü ile birlikte Trablus’ta Fayez al Sarraj’ın Ulusal Anlaşma Hükümeti’ni (GNA) destekliyor.
Ulusal Anlaşma Hükümeti ile Akdeniz’de hidrokarbon kaynaklarının yoğun olduğu bölgede Türkiye’ye  39 bin kilometrekare kazandıran,
Güvenlik ve Askeri İşbirliği Mutabakat Muhtırası ve  Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasına İlişkin Mutabakat Muhtırası imzaladı..
Şimdi  Erdoğan, Türkiye’nin Akdeniz’i ekonomik olarak keşfetme hakkına sahip olduğunu,
Bu bölgede EASTMED gaz boru hatları ortağı Kıbrıs Cumhuriyeti, Yunanistan, Mısır ve İsrail’in Türkiye ile anlaşmaya ihtiyacı olacağını iddia ediyor.

*
Türkiye’nin Libya’da karşısında  Rusya, Mısır, Suudi Arabistan, BAE, Fransa ile,
“Laik” etiketli General Haftar liderliğinde Tobruk merkezli hükümeti ve Libya Ulusal Ordusu( LNA) bulunuyor

*
Aslında Erdoğan’ın her yerde savaşması için başka nedeni vardır.
Kendisini bölgesel bir lider ve Türkiye’yi  merkezi bir güç haline getirmek istiyor.
Ortak  Osmanlı tarihi ve ortak Sünni Müslüman mirasını esas alıyor.
Türkiye’yi, geleneksel batılı güçlerden farklı Batılı olmayan bir bölgesel aktör,
Başkalarının ekonomik kaynakları ve nüfuzuyla değil, ticaretle ilgilenen orta büyüklükteki bir ülke olarak sunuyor!

*
Ancak Erdoğan’ın kişisel hırsından yükselen Türkiye’nin en büyük bölgesel güç olma projesi, zaferden daha fazla başarısızlıklar getirmiştir..
En büyük sorunu, Mısır’daki müttefiki Muhammed Mursi’nin düşmesi ve sadece bir yıl süren Müslüman Kardeşler yönetiminin sona ermesidir..
En son başarısızlığı  müttefiki Ömer Beşir’in ve onunla birlikte Müslüman Kardeşler’in yıkıldığı Sudan’da yaşandı..
Sudan halkının ayaklanması ardından yeni rejim, Türkiye ile askeri işbirliği anlaşmasına son verdi..
Türkiye’nin varlığını Suudi Arabistan ve Mısır’a empoze etmek için askeri bir üs planladığı Kızıldeniz’de Sawakin Adası’nın kiralanması iptal edildi..

*
Türkiye’nin Körfez ülkesi Katar’da 5 bin askerlik güce bulunuyor..
Ancak ABD birlikleri  Katar’da iki askeri üs aracılığıyla hava sahasına hakimdir ve Türkiye’nin hava kuvvetlerini kullanması yasaktır.
Bu durum, Türkiye’nin  hem yerel bir kara gücü olarak hizmetini kısıtlıyor, hem de bölgesel rolünü marjinalleştiriyor….

*
Osmanlı’nın eski topraklarında ağırlıklı olarak İslam din ve gelenekleri ile uyumlu bir ekonomik ve siyasi düzeni oluşturmaya dayanan,
Erdoğan stratejisiyle öngörülen;
Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı Operasyonları ardından Astana sürecinde alınan kararla İdlib de-eskalasyon bölgesinde;
Suriye’nin toprak bütünlüğü üzerinde ciddi bir kırılganlık oluşturuyor.

*
Barış Pınarı Operasyonu öngördüğü resmi hedefin aksine;
Kısa sürede Suriye’de iç barışın inşasına ve Esad’ın egemenliğini genişletmesine yol açtı!
ABD, Türkiye’nin operasyonuyla birlikte bölgedeki güçlerini çekti.
Suriyeli Kürtler himayesiz kaldıklarının duygusuna düştü.,
Kürtler Suriye’nin bir parçası olduklarını farkedince  Rusya’yı aracı kılarak Şam’la anlaştılar.
Suriye rejimi de halkının bir kesimi olan Kürtler ile yeniden devlet- vatandaş ilişkisi kurdu.

*
Barış Pınarı operasyonu, Suriyeli Kürtlere yeniden devlet, Suriye devletine de yeniden vatandaşlar armağan etti.
Operasyon sayesinde Esad hükümeti beklendiğinden çok daha kısa sürede egemenliğini Türkiye sınırındaki topraklarda yaydı.
Suriyeli Kürtler ise Suriye’de başka hiçbir azınlığa nasip olmayacak siyasi imtiyazlar elde ettiler.

*
Arap Birliği, Türkiye’ye karşı Suriye’nin yanında yer aldı.
ABD çekildiği Menbic ve Kobani’yi Türkiye’ye değil, Rusya’ya dolayısıyla  Suriye ordusuna bıraktı.
2011’de Türkiye ile birlikte Suriye’ye karşı olan ne kadar devlet veya uluslararası örgüt varsa Türkiye’ye karşı saf tuttu…
Tüm bu alanlarda Kürtler meşruiyet kazandı.
Türkiye başarısızlığı başarı olarak yutturmanın gayretine düştü…

*
Şimdi Rusya destekli Suriye güçleri, Türkiye’nin korumasız 12 karakolunun bulunduğu, son isyancı yerleşim bölgesi olan İdlib’e kara ve hava taarruzu yapıyor.
Rusya,  Ankara’yı  İdlib  de-eskalasyon bölgesinde gerilimi azaltma bölgesi kurmasını ve ılımlı muhaliflerle militanların ayrılmasını öngören;
Soçi Mutabakatı’nı artık uygulamaya çağırıyor.

*
Erdoğan’ın kişisel istekleri Türkiye’yi, şimdi Libya’da yeni bir askeri güç projesine yönlendiriyor.
Ama Libya’da  General Haftar liderliğinde LNA güçleri Trablus’a yaklaşıyor.
Bu durum Trablus merkezli hükümetin  Türkiye faaliyetlerinde ani bir artışa yol açmış,
Libya petrolü üzerinde nihai kontrol için yapılan savaş bundan sonrası aşamaları için daha da karmaşıklaşmıştır.

*
Ancak BM destekli GNA, muhtemelen kaybedilen bir savaştadır.
Çünkü hiçbir ülke  GNA’ ya  destek veren Müslüman Kardeşler milisleriyle birlikte olmak istemiyor.
Askeri yardıma gönüllü olarak gelen tek yabancı Türkiye iken,
Mısır, BAE, Rusya ve Fransa petrol gelirlerini kontrol etmese bile petrolü kontrol eden Haftar’ın LNA’sına yardım ediyor.

*
General Haftar için sorun, Trablus’u almanın iki adımıdır.
Birincisi, Trablus’a düşürmek için hava saldırıları gerekiyor ve Haftar’a destek veren ülkeler önemli hava saldırısı yeteneğindedir, bu Haftar’a avantaj sağlıyor.
İkincisi,  Haftar’ın son bir savaş için Trablus sokaklarındaki milislere karşı savaşacak yeterli birlikleri bulunmuyor.
Bu noktada, Haftar’ın ekonomiyi tam kontrolünü ele geçirme kabiliyetini sorgulanıyor
Ekonomiyi ele geçirmesi ve hava saldırıları yoluyla yeterince kontrol kazanması halinde;
Haftar’ın karadaki milislere en yüksek teklifi vererek  o güçleri satın alacağı öngörülüyor.

*
Libya’da  nihai hamle hazırlanıyor.
Bu noktada soru, Haftar’ın Trablus’u alıp alamayacağı değildir.
Haftar hava saldırısı yeteneklerini seçmesi halinde başkenti yok edebilir.
Birinci soru; Türk askeri ve lojistik desteğine sahip  GNA’yı destekleyen milislerin tepkisini etkili bir şekilde kontrol edip edemeyeceğidir.
İkincisi; Haftar başarısız olursa, sadece Trablus’ta uzun süren başka bir çıkmaz mı olacağı, yoksa kontrolü olmayan bir milis zaferine dönüşen GNA zaferi mi olacak?
Ama her iki durumda da Haftar petrolü ve gazı hala kontrol edecektir.

*
Bu zor konumda Libya’da yer almaya hazırlanan Türkiye’nin önündeki bir diğer engel:
ABD’nin Doğu Akdeniz Güvenlik ve Enerji Ortaklığı Yasasıdır.
Yasa: ancak Yunanistan, Kıbrıs Cumhuriyeti ve Türkiye’den oluşan üçlü işbirliğine enerji alanında yatırım yapma fırsatı tanıyor.
Böylece ilgili bölgede Erdoğan’ın stratejisine prim verilmiyor.
Buna göre ABD, İsrail, Yunanistan ve Kıbrıs arasında enerji işbirliğini koordine edecek bir merkez kurulacaktır.
Nitekim Yunanistan, Kıbrıs ve İsrail liderleri EASTMED doğalgaz boru hattı anlaşmasını imzalamak üzere Atina’da bir araya gelmeye hazırlanıyor.

*
Tasarı aynı zamanda Amerikan silahlarının Kıbrıs’a arzına ilişkin ambargonun kaldırılmasını da öngörüyor
Böylece ABD; Yunanistan, Kıbrıs, İsrail ile Mısır ve Ürdün gibi batı odaklı Arap ülkeleriyle çok taraflı bir işbirliği dönemi başlattığını gösteriyor.

27.12. 2019

Exit mobile version